AKP iktidarı bütçe açıklarını, doğrudan ve dolaylı vergileri artırarak kapatma yoluna gitmektedir. Vergi mükellefi olsun olmasın, tüm yurttaşlar dolaylı vergiler dediğimiz tüketim vergilerini devlete vergi olarak ödemektedir.
Her geçen gün sayıları artırılan vergi kalemleri büyük vergi adaletsizliğine neden olmaktadır. AKP tarafından Meclis’e sunulan yasa teklifine göre 100 bin TL’lik kredi kartı bulunan yurttaşlardan yıllık 750 lira savunma sanayi fonu payı alınmasını hedeflenmektedir. İktidar, yeni vergilerle Savunma Sanayi Destekleme Fonuna (SSDF) 70-80 milyar TL ek gelir sağlama gerekçesi sunmaktadır. Bu yasa teklifi, alkollü içki ve tütün mamulleri, şans oyunları ve akaryakıt başta olmak üzere daha önce SSDF’ye kaynak aktarmak amacıyla konulan vergilerin yanı sıra araç ve gayrimenkul alım-satımı, noter işlemleri, kredi kartları, dron ve saatlerden alınacak ÖTV’ye kadar birçok yeni verginin getirilmesini amaçlıyor.
Daha önce yoksulluğun büyüdüğü bir ortamda katma değer vergisi (KDV) değiştirilmişti, mal ve hizmetlere uygulanan yüzde 18’lik KDV oranı yüzde 20’ye, yüzde 8’lik KDV oranı ise yüzde 10’a yükseltilmişti.
İktidar, “İsrail’in gözünü vatan topraklarımıza diktiği” açıklaması üzerinden yarattığı tehdit algısını ağır vergi yükünü fırsata dönüştürmek istemektedir.
Tüm emekçilerin bildiği gibi vergi oranlarında artan oranlı tarife uygulanmakta elde edilen gelirler ayrı ayrı vergi dilimlerine ayrılmaktadır. Emeğiyle geçinenlerin sözde gelirleri arttıkça vergi dilimi de yükselmektedir. Gelir vergisi oranlarını belirleyen kazanç dilimleri yıllar içinde neredeyse hiç artmamaktadır. Asgari ücretli çalışanların dahi bir üst vergi dilime girmesine neden olmaktadır.
Yurttaşlarımız artık mutfağındaki temel besin maddelerini dahi karşılayamaz duruma getirilmiştir. Hayat pahalılığı yurttaşlarımızı açlık ve yoksullukla boğuşmasına neden olmaktadır. Eylül ayında açlık sınırının 21 bin liraya yükselmiş yoksulluk sınırı ise 65 bin 873 liraya çıkmıştır.
Emekçilerin günden günü yoksullaşmakta sofrasındaki ekmeği de gün geçtikçe daha da küçülmektedir.
Asgari ücretli uzun süredir artan hayat pahalılığı ve düşük ücretler ile mücadele etmek zorunda bırakılmıştır. Özellikle asgari ücretin yetersizliği, enflasyon karşısında eriyen ücretler, maaşlar, angarya çalışma koşulları ile birlikte düşünüldüğünde emekçilerin yaşamı çekilmez hale gelmiştir
Kamu emekçileri her yıl enflasyon mağduru olmakta ya da enflasyon altında inim inim inlemektedir.
Sadece asgari ücret ve civarı ücret alanlar için değil, genel olarak ücretli emekçileri ile emeklilerin tamamına yakını çalıştığı halde açlık sınırı altında bir yaşama mahkûm edilmiştir.
Hükümetin oluşturduğu bütçe ve cari açığın bedelini, savurganlığının bitmez tükenmez lüks hevesinin bedelini emekçilere ödetilmesine izin vermeyeceğiz.
Ülkemizde iç ve dış gelişmelerden kaynaklı olarak ortaya çıkan sorunlar her geçen gün derinleşmekte, daha da karmaşık hale gelmekte emekçiler bu sorunlar karşısında var olma mücadelesi vermektedir. Ancak iktidar ise tam tersine uygulamalar sergilemektedir. Dünden bugüne ekonomik krizi derinleştirecek, ülkeyi çıkmaza sürükleyecek özelleştirmeleri savunmuş ve kamucu politikaları terk etmiştir.
Üzülerek belirtiyoruz ki;
Krizi derinleştiren, ekonomik-mali açmazları büyüten, uzun vadeli kalkınma planlamayan, özelleştirmeleri savunan, yap-işlet devret ile övünen, kamucu politikaları terk eden, istihdamı ve işsizliği öncelemeyen anlayış çözümden çok sorun yaratmaya devam edecektir.
Bu nedenle siyasal iktidar ülkenin sorunlarını kronikleştirmiş ve çözmesi mümkün değildir. TBMM’ye sunulan teklifin “Deli Dumrul Vergisi” olduğunu belirtiyoruz, dünyada eşi benzeri olmayan kredi kartı limit vergisinin geri çekilerek daha fazla emekçilerin cebine göz dikilmesinden vazgeçilmelidir.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak; krizden çıkışın tek çözümünün yatırım, üretim ve istihdam alanları açılması ve kamucu politikalara dönülmesi olduğuna dikkat çekiyoruz.