Bir kere şunun altını çizelim… Hiçbir emek örgütü, emperyalist stratejilerin aparatı olmamalıdır.
İkincisi, emek gibi insanın en kıymetli eylemi, hiçbir ideolojinin, perdesi ve payandası olmamalıdır.
Dünya Sendikalar Federasyonu’un Genel Sekreteri, son yaptığı açıklamada bu iki ilkeyi de çiğnemiş, hatta bunun da ötesine geçerek, bütün sol fraksiyonlarda olduğu gibi sözde barış, adalet ve emek kavramlarını da kullanarak, hakikatleri saptırmıştır.
Bu yönüyle derdinin emek olmadığını çok iyi anladığımız Dünya Sendikalar Federasyonu, emperyalizmin sözcülüğüne soyunduğunu göstermiştir.
Ama gerçeklerin kendini hatırlatma gibi bir huyu vardır.
Biz de bu gerçekleri başlıklar halinde hatırlatalım.
- 1960 yılında Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’ın garantörlüğünde kurulan ve Anayasal olarak Türkler’e ve Rumlar’a eşit haklar tanıyan Kıbrıs Cumhuriyeti, Rumlar’ın tek taraflı girişimiyle 1963 yılında yıkılmıştır.
- 1963-1974 yılları arasında Rumlar, Yunanistan ile birleşme ideali olan Enosis için adayı Türksüzleştirme stratejisi çerçevesinde, 11 yıllık süreçte Kıbrıslı Türklere uyguladıkları baskı, zulüm ve ambargoyu ara vermeden sürdürdü; örgütlü bir şekilde çoluk çocuk demeden, genç yaşlı, kadın erkek gözetmeden toplu katliamlar gerçekleştirirken Rumlar aynı zamanda Türkler’i sürgüne tabi tuttular. Kanlı Noeller, kumsal ve banyo katliamları hala belleklerdedir. Yani Kıbrıs'ta 1963-1974 dönemi, Kıbrıs Türkleri için kan, gözyaşı, katliam, toplu mezar ve göç demektir.
- Dünya Sendikalar Federasyonu, ilgili metinde de yer alan ve sözde kınadığı 15 Temmuz 1974 darbesinin sebebini ve yapanlarını gizlemesi başka bir ikiyüzlülüktür. Makarios’un bile itiraf ettiği gibi darbenin arkasında Yunanistan vardır ve darbeciler aracılığıyla Kıbrıs’ı kendine bağlamayı hedeflemiştir.
Sadece bunlar bile Türkiye’nin 20 Temmuz 1974’te garantörlük hakkını kullanarak gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekatı ve sonrası oluşan statükonun meşruiyetini sağlar.
Türkiye Kıbrıs adasında işgalci değil tam tersine garantör ülke olarak barışı korumak için varlığını sürdürmektedir. İki devletli çözüm çerçevesinde uluslararası hukuk tam tecelli ederek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığı kabul edildiğinde de emperyalist stratejiler bir kere daha tersyüz olacak, Kıbrıs Rum Kesimi’nin de payanda vazifesi son bulacaktır.
Kıbrıs Rum Kesimi’nin emperyalizmle ve emperyalistlerin sırtını sıvazladığı soykırımcı Siyonist İsrail ile ilişkilerini görmezden gelen, özellikle yeni Ortadoğu ve Doğu Akdeniz stratejisinin hayata geçirilmesi için “gönüllü üs olma” vasfını gizleyen uluslararası bir emek örgütlenmesinin barış ve insan hakları söylemlerini de ayrıca inandırıcı bulmadığımızı açıkça buradan ilan ediyoruz.
Biz, emeği merkeze koyan, adaletin ve barışın hâkim olduğu adil bir dünyanın ancak ve ancak emekle kurulacağına inanan Memur-Sen ailesi olarak:
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin müstakil ve bağımsız bir devlet olarak devamını sağlayacak, iki devletli Kıbrıs fikrini savunarak, emperyalizme karşı mücadelemizi sürdürüyoruz.
Yine, arsızın suçunu gizleyip adaleti ve barışı tesis eden, Türkiye’yi suçlama girişiminin tam bir hamakat olduğunu belirtiyor, bunun karşısında kirli propaganda sürdürenleri adalet ve barış adına not ediyoruz.
Öte yandan, barış, emek, özgürlük, insan hakları gibi insanlığın ahlaki üstünlüğünü sağlayacak kavramların, kirli stratejilerin aparata dönüştürülmesini, hele hele Batılı emperyalistlerin çıkarlarını perdeleyecek şekilde araçsallaştırmasına karşı durduğumuzun altını çiziyor, bölgemizdeki barışın ancak ve ancak emperyalist stratejilerin tersyüz edilmesiyle mümkün olacağını deklare ediyoruz.