TBMM Genel Kurulunda, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerinde siyasi parti grupları söz aldı.
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, "Bu yeni sürecin en önemli gündem maddesi Suriye'nin toprak bütünlüğü ve huzuru olmalıdır. Unutulmamalıdır ki Suriye'nin toprak bütünlüğü, 'Büyük İsrail Projesi'ne karşı hayati bir öneme sahiptir." dedi.
Arıkan, TBMM Genel Kurulunda, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz aldı. Arıkan, Isparta'daki helikopter kazasında şehit olan askerlere Allah'tan rahmet diledi.
2025 yılı bütçesinin Türkiye'ye hayırlar getirmesi temennisinde bulunan Arıkan, "Bütçe, sadece hesap kitap işi değil, aynı zamanda bir adalet, vicdan ve sorumluluk meselesidir. Bu sorumluluğun tek adresi de Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Bu çatının altında kabul edilen bütçe ya yoksulluk, sefalet, zillet getirecek; ya da refah, bolluk, izzet, denk bütçe getirecek. Buna karar verecek olan milletin kendisidir, millet iradesinin tecelligahı olan TBMM'dir." diye konuştu.
Mahmut Arıkan, bütçenin en dikkat çekici rakamlarının faize ayrılan pay olduğunu söyleyerek, "2025 yılında faiz giderinin 1,9 trilyon lira olacağı öngörülüyor. 2025'te milli gelire oranla faiz gideri son 13 yılın zirvesinde. Buna karşılık eğitime ayrılan pay ise 1 trilyon 452 milyar lira. Faiz ödemesinden 450 milyar lira daha düşük bir rakam eğitime ayrılmıştır. 2002'den bu yan iktidar bütçeler yapıyor, 2002'den önceki dönemde eğitime ayrılan pay yüzde 17,18 iken, 2025'te bu pay, yüzde 9,73'e geriledi." sözlerini sarf etti.
Arıkan, bütçede "Hazine Varlıklarının ve Yükümlülüklerinin Yönetimi" şeklinde bir ifade yer aldığını belirterek, "2024 yılında bu ödeneğe ayrılan pay, yüzde 10,79 iken, 2025 yılında bu pay yüzde 12,54'e çıkmıştır. Adı böyle havalı olsa da gerçek adı, bütçedeki faiz harcamalarıdır. Buradan ilan ediyorum, bu bütçe, bu rakamların tamamı vatandaşlarımızın vergilerinin faiz lobisine aktarıldığının resmi bir vesikasıdır. Bizim de buna rızamız yoktur." ifadelerini kullandı.
Son günlerde Suriye'de yaşanan gelişmelere de değinen Arıkan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu sürecin en önemli aktörlerinden biri olan Esad ailesi sorunları akıl, uzlaşı ve sağduyu ile çözmek yerine baskı, zulüm ve şiddette ısrarcı olmuştur. Son günlerde yaşananların ve Beşşar Esad'ın da gitmesiyle başlayan sürecin Suriyeli kardeşlerimiz başta olmak üzere tüm bölge için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Bu yeni sürecin en önemli gündem maddesi Suriye'nin toprak bütünlüğü ve huzuru olmalıdır. Unutulmamalıdır ki Suriye'nin toprak bütünlüğü, 'Büyük İsrail Projesi'ne karşı hayati bir öneme sahiptir. Bundan taviz vermek, tüm bölgeyi yeni bir bilinmezliğin içine sürükleyecektir. Suriye'yi nasıl yakından takip ediyorsak, Netanyahu'nun açıklamalarını da yakından takip ediyoruz. Biz Saadet Partisi olarak dün olduğu gibi bugün de barışın, huzurun, aklıselimin ve uzlaşının yanında olacağız. Yüzlerce yıldır ayrılmaz bir bağa sahip olduğumuz Suriye'nin istikrarına, bütünlüğüne karşı olan her yapının, her planın karşısında durmaya devam edeceğiz."
Arıkan, konuşmasını, 2024 yılı bütçe görüşmelerinde Meclis kürsüsünde rahatsızlanan ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Saadet Partisi Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez'in sarf ettiği son sözleri okuyarak tamamladı.
- "Bu süreç Sayın Cumhurbaşkanı'mızı haklı çıkarmıştır"
Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Selim Temurci ise Suriye'de 61 yıllık Baas zulmünün son bulduğunu belirtti. Suriyeliler için yeni bir dönemin başladığını kaydeden Temurci, "Birileri hala anlamamış olsa da yaşanan bu süreç, zulmün yanında değil, hakkın ve insanlığın yanında duran Türkiye'yi haklı çıkarmıştır. Bir hakkı teslim etme adına söylemek isterim ki, bu süreç Sayın Cumhurbaşkanı'mızı haklı çıkarmıştır. Bu süreç, Gelecek Partisini, Genel Başkanımız Sayın Ahmet Davutoğlu'nu haklı çıkarmıştır. Suriye'de istikrar ve toprak bütünlüğü ülkemizin güvenliği için hayati bir öneme sahiptir. Duamız ve beklentimiz o dur ki Suriye'de bütün paydaşları içine alan yeni bir geçiş hükümeti kurulup, Suriye'de yeni bir demokratik geleceğe açılan bir kapı açılmış olur." diye konuştu.
Temurci, 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin yeteri kadar müzakere edilemediğini söyleyerek, "Önceki dönem tahsis edilen bütçelerin denetimi, kontrolü, yeni bütçelerin onayı kadar önemli değil mi parlamentolar için? Bu konuda Meclisin bütçe denetiminin kalitesini artırabilme adına bir düzenlemeye ihtiyacı var." ifadelerini kullandı.
TÜİK'in bir yaşam maliyet endeksi çıkarması gerektiğini savunan Temurci, "Asgari ücret bugün bu ülkede bir kirayı karşılamıyor. İnsanlarımızın ne kadar paraya geçinebileceklerini ortaya koyan bir çalışmaya ihtiyaç var." dedi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni eleştiren Temurci, "Bu haliyle bu sistem, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne iyi gelmemiştir, ekonomiye iyi gelmemiştir, başta iktidar olmak üzere siyasi partilerimize iyi gelmemiştir. Bütçe rakamları da bunu söylüyor. Eğer bu şekilde devam edersek, bir değişim yapmazsak her yıl bir önceki yıldan daha kötü olacak; bu kardeşinizin bu lafını unutmayın. Eğer bunu değiştiremezsek maalesef bu şekilde olacak." sözlerini sarf etti.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, TBMM Genel Kurulunda, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına konuştu. Dervişoğlu, sözlerine, Isparta'daki helikopter kazasında şehit olan askerlere Allah'tan rahmet dileyerek başladı.
AK Parti'nin ekonomi politikalarını eleştiren Dervişoğlu, hükümetin vaatlerini yerine getiremediğini savundu.
Müsavat Dervişoğlu, şöyle konuştu:
"Cumhuriyetin 100'üncü yılı için, 12 yıl önce 37 hedef koymuştunuz. Sizleri tebrik ediyorum, bunlardan 34'ünü tutturamadınız. Enflasyon tek haneye düşecekti, kendi iktidar döneminizin en yüksek enflasyon oranı olan yüzde 64,8'i 2023'te yakaladınız. İhracatta yüksek teknolojili ürünlerin payı yüzde 20 olacaktı. 'İşsizlik oranı yüzde 5'e inecek.' dediniz; 2023'ü yüzde 9,4 ile bitirdiniz, bu yılı da 9 civarında tamamlayacaksınız. 'Kayıt dışı istihdam yüzde 15'e inecek.' dediniz; yüzde 26 oldu. '25 bin dolar kişi başına gelir.' dediniz; 13 bin 243 doları ancak yakaladınız. 'Yoksulluk sınırı altındaki nüfus azalacak.' dediniz; ortalama gelirin altında 2011'de 21 milyon 730 bin kişi varken, 2023'te bunun üzerine 3 milyon kişi daha ilave ettiniz."
- "Enflasyon canavarını yeniden hortlattınız"
Dervişoğlu, Türkiye'nin hukukun üstünlüğü endeksinde 2014 yılında 59'uncu sıradayken, 2023 yılında 117'nci sıraya; küresel barış endeksinde 2014 yılında 128'inci sıradayken 2024 yılında 139'uncu sıraya; yolsuzluk algı endeksinde 2013 yılında 53'üncü sıradayken 2023 yılında 115'inci sıraya yükseldiğini söyledi.
"Ekonomiden güven eksilince, öngörülebilirlik kalmayınca, bırakın doğrudan yabancı yatırım çekmeyi, kendi vatandaşlarınızın yatırımlarını ülkede tutamadınız." ifadelerini kullanan Dervişoğlu, TÜİK verilerine göre, AK Parti'nin iktidara geldiği Kasım 2002'de tüketici enflasyonu yüzde 31,8 iken, bugün yüzde 47,1 olduğunu belirtti. Dervişoğlu, "Vatandaşın alım gücünü eriten, gelirini buharlaştıran bir canavarla baş başa bıraktınız. Enflasyon canavarını yeniden hortlattınız." sözlerini sarf etti.
Gençlerin yurt dışına kaçtığını savunan Dervişoğlu, "Gençler neden gidiyor? Çünkü siz kendinizden başka kimseye hayat hakkı tanımıyor, her ses çıkartanı ya 'terörist' diye damgalıyor ya da 'suçlu' diye cezaevine atıyorsunuz. İfade özgürlüğü ayaklar altına alınınca gençler kendilerine alan bulamıyor." diye konuştu.
Asgari ücret tutarını eleştiren Dervişoğlu, Türkiye'de çalışanların en az yüzde 42'sinin asgari ücretli, yüzde 51'nin ise asgari ücretin yüzde 10 fazlası veya altında maaş alabildiğini belirtti.
Dervişoğlu, "İşe yeni başlama düzeyi, bir istisna olan asgari ücret, Türkiye'de genel bir uygulamaya dönüşmüştür. Yani nereden bakarsanız bakınız, insanımızın en az yarısına hak ettikleri insanca bir hayat yaşayacak kadar ücret sunamıyorsunuz." görüşlerini savundu.
İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, Türkiye'de her üç çocuktan birinin ciddi bir maddi yoksulluk içinde yaşadığını söyleyerek, şöyle devam etti:
"7 milyon çocuk yoksul hanelerde büyüyor. 0-14 yaş grubundaki 10 çocuktan 4'ü yoksul. Çocuklarımız beslenme eksikliği sebebiyle gelişim bozukluğu yaşıyor. Bu çocukların büyük kısmı da nüfus artışının yüksek olduğu Güneydoğu Anadolu'da yaşıyor. Ancak Güneydoğu denilince sizin aklınıza sadece terör siyaseti geliyor. Etnik siyaseti beslemek geliyor ama yoksul ve aç çocukları beslemek gelmiyor. O bölgede çocuklar iş, eğitim, sağlık, refah için çırpınırken, siz ise sadece siyasi rant peşindesiniz."
"Türkiye'deki vergi sisteminin adaletsiz ve baskıcı olduğunu" öne süren Dervişoğlu, 2025 bütçesi için 12,8 trilyon lira gelir öngörüldüğünü, bunun yaklaşık 11,2 trilyon lirasının vergi gelirlerinden sağlanacağını anlattı. Bunların yüzde 66'sının dolaylı vergilerden oluştuğuna işaret eden Dervişoğlu, "Yani vatandaş, her alışveriş yaptığında her yakıt aldığında her ekmeği sofraya koyduğunda bu adaletsiz sistemin bedelini ödüyor. Dolaysız vergiler, yani gelir ve kurumlar vergisinin payı yalnızca yüzde 30. Bu oran gelişmiş ülkelerde tam tersidir. Vergi sistemi reformdan geçirilmeden bu ülkenin ekonomik sorunları çözülemez." dedi.
- Suriye'deki gelişmeler
Müsavat Dervişoğlu, Suriye'deki olaylara dikkati çekerek, 61 yıllık Esed rejiminin düştüğünü, Halep başta olmak üzere Suriyeli sığınmacıların yoğun olarak geldiği vilayetlerin rejim kuvvetlerinden arındırıldığını dile getirerek, "Suriyeli sığınmacıların Türkiye'de bulunmasına sebep olan şartlar fiilen ortadan kalkmış ve artık Suriyeli sığınmacıların Türkiye'deki varlık sebebi sona ermiştir. Türk milletinin talebi, hiç vakit kaybetmeden tüm sığınmacıların vatanlarına geri dönmesidir." dedi.
Akademik verilere göre, uzun yıllar sonra sığınmacıların gönüllü geri dönüş ihtimalinin son derece düşük olduğunu aktaran Dervişoğlu, bu konudaki önerilerini şöyle sıraladı:
"Bizim önerimiz, 2025 yılının ilk 6 aylık döneminde gönüllü geri dönüşlerin teşvik edilmesi, 1 Temmuz 2025 tarihi itibarıyla Geçici Koruma Yönetmeliği'nin 11'inci maddesinin hükümete verdiği yetkiyle Suriyeli sığınmacılara sağlanan geçici koruma statüsünün iptal edilmesidir. Sığınmacılara hiçbir şart altında vatandaşlık verilemeyeceği deklare edilmeli, Suriyelilere dağıtılan 238 bin vatandaşlık derhal iptal edilmelidir. Suriyeli sığınmacılara tanınmış tüm ayrıcalıklar ortadan kaldırılmalıdır. Avrupa Birliği ile para karşılığında yapılmış Geri Kabul Anlaşması derhal iptal edilmelidir. Geçici koruma statüsünün iptal edilmesini müteakip kaçak duruma düşmüş tüm sığınmacıların ülkenin artık güvenli hale gelmiş bölgelerine geri gönderilmesi esastır."
Dervişoğlu, bu süreçte geri dönüşün sorunsuz şekilde icra edilmesi için Göç İdaresi Başkanlığının kurumsal kapasitesinin arttırılması gerektiğini de söyledi. Türkiye'nin güney sınır hattında önemli milli güvenlik riskleriyle karşı karşıya bırakıldığını dile getiren Dervişoğlu, bölgede ABD güdümünde dört parçalı terör devleti kurma projesinin provasının yapıldığını savundu.
Suriye'de bugün, tıpkı dün Irak'ta olduğu gibi ülkenin birliği ve bütünlüğünün parçalandığını ifade eden Dervişoğlu, Suriye'nin yüzde 40'ının PKK terör örgütünün kontrolüne geçtiğini belirtti.
Dervişoğlu, şunları söyledi:
"Mümbiç'ten başlayarak, güvenlik sahasının Tabka, Rakka, Haseke bölgesini kesecek şekilde genişletilmesi, Ayn el-Arab'ın teröristlerden arındırılarak PKK devleti projesinin akamete uğratılması sağlanmalıdır. Türkiye, Suriye'deki savaştan en çok zarar gören ülkededir. Diler ve umarım ki, Suriye'deki barıştan da zarar görmez. Bölgedeki Türkmen varlığı mutlaka korunmalıdır. Türkmenlerin yeni Suriye'nin kurucu unsuru olmaları ve Anayasal bir statüye kavuşturulmaları tartışılamaz bir gerçekliktir."
Genel Başkan Dervişoğlu, bütçenin, toplumun hiçbir kesiminin derdine çare olmadığını ileri sürerek, bu nedenle ret oyu kullanacaklarını söyledi.
MHP Grup başkanvekilleri Erkan Akçay ve Filiz Kılıç, TBMM Genel Kurulunda 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerinde MHP Grubu adına söz aldı.
Akçay, Isparta'daki helikopter kazasında şehit olan askerlere Allah'tan rahmet; ailesi, yakınları ve sevenlerine başsağlığı diledi.
Türkiye'nin ekonomideki büyük zorlukları geride bıraktığını, felaket senaryolarını alt ettiğini söyleyen Akçay, "Geçtiğimiz yıl, uluslararası standartlara uygun, kurallara dayalı, iyi planlanmış bir ekonomik program başlatılmıştır. Programın nihai amacı, sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil bir gelir dağılımı sağlamaktır. Bu hedefe ulaşabilmek için fiyat istikrarı, bütçe disiplini, sürdürülebilir cari açık ve yapısal reformlar en temel unsurlardır. Türkiye'nin ekonomi gündemi üzerine konuşurken, milletimizin her bir ferdinin emek ve alın teriyle katkı sunduğu mücadelenin parçası olduğumuzu unutmamalıyız. Bu bilinçle Türkiye ekonomisindeki son gelişmelere baktığımızda ekonomi yönetiminin güven veren kararları ve istikrar vadeden tedbirler ile yürüdüğünü görmekten memnunuz." değerlendirmelerinde bulundu.
- "Hayat pahalılığı kaderimiz olmayacak"
Erkan Akçay, Türkiye'nin, 2022'de 19'uncu sırada olduğu küresel ekonomiler arasında, 2023'te 17'nci sıraya yükseldiğini belirterek, "Alınan makro tedbirler sayesinde 2023 yılının ikinci yarısından itibaren Türk lirasında istikrar sağlanmış ve kur geçişkenliğinin enflasyon üzerindeki etkisi önemli ölçüde azaltılmıştır." diye konuştu.
Güçlü Türkiye için güçlü ekonomi; güçlü ekonomi için yatırım, yerli üretim ve istihdamın en önemli hedefleri olduğunu ifade eden Akçay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Siyasal istikrarı ekonomik istikrarla perçinlemek azmindeyiz. Önceliğimiz; enflasyonun düşürülmesi, fiyat istikrarı ve finansal istikrarın sağlanmasıdır. Türkiye ekonomisi zor ve sorunlu süreçleri geride bırakmıştır. Ekonomik huzur ve güvenliğimizi tehdit eden dalgalanmalar zayıflamıştır. 2025 yılı bütçesinin 'İstikrar, icraat ve kalkınma' temasıyla hazırlanması memnuniyet vericidir. Sosyal refahın ve ekonomik kalkınmanın öncelik haline getirilmesi, büyümenin sağladığı imkanların toplumun tüm kesimleriyle paylaşılmasına yönelik hedeflerimiz, 2025 yılına umutlu bakmamızı sağlamaktadır. Hayat pahalılığı kaderimiz olmayacaktır. Kur, faiz ve enflasyon üçgeninden sağlıklı bir yönetim sistemi, güçlü iktidar ile aziz milletimizin desteğiyle çıkacağız. Ekmeğimizi büyütecek, sofralarımızı dolduracağız. Dar ve orta gelirli vatandaşlarımızı asla yalnız bırakmayacağız. Para, maliye ve gelir politikalarının tam bir uyum içinde uygulanması, mali disipline özen gösterilmesi, tasarruf oranlarının artması ve yapısal reformların gündemde tutulması, vatandaşlarımızın yaşamına ve ülkemizin ekonomik yapısına olumlu yansıyacaktır. Ekonomideki istikrar, huzur ve refah, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin istikrar garantisiyle gelişecektir."
- "Türkiye'nin Suriye'deki faaliyetleri meşru, hukuki, gereklidir"
MHP Grup Başkanvekili Akçay, herkesin, siyasi görüşü ve partisi ne olursa olsun, terörün her türlüsüne karşı tek vücut olarak hareket etme mecburiyeti olduğunun altını çizerek, "Bugün, teröre karşı verdiğimiz mücadelede, herkes omuz omuza durmalıdır. Biz, Türk milleti olarak ne geçmişte ne de bugün teröristlerin tehdit ve şantajlarına, dış güçlerin oyunlarına boyun eğmedik ve asla eğmeyeceğiz. Terörle mücadelede, en güçlü silahımız milletimizin birliği, kardeşliği ve kaderdaşlığı ile topyekun, amasız, fakatsız karşı duruşumuz olacaktır." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin dış politikada hem sahada hem masada meselelere mahkum değil hakim olduğunu vurgulayan Akçay, "Ankara'nın, İstanbul'un, İzmir'in güvenliği Beyrut'tan, Şam'dan, Bağdat'tan başlar velhasıl Suriye'nin ve Irak'ın güvenliği ve bütünlüğü Türkiye'nin güvenliği ile yakından alakalıdır. Bu nedenle komşularımızın istikrarı Türkiye'nin huzur ve güvenliği için çok önemlidir. Bu coğrafyalara sırtımızı dönemeyiz, buralardaki mazlumların çığlıklarını duymazdan gelemeyiz." şeklinde konuştu.
Erkan Akçay, Suriye'de 14 yıldır devam eden istikrarsızlık neticesinde 61 yıllık Baas Rejimi'nin devrildiğini anımsatarak, "Sonda söyleyeceğimizi başta ifade edelim, Türkiye Cumhuriyetinin, hiçbir ülkenin topraklarında gözü yoktur. Fakat kutsal vatan topraklarımızda gözü olanlara, bu hain emelleri destekleyenlere ve terörün sırtını sıvazlayanlara hiçbir yerde müsamaha gösterilmesi mümkün değildir. Suriye'de yuvalanan bölücü terör örgütü belası tamamen ortadan kaldırılmadan, Suriye'de anayasal düzen, huzur ve güvenlik sağlanmadan, Türkiye'nin Suriye'deki faaliyetleri meşrudur, hukukidir, gereklidir." dedi.
Beşşar Esad'ın, yıllarca kan kusturduğu Suriye'den "onursuzca kaçtığını" dile getiren Akçay, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin öncelikleri, Suriye'nin toprak bütünlüğü, terör örgütlerinin temizlenerek sınır güvenliğimizin sağlanması, Suriye'nin yeniden imarı ve mülteci konusudur. Yeni dönemde terör örgütlerinin ülkemize yönelik tehditlerinin tamamen ortadan kaldırılması önceliğimizdir. Huzurun ve barışın hakim olduğu; hiçbir ayırım yapılmaksızın tüm Suriye vatandaşlarının temsil edildiği, hak ve özgürlüklerinin teminat altına alındığı, farklı kimliklerin yan yana barış içinde yaşadığı, terörden arınmış huzur içinde yaşayan üniter bir Suriye en büyük temennimizdir. Kapsayıcı anayasa hazırlanmalı, adil ve şeffaf seçimler yapılmalı, Suriye'deki terör yapılanmalarına son verilerek barış ve huzur ortamı sağlanmalıdır."
Suriye'deki geçiş sürecinde DEAŞ, PKK/YPG gibi terör örgütleri ve uzantılarının fırsatçılık yapmasının engellenmesi gerektiğini söyleyen Akçay, "Herhangi bir PKK uzantısının Suriye'de meşru bir aktör olarak görülemeyeceğinin altını çizmek isterim. Bunun yanı sıra sınırlarımızın hemen ötesinde konuşlanan terör örgütünün etkisiz hale getirilmesinden rahatsızlık duyanların büyük bir yanlışlık; demokrasi ile hukuka aykırı bir tutum içinde olduğunu da vurgulamak isterim." diye konuştu.
- "İç cephemizi genişletmemiz ülkemizin hayrına olacaktır"
MHP Grup Başkanvekili Filiz Kılıç da Isparta'daki helikopter kazasında şehit olan askerlere Allah'tan rahmet, ailesi, yakınları ve sevenlerine başsağlığı diledi.
2025 yılı bütçesinin, Cumhur İttifakı'nın diğer bütçelerinde olduğu gibi Türkiye'nin dört bir tarafına ihtiyaç duyduğu yatırımı götüren, reel kesimi destekleyen, ekonomik ve sosyal kalkınmaya odaklanmış; toplumsal refahı, ekonomik ve mali istikrarı gözeten bir bütçe olduğunu belirten Kılıç, MHP 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'ni olumlu bulduklarını ve desteklediklerini söyledi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, Türkiye'nin de içinde bulunduğu bölgede giderek genişleyen ve dünyayı sarmakta olan yangın karşısında dönüm noktası oluşturan bir çağrı yaptığını ifade eden Kılıç, bu davetin, yalnızca içeriye değil, dışarıya da güçlü bir mesaj ilettiğini vurguladı. Kılıç, şöyle konuştu:
"Yerel siyasi figürlerin yanı sıra uluslararası güç odaklarına yönelik bir adım olarak öne çıkmaktadır. Genel Başkanımızın yaptığı bu çağrı, küresel aktörlerin bölgedeki planlarını altüst etmiştir. Kirli hesapları bir çırpıda bozmuş, tuzakları bertaraf etmiştir. Coğrafyamızda söz sahibi ve egemen olanın kim olduğu; milletin vicdanını temsil eden, varlık refleksini yansıtan en kararlı siyasi partinin liderinin ifadeleriyle bir kez daha hatırlatılmıştır. Dört bir tarafımızda devam eden çatışmalara karşın, iç cephemizi genişletmemiz ülkemizin hayrına olacaktır. Çünkü söz konusu vatandır, vakit tamamdır."
- "Hedefte Türkiye var"
MHP Grup Başkanvekili Kılıç, ateş çemberinin Türkiye'ye doğru geldiğine işaret ederek, "emperyalizmin bölgedeki son taşeronu İsrail'in" faaliyetlerinin Türkiye'nin güvenliğini ve bölgesel çıkarlarını tehdit ettiğini belirtti. İsrail başta olmak üzere Orta Doğu'da kurulan bölge devletlerinin hemen hepsinin haritalarının İngiliz siyaset mühendisliğinin mahsulü olduğunu söyleyen Kılıç, şunları kaydetti:
"Gazze başta olmak üzere, işgal altındaki Filistin topraklarında yaşanan soykırımın durdurulması noktasında uluslararası toplum kötü bir sınav veriyor. Uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından sorumlu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplanıp karar dahi alamıyor, daha doğrusu almak istemiyor. Netanyahu hükümetinin ırkçı zihniyeti, Gazze'deki mezalimin gölgesindeki Batı Şeria'da Filistinlileri yerlerinden etmeye ve ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa'nın statüsünü değiştirmeye niyetleniyor. İsrail'in kan ve gözyaşını tüm bölgeye yayma hedefi, Lübnan ve İran'a yönelik saldırılarda da açıkça görülmektedir. Hedefte Türkiye vardır. Kudretli devletimiz her türlü tehdidi ve tehlikeyi bir çırpıda bertaraf edecek güçtedir Allah'a şükür."
Filiz Kılıç, Türkiye'nin İsrail'i durdurmak ve 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devleti'ni esas alan kalıcı barışı tesis etmek için ikili ve çok taraflı platformlarda gereken gayreti gösterdiğini de söyledi.
Suriye halkının, 7 Aralık 2024 itibarıyla ülkelerinin geleceğini kendi iradeleriyle belirleyebilecekleri yeni bir döneme adım attığını dile getiren Kılıç, "Türkiye, Suriye'nin yeniden inşası, toprak bütünlüğünün korunması ve halkın güvenliğinin sağlanması için üzerine düşen her türlü sorumluluğu üstlenmeye kararlıdır. Geçmişte olduğu gibi şimdi de kararlıdır." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin de içinde bulunduğu coğrafyada, Türkiye'ye musallat olabilecek, bölgesel krizi yaygınlaştıracak hiçbir silahlı hareketlenme ve hesaplaşmayı doğru ve meşru göremeyeceklerini vurgulayan Kılıç, "Son 6 günden bugüne yaşanan gelişmeler ışığında, bir kez daha anlaşılmıştır ki; tüm dünya bir yana, Türkiye bir yanadır ve Türkiye, büyük bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bölgesinde güç olmasının yanı sıra küresel güç konumuna gelmiştir. Türk ve Türkiye Yüzyılı'nda dünyaya hem barışı hem de nizamı getirecek yegane güç Türkiye'dir. Esad kaçmış, Suriye vatanı milletiyle buluşmuştur. Diktatörlük bir kez daha yenilgiye uğramıştır. Türk gittiği her yere barışı götürendir. Şen olasın Halep, kutlu olasın Şam; darısı Suriye'nin kuzeydoğusuna. Türkiye'nin elini tutan kazanır." değerlendirmelerinde bulundu.
"Türk milletinin birliğinin, dirliğinin bozulması için çalışan hainlerin, Türkiye düşmanlarının, PKK'yı Kürt kardeşlerimize mal etmeye çalışan bedhahların oyunlarını bozma mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir." diyen Kılıç, Türk ile Kürt'ün kardeş olduğunu, bölücü ve şifreli mesajlarla Türk ve Kürt'ü ayırmak isteyenlerin millet düşmanı olduğunu ifade etti.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, TBMM Genel Kurulunda 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerinde DEM Parti Grubu adına konuştu.
Bakırhan, Isparta'da yaşanan helikopter kazasında şehit olanlara ve Artvin'de heyelanda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet ve ailelerine başsağlığı diledi.
Orta Doğu'da tarihi anlara tanıklık ettiklerini söyleyen Bakırhan, Suriye'de yeni bir döneme girme fırsatı olduğunu ve demokratik bir yönetimin ülkeyi yönetmesini arzuladıklarını belirtti.
Bütçenin yoksul, memur, işçi, kadın, emekçi ve dezavantajlı grupların bütçesi olmadığını savunan Bakırhan, milyonlarca insanın açlıkla mücadele ettiğini ve bütçenin mevcut sorunları daha da derinleştireceğini kaydetti.
Türkiye'nin sınırları dışında yaşayan Kürtlerle "hasımlık" değil "hısımlık" yapması gerektiğini söyleyen Bakırhan, şöyle konuştu:
"Suriye'de siyasal denklemin yeniden kurulacağı bir süreçte Kürtlerle diyalog Türkiye'ye de büyük kazandırır. Türkiye, izleyeceği barışçıl politikalarla Orta Doğu'da örnek bir ülke olabilir. Türkiye'nin sınırları dışındaki Kürtler, Türkiye için bir tehdit değildir, bir barış imkanıdır. Bunu Türkiye Cumhuriyeti devletinin değerlendirmesi gerekir. İnkar ve dışlama bir siyaset olamaz. Orta Doğu'da barışın sağlanması adına bölgesel bir ittifak, sosyal, ekonomik ve kültürel etkileşim şarttır. Bu konuda iktidarın atacağı adımlara her türlü desteği vermeye hazırız."
- "Bu Meclis bir çözüm ile anılmalı"
Bakırhan, Türkiye'nin sorunlarının demokratik yollarla, diyalog ile çözülmesini istediklerini, barıştan yana olduklarını ve aydınlık yarınlara baktıklarını belirterek, şöyle konuştu:
"1 Ekim'den itibaren Sayın Bahçeli'nin başlattığı tartışmaları olumlu ve önemli gördüğümüzü belirttik. Bu konuda 'Türkiye'nin barışı için elimiz açık' dedik. 'Biz DEM Parti olarak bu konuda üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye varız' dedik. Muhalefet partilerinin büyük çoğunluğu, demokratik çözüm ve barış konusunda çok kararlı bir biçimde bir irade ortaya koydu. Belki ilk defa büyük bir ortaklaşmaya şahitlik ediyoruz. Bu oldukça kıymetli bir tutumdur. Tarihi bir fırsattır. Bu fırsatı heba etmeyelim."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a bu konuda yapıcı bir görev düştüğünü anlatan Bakırhan, "Kürt meselesi, Türkiye'nin çözüm bekleyen en tarihsel meselesidir. Bu meseleyi çözerek tarihe geçme fırsatı sizlerin önünde beklemektedir. DEM Parti olarak bu konuda üzerimize düşeni yapacağımızı Meclis huzurunda bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu Meclis bir çözüm ile anılmalı." dedi.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tulay Hatımoğulları Oruç, AK Parti'nin Türkiye'yi küresel sermayenin ihtiyaçlarına göre dizayn ettiğini savundu.
Oruç, tüm dünyanın Gazze'deki katliamı durduracak bir adımı atmadığını belirterek ulusçuluk, siyasal İslam, mezhepçilik, erkek egemen ideolojinin milyonları yurdundan ettiğini söyledi.
Herkesin temsil edildiği, ortak, kapsayıcı ve demokratik bir anayasanın oluşması için hep beraber katkı vermeleri gerektiğini ifade eden Oruç, Kürtlerin statülerinin mutlaka tanınması gerektiğini belirtti.
Oruç, Cumhur İttifakı'nın bütçesinde işçi, emekçi, yoksul, esnaf, çiftçi, kadın, çocuk ve engellilere yer verilmediğini savundu.
- "Asgari ücret şu an için 35 bin liradır"
Bütçede sermayenin çıkarlarının savunulduğunu ileri süren Oruç, şunları kaydetti:
"Sevgili kadınlar, bu bütçede en çok olmayan bizleriz. Bu bütçenin toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe olması için DEM Parti olarak her fırsatta mücadele ettik. Bu bütçe asla kadın bütçesi olamaz. Bütçede ne olmalı. Halktan yana olan bir bütçede ne olmalı. 'Ekmek ve adalet için bütçe' şiarı ile hareket etmeliyiz. Geliri olmayan ya da belli gelirin altındaki hanelere insan onuruna yaraşır bir yaşam için temel gelir sağlamalıyız.
İhtiyaç sınırına kadar elektriği, suyu, doğalgazı, interneti ücretsiz kamu hizmeti olarak sağlamalıyız. Temel gıda ürünlerinin üzerindeki katma değer vergisini kaldırmalı, raflardaki temel gıdaların fiyatı sabitlenmeli. Vergi, esnafın, işçinin, küçük ölçekli işletmelerin belini bükmüş durumda. Azdan az çoktan çok vergi alınan bir sistem inşa edilmelidir. Yoksul ailelere kira desteği sağlamalıyız. Ataması yapılmayan öğretmenlerin atamasını yapmalıyız. EYT'lilerin maddi ve manevi tazminatlarını karşılayarak görevlerine iade etmeliyiz. Asgari ücret şu an için DEM Parti olarak ifade ettiğimiz 35 bin liradır. Bunun enflasyon karşısında eridiğini biliyoruz. O yüzden 3 ayda bir yükselen enflasyon oranına göre de güncellenmesi gerektiğinin altını çiziyoruz."
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM Genel Kurulunda, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerinde partisi adına söz aldı.
Konuşmasının başında Isparta'daki helikopter kazasında şehit olan askerlerle Artvin'deki heyelanda hayatını kaybedenlere rahmet dileyerek başlayan Özel, bütçe hakkının insanlık ve demokrasi tarihi açısından zorlu mücadeleler sonrasında ağır bedeller ödenerek edinilmiş en önemli hak olduğunu belirtti.
"Milletten bütçe yetkisini yapma yetkisini almış olan milletvekilleri egemenlik hakkını temsil ettikleri yurttaşlara karşı hiçbir zaman unutulmayacak bir mesuliyeti taşımaktadırlar." diyen Özel, bütçe görüşmelerinin sadece rakamlardan ibaret görülmesinin milletin verdiği yetkinin açıkça istismar edilmesi anlamına geldiğini söyledi.
Hükümetin Meclis'e getirdiği bütçe ile yanlış tarafta durmakta ısrar ettiğini öne süren Özel, "Bu bütçe kalkınmacı değildir. Bu bütçe, dayanışmacı değildir. Bu bütçe, refah temelli değildir. Vergi toplarken adaletli değildir. Yine ağır ve vergi yükü yoksulların ve ücretlilerin sırtındadır. Hakça bölüşüm yoktur. Bütçe imkanları bu toplumun büyük bölümünü oluşturan yoksulların değil, zengin bir çevrenin lehine kullanılmaktadır." diye konuştu.
Özel, emeklilerin, asgari ücretlilerin, çiftçilerin, atanmayan öğretmenlerin sorunlarını her platformda dile getirdiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Normalleşme nedir?' diye sorunlara, bir kez daha ifade edeyim. Normalleşme; siyasetin kısır kavgalarından şahsi tartışmalardan arınıp sadece milletin gündemine yoğunlaşmaktır. Normalleşme, anormal siyasetin konforuna kapılarak ülkeyi kutuplaştırıp yerini sağlamlaştırmak isteyenlere karşı milletin konforunu düşünen bir siyaseti vaat etmektir. İktidar attığı her adımda bu konuda bir samimiyet ortaya koymamıştır. Biz artık hiçbir suni gündemin, çıkar kavgasının milletin sesini bastırmasına izin vermiyoruz. Bundan sonra da vermeyeceğiz."
- "CHP mevcut anayasaya uymayanlarla aynı masaya oturmayacak"
Partisinin yerel seçimlerdeki başarına işaret eden Özel, iktidarın vatandaşın sandıkta verdiği mesajı iyi okuyamadığını savundu.
Yerel seçimlerden itibaren hem kendilerine hem de vatandaşa suni gündemlerin dayatıldığını ileri süren Özel, şunları söyledi:
"Önce 'yeni anayasa' denilerek gerçek gündeme sis etkisi yapacak yapay bir tartışma başlatıldı. 86 milyon insan yalnızca tek bir kişinin siyasi ikbalinin anayasal kılıfa uydurulması için meşgul edildi. Bunun için anayasanın ilk 4 maddesi bile hedef alındı, tartışmaya bile açıldı. Bu tartışma ile vatandaşın gerçek gündemi ve gerçek sorunları üzerinde bir sis perdesi çekilmek istendi. Bu nedenle CHP mevcut anayasaya uymayanlarla anayasa masasına oturmamıştır, oturmayacaktır."
'Türkiye'de Kürt sorunu yoktur' diyen iktidarın başka bir tartışma başlattığını belirten Özel, şöyle devam etti:
"Cumhuriyet Halk Partisi, tarihsel birikimi ile Kürt sorununun çözümünün doğru tarifini Türkiye'nin önüne koymaktadır. Bu sorun demokratik, barışçıl yollarla mutlaka çözülmelidir. Önerimiz; samimi, şeffaf, toplumsal mutabakata dayalı bir sürecin hiçbir aktör dışlanmadan, 86 milyonu temsil eden Meclis zemininde yürütülmesidir. CHP, aynı zamanda şehit aileleri ve gazilerin rızasının alınmadığı, onların 'evet' demeyeceği hiçbir sürecin de içinde olmayacağını daha ilk günden ifade etmiştir."
- "Biz kreş yapmaya devam edeceğiz"
CHP Genel Başkanı Özel, sandıkta kazanılamayan belediyelerin masa başı operasyonlarıyla "işgal edilmeye çalışıldığını" iddia ederek, İstanbul Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'e bir şafak operasyonu ile kumpas kurulduğunu savundu.
Belediyelere yapılan görevlendirmelere de değinen Özel, "Bugün, 31 Mart'ta halkın seçtiği 8 belediyeye siyasi hırslarına yenilen, seçim sonuçlarını tanımayan, devlet gücünü kötüye kullanan bir iktidarın işgali vardır" dedi.
İktidarın yanlış tarafta durduğunu, milleti karşısına aldığını savunan Özel, "Biz kötülüğe teslim olmadık, olmayacağız. Bugüne kadar iktidarın tüm oyunlarını nasıl bozduysak, milletle bu oyunları yine yerle bir edeceğiz." diye konuştu.
Özel, 81 ilde sayısı 653'ü bulan belediye kreşlerinin olduğunu belirterek, hedeflerinin bu sayıyı önümüzdeki yıl bine çıkarmak olduğunu söyledi.
Belediye kreşlerinden şehit, gazi ve yoksul ailelerin çocuklarının yararlandığını anlatan Özel, "Bunu görüp o kreşleri kapatmak isteyenler, suçüstü yakalanmıştır. 'Hodri meydan' dedik. Kadınlar, çocuklar, aileler tepki gösterince, 'Kreşleri kapatın, yoksa gelip biz kapatırız' diyenler gönderdikleri yazıları inkar edip, geri adım atmak zorunda kaldılar. Buradan bir kez daha söylüyorum; biz kreş yapmaya devam edeceğiz. Gelin bir garibanın evladını o kreşlerden çıkarın da görelim." diye konuştu.
Belediyelerin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) borçlarına ilişkin tartışmalara da değinen Özel, "Bugün 'SGK borçları tartışması' adı altında yıllarca AK Partili belediyelerin yediği ve hesaplarını ödemedikleri bu yemeğin faturasını faiziyle ve bir seferde CHP'li belediyelere ödetme gayretinin girişimidir." dedi.
- "Asgari ücret bugün 3 çeyrek altın almaktadır"
Asgari ücretle çalışan milyonların yarın başlayacak Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısına kitlendiğini söyleyen Özel, Türkiye'de 10 yıl önce asgari ücretle çalışanların oranının yüzde 38'iken bugün yüzde 57'ye yükseldiğini belirtti. Özel, asgari ücretin artık temel ücrete dönüştüğünü vurguladı.
Özel, asgari ücretin açlık sınırının 3 bin 500 lira altında olduğunu belirterek, "Bir işçinin açlık sınırında maaş alabilmesi için 30 gün değil ayda 40 gün çalışması gerekmektedir. Yapılmayan zam nedeniyle her ay 16,5 kilo kıyma asgari ücretlinin sofrasından çalınmaktadır. 11 ay önce asgari ücret 5,5 çeyrek altın alırken, bugün 3 çeyrek altın almaktadır." diye konuştu.
Özel, partisinin 2025 yılının ilk yarısı için asgari ücret önerisinin de 30 bin lira olduğunu dile getirdi
Yeni asgari ücretin, 2025 yılının ilk yarısı için 30 bin lira olması gerektiğini ifade eden Özel, ücret yükünün küçük esnaf ve KOBİ'lerin sırtına bırakılamayacağını söyledi. Buna yönelik partisinin hazırladığı bir kanun teklifi bulunduğunu hatırlatan Özel, teklifin içeriğine ilişkin bilgiler paylaştı.
Özgür Özel, bu yılki emekli aylıklarına değinerek, "16 milyon emeklinin ortalama maaşı 15 bin liradır. En düşük emekli maaşı, 2002'de 8 çeyrek altın alırken, bugün sadece 2,5 çeyrek altın alabilmektedir. 5,5 çeyrek altın kayıptır. CHP olarak tartışmasız talebimiz şudur; emekliye geçim haktır, 1 asgari ücret şattır." diye konuştu.
Öğrencilerin beslenme sorunu olduğunu dile getiren Özel, "Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, eğer buradan bir talimatınız olursa, CHP'li belediyeler, bölgelerindeki hatta yakınlarındaki tüm okullarda öğrencilere sıcak yemek ve ücretsiz sağlıklı su vermek için göreve hazırdır. Sadece buradan bir talimatınızı bekliyoruz. Bunu yapmak isteyen belediyelerimizin okul kapılarında engellendiğini de milletimize şikayet etmek isterim." ifadelerini kullandı.
CHP lideri Özel, 2025 yılı bütçesinde dolaylı vergilerin oranının yüzde 65 olduğunu belirterek, "Dolaylı vergiler, dünyanın en adaletsiz vergisidir. Fabrikatör ile fabrikada çalışan işçinin, mandıraya gidip peynire aynı vergiyi vermesidir. Türkiye'nin en pahalı cipine binenle, 30 yıllık yorgun bir traktörü sürenin mazota aynı vergiyi vermesidir. Bu vergi düzeni yoksulu ezen, zengini kollayan bir düzendir." sözlerini sarf etti.
Türkiye'de çocukların, kadınların ve bebeklerin güvende olmadığını savunan Özel, "En az 12 yenidoğan yavrumuz ihmalin, denetimsizliğin, para için gözü dönmüşlüğün kurbanı oldu. 19 ay önce bilinen ama bebekler ölmeye devam ederken tedbir alınmayan bir ihmalden bahsediyoruz. Sağlığı ticarileştiren bu vicdansızlığın, denetimsizliğin, hepinizin yüreğini yaktığını biliyorum. Susuyorsunuz ama hepimiz gerçek sorumluları biliyoruz. Sarı öküzü bırakın vicdanınıza sarılın." şeklinde konuştu.
- "Suriye halkı için iyi olanın yanındayız"
Özgür Özel, Suriye'deki son gelişmelere ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
"Yanı başımızda bir ülke, paramparça hale geldi. Her parça, bir başka küresel gücün elinde oyuncak olma riskiyle karşı karşıya. Suriye'de daha fazla kan dökülmeden, iç savaşı kesin bir şekilde sonlandırmanın, tüm Suriyelileri temsil eden bir geçiş hükümeti kurmanın zamanıdır. Suriye'de yaraları sarmanın, demokrasiyi inşa etmenin, insanca bir rejim kurmanın zamanıdır. Suriye halkı için iyi olanın yanındayız. Suriye'nin komşularını, bölgedeki uluslararası aktörleri, iç savaşın bitirilmesine katkı vermeye, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne dayalı, tüm Suriye'yi temsil edecek demokratik bir rejimin kurulmasına yardımcı olmaya çağırıyoruz."
Suriye'nin toprak bütünlüğüne vurgu ile Suriye'de demokratik ve özgür seçimlere ilişkin açıklamaları dikkatle takip ettiklerini söyleyen Özel, şunları kaydetti:
"Bizim de iktidara çağrımızdır: Türkiye, Suriye'ye, maceracılıktan uzak, fatih heveslerinden uzak bir pozisyondan, barışçıl bir pencereden bakmalıdır. Türkiye'nin Suriye politikası, siyasi propagandaların malzemesi olmayacak kadar önemlidir. Suriye'de, demokratik, kapsayıcı, hukukun üstünlüğüne dayalı bir rejim inşasından yana olmayan kesimlerden uzak durulmalı, terör ve şiddetin son bulması için çözümler üretilmelidir.
Ülkemizdeki Suriyelilerin evlerine dönmelerine yardımcı olacak kapsamlı bir geri dönüş programı hazırlanmalıdır. Ülkemizdeki sığınmacılar, meydanlarda sevinç gösterilerinde bulunuyorlar. Bu sevinç, dönüş sevinci ise buna iştirak ediyoruz. Ancak iktidarın bir an önce yanıtlaması gereken, meydanlarımızla gösteri yapan bu kadar sığınmacının 'nasıl gönderileceği' sorusudur. Önceliğimiz, oradaki askerlerimizin güvenliği, Türkiye'nin ve yurttaşlarımızın güvenliği, Türkiye'nin çıkarları ve huzurudur. CHP, Suriye'nin toprak bütünlüğünden, demokrasi, barış ve istikrar ortamından yanadır. Suriye halkından ve iradesinden yanadır. Aksi halde yanı başımıza istikrarsızlık üretecek Afganistan gibi bir yapıyla yaşama riskimiz ortadadır. Böyle bir ülkeye, Türkiye'deki Suriyeliler dönmeyecektir. Aksine Türkiye, yeni göç dalgalarına maruz kalabilecektir."
- "İktidara düşen, milletin iradesine saygı duymaktır"
CHP Genel Başkanı Özel, "2025 yılı bütçesinin, emeklilerin, öğretmenlerin, öğrencilerin, asgari ücretlinin, çiftçinin, madencilerin ve depremzedelerin bütçesi olmadığını, kibrin ve şatafatın bütçesi olduğunu" ileri sürdü.
Milletin, 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri'nde iktidar değişim süreci başlattığını savunan Özel, sözlerini şöyle tamamladı:
"İktidara düşen, milletin iradesine saygı duymaktır. Saygı duymamanın, iktidara da millete de hiçbir faydası yoktur. Bu yanlış yoldan bir an önce dönülmeli, kayyum atayarak, hukuktan uzaklaşarak, yoksulları ezerek bu ülkeye daha fazla zarar verilmemelidir. Bu ülkenin insanlarına daha fazla yazık edilmemeli, Türkiye hızla hukuka dönmeli, adalet hakim kılınmalı, Meclisin seçilmiş bir milletvekili daha fazla hapiste tutulmamalı; gençler konuşmalı, itiraz edebilmeli; kayırmacılığa son verilmeli, mülakat derhal kaldırılmalı, eğitimde bilim esas alınmalı, her ne kadar ihtiyaç varsa o kadar öğretmeni atanmalı; emekli, asgari ücretli, memur artık hakkını almalıdır."
AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala, TBMM Genel Kurulunda, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi İle 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerinde yaptığı konuşmada, Isparta'da askeri helikopterin düşmesi sonucu şehit olan askerler ile Artvin'in Arhavi ilçesindeki heyelan ile Ankara'nın Kalecik ilçesinde meydana gelen trafik kazasında yaşamını yitirenlere başsağlığı diledi.
2025 yılı bütçesinin yatırımı, istihdamı, üretimi ve ihracatı destekleyen ve sosyal refah artışını hedefleyen bir yaklaşımla hazırlandığını vurgulayan Ala, bütçenin, sürdürülebilir kalkınmayı ve istikrarlı bir büyümeyi hedeflediğini; eğitimi ve sağlığı, nitelikli beşeri sermayeyi, katma değerli üretimi ve teknolojik dönüşümü öncelediğini söyledi.
Ala, "Bu bütçe, istikrar, icraat ve kalkınma bütçesidir. Bu bütçe, Türkiye Yüzyılı vizyonumuzla, eğitim, sağlık, adalet, savunma, güvenlik, tarım, sanayi, enerji, ulaştırma ve diğer tüm alanlardaki hedeflerimizi destekleyecektir. Nihai amacımız, sürdürülebilir büyüme, rekabetçi bir ekonomi ve artan refah ile adil bir gelir dağılımı sağlamaktır." ifadelerini kullandı.
Enflasyonda düşüş sürecinin devam ettiğine dikkati çeken Ala, "Vatandaşlarımız müsterih olsun; ekonomi programımızı kararlılıkla uyguluyoruz, planladığımız şekilde sonuçları alıyoruz. Enflasyonu öngördüğümüz takvimde tek haneli rakamlara indireceğiz." diye konuştu.
Makroekonomik göstergelerdeki olumlu gelişmelerin Türkiye'ye yönelik yatırımcı bakışını da pozitif yönde etkilediğini kaydeden Ala, "AK Parti hükümetlerine kadar Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı yatırım miktarı 15,1 milyar dolardı. AK Parti döneminde bu rakam 269,3 milyar dolara yükseldi. Uyguladığımız politikalar sonuçlarını vermektedir. Elbette dünya konjektöründe yaşanan gelişmelere bağlı olarak içeride de bazı problemler yaşadık. Onu giderecek olan da bu kadrolardır." şeklinde konuştu.
-? ?Suriye'deki gelişmeler
Dünyanın, küresel terör, düzensiz göç, artan eşitsizlik, çevresel tahribat ve siber tehdit gibi sorunlarla birlikte ciddi bir belirsizlik ve öngörülemezlikle karşı karşıya olduğunu belirten Ala, bölgesel çatışmaların önemli bir kısmının Türkiye'nin etrafında cereyan ettiğini vurguladı.
Suriye'de 2011 yılında başlayan ve büyük bir yıkıma yol açan dönemin ardından yeni bir sürecin başladığına dikkati çeken Ala, şöyle devam etti:
"İçinde bulunduğumuz dönem esasen ülkemizin Suriye özelinde takip ettiği politikanın ve önceliklerin ne kadar isabetli olduğunu ortaya koymuştur. Özellikle son aylarda Sayın Cumhurbaşkanımızın Suriye'de yaklaşan süreci öngörerek başlattığı inisiyatiflerin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Başından bu yana Suriye'ye yönelik yürüttüğümüz politikamızın ana unsurlarını, terörün Suriye topraklarından temizlenmesi, ülkenin birlik ve toprak bütünlüğünün korunması suretiyle siyasi süreçte ilerleme kaydedilmesi ve Suriyelilerin güvenli ve gönüllü bir şekilde ülkelerine dönmesi oluşturmuştur."
Suriye halkının önünde yeni bir gelecek imkanı bulunduğunu dile getiren Efkan Ala, "Türkiye, bundan sonra da Suriye'nin yaralarının sarılması, birliğinin, bütünlüğünün ve güvenliğinin sağlanması için ne yapılması gerekiyorsa sorumluluk üstlenmeye hazırdır. Bu amaca yönelik hem yerel hem de bölgesel ve uluslararası düzlemde temaslarımızı ilk andan itibaren sürdürüyoruz. Bölge ülkeleriyle ve uluslararası aktörlerle bu konuda çalışmalarımızı önümüzdeki günlerde daha da yoğunlaştıracağız. Bu sayede evlerini terk etmek zorunda kalan milyonlarca Suriyelinin kendi topraklarına dönmesi de sağlanmış olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Ala, Filistin'de benzeri görülmemiş zulümlerin işlendiğini, İsrail'deki Netanyahu hükümetinin bir yılı aşkın süredir devlet terörü uyguladığını belirterek, Türkiye olarak Orta Doğu'daki bütün gelişmeleri ciddiyetle takip ettiklerini, bölgenin istikrar kazanması için gerekli her türlü adımı attıklarını söyledi.
AK Parti hükümetleri döneminde hayata geçirilen yatırım ve projeleri anlatan Ala, savunma sanayinde devrim niteliğinde başarılara imza attıklarını, uydu filosunu 9'a çıkardıklarını, Türkiye'nin ilk nükleer santralini inşa ettiklerini, Karadeniz'de doğal gazı, Gabar'da da petrolü çıkardıklarını, dünya çapında projeler olan Marmara'yı, Avrasya Tünelini, Yavuz Sultan Selim, Osman Gazi ve Çanakkale köprülerini yaptıklarını söyledi.
Ala, "Biz ayrıştırmadık birleştirdik. Atatürk Kültür Merkezini de yeniden inşa ettik, Taksim'e camiyi de biz yaptık, Ayasofya'yı da biz açtık. Bunları yapan hareketin lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan, kadrosu AK Parti, arkasındaki güç de aziz milletimizdir." dedi.
- "Türkiye'nin geleceğini prangalardan kurtaralım"
Yeni anayasa konusunda partilere çağrı yapan Ala, "Gelin 12 Eylül darbe anayasasının oluşturduğu sıkıntılı atmosferden ülkeyi kurtaralım; yeni, sivil bir anayasa yapalım, Türkiye'nin geleceğini prangalardan kurtaralım, demokrasimizi güçlendirelim, gençlerimizin önünü açalım, fırsatlarını çoğaltalım." dedi.
AK Parti belediyeciliğinin, Recep Tayyip Erdoğan ile başlayan bir marka olduğunu, bu nedenle belediye hizmetlerinin gerektiği şekilde yürütülmesini arzu ettiklerini söyleyen Ala, "AK Parti belediyeciliği kimseden bir şey öğrenecek değil. Defalarca seçimlerde de bunu başarmıştır. Sonunda bir ikaz verdi ama bilin ki onları toparlıyoruz. Birçok araştırmaya bakıyoruz, AK Parti yine birinci parti olarak artık sahalarda." diye konuştu.
Belediyelerin deprem ve kentsel dönüşümle ilgili bir şeyler yapmasını istediklerini vurgulayan Ala, "Biz de destek oluruz. Millete bu acıları yaşatmamalıyız. SGK borçlarınızı ödemiyorsunuz, eser belediyeciliği yerine konser belediyeciliği yapıyor, 94 milyonu konsere harcıyorsunuz. Bizim itirazımız bunadır. Sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bütçesi, birçok bakanlığımızdan daha fazla. Size tavsiyemiz bunlar işlerini yapsın ve kaynakları doğru kullansınlar." şeklinde konuştu.
"Bizim kreşlerle bir derdimiz yok" diyen Ala, belediyelere anaokulu açma yetkisi getirdiklerini ancak CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak bu yetkiyi iptal ettirdiğini belirtti.
Efkan Ala, Cumhur İttifakı olarak bütün kesimlerinin refahını artıracak, enflasyonu düşürecek, istihdamı, üretimi ve ihracatı artıracak ekonomi programı uyguladıklarını ifade ederek, "Gelin, eğer alternatif politikanız yoksa bu programa destek verin ve millette güveni de artıralım, Türkiye'yi hedeflerine daha hızlı taşıyalım." dedi.
Muhalefetin "Anayasa uygulanmıyor" eleştirisi yaptığını aktaran Ala, "Zaten kendi uygulamasını bile garanti altına alamayan bir anayasa, değişiklik ihtiyacını bağırıyor demektir. Geçtiğimiz seçimde CHP altılı bir masa kurdu. Masanın birinci ve en önemli gündemi anayasa değişikliğiydi. Biz de kurulduğumuz günden beri anayasa değişikliğini söylüyoruz, fırsat buldukça anayasa değişikliğini referanduma götürüyoruz, her seferinde de milletin onayını alıyoruz. Mesele şudur; siz 1982 darbe anayasasından memnun musunuz, değil misiniz? Bunu değiştirelim diyor musunuz, demiyor musunuz? Takdir de sizindir." değerlendirmesinde bulundu.
AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin TBMM Genel Kurulundaki görüşmelerinde AK Parti Grubu adına söz aldı.
Geçen yılki bütçe görüşmelerinde, sipariş üzerine hazırlanan ve hedefi belli olan endekslerle ülkelere sistem dayatılmaya çalışıldığını aktaran Güler, bu raporları kabul etmediklerini söyledi.
Abdullah Güler, "Endeks sever bazı muhalif kesimler, sözde raporları, o raporlarda işlenen tezleri mutlak doğru kabul edip o yalanlar üzerine siyaset inşa etmeye devam ediyorlar. Farkında olarak ya da olmayarak o küresel plana gönüllü olarak hizmet ediyorlar." değerlendirmesinde bulundu.
"Panama Belgeleri", "Pandora Belgeleri", "Pegasus Projesi" gibi geniş çaplı belge ve veri sızıntılarını dünya gündemine taşıyan, önde gelen araştırmacı gazetecilik kuruluşu Organize Suç ve Yolsuzluk Raporlama Projesi'nin (OCCRP) en büyük fon sağlayıcısının ABD hükümeti olduğunun ortaya çıktığını dile getiren Güler, OCCRP'nin bütçesinin yarısından fazlasının ABD tarafından karşılandığını kaydetti.
Abdullah Güler, "Demek ki neymiş? Parayı veren düdüğü çalıyormuş. Bağımsız gibi pazarladıkları kuruluşlara kendi düdüklerini çaldırıyorlarmış. Göstermeye çalıştığım aslında şudur; kabul etmesek de görmemiz gerekiyor ki dünyada hakim bir yapı var. Size dayatılan raporları, aklınızla oynayan endeksleri elinize alıp 'Bakın Türkiye neredeymiş?' diye oradan siyaset üretmeye kalkarken bir kez daha düşünün." diye konuştu.
İnsan hakları söylemlerinin, mazlumların kanıyla yazılmış bir tiyatro sahnesine dönüştüğünü ifade eden Güler, İsrail'in Gazze'deki soykırımının yok sayılamayacağını belirtti.
- "Türkiye artık kendine güveniyor"
AK Parti Grup Başkanı Güler, dünyada insanların açlıktan öldüğünü hatırlatarak, savaşların, "barış" adı altında pazarlandığını vurguladı.
Türkiye'nin, mazlum milletlerin umudu, kendi yolunu çizen bir ülke olduğuna işaret eden Güler, tüm dünyada umut ışığı yakmak için çalışacaklarının altını çizdi. Güler, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye, artık eskisi gibi başkalarının tanımlarıyla yetinen bir ülke değildir. Türkiye, yalnızca bir küresel güç olmayı değil, var olan çürümüş düzene karşı alternatif bir sistem kurmayı hedeflemektedir. Türkiye artık kendine güveniyor. Ekonomimiz, altyapımız, savunma sanayimiz, teknolojimiz güçleniyor ve gelişiyor. Ancak mesele yalnızca güçlü olmak değil, bu gücü nasıl kullandığımızdır. Bizim meselemiz, kendi yolumuzu çizerken dünyaya yeni bir yol gösterebilmektir. Bu yol, insanı, adaleti merkeze alan bir düzendir. Bizim iddiamız, yalnızca kendimiz için değil insanlık için bir kurtuluş reçetesi sunmaktır."
Milletin kaderini değiştirecek iradeyi ortaya koyduklarını belirten Abdullah Güler, Anadolu'nun bağrından kopan hakikatin, dünyaya yeni bir yol, yeni bir umut olacağını vurguladı.
Güler, hükümet programlarındaki hedeflere ulaşmak için bütçelerin önemli bir araç olduğunu da anlattı.
- "SGK borcunu dahi ödeyemeyen bir belediye metro yapacak öyle mi?"
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin (İBB) bu yılki bütçesinin şirketlerle 1 trilyon lira olduğunu, bu bütçenin nereye harcanacağını göreceklerini söyleyen Güler, şunları kaydetti:
"Biz İBB'yi devrettiğimizde Sosyal Güvenlik Kurumuna sadece 200 milyon lira borç var. Resmi kayıtlar orada. Peki 2024'ün Eylül ayında ne olmuş? 8,3 milyar liraya çıkmış. SGK borcunu dahi ödeyemeyen bir belediye, altyapı, metro, yol yapacak, içme suyu getirecek, öyle mi? Peki Ankara ne yapıyor? Onun da 5,9 milyar lira. 25 yıldır İzmir'i yöneten, İzmir Büyükşehir Belediyesinin bu seneki bütçesi 45 milyar lira. Seneye ne kadar kullanacak? 84 milyar lira kullanacak. Körfez kirliliği var, ne kadar harcamışlar? Atık su, çevre hizmetleri, altyapı noktasında bu parayı harcamanız lazım. 45 milyar liranın bir kuşunu dahi harcamamışlar. Niye acaba?"
Abdullah Güler, "konser belediyeciliğinin" de kayıtlara girdiğini söyledi.
Son 22 yılda elde edilen kazanımlarla ekonominin, Türkiye Yüzyılı'na sağlam adımlarla başlangıç yaptığını belirten Güler, 2025 yılı bütçesinin 14 trilyon 731 milyar lira olduğunu, eğitim bütçesinin bu yıl için 2 trilyon 181 milyar liraya yükseltildiğini bildirdi.
Sağlık alanına büyük önem verdiklerini ifade eden Güler, sağlık hizmetleri için 2025 yılı bütçesinde 1 trilyon 106 milyar lira kaynak ayırdıklarını dile getirdi.
AK Parti Grup Başkanı Güler, 2025 yılı bütçesinin AK Parti iktidarlarının 23'üncü, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin 7'nci, Türkiye Yüzyılı'nın ise 2'nci bütçesi olduğunu sözlerine ekledi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Ömer İleri, TBMM Genel Kurulunda 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerinde şahsı adına söz aldı.
2025 yılı bütçesinin millete hayırlı olmasını dileyen İleri, bütçenin, uluslararası sistemin küresel sınamalar karşısında etkisiz kaldığı, Türkiye'nin ise bir taraftan global konjonktürün getirdiği olumsuzluklar ile mücadele ettiği bir dönemde, Türkiye Yüzyılı yürüyüşünün önemli bir adımını teşkil ettiğini ifade etti.
Uluslararası sistemin zafiyetleri olduğuna işaret eden İleri, "Bu sistemin ve içinde bulunduğumuz coğrafyanın önemli gelişmelere ve değişimlere gebe olduğunu hepimiz görüyoruz. Böyle kritik bir sürece bizler Türkiye olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliğinde, on yılların ihmali olan altyapı eksiklerini tamamlamış ve yıllar boyunca yük olmuş kronik problemlerini büyük ölçüde çözmüş bir ülke olarak giriyoruz. Ancak her şeyden önemlisi, biz bu sürece birilerinin ısrarla dayattığı öğretilmiş çaresizlik kıskacından çıkmış, küresel ölçekte iddia sahibi olan, bölgemizde ve dünyada hakkaniyeti savunan bir ülke olarak giriyoruz." diye konuştu.
Bugün, teknolojik platformların hayata önemli katkı sağlamanın yanında ortaya koydukları kullanım kültürleriyle, toplumları, çok daha sert bir biçimde şekillendirmeye başladıklarına dikkati çeken İleri, "Yanlış iş modelleri, yanlış ticari beklentiler, insanlığın zaaflarını suistimale son derece yatkın, monopolist ve acımasız dijital faşizm örneklerini ortaya koyabilmektedir." ifadelerini kullandı.
İleri, ilk ortaya çıktığında dünyanın birçok bölgesinde demokratikleşme ümitlerinin yeşermesine sebep olan internet teknolojilerinin dahi, yanlış iş modelleriyle Türkiye dahil olmak üzere dünyanın tümünde dezenformasyon ve dijital faşizm furyalarına alet olduğunu vurgulayarak, İsrail'in soykırımda yapay zeka teknolojilerini aktif bir şekilde kullandığına ilişkin kamuoyuna yansıyan tespitlerin ileriye yönelik olarak endişe verici olduğunu dile getirdi.
- "Türkiye kendi teknoloji kültürünü geliştirecek"
Ömer İleri, içinde bulunulan bu sürecin dünya çapında sadece siyasi, ekonomik, diplomatik değil; aynı zamanda teknolojik yol ayrımlarının da bulunduğu kritik bir dönem olduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu dönemde yeni teknoloji alanlarındaki gelişmelerin de daha en baştan hakkaniyetli bir doğrultuda ilerletilmesi, dünya çapında önemli bir gereksinimdir. Bizler inanıyoruz ki, küresel siyasi konjonktürdeki çalkantıları, Türkiye Yüzyılı söylemiyle fırsata dönüştüren ve daha adil bir dünyanın mücadelesini veren Türkiye'miz, dijital dünyadaki bu kırılım sürecini de 'Dijitalin Yüzyılı' bakışıyla fırsata çevirecek ve yepyeni hakkaniyeti temel alan teknoloji paradigmalarını ortaya koyacaktır. Türkiye bu süreçte, sadece teknolojiyi etkin kullanmakla kalmayacak ve hatta teknoloji geliştirmekle de yetinmeyecek, bunların ötesinde özellikle yeni gelişen alanlarda kendi teknoloji kültürünü geliştirecek, kendi platformlarını ortaya koyacak, kendi iş modellerini inşa edecek ve bu şekilde 2053 vizyonu çerçevesinde insan ve çevre odaklı dijitalleşme yaklaşımıyla adil teknolojiyi hayata geçirecektir. Bu hedef, elbette iddialı bir hedeftir ve elbette Türkiye'ye her daim küçük roller yakıştıran bazı zihinler için hayali bir hedeftir. Ancak bizler biliyoruz ki, Türkiye medeniyet birikimiyle, yenilikçi iş kültürüyle ve her şeyden önemlisi TEKNOFEST gençliğiyle bu hedefe koşabilecek bir ülkedir."
Türkiye'nin teknolojik gelişmelerde attığı adımlardan örnekler veren İleri, "Bu önemli atılımları maalesef uçak parçasını kalorifer peteği zanneden birileri göremiyor, bu vizyonun değerini maalesef video konferans sistemini yüksek teknoloji zanneden birileri kavrayamıyor. Ancak gençlerimiz bu atılımları net olarak görüyor. Gençlerimiz neyi hedeflediğimizi anlıyor. Gençlerimiz geleceğin Türkiye'sinin teknolojiyi yönlendiren, paradigma koyucu bir ülke olacağını da biliyor. Gençlerimiz, biz burada bu konuşmaları yaparken dahi, ülkenin dört bir yanında teknoloji merkezlerinde harıl harıl çalışıyor." değerlendirmelerinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde, teknoloji yatırım programları, ulusal yapay zeka, siber güvenlik stratejileriyle ve milli uzay programlarıyla dijital egemenliğini kabul ettirmiş bir Türkiye hedefine koşmaya devam edeceklerini dile getiren İleri, "Yüksek katma değerli üretimin, Türkiye'nin AR-GE ve yenilikçilik kapasitesinin, çevresel sürdürülebilirliğin, yeşil ve dijital ekonomiye geçiş yönünde teknolojik dönüşümün bütçesi olan 2025 yılı bütçemizin hayırlar getirmesini temenni ediyorum." diye konuştu.
Şahsı adına söz alan Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, "Kürt sorununun çözümünün, siyasetin ve kendilerinin tarihi görevi olduğunu" söyleyerek, "Biz zamanında da geldiğini, zeminin de oluştuğunu, bu tarihi fırsatın doğru değerlendirilmesi gerektiğini açık bir şekilde ifade ediyoruz. Toplumun beklentisi de onurlu bir barış için somut adımların atılması gerektiğidir." ifadelerini kullandı.
Genel Kurulda, bütçenin tümü üzerindeki müzakerelerin tamamlanmasının ardından, yapılan oylama ile 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin maddelerine geçildi.
Daha sonra TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, birleşimi saat 11.00'de toplanmak üzere kapattı.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un yönettiği bütçenin ilk günündeki görüşmeler, 12 saat 5 dakika sürdü.