GÜNDEM

28’inci Yılında 28 Şubat’ın Bütün Mağduriyetleri Giderilmelidir

Memur Sen; "Arkasına emperyalist güçleri alarak toplumumuzun inancına; değerlerine, siyasi yapısına, eğitimine, yargısına, sivil toplum kuruluşlarına, vakıflarına, ticari yapılarına, bürokrasine; kısacası topyekûn milletimize kastetmek üzere kurgulanan 28 Şubat darbesinin 28’inci yılı…" dedi

Demokratik ve sivil yönetimlerin karşısındaki en büyük tehditlerden biri olan darbeler konusunda habis bir maziye sahip olan ülkemiz ne yazık ki müstemleke ruhlu ve kendilerini milletin üzerinde gören vesayetçiler tarafından çeşitli kereler hükümranlık alanına dönüştürülmeye çalışılmıştır.

28 Şubat 1997 tarihinde gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu kararları ile başlayan ve tarihe ‘postmodern’ olarak geçen 28 Şubat Darbesi ile devlet kurumları vesayet altına alındı, milli irade ve inanç değerleri kamusal alandan çıkartılmaya çalışıldı. Darbecilerin ‘bin yıl sürecek’ hülyası hiçbir zaman gerçekleşmese de darbe kuşkusuz, milyonlarca mağdurda, ülke ekonomisinde ve milletin belleğinde onulmaz yaralar açtı.

Birtakım medya kuruluşları kurmaca irtica haberleriyle darbeye zemin hazırlamaya, darbeyi ve darbecileri meşrulaştırmaya çalıştı. YÖK ve Yüksek Yargı mensupları darbeye alkış tuttular. Yargı, siyasi kararlarla sivil toplum örgütlerini, mütedeyyin camiayı, cemiyetleri tasfiye etti. “Beşli çete” olarak tarihe geçen bazı sözde sendika ve meslek odaları darbeye toplumsal taban ve destek üretme rolü üstlendi. TÜSİAD başta olmak üzere komprador baronlar, Anadolu sermayesini tasfiye etmek için darbecilerle birlikte hareket etti. Batı Çalışma Grubu adıyla kurulan illegal yapı yaklaşık 6 milyon insanı fişledi. Refah/Yol hükümeti istifaya zorlandı, Refah Partisi kapatıldı. Cuntacıların ‘emir ve görüşlerine hazır’ hükümet kurduruldu.

Devlet kurumlarında mütedeyyin insanlar işlerinden atılarak ‘sakıncalı’ olarak fişlendi. Birçok vakıf irticai faaliyet yalanıyla kapatıldı, mallarına el konuldu. Binlerce kişi hapse atıldı.

Üniversitelerde başörtülü öğrencilerin eğitim hakkı gasp edildi. Jakoben zihniyetin icadı olan ikna odaları psikolojik işkence merkezleri olarak öğrencileri inançları ve okul arasında tercihe zorladı. Mağdurlara destek veren öğrenciler ve öğretim elemanları okuldan atıldı. MİT 418 öğretim görevlisini irticacı olarak fişledi. 139 yükseköğretim kurumu personelinin görevine son verildi. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı 4 bin 625 personel fişlenirken 33 bin 271 öğretmen disiplin soruşturmasından geçirildi. 11 bin 890 öğretmene disiplin cezası verildi, 11 bin öğretmen istifa ettirildi, 3 bin 525 öğretmenin görevine son verildi. MİT ayrıca 2 bin 639 kamu personelini irticai faaliyette bulundukları gerekçesiyle fişledi. Başörtülü kadın memurlar olağanüstü bir ayrımcılığa tabi tutularak başlarını açmaya zorlandı, açmayanların görevlerine son verildi. 1635 TSK personeli irtica suçlaması ile ihraç edildi.

Üniversitelere başörtülü ve dindar öğrencilerin girmemesi için İmam Hatipli öğrencilere katsayı zulmü uygulandı, İmam Hatip okullarının orta kısmı kapatıldı. Sınavlara başörtülü öğrenciler alınmadı, başvurularda başı açık fotoğraf zorunluluğu getirildi. Hastanelerde başörtülü hastalar ölüme terkedildi.

Yönetimlerine emekli generallerin getirildiği bankalardan 17.3 milyar dolar hortumlanarak ülkenin birikimleri pervasızca yağmalandı. Bu süreçte darbenin neden olduğu ekonomik zarar ise yaklaşık 381 milyar dolardır.

Cuntacılar darbenin ‘bin’ yıl süreceğine ilişkin hülyaları 10 yıl geçmeden millet tarafından hak ettiği yere, tarihin çöp tenekesine atıldı. Aziz milletimiz, kamusal alan aldatmacasıyla silinip atılmak istenen siyasi irade ve inanç hürriyetlerini darbeci zihniyetten sökerek geri aldı.

Memur-Sen olarak topladığımız 12 milyon 300 bin imzadan sonra hükümet tarihin en ilkel yasağını ortadan kaldırdı. Devletin dini hayata karşı takındığı tahkir edici, dışlayıcı tavır yerini olması gerektiği tavra yani hürriyete ve hürmete bıraktı. Başörtüsüne özgürlük geldi. 28 Şubat’ın askeri ayağı mahkeme salonlarında hesap verdi.

Bütün bu samimi çabaların yanında, darbenin siyasi, yargı, ekonomik, sivil ve medya ayağıyla hesaplaşmanın olmaması bir eksiklik olarak duruyor. Biliyoruz ki tam bir hesaplaşma olmuş olsaydı TÜSİAD gibi yapılar siyasete ayar vermeye kalkmazlardı. Yanı sıra mağduriyetlerin giderilmesine ilişkin atılan çok önemli adımların yanında mağduriyetlerin tümüyle giderilmemiş olması da önemli bir sorun olarak duruyor.

Bu bakımdan, milletin iradesiyle tasfiye ettiği 28 Şubat’ın bütün paydaşlarıyla yargı önünde hesaplaşılmalıdır. 28 Şubat’ın askeri ayağı mahkeme salonlarında hesap verdi. 28 Şubatçı zihniyet, kadro ve kurumlar eliyle darbe öncesi ve sonrasında üretilen ne kadar mağduriyet varsa giderilmeli, mağduriyeti giderilmemiş tek kişi dahi kalmamalıdır. Memur-Sen olarak “Kapanmayan Yara” 27. Yılında 28 Şubat” Raporumuzda detaylarını açıkladığımız, yasal bir düzenlemeyle, içinde sendikaların ve ilgili STK temsilcilerinin de bulunacağı 28 Şubat Komisyonu kurulmalı, o karanlık dönemin gölgede kalmış mağduriyetleri giderilmelidir.

Bu ülkenin garantisi millettir. Millet kendi iradesine sahip çıkmayı, darbelere maruz kala kala öğrenmiş, 15 Temmuz’da meydanlara çıkarak ağır silahlara karşı çıplak elleriyle Türkiye’nin kesintisiz darbe düzenini sona erdirmiştir. Sırtını millete dayamayan, meşruiyetini milletten almayan hiçbir iradeyi meşru görmemiştir, görmeyecektir.

Biz üye sayısı 1 milyon 100 bine yaklaşan büyük Memur-Sen ailesi olarak her zaman sivil iradeden, özgürlüklerden ve adaletten yana olduk. Bunun için 28 Şubat’la hesaplaşmanın, yasakları kaldırmanın, özgürlük alanlarını genişletmenin mücadelesini verdik. Aynı azim ve kararlılıkla vesayete, darbeci zihniyete karşı verdiğimiz mücadeleyi, bu ülke aynı acıları bir daha yaşamasın diye kesintisiz sürdürdük, sürdüreceğiz. 28 yıl geçse de ülkemize ve aziz milletimize büyük ezalar çektirmiş ve büyük kayıplara yol açmış 28 Şubat darbesini unutmayacak, unutturmayacağız. 

{ "vars": { "account": "G-DWD9KP42D3" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }