Sempozyumun açılışı Diyarbakır’da bulunan Ziya Gökalp Müzesi’nde gerçekleştirildi. Programa Genel Başkan Talip Geylan, Kulp Kaymakamı Burak Akeller, Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kamuran Eronat, MHP İl Başkanı Miktat Arslan, TÜRKAV Genel Başkanı Ebubekir Korkmaz, Genel Başkan Yardımcıları Cengiz Kocakaplan ile Selahattin Dolgun, akademisyenler ve çok sayıda davetli katıldı. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan sempozyumun açılışında Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan, Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kamuran Eronat ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Salih Erpolat konuşma yaptı.
Kadim Türk yurdu Diyarbakır’ımızın yetiştirdiği büyük mütefekkir Ziya Gökalp’i rahmet ve minnetle anıyoruz. pic.twitter.com/9cPTKee2Or
— Talip Geylan (@TalipGeylan06) October 26, 2024
“Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” formülü ile milletimiz kendi köklerine sadık kalıyor.
Genel Başkanımız Talip Geylan konuşmasında, Ziya Gökalp’in “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” formülü ile milletimizin hem kendi köklerine sadık kalması hem kendi inançlarına sahip çıkması hem de çağdaş dünyaya ayak uydurması gerektiğini dile getirdiğini bildirerek, “Ziya Gökalp, Türk milletinin bu sentezi gerçekleştirebildiği takdirde güçlü bir devlet ve millet olabileceğine inanmıştır” diye konuştu.
Gökalp’i anlamak, Cumhuriyet’i anlamaktır.
Atatürk’ün, Gökalp’in düşüncelerini hayata geçirirken, milli bilincin uyanışına ve kültürel değerlere dayanan bir devlet yapısı inşa ettiğini belirten Geylan, bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin modern yapısının temelinde Gökalp’in izlerini görmenin mümkün olduğunu bildirdi. Geylan, “Bu nedenle, Gökalp’i anlamak, Cumhuriyet’i anlamaktır; Gökalp’in fikirlerini yaşatmak, Cumhuriyet’i yaşatmaktır” dedi.
Ziya Gökalp, Atatürk üzerinde büyük bir etki bıraktı.
Ziya Gökalp’in, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk üzerinde büyük bir etki bıraktığını söyleyen Geylan, Atatürk’ün özellikle milli eğitim, dil, kültür ve toplumsal reformlarla ilgili düşüncelerinin arkasında Gökalp’in eserlerinin ve fikirlerinin güçlü bir etkisi olduğunu kaydetti, Geylan, “Atatürk’ün milli eğitim politikaları, Türk Dil Kurumu’nun kuruluşu, Türk Tarih Kurumu’nun oluşumu gibi milli kültürün inşasına yönelik attığı adımlar adeta, Gökalp’in fikirlerinin bir yansımasıdır” diye konuştu.
Gökalp’in ortaya koyduğu milli ve manevi değerlere sahip çıkmalıyız.
Geylan, Gökalp’in fikirlerini yaşatmanın, Türk milletinin geleceğine duyduğumuz inancın bir göstergesi olduğuna vurgu yaparak, “Bugün bizlere düşen, onun fikirlerini yeni nesillere aktarmak, Gökalp’in ortaya koyduğu milli ve manevi değerlere sahip çıkmaktır.” İfadelerini kullandı.
Açılış programının ardından Selahaddin Eyyubi Camii’nde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Atatürk, Ziya Gökalp ve aziz şehitlerimiz için Mevlidi Şerif okutuldu.
Aynı gün öğleden sonra sempozyum oturumları gerçekleştirildi. “Ziya Gökalp Açılış Oturumu”, “Atatürk Oturumu”, Türkiye Yüzyılı Oturumu”, “Vatan Oturumu” ile sempozyumun kapanış oturumu olan “Türkistan Oturumu” Selanik Salonu’nda gerçekleştirildi. Oturumlarda Ziya Gökalp’in Türkçe, iktisat, sanat ve çağdaş düşünce üzerindeki etkilerini anlatan bildirilerle Gökalp’in fikir dünyasına ayna tutuldu. Ziya Gökalp’in fikirlerinin Türkiye Yüzyılına etkilerinin de tartışıldığı sempozyumda, Gökalp’in etrafında şekillenen Cumhuriyet fikri mercek altına alındı. Öte yandan sempozyumda sunulan bildiriler, kitap haline getirilerek, gelecek nesillere ölümsüz bir eser bırakılacaktır.
Vefatının 100. Yılında Ziya Gökalp Sempozyumu
(Hayatı-Eserleri-Fikirleri ve Türkiye Yüzyılına Etkileri)
Saygıdeğer misafirler,
Kıymetli akademisyenler,
Değerli eğitim çalışanları,
Şubelerimizin kıymetli üyeleri ve yöneticileri,
Bugün burada, Türk milletinin yetiştirdiği, büyük milliyetperver, Atatürk’ün “fikirlerimin babası” sözü ile hakkını teslim ettiği, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde cumhuriyeti kuran kadrolara düşünceleri ile rehber olmuş büyük sosyolog Ziya Gökalp’in vefatının 100. yılı anısına düzenlenen bu anlamlı sempozyumun açılışını gerçekleştirmek üzere toplanmış bulunuyoruz.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Ziya Gökalp, sadece bir sosyolog ya da düşünce adamı değildir; o, milletimizin ruh köklerine, tarihine, kültürüne ve medeniyetine ışık tutan büyük bir münevverdir. Onun düşünce dünyası, Türk milletinin modernleşme ve milli kimlik arayışında köklü bir dönüşüm yaratmış; bu toprakların yeniden dirilişine vesile olmuştur. Bugün burada bir araya gelmişsek, onun fikirlerini Türkiye Cumhuriyeti’ne katkılarını ve Türkiye Yüzyılı’na etkilerini konuşuyor, anlamaya, anlatmaya çalışıyorsak; bu, onun fikirlerine verilen değerin ve millet olarak geçmişimize duyduğumuz vefanın açık bir göstergesidir.
Gökalp, 23 Mart 1876’da Diyarbakır’da dünyaya gelmiştir. Diyarbakır, Türk tarihinde önemli bir yere sahip, kadim bir şehrimizdir. Gökalp, bu köklü kültürel zenginlikten beslenmiş, doğup büyüdüğü toprakların derin kültürel birikimi ile yoğrulmuştur. Onun Türk milletine ve İslam medeniyetine dair geliştirdiği düşünceler milli birikimimiz üzerinde derin etkiler bırakmıştır. Diyarbakır’da geçirdiği çocukluk ve gençlik yılları, Gökalp’in düşünce yapısının temelini oluşturmuştur. O dönemin çalkantılı siyasi ve sosyal ortamı içinde Ziya Gökalp, Türk milletinin geleceğine dair endişeler taşımış ve bu endişeleri gidermek için derin düşüncelere dalmıştır. Diyarbakır, onun milli kimlik arayışındaki ilk ilham kaynağı olmuştur. Ancak Gökalp’in düşünce yolculuğu, sadece yerel sınırlarla kalmamış, Osmanlı’nın dağılma süreci ve Batı’daki düşünsel gelişmelerle şekillenerek evrensel boyutlara ulaşmıştır. Gökalp’in Türk milletinin dertleri ile dertlenmesi onun bir fikir ve aksiyon insanı olması Lise yıllarına kadar dayanmaktadır. Lise çıkışında “milletim çok yaşa” sözleri ile cemiyet önderi olma süreci İbrahim Paşa ve adamlarının Diyarbakır halkına olan kötü muamelelerine karşı telgrafhane gösterisi ile bir adım daha ileri gitmiştir.
Ziya Gökalp’in fikirleri, yalnızca yaşadığı dönemin değil, Türk milletinin geleceğine de ışık tutmuştur. O, Osmanlı’nın son döneminde, imparatorluğun içinde bulunduğu zor şartlar altında Türk milletinin birliğini ve bütünlüğünü savunmuş, millet bilincinin uyanışını sağlayan en önemli düşünürlerden biri olmuştur. Gökalp, Osmanlı’nın dağılma sürecine girdiği bir dönemde, “millet” kavramının ne denli önemli olduğunu vurgulamış ve Türk kimliğinin yeniden inşa edilmesi gerektiğini savunmuştur.
Gökalp’in fikir dünyasında, Türk milliyetçiliği kavramı merkezî bir yer tutar. Ancak onun milliyetçilik anlayışı, kültürel ve manevi değerler etrafında şekillenen bir hüviyete dayanır. O, “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” formülü ile milletimizin hem kendi köklerine sadık kalmasını hem kendi inançlarına sahip çıkması gerektiğini hem de çağdaş dünyaya ayak uydurması gerektiğini dile getirmiştir. Bu formül, Türk milletinin hem Doğu’nun kadim değerlerinden hem de Batı’nın bilimsel ve kültürel birikiminden faydalanması gerektiğini savunan bir düşünce sistemini ortaya koyar. Ziya Gökalp, Türk milletinin bu sentezi gerçekleştirebildiği takdirde güçlü bir devlet ve millet olabileceğine inanmıştır.
Onun bu fikirleri, sadece düşünce düzeyinde kalmamış, bizzat Cumhuriyet’in kuruluş sürecinde Atatürk ve Cumhuriyet’in kurucu kadroları üzerinde derin izler bırakmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, Gökalp’in fikirlerinden etkilenmiş ve onun milli kültüre verdiği önemi Cumhuriyet’in temellerine taşımıştır.
Atatürk, Gökalp’in düşüncelerini hayata geçirirken, milli bilincin uyanışına ve kültürel değerlere dayanan bir devlet yapısı inşa etmiştir.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin modern yapısının temelinde Gökalp’in izlerini görmek mümkündür.
Bu nedenle, Gökalp’i anlamak, Cumhuriyet’i anlamaktır; Gökalp’in fikirlerini yaşatmak, Cumhuriyet’i yaşatmaktır.
Ziya Gökalp, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk üzerinde büyük bir etki bırakmıştır. Atatürk’ün özellikle milli eğitim, dil, kültür ve toplumsal reformlarla ilgili düşüncelerinin arkasında Gökalp’in eserlerinin ve fikirlerinin güçlü bir etkisi vardır. Atatürk’ün milli eğitim politikaları, Türk Dil Kurumu’nun kuruluşu, Türk Tarih Kurumu’nun oluşumu gibi milli kültürün inşasına yönelik attığı adımlar adeta, Gökalp’in fikirlerinin bir yansımasıdır.
Gökalp, Türk milletinin ortak bir kültürel bilinçle yeniden dirilmesi gerektiğini savunmuş, Atatürk de bu fikri Cumhuriyet’in temel taşlarından biri haline getirmiştir.
Gökalp’in “Hars” ve “Medeniyet” ayrımına dayanan kültürel düşünceleri, Atatürk’ün medeniyet projelerinde somutlaşmıştır. Gökalp’e göre, “hars” yani milli kültür, bir milletin özü ve ruhudur; medeniyet ise bu özün modern dünyadaki tezahürüdür. Atatürk, bu görüşe dayanarak Türkiye’nin hem kendi köklerine sadık kalması gerektiğini, hem de Batı’nın bilimsel ve teknolojik gelişmelerini takip etmesi gerektiğini savunmuştur. Bu sentez, Cumhuriyet’in inşasında temel bir rol oynamıştır.
Atatürk’ün, Cumhuriyet’in kuruluş sürecinde yaptığı reformlar, Gökalp’in Türk milletinin geleceği için ortaya koyduğu vizyonun somut birer yansımasıdır. Gökalp’in milletin kendi kültürel değerlerine dayalı bir eğitim anlayışının geliştirilmesi gerektiği yönündeki düşüncelerini hayata geçirmiştir.
Bugün Türk gençliğinin beklediği çıkış Gökalp’in fikirlerini özümsemiş milliyetperverlerin savunduğu milli kültür, milli benlik, kültürel genlerimizle şekillenmiş akıl ve bilimi ön plana alan bilim, teknoloji ve sağlık gibi hayatın her alanında gelişmeyi, atılım yapmayı şiar edinen bir eğitim şahlanışıdır.
Değerli davetliler ve kıymetli hazirun,
Bugün burada, Ziya Gökalp’i anarken, aslında sadece bir fikir adamını değil, milletimizin hafızasında derin izler bırakmış bir değeri de yad ediyoruz. Ahde vefa, Türk milletinin en kadim hasletlerinden biridir. Bizler, millet olarak vefalı olmayı, değerlerimize, tarihimize, kültürümüze ve bu millet için emek vermiş olan büyüklerimize saygı göstermeyi bir borç biliriz.
Gökalp’in fikirlerini yaşatmak, Türk milletinin geleceğine duyduğumuz inancın bir göstergesidir. O, sadece kendi döneminin sorunlarına çözüm arayan bir düşünür olarak kalmamış, milletimizin her dönem karşılaştığı sorunlara da ışık tutan bir düşünce sistemi inşa etmiştir. Bugün bizlere düşen, onun fikirlerini yeni nesillere aktarmak, Gökalp’in ortaya koyduğu milli ve manevi değerlere sahip çıkmaktır.
Türk Eğitim Sen olarak, bizler, Ziya Gökalp’in bıraktığı bu büyük mirası yaşatmak ve gençlerimize aktarmak konusunda üzerimize düşen görevin farkındayız. Vefatının 100. Yılında onu anarken onun temel eserini farklı tezviratları da bertaraf edecek şekilde orijinal hali ile okurlarla buluşturuyoruz. Ulusal ve Uluslararası iki akademik kongre gerçekleştiriyoruz. Bunun yanında birkaç gün önce neticelendirdiğimiz “Fikrimdeki Türk Asrı ve Türk Birliği” Makale Yarışması yine onun düşünceleri ışığında Türk milletinin gelecek tasavvuruna ilişkin kıymetli eserlerin ortaya çıkması için çaba sarf ediyoruz. Türk Eğitim Sen bu gün ruh ve fikir olarak milli mücadeleyi gerçekleştiren, Maarif Kongresini toplayan Muallim ve Muallimeler Cemiyeti’nin manevi takipçisi ve fikri mirasçısı olarak bir asırdan fazladır mücadele eden Türkiye Sevdalılarının çatısıdır.
Milli ve manevi değerlerimize bağlı, tarihine ve kültürüne sahip çıkan bir nesil yetiştirmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Bu anlamda, Gökalp’in fikirleri, eğitim hayatımızda bizlere rehber olmaya devam edecektir.
Değerli katılımcılar,
Ziya Gökalp’i vefatının 100. yılında anarken bu organizasyonla burada toplanmamızın sebebi de, Gökalp’in bu büyük mirasına olan saygımız ve ona duyduğumuz vefadır. Bu anlamlı sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçen herkese, başta değerli akademisyenlerimize, Türk Eğitim Sen ailesine ve tüm katılımcılara en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Gökalp’in fikirlerinin bizlere ışık tutmaya devam edeceğine olan inancımla, hepinizi saygıyla selamlıyor, Atatürk, Ziya Gökalp ve aziz şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum..