Eğitim bütçesi, bir ülkenin geleceğe yönelik en önemli yatırımlarından biridir. Ancak, AKP’nin 22 yıllık yanlış politikaları nedeniyle, eğitimde derinleşen krizler giderek daha belirgin hale gelmektedir. Açıklanan 2025 yılı eğitim bütçesi de bu sorunların çözümüne katkı sağlamaktan çok uzaktır ve öğretmen, öğrenci ve velilere yeni yükler getirmektedir.

Eğitime Ayrılan Bütçe Yetersiz ve Gerilemiştir!

2025 yılı için toplam eğitim bütçesi 2 trilyon 181 milyar TL olarak belirlenmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu, Yükseköğretim Kalite Kurulu, Kredi ve Yurtlar Kurumu-Diğer bütçeleri toplamı 2025 yılı için merkezi bütçenin %14,8 ‘ine 2.181.000.000.000 TL’ye karşılık gelirken Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi ise merkezi bütçenin %9,86’ine 1 trilyon 451 milyar TL’ye karşılık gelmektedir.

Bu bütçenin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) içindeki oranı yalnızca %3,54’te kalmaktadır. Merkezi yönetim bütçesinin sadece %14,8’inin eğitime ayrılması, AKP iktidarının eğitimdeki önceliğinin ne kadar düşük olduğunu göstermektedir. 2016’dan bu yana MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesindeki payı sürekli olarak azalmış ve 2025 yılında %9,85’e gerilemiştir. Bu tablo, eğitime ayrılan kaynağın giderek küçüldüğünü, eğitimin niteliksizleştirildiğini ve öğrencilerimizin daha da dezavantajlı hale geldiğini ortaya koymaktadır.

"Konya'daki Tarihi Eğitim Yapıları Envanter Çalışmalarına Yönelik İş Birliği Yapılması"na İlişkin Protokol İmzalandı "Konya'daki Tarihi Eğitim Yapıları Envanter Çalışmalarına Yönelik İş Birliği Yapılması"na İlişkin Protokol İmzalandı

Öğrenciler Aç Kalıyor, Başarı Eşitsizliği Artıyor!

OECD verilerine göre, Türkiye de çocuk yoksulluğu %22,4, yani Türkiye'de her beş çocuktan biri yeterli beslenemiyor ve her dört çocuktan biri ise okula aç gidiyor. Açlıkla mücadele eden çocukların başarılı olmaları beklenemez. Matematik, fen ve okuma becerilerinde, yeterli beslenemeyen öğrencilerin puanları, iyi beslenen öğrencilere göre çok daha düşük kalmaktadır. Buna rağmen, bütçede öğrencilerin öğle yemeği ihtiyacını karşılayacak bir kaynak ayrılmamıştır.

Devlet okullarında 15.8 milyon öğrenci bulunmaktadır ve pansiyonlu-yatılı ve taşıma kapsamındaki öğrenciler hariç 14.5 milyon öğrencinin öğle yemeği ihtiyacı vardır. Yandaşlarının vergi borçlarını silen; protokoller ve ÇEDES’le tarikat ve cemaatlere, MESEM’lerle sermayeye para aktaran bakanlığın çocuklarımızın öğle yemeği için yeterli kaynak ayırmaması AKP iktidarının önceliklerini ortaya koymaktadır.

Öğretmenler Yoksulluk ve Açlık Sınırının Altında!

2025 yılı eğitim bütçesi dağılımına bakıldığında, MEB bütçesinin %80’i personel giderlerine ayrılmıştır. Ancak 25 yıllık bir öğretmenin maaşı 41 bin TL olarak kalmakta, bu da öğretmenlerin yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşam mücadelesi verdiğini göstermektedir. Eğitim emekçilerinin bu düşük ücretlerle kaliteli eğitim sunmaları beklenemez.

Eğitimde Eşitsizlik ve Yetersizlik Artarak Devam Edecek!

Merkezi bütçeden MEB yatırımlarına ayrılan pay, 1998’de %37,33 iken, 2025 yılında %12,8’e düşmüştür. MEB bütçesinden yatırımlara ayrılan pay ise 1998’de %30,63 iken, 2025’te %9,73’e gerilemiştir. Bu düşüş, eğitim yatırımlarının ciddi şekilde azaldığını, okulların altyapısının yetersizleştiğini ve taşımalı eğitim, ikili eğitim gibi sorunların çözülmek yerine derinleştiğini göstermektedir.

Yükseköğretim Bütçesi ve Üniversitelerdeki Nitelik Sorunu!

2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi kapsamında, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve üniversiteler için toplam 488.405.230.000 TL bütçe ayrılması öngörülmüştür. Türkiye genelinde 129 devlet, 75 vakıf ve 4 vakıf meslek yüksekokulu olmak üzere toplam 208 yükseköğretim kurumu bulunmaktadır. Ancak üniversite ve öğrenci sayılarındaki ciddi artışa rağmen, bütçede yeterli bir artış sağlanamamıştır.

YÖK ve üniversitelere ayrılan bütçenin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) içindeki payı, 2002 yılında %0,71 iken, 2025 yılında %0,79’a yükselmiştir. Bu artış, yükseköğretimde yaşanan büyüme dikkate alındığında yetersiz kalmaktadır. 2016 yılında YÖK ve üniversitelerin merkezi bütçe içindeki payı %4,14 iken, 2025 yılına gelindiğinde bu oran %3,31’e gerilemiştir. Yani son 9 yılda YÖK ve üniversitelere ayrılan bütçede yaklaşık %20,04 oranında bir azalma olmuştur.

Üniversitelerimizin akademik kadro oluşturma, araştırma ve geliştirme faaliyetleri yürütme, kampüs altyapısını geliştirme gibi ihtiyaçları giderek artarken, bütçedeki bu azalma, üniversitelerin kapasitesini ciddi şekilde sınırlamaktadır.

Ayrıca, öğrenci sayısının artmasına rağmen, öğrencilere sağlanan destekler ve hizmetlerin iyileştirilmesi yönünde yeterli adımlar atılmamıştır. Özellikle devlet üniversitelerinde eğitimin niteliği, bütçe yetersizliği nedeniyle düşmekte; birçok bölümde altyapı eksiklikleri, laboratuvar ve kaynak yetersizlikleri yaşanmaktadır. Bu durum, üniversitelerdeki akademik performansı ve mezun olan öğrencilerin istihdam edilebilirlik oranını da olumsuz etkilemektedir.

Eğitimde eşitliği sağlamak ve yükseköğretim kurumlarımızı bilimsel, çağdaş ve nitelikli bir yapıya kavuşturmak için bütçe önceliklerinin yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak 2025 yılı için belirlenen eğitim bütçesi, eğitimin güncel ihtiyaçlarını, öğrenci ve eğitim emekçilerinin taleplerini karşılamaktan uzaktır. Bu bütçe, hükümetin eğitim sistemini ne kadar arka sıralara ittiğinin en güncel kanıtıdır. Eğitim, Anayasa'ya göre ücretsiz sağlanması gereken bir kamu hizmetidir ve beslenme, barınma, ulaşım gibi yan hizmetler de bunun ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak öngörülen bütçe, şu acil sorunlara çözüm üretmekten uzaktır:

1.         Okul ve Derslik İhtiyacı: Yeterli kaynak ayrılmadığı için yeni okul ve derslikler inşa edilemeyecek, bu da ikili eğitim ve taşımalı eğitim sorunlarının devam etmesine neden olacaktır.

2.         Öğrenci Destekleri: Yoksul öğrencilerin sosyal ve maddi ihtiyaçlarını karşılayacak sosyal destekler sağlanamayacaktır. Öğrencilerin barınma, beslenme gibi en temel ihtiyaçları karşılanmadan, sağlıklı ve verimli bir eğitim süreci beklemek mümkün değildir.

3.         Donanım, Fiziki Altyapı ve Materyal Eksikliği: Bu bütçe okulların temiz, sağlıklı ve güvenli ortamlar haline getirilmesinde ihtiyaç duyulan donanım, fiziki altyapı ve materyali sağlamakta yetersiz kalacaktır.

4.         Öğretmen Atamaları: Eğitim sisteminin ihtiyacı kadar öğretmen ataması gerçekleştirilemeyecek ve atama bekleyen öğretmenlerin sorunu daha da derinleşecektir.

5.         Eğitim Emekçilerinin Hakları: Eğitim çalışanlarının ekonomik ve sosyal haklarının iyileştirilmesi için gerekli kaynaklar bu bütçede yer almamaktadır.

6.         Yükseköğretim Bütçesinin Yetersizliği: Üniversitelerimizin akademik kadro oluşturma, araştırma ve geliştirme faaliyetleri yürütme, kampüs altyapısını geliştirme gibi ihtiyaçları giderek artarken, bütçedeki bu azalma, üniversitelerin kapasitesini ciddi şekilde sınırlamaktadır. Aynı zamanda öğrencilerin barınma ve beslenme ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır.

Özetle, 2025 yılı eğitim bütçesi; eğitimde eşitliği, öğrenci başarısı ve öğretmen refahını artırmak yerine, sorunları daha da derinleştirecek niteliktedir. “İtibardan tasarruf olmaz” söylemiyle lüks harcamalardan vazgeçmeyen hükümet, tasarruf alanı olarak bir kez daha eğitim sektörünü hedef almıştır. Eğitimde tasarruf, ülkenin geleceğinden çalmaktır.

EĞİTİM-İŞ olarak, eğitime ayrılan bütçenin artırılmasını, kaynakların verimli kullanılmasını ve eğitimin tüm bileşenlerinin ihtiyaçlarının karşılanmasını talep ediyoruz. Öğrencilerimizin sağlıklı, güvenli ve eşit bir eğitim alabilmesi için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.

Unutulmamalıdır ki; eğitime yatırım, geleceğe yatırımdır.

2025 Eğitim Bütçesi Raporumuza ulaşmak için tıklayınız