Kulak tırmalayan bir tekerleme gibi “vatandaşımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz” deyip duran hükümet yetkilileri, bu sözleriyle “bizzat biz ezeceğiz” demek istediği, yeni belirlenen asgari ücret ile ortaya çıkmıştır.
Tek bir günlük masrafı (eski haliyle) 3 Bin 526 asgari ücretlinin maaşına denk olan Saray’ın talimatıyla kurulan sözde görüşme masasında asgari ücret yine işverenlerin istediği oranda belirlenmiştir.
Yapısı ve varlığı dahi sorunlu olan Asgari Ücreti Tespit Komisyonu’nun ilk 3 toplantısında hiçbir rakamın konuşulmayıp adeta çay partisi yapılması, son toplantının jet bir kararla ‘oldu-bitti’ye getirilmesi, güya işçileri temsil eden Türk-İş’in adeta kayıplara karışması, bu sürecin bir müzakere değil müsamere olduğunu trajikomik biçimde ortaya koymuştur.
Sonuç olarak; Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan, bol dini söylemlere başvurduğu, işçinin hakkının ne kadar kutsal olduğunu uzun uzun anlattığı, sadece bir kez “asgari ücret”i anıp 5 kez “Cumhurbaşkanımız” dediği konuşmasında, utanmadan asgari ücrete sadece yüzde 30 zam yaptıklarını ve yeni asgari ücretin 22 bin 104 TL olduğunu ilan etmiştir.
Birleşik Kamu İş olarak, neresinden tutsak elimizde kalacak, ne kadar eleştirsek eksik olacak bu tabloya dair şerh düşmek tarihsel sorumluluğumuzdur:
1- BU ÜCRET KABUL EDİLEMEZ: Yeni asgari ücret, TÜİK’in gerçekdışı yöntemlerine göre bile belirlenen yüzde 47’lik enflasyon oranının altında kalmıştır. Vergi ve harçların yüzde 44 arttığı, Aralık ayı itibariyle kiraların yüzde 60 oranında yükseldiği bir düzlemde asgari ücretin yüzde 30 artırılmasının mantıkla da vicdanla da yan yana gelir tarafı yoktur. Asgari ücretteki patron desteğinin bile asgari ücretin kendisinden daha fazla yüksek oranda artırılması, bu masanın kimler için kurulduğunun özetidir. Konfederasyonumuzun AR-GE birimi, Kasım ayı için yoksulluk sınırının yaklaşık 70 bin lira olduğunu ortaya koymuştur. Bu gerçeklik üzerinden bir hanede iki tane asgari ücretli çalışanın en azından birlikte yoksulluk sınırına ulaşması, yani asgari ücretin en az 35 bin TL olması, bir gerçekliktir. Üstelik çalışan nüfusun yaklaşık yüzde 45’inin asgari ücretle, yüzde 70’inin ise asgari ücretin çok az üzerinde ücretlerle çalıştığı düşünülünce, bu belirlenen asgari ücretin hem toplumu açlığa mahkum etmek, hem de ekonominin dibine dinamit koymak olduğu anlaşılacaktır.
Asgari ücret bir önceki yıl 5 bin 600 TL artmıştı ve o artıştan bu yana bile yüzde 12 erimiştir. Bu gerçekliğe rağmen şimdi sadece 5 bin 100 lira arttırılması, halkla alay etmekten başka bir şey değildir. Asgari, yani kelime anlamıyla “en az” ücreti ülkede genel ücret haline getiren iktidar, şimdi kendi yarattığı ekonomik krizin faturasını halka kesmektedir.
2- BU YÖNTEM KABUL EDİLEMEZ: Asgari ücreti belirlemek için kurulan masada işçinin, emekçinin gerçek bir temsiliyeti yoktur. Daha önce de danışıklı dövüşle restleşir gibi görünen taraflar, yapısı ve varlığı şaibeli hakem heyetinin yine işverenin dediğine karar verdiği hükmüne memnuniyetle uymuştur. Defalarca bu masadan rezalet rakamlar çıkmış ve “Cumhurbaşkanının lütfuyla” o rakamlar birazcık artırılarak işçi sınıfı sıtmaya razı edilmeye çalışılmıştır. Bu senaryo eskimiş, bu taktikler bayatlamıştır. Ayrıca enflasyonun bu kadar kontrol altına alınamadığı bir ülkede asgari ücretin yılda en az iki kez ve gerçekten bilimsel yöntemlerle, şeffaf biçimde belirlenmesi elzemdir.
3- BU AŞAĞILAMA KABUL EDİLEMEZ: Bu rezalet tabloyu Çalışma Bakanı’nın “başarılı olduğumuza inanıyoruz” diye açıklaması, Cumhurbaşkanı’nın bu asgari ücretin “hayırlı olmasına” dair dilekler sunması, tam anlamıyla halkı aşağılamaktır. Suriye’deki değişim üzerinden oranın şehirlerine yeni plaka numaraları veren cenah bilmelidir ki halkın gerçek gündemi sebzeyi dahi taneyle almak, eti lüks saymak, çocuğuna harçlık verememek, daha aybaşında ay sonunu düşünür hale gelmektir.
Elbette bu vahim tablo bize bazı gerçekleri bir kez daha görünür kılmaktadır:
- Örgütlü bir işçi sınıfı, gerçek sendikacılıkla büyütülmüş itirazlar olmadıkça kurulan bu masaların kazananı her zaman patronlar olacaktır.
- Kuralların sürekli değiştiği, hilenin kol gezdiği bu oyunu bozacak tek kuvvet işçi sınıfının örgütlülüğüdür.
Birleşik Kamu İş olarak sadece asgari ücretliler için değil, çalışan tüm kesimler için emek mücadelesi vermeye devam edeceğiz. İnsanlık onuruna yaraşır ücretler alarak, insanca koşullarda çalışacağımız yarınları hep birlikte inşa edeceğiz.
MERKEZ YÖNETİM KURULU