5 Ekim tarihi, 1966'da uluslararası öğretmen meslek örgütleri ile ILO ve UNESCO tarafından düzenlenen toplantıda öğretmenlerin toplumsal statüsü ve haklarına yönelik çok önemli kriterlerin belirlenmesi ve tüm ülkeleri bağlayan ‘Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararları'nın alınması nedeniyle, Dünya Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.
Söz konusu "Tavsiye Kararları", öğretmenlerin sadece mesleki hakları ve çalışma koşulları değil, toplumdaki yeri ve toplumların daha üst medeniyet seviyelerine gelmesi konusundaki kıymetlerinin de altının çizilmesi ve uluslararası bir toplu iş sözleşmesi anlamı taşıması açısından büyük önem arz etmektedir. Bu belgeye Türkiye imza atmış bulunsa da, maddelerin neredeyse hiçbirinin uygulanmaması nedeniyle 5 Ekim, ülkemizde bir kutlamanın değil, hak aramanın günü haline gelmiştir.
Bugün, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nde, ne yazık ki Türkiye’deki öğretmenler hala derin sorunlar ve zorluklarla karşı karşıya. Öğretmenlerin, toplumun kalkınmasında ve geleceğin inşasında oynadığı kritik rol göz ardı ediliyor; ekonomik ve sosyal hakları sürekli olarak budanıyor. Eğitim, ne yazık ki siyasi çıkarların gölgesinde, bilimden ve laiklikten uzaklaştırılan politikalarla yürütülüyor.
Bu şartlar altında, öğretmenlerimizin sorunlarını bir kez daha yüksek sesle dile getirmek kaçınılmazdır.
Ekonomik Haklar Erozyona Uğruyor
Türkiye'deki eğitim emekçileri, OECD ülkeleri arasında ekonomik, sosyal ve özlük haklar açısından son sıralardadır.
OECD’nin Bir Bakışta Eğitim 2023 raporuna göre, Türkiye’de öğretmen maaşları çalışılan kademeye göre ciddi farklılıklar göstermemektedir Türkiye’de mesleğe başlayan bir öğretmen en üst kıdeme ulaştığında başlangıç maaşından yaklaşık olarak %11-12 daha fazla maaş almaktadır. OECD ortalamasında ise yıllık öğretmen maaşları çalışılan kademe ve deneyim süresi yükseldikçe Türkiye’ye oranla daha fazla artış göstermektedir. OECD ortalamasında mesleğe yeni başlayan bir öğretmenin maaşı ile en üst kıdemde alabileceği maaş arasında kademelere göre %65-70 arasında değişen farklılıklar gözlenmektedir. Bu rakamlar, şu anda öğretmenlerimizin dünyadaki meslektaşlarına göre alım gücü açısından ne kadar kötü halde olduğunu göstermektedir.
Öğretmenlerimiz artan enflasyon karşısında giderek yoksullaşmakta, alım güçleri her geçen gün azalmaktadır. Kredi kartı borçları altında ezilen eğitim emekçileri, insanca yaşamaktan çok uzaktadır.
Mesleki İtibarsızlaştırma ve Siyasi Baskılar
Türkiye'de öğretmenler, ücretli, sözleşmeli ve kadrolu olmak üzere farklı statülerde çalıştırılarak bölünmekte ve güvencesiz koşullarda sömürülmektedir. Kamuda görev yapan öğretmenler, liyakatsizce atanan yöneticilerin keyfi uygulamalarına maruz kalırken, özel okul öğretmenleri eğitimi ticaret kapısı olarak gören patronların baskısı altında ezilmektedir. Mesleğin itibarsızlaştırılması, öğretmenlerin hak ettiği saygıyı görememesiyle sonuçlanmakta; Millî Eğitim Bakanlığı tarafından dayatılan ve eğitim bileşenlerinin görüşleri alınmadan hazırlanan Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) ise bu sorunları daha da derinleştirmektedir.
Öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştıran ve emeğimizi değersizleştiren, ekonomik, sosyal ve mesleki sorunlarımıza çözüm üretmeyen, eşit işe eşit ücret ilkesini ortadan kaldıran, özlük haklarımızı zayıflatan, çalışanlar arasında ayrımcılığı ve eşitsizliği derinleştiren bir içeriğe sahip olan ÖMK, öğretmenin diplomasını geçersiz kılacaktır.
Laiklikten Uzaklaşan Eğitim ve Öğretmenin Toplumdaki Yeri
Son yıllarda, eğitimin bilimden ve laiklikten uzaklaştırıldığı bir sürecin içindeyiz. Özellikle laiklikten uzaklaşan müfredat politikaları, bilimselliği yok saymakta ve öğrencilerimizin geleceğini karartmaktadır. Öğretmenler, bilimsel ve laik eğitimi savunan bireyler yetiştirme mücadelesi verirken, siyasi baskılarla karşı karşıya kalmaktadır. Eğitim sistemindeki gerici yaklaşımlar, öğretmenlerin toplumsal değerini aşındırmakta, eğitimin niteliğini ise geri plana itmektedir. Öğretmenler, yalnızca bilgi aktaran bireyler değil, aynı zamanda toplumun aydınlık geleceğini inşa eden rehberlerdir.
Eğitim emekçilerini kuşatan bu olumsuzluklar listesi, ne yazık ki kolaylıkla uzatılabilir. Bizleri bu olumsuz tablodan kurtaracak, öğretmenlik mesleğini tekrar hak ettiği yere yükseltecek, eğitim emekçisini insanca yaşayabilir koşullara kavuşturacak olan kuşkusuz kararlı emek mücadelesi olacaktır.
Eğitim-İş olarak, eğitim emekçilerinin haklı taleplerini savunmaktan, öğretmenlerimizin onurlu mücadelesini yükseltmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Toplumun her kesiminin nitelikli ve bilimsel eğitime erişmesi için, öğretmenlerimizin haklarını savunmak zorundayız. Dayanışmanın gücüyle, daha adil, demokratik ve laik bir eğitim sistemi inşa edeceğiz.
Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün eğitim neferlerinin ortak çatısı olan Eğitim-İş olarak;
- Laik, parasız, adil ve bilimsel eğitim için,
- Eğitim emekçilerinin insan onuruna yakışır ücretlerle, meslek onuruna yakışır koşullarda çalışabilmesi için,
- Yandaşlık kriterlerinin değil, liyakatın dikkate alındığı bir eğitim sistemi için,
- Eğitimi her türlü gerici ve ırkçı örgütlenmelerden kurtarmak için,
- Öğretmenlerin boynunun büküleceği değil, kutlama yapacağı 5 Ekimler için mücadele etmeyi sürdüreceğimizin altını çiziyor; 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü'nü yürekten kutluyoruz.