Aydın Valiliği önünde yaptığımız basın açıklamasına Genel Başkanımız Kadem Özbay, Genel Özlük Hukuk ve TİS Sekreterimiz Yeliz Toy, Birleşik Kamu İş Genel Sekreteri Özgür Aras, Genel Mali Sekreteri Hasan Kütük, Genel Örgütlenme Sekreteri Şükrü Balun,Aydın Şube Yönetim Kurulu Üyelerimiz, Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş bağlı sendikalarımızın temsilcileri ve üyelerimiz katıldı.
Genel Başkanımız Kadem Özbay’ın burada yaptığı açıklama şöyle:
Saygıdeğer basın emekçileri, sendikamızın kıymetli üyeleri ve yöneticileri, bize destek olmak ve güç vermek için aramıza katılan değerli dostlar;
Bugün burada utanç verici bir yargılama nedeniyle bulunuyoruz.Bugün burada ‘lütfen’ demek için değil ‘haddinizi bilin’ demek için bulunuyoruz. Bugün burada Abdullah İçöz yalnız değildir demek için bulunuyoruz. Ne yapmış Abdullah İçöz? 23 Nisan Ulusal egemenlik ve çocuk bayramında ‘Çocukları köçek gibi giydirip oynatıyorlar’ diyen sözde idareci hakkında basın açıklaması yapmış, iktidarın nazillibelediye başkanı adayının basın toplantısında fotoğraf çektiren ve paylaşan okul müdürünü devlet memuru gibi davranmaya davet etmiş ve hakkında soruşturma açılmasını istemiş. Devlet memuruna yakışmayan hukuken sakat iş ve işlemler yapmış kişi hakkında suç duyurusunda bulunmuş ama suç ödüllendirilmiş Abdullah İçöz cezalandırılmak istenmiştir.
Nazilli Temsilcilik başkanımız Abdullah İçöz’esosyal medya paylaşımları nedeniyle açılan davayı şiddetle kınıyoruz. Abdullah İçöz çeşitli sosyal medya paylaşımları nedeniyle ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ , ‘Milli eğitim bakanına kaba söz kullanma’ ve ‘Nazilli kaymakamlığı ile nazilli belediye başkanlığına asılsız ithamlarda bulunma ‘ suçlamalarıyla karşı karşıya bırakılmıştır.
Bu suçlamalar demokrasinin ve ifade özgürlüğünün en temel haklarına yönelik bir saldırıdır. Abdullah İçöz’ün eleştirilerini ifade eden paylaşımları, iktidarın bu haklara ne kadar tahammülsüz olduğunu gözler önüne sermektedir. Bu paylaşımlara dikkatinizi çekmek istiyorum.
Abdullah İçöz’ün paylaşımı olan ‘ Ampul patladı’ ifadesi akp nin simgesi olan ampule yönelik bir eleştiri niteliğindedir. Bu paylaşımla İçöz , iktidarınuygulamalarındaki tıkanıklığı, sorunları ve başarısızlıkları kısa ve etkili bir şekilde ele almıştır.
Bir siyasi partiye yönelik bu tür sembolik eleştirilerin yargı konusu yapılması ifade özgürlüğünün nasıl kısıtlandığını göstermektedir. Bir başka paylaşımı olan ‘yerel seçim sonuçları göstermiştir ki , ülkemizin acilen bir erken seçime ihtiyacı var’ ifadesi demokratik bir toplumda yapılması gereken en doğal eleştirilerden biridir. Seçim sonuçlarını değerlendirmek ve ülkenin yönetimine dair görüş belirtmek her vatandaşın hakkıdır. Abdullah İçöz’ünbu paylaşımı Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi ortamda erken seçim taleplerinin arttığı bir dönemde halkın iradesini daha güçlü yansıtmak için dile getirilmiş bir taleptir. Bu eleştiriyi yargı önüne taşımak, toplumun siyasi süreçlere katılımını engelleme çabasıdır.
Abdullah İçöz’ün ‘maarif müfredatı bahane ,AKPpropagandası şahane’ ifadesiyse AKP iktidarının eğitim politikalarına yönelik bir eleştiridir. Milli eğitim bakanlığının müfredat üzerinde yaptığı değişikliklerin bilimsel temelden uzaklaşarak, daha çok siyasi propaganda aracı haline geldiğini vurgulamaktadır. Eğitim sistemimizin Laik,Bilimselve Demokratik temeller üzerine kurulması gerektiğini savunan Eğitim İş olarak , bu eleştirinin tamamen meşru olduğunu düşünüyoruz.
Eğitimin siyasi çıkarlar için kullanılması eleştirisinin yargı önüne taşınması kamuoyunun eğitim politikalarına dair eleştirilerinin susturulması anlamına gelir.
Davanın temel dayanaklarından biri de sendikamızın Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın ölüm yıl dönümünde yaptığı açıklamalardır. Bu noktada soruyoruz:
Deniz Gezmişleri, Yusuf Aslanları ve Hüseyin İnanları anmak suçsa ,2010 Anayasa referandumu sürecinde işlenen ‘suçlar’ ne olacaktır? Akp 2010 referandumunda ’12 Eylül darbesiyle hesaplaşılıyor’ yalanını savunmuş ve bu süreçte Denizlerin adını anarak ,Erdal Eren’i hatırlatarak oy devşirmeye çalışmıştır.
O dönemde Denizleri anmak makulken şimdi suç unsuru haline getirilmesi, iktidarın siyasi hesaplarını ve çifte standartlarını gözler önüne sermektedir.
Bugün iktidarın baskıcı tutumu, ifade özgürlüğüne yönelik saldırılarla kendini göstermektedir. Sosyal medya paylaşımları nedeniyle açılan bu dava sadece Abdullah İçöz’ün fikirlerine yönelik değil, tüm eğitim emekçilerinin ve toplumun sesini kısmaya yönelik bir girişimdir.
Demokrasi, Hukuk ve özgürlük mücadelesi yürütenlerin yanında olmak bugün her zamankinden daha gereklidir. Eğitim İş olarak Abdullah İçöz’ünyalnız olmadığını ve Atatürk ilke ve devrimlerini, ulusal değerleri, demokratik laik bilimsel ve parasız eğitimi savunmaya kararlılıkla devam edeceğimizi ilan ediyoruz. Eğitim emekçilerinin cezalarla ve davalarla baskı altına alınmasına izin vermeyeceğiz. Bu dava yalnızca bir kişinin ifade özgürlüğüne yönelik değil, sendikal mücadeleye ve demokratik haklara karşı yapılan bir saldırıdır.
Ayrıca iktidarı eleştiren açıklamalar dava açılırken AKP’nin partizanlığını yapan kamu çalışanlarına göz yumulması siyasi açıklama yapmanın değil iktidarı eleştiren açıklamaların yasak olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Cumhuriyetin öğretmenleri ve eğitim emekçileri, her türlü baskıya karşı dimdik ayakta durmaya devam edecektir.
Abdullah İçöz’ün haklarını savunacağımızı ve bu haksız davanın geri çekilmesi için her türlü hukuki mücadeleyi sürdüreceğimizi kamuoyuna duyururuz.
Basın açıklamasının ardından Nazilli Temsilcimiz Abdullah İçöz'e verilen cezayı yargıya taşıdık.