Genel Başkan Kahveci,
* Bölgesel gelişmeler,
* 3600 ek gösterge,
* Yardımcı Hizmetlileri
* İlave ek ödemenin emeklilere de verilmesi,
* Ek zam ve Refah payı,
* 5510 sayılı kanundan kaynaklı sorunlar,
* Sözleşmeli personel,
* Kamu Personel Rejimi
* 4688 Sayılı Toplu Sözleşme Kanunu
* Anayasa Tartışmaları gibi bir çok başlığı değerlendirdi.
YÜCEL KAZANCIOĞLU: TÜRKİYE KAMU-SEN, HAKSIZLIĞA KARŞI MÜCADELE EDENLERİN SENDİKASIDIR
Protokol konuşmaları çerçevesinde Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız ve Türk Haber-Sen Genel Başkanı Yücel Kazancıoğlu, “Türkiye Kamu-Sen, yalnızca bir sendika değildir. Bizler, sıradan bir topluluk değiliz. Türkiye Kamu-Sen, Türk milletinin sinesinden doğmuş, onun öz değerleriyle yoğrulmuş, hak, adalet ve insan onurunu esas alan büyük bir davanın adıdır. Sizlerin de malumu dünya farklı coğrafyalarda yaşanan sarsıntılarla yeniden şekilleniyor. Gazze’den Doğu Türkistan’a Doğu Türkistan’dan sınırlarımıza kadar her bölgede yaşanan büyük çatışmalar insanlığı her geçen gün yeni mücadelelere gebe hale getiriyor. Bu çalkantının ortasında Türkiye’miz, ay yıldızlı sevdamız bir ışık gibi parlıyor. Bizim değer iklimimizde yetişen insanlar için yeni bir mevsimi müjdeliyor. Karabağ savaşı ile kor olan çocukluk heyecanımızın ateşi dünya Türklüğüne güven aşılamıştır. Bu sene düzenlenen Türk Devletler Teşkilatı toplantısında Gaspralı İsmail Bey’in “Dilde, fikirde, işte birlik.” mesajının tüm Türk yurtlarında benimsenmesi ile bu güven perçinlenmiş ve gönüllerimizde sönmeyen bir meşale olarak parlamıştır.
Ön açan, çözüm üreten ve ileriye bakan bir anlayışla milletten ve memleketten taraf olmayı kurumsal bir ilke olarak benimsemiştir. Teşkilatlarımızın yüz akı kadın teşkilatlarımız için Kadın Araştırma Merkezi’mizin kuruluşunu yaptık. Bu merkez vesilesi ile kadınlarımızın çalışma hayatında yaşadığı sorunları akademik çerçevede araştırıp ciddi önerilere dönüştürecek ve karar alıcılara çözüm önerileri sunacağız.
İkinci olarak; Türkiye Kamu-Sen Eğitim Akademisinin kurulmasına yönelik hazırlıkların tamamlandığının sevincini sizlerle paylaşmak isterim. Bu akademi vesilesi ile teşkilatlarımızı akademik anlamda güçlendirecek, sendikal çalışmalarımızı ortak bir mücadele zeminine taşıyacak, Türkiye Kamu-Sen’in haklı mücadelesini nesilden nesile aktaracak sistemli ve disiplinli bir hale getireceğiz.
Üçüncü olarak;
Ocak ayının ortasında kamuoyunun ilgisine sunacağımız ve Türk memurunun kronik sorunlarına kalıcı çözümler öneren
“Türk ve Türkiye yüzyılı için Kamu Personel Rejimi Önerimiz” için 8.Dönem Toplu Sözleşmeye kadar düzenli olarak çalışmalarımızı sürdüreceğimiz bir kampanya programını da hep birlikte hayata geçireceğiz.
Hem illerde yapılacak organizasyonlar hem de bilhassa bugün gündem belirlemenin önemli köşe başlarından olan sosyal medya platformlarından teşkilatlarımızın vereceği destek bizler için çok önemli.
Burada bir parantez açmak ve bu çalışmanın hayata geçmesinde doğrudan sorumluluk alarak bilgi, birikim ve tecrübesini çalışmaya aktararak çalışmanın hayata geçmesinde önemli rol üstlenen Türk Büro-Sen Genel Başkanı ve Türkiye Kamu-Sen Toplu Sözleşmelerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Türkeş Güney Bey’e sizlerin huzurunda teşekkür ediyorum.
Dördüncü olarak;
Bugün öğleden sonra sunumlarını izleyeceğiniz ve istişaremiz boyunca standını göreceğiniz Mars Kart uygulamamızı buradan tekrar hatırlatmak isterim. Bu kart sayesinde tamamen ücretsiz bir şekilde; üyelerimizin ekonomik hayatına katkı verecek, dünyaca bilinen markalara daha uygun fiyatlara ulaşmasını sağlayacağız. Bu dört çalışmanın duyurularını takip etmenizi ve Ankara’dan yakılan bu meşalenin Kamu-Sen’in teşkilatları ile yurt sathına yayılmasına omuz vermenizi temenni ediyorum.
Türkiye Kamu-Senliler, Türk devletinin ve milletinin kaygıları ile kaygılanan, aydınlık yarınlarımız için çalışmayı ibadet bilen önce ülkem diyebilen safları sık, kararlı ve inançlı kadrolardır. Bizim teşkilatımızda kimse yalnız değildir; her bir ferdimiz, diğerinin destekçisi, gücü ve sesidir. Bu bağ, sıradan bir bağ değildir; bu bağ, yüzyıllara uzanan Türk milletinin birliğinin yansımasıdır.Hizmet anlayışımız, sadece memur haklarını savunmakla sınırlı değildir. Bizim mücadelemiz, haksızlığa karşı direnen, mazluma kol kanat geren bir medeniyetin mücadelesidir. Memur kardeşlerimizin haklarını savunurken aslında Türk milletinin onurunu, devletimizin temelini koruyoruz. Toplantımıza katılımlarınızdan dolayı teşekkür ediyor, milletimize ve kamu görevlilerimizi hayırlı olmasını diliyorum” dedi.
AKIN MANGA: SİZLERLE YOL YÜRÜMEKTEN ŞEREF DUYUYORUM
Kıbrıs Türk Memur Sen Genel Başkanı Akın Manga ise yaptığı konuşmada, “Türkiye kamu-Sen’in bayrağını yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde şerefle dalgalandıran Kıbrıs Türk Memur-Sen ailesi olarak burada sizlerle birlikte olmaktan büyük mutluluk duyuyorum . Anavatanımız Türkiye ile birlikte her alanda olduğu gibi çalışma hayatı ve memurlarımızın sorunlarını, sıkıntılarını gidermek üzere kararlılıkla mücadele ediyoruz. Bu noktada Türkiye’nin en önemli sivil toplum kuruluşu olan Türkiye Kamu-Sen’in çatısı altında yer almaktan büyük mutluluk duyuyorum. Dün olduğu gibi bugünde, yarın da sizlerle yol yürümekten onur duyduğumu ifade etmek isterim. Toplantımızın hayırlı ve uğurlu olmasını dilerim” dedi.
TELMAN GULİYEV: HER ALANDA OLDUĞU GİBİ ÇALIŞMA HAYATI VE SENDİKAL ALANDA DA İŞBİRLİĞİMİZ ARTACAK
Azerbaycan tabi Servetler ve ekoloji işçileri Sendikası başkanı Telman Guliyev ise “bugün Türkiye Kamu-Sen’in düzenlediği bu istişare toplantısında olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bir millet, iki devlet her alanda olduğu gibi çalışma hayatı ve sendikal alanda da işbirliğimizi her geçen gün artırarak yolumuza devam edeceğiz.” Dedi
ÖNDER KAHVECİ: TÜRKİYE KAMU-SEN’İN YANI DEVLETİNİN YANIDIR
Türkiye Kamu-Sen Genel başkanı Önder Kahveci ise konuşmasına, “Tüm milletimizin yeni yılını kutluyor, 2025’in tüm dünyaya, hayır, mutluluk ve esenlik getirmesini temenni ediyorum” sözleri ile başladı.
Kahveci, “Çalışma yaşamında adaleti hâkim kılmak, hakları ilerletmek ve mutlu bir kamu çalışanı hedefine yürümek amacıyla 1992 yılının 24 Haziran’ında mukaddes bir davanın temellerini attık. Bu kutlu yolda, kurulduğumuzda belirlediğimiz ana ilkelerimizden taviz vermeden, beslendiğimiz kaynağın izinden şaşmadan alnımızın akıyla bugünlere gelmenin gurunu yaşıyoruz. Kuruluşundan bugüne kadar kararlı mücadelesi, sendikacılığa verdiği katkı ve asil duruşuyla tüm milletimizin gönlünde mümtaz bir yer edinen Türkiye Kamu-Senimizin kuruluşundan bugüne kadar görev yapan yöneticilerini ve varlıklarıyla bizlere güç, mücadelemize omuz veren bütün kamu görevlilerini saygıyla anıyorum. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaşayanlara sağlıklı ve mutlu, nice yıllar diliyorum. Başta Devletimizin banisi, Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere milletimizin birliği, huzuru ve güveni, devletimizin bekası için canını hiçe sayan bütün kahramanlarımızı saygıyla anıyorum. Gelmiş geçmiş bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize hayırlı bir ömür diliyorum. Her bir teşkilat mensubumuzu muhabbetle kucaklıyor, toplantımızın hayırlara vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.
Sizler, hak mücadelesini, haksızlığa karşı kıyam etmeyi ibadet bilenlersiniz. Çetin yollardan geçtik; sabrettiniz. Fırtınalı havalarda davamızı terk etmediniz; daha sıkı sarıldınız. Türlü olumsuzluklarda, kararlılığınızı yitirmeden yola devam ettiniz. Mevki ve makamı, kolayı ve rahatı seçip, yoldan dönenlere karşılık şerefinizle, onurunuzla mücadeleyi seçtiniz. Sizler her biriniz bayraklaşan Türkiye Kamu-Sen’siniz. Allah sizlerden razı olsun.
Sevgili Türkiye Kamu-Senliler, Dünya büyük bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçiyor. Ekonomik, sosyal, askeri ve siyasal bir depreme doğru hızla ilerliyoruz. Eğer uyanık olmazsak, değerlerimize sahip çıkmazsak, bu kasırgada paramparça olur, bütün varlığımızı kaybederiz. Türkiye Cumhuriyeti, Türk milletinin binlerce yıllık geçmişinde, kahraman neferlerinin canlarını ortaya koyarak yurt edindiği en son ve kadim topraklar üzerinde yükselmiş erdemli bir Devlettir. Türk milletinin evlatları kanları ve canlarıyla, emsalsiz bedeller ödeyerek bu toprakları bizlere vatan olarak emanet bıraktılar. Onların bizlere bıraktığı bu vatan, sığındığımız liman, bu dünyadaki en değerli, en vazgeçilmez varlığımızdır. Bu topraklar dışında gidecek yerimiz, konacak göçümüz, tutacak yurdumuz, tutunacak dalımız yoktur. Bu nedenle ülkemizde birliği, barış, kardeşlik ve dostluğu tesis ederek yolumuza devam etmekten başka çaremiz yoktur. Ülkemizi kirli tuzakların içine çekenler, bizi bize düşman etmeye çalışanlar, bin yıllık kardeşliğimize kan doğrayanlar, ezeli ve ebedi düşmanımızdır. Son dönemde yeni anayasaya dair birtakım hazırlıklar olduğunu biliyoruz.
Bizim için olmazsa olmaz hükümler, Anayasamızın ilk dört maddesinde ifadesini bulmuştur:
Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.
Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
Dili Türkçedir.
Bayrağı, ay yıldızlı al bayraktır.
Milli marşı İstiklal Marşı’dır.
Başkenti Ankara'dır.
Atatürk, parçalanmış bir milleti ayağa kaldıran, işgale uğramış toprakları istiklaline kavuşturan ve idarecilerine kadar esir alınmış bir devletten hür, bağımsız, çağdaş bir cumhuriyet çıkaran liderdir. Türk milli mücadelesinin başkomutanı, 1. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Başkanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı, Türk milletinin de kahramanıdır. Yukarıda saydığım ilkeler etrafında bir araya gelen herkes Türkiye Kamu-Sen’in can dostudur; kapımız da gönlümüz de onlara sonuna kadar açıktır. Devlet kurmak zordur; bu devleti yaşatmak daha da zordur ama en zoru puslu havalarda devletine sahip çıkarak milleti güvenli bir limana ulaştırmaktır. Vatanı ve devleti olmayanın ne acılar çektiğini yakın coğrafyamızda görüyoruz. Bu bakımdan bizim için önce ülkemiz gelir. “Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır.” deriz. Çevremizde üzülerek şahit olduğumuz yürekleri parçalayan görüntüler, katledilen bebekler, çocuklar, masumlar, oluk oluk akan kan, emperyalizmin devletsiz bıraktığı toplumları nasıl acımasızca perişan ettiğini ortaya koymaktadır.
Suriye’de yaşananları hep birlikte takip ediyoruz. Irak’ta olanlar hepimizin malumu… Mısır, Libya büyük acılardan, tarifsiz sınavlardan geçiyor. Biz, komşu ülkelerimizin toprak bütünlüğünün, huzur ve güvenliğinin korunmasından yanayız. Buralarda yaşanan istikrarsızlıkların, terör olarak ülkemize yansımasına göz yumamayız. Bir oldu bitti ile terör örgütlerinin devlet kurmasına müsaade edemeyiz. Yanı başımızda vatanımıza, milletimize ve devletimize kastı olan terörü ve teröristi barındıramayız. Devletimiz bu konuda hangi tedbiri alırsa, sorgusuz sualsiz yanındayız, destekçisiyiz. Bu bölgeleri istikrarsızlaştıranlar, aynı oyunu bize karşı da oynamak arzusundadır. Bunun da bilincindeyiz.
Dünyanın neresinde olursa olsun, masumlar üzerinden menfaat devşiren, kan kusan silahlarını savunmasız siviller üzerinde kullananları, Gazze’de, Doğu Türkistan’da soykırıma karşı sessizliğe bürünen tüm devletleri ve en başta katil İsrail’i kınıyor, lanetliyor, Allah’ın gazabı zalimlerin üzerine olsun diyorum. Gerek yurt içinde gerekse sınırlarımız dışında bu vatan için gencecik yaşında can veren şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
Bugün devletini kaybetmiş toplumların düştüğü çaresizlik, yaşanan trajediler, Katledilen kadınlar ve çocuklar, çöllerde, dağlarda ve denizlerde yitip giden canlar, Devleti olmayanın aslında hiçbir şeyinin olmadığını bize anlatıyor. Bu yaşananlar Cumhuriyetimizin ne kadar kıymetli olduğunun, devletimizin ne kadar vaz geçilmez olduğunun; neden devleti, ebed müddet bilip, “Türkiye sevdamız ekmek için kavgamız” dediğimizin en net cevabıdır. “Biz devlet olmadan, bayrak dalgalanmadan sendikacılığın anlamı olmaz.” diyoruz.
Şükürler olsun ki, göz bebeğimiz gibi gördüğümüz, canımız pahasına koruduğumuz Cumhuriyetimiz bir asrını doldurdu. Devletimizin ikinci asrında büyük bir devlet tasavvurumuz var. İçte ve dışta bütün düşmanlarını bertaraf etmiş, Sanayi, ekonomi ve bilimde muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmış, Milli birlik ve beraberlik içinde mutlu ve müreffeh bir toplum yapısına kavuşmuş, Tüm çalışanlarını her türlü ekonomik, sosyal ve sendikal haklarla donatmış bir Türkiye hayalimiz var. 6 asrı aşan bir dünya imparatorluğunun bakiyesinden sonra, kuruluş ve ayağa kalkış dönemi olarak adlandırabileceğimiz yüzüncü yılımızı yüz akımızla tamamladık. İkinci yüz yılımızın ise şahlanış dönemimiz olarak Türk ve Türkiye Yüzyılı olacağına yürekten inanıyoruz. Devletimizi bu hedefe taşıyacak itici güç elbette, kamu yönetimini sağlayan, kamu hizmetlerini sunan, devletin görünen yüzü, memurlarımız olacaktır. Büyük ülke tasavvurumuza adım adım ilerlerken, bu büyük sorumluluğu omuzlarında taşıyacak yetkinlikte kamu çalışanlarına ihtiyacımız var.
KAHVECİ: ÇALIŞAN, ÜRETEN, YOL GÖSTEREN SENDİKACILIK YAPIYORUZ
Kamu kurum ve kuruluşlarının insan kaynağının, ikinci yüzyılımıza uygun niteliğe ulaşması için yeni bir personel rejimi, adil bir ücret ve geliştirilmiş bir toplu pazarlık sistemiyle desteklenmesi şarttır. Bu nedenle atama, görevde yükselme, tayin ve terfilerde liyakat esaslı bir yapıya geçilmeli, adam kayırmanın ve haksızlığın aracı olan mülakat sistemi kaldırılmalı, yazılı sınava öncelik verilmelidir. Geçmişi 60 yıla uzanan Devlet Memurları Kanunu’nun eskiyen ve yetersiz kalan hükümleri değiştirilerek günün gereklerine, geleceğin çalışma yaşamına uygun bir kamu personel rejimi oluşturulmalıdır. Bu kapsamda öncelikli olarak kamuda güvencesiz istihdam kaldırılmalı, devletin asli ve sürekli görevlerinin güvenceli ve kadrolu personel eliyle gördürülmesi sağlanmalıdır. Kamu istihdamı, kadrolu memurlar ve daimî işçiler şeklinde iki ana esas üzerinde şekillendirilmelidir.
Kamu hizmetlerinin çeşitliliğinin artması, mesleki gereklilik ve personelin niteliklerinin yükselmesine paralel olarak yeni hizmet sınıfı ihdasına gidilmelidir. Ücret sistemi sadeleştirilmeli, ücret adaletsizliğine neden olan ödeme unsurları ortadan kaldırılmalı, kamuda tüm personelin görevlerine, eğitim durumlarına ve niteliklerine uygun adil bir ücret almaları sağlanmalıdır. Bunun için kamu çalışanlarını yoksulluk sınırının altında maaş almaktan kurtaracak temel ücret düzenlemesine geçilmeli; temel ücret, yoksulluk sınırı olarak belirlenecek şekilde her personelin buna ek olarak görevinin gerektirdiği eğitim durumu ve sahip olduğu yetkinlik nispetinde tazminattan ve durumuna uygun sosyal yardım sisteminden faydalanması sağlanmalıdır. Yıllarını devlete hizmet etmekle geçirmiş emeklilerimizin, çalışma hayatı sonrasında da kendisi ve ailesine yetecek düzeyde bir emekli maaşına kavuşturulması için sosyal güvenlik sisteminde gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Nimette ve külfette adalet ilkesinden yola çıkarak her vatandaşın geliriyle orantılı vergi ödemesi için çalışanlarımız lehine yeni vergi düzenlemeleri hayata geçirilmelidir. “Çalışan, üreten, yol gösteren sendikacılık” anlayışımız var diyoruz. Biz yalnızca sorun iletip, çözümü karşı taraftan beklemiyoruz. Sorunu tespit ediyor, çözüm yolunu da gösteriyoruz.
KAHVECİ:
Bu çerçevede Türkiye Kamu-Sen olarak Türk ve Türkiye Yüzyılı’na uygun bir kamu personel sistemi ve kamu personeline ulaşmak amacıyla dört aşamalı bir eylem planı önermekteyiz. Bunlardan ilki liyakat ve ehliyet esaslı, güvenceli istihdama dayalı bir kamu personel sistemi,
İkincisi, adil, sade ve kamu çalışanlarının insanca yaşamasına yetecek bir ücret sistemi; Üçüncüsü, çalışma hayatıyla dengeli, geleceği güvence altına alan bir sosyal güvenlik sistemi; Dördüncüsü ise ILO normlarına uygun, katılımcı ve kapsayıcı bir sendika ve toplu pazarlık sistemidir. Bu konudaki çalışmalarımızı büyük bir titizlik içinde uzman ekibimizle gerçekleştiriyor, önerilerimizi hazırlıyoruz. Bu ay içerisinde Ar-Ge Merkezimizin hazırladığı Kamu Personel Rejimi önerimizi kamuoyu ve ilgililerle paylaşacağız. Çok kısa bir süre içerisinde de diğer konulardaki çalışmalarımızı tamamlayıp ilgililere sunacağız.
KAHVECİ: MEMUR VE EMEKLİLERE AYRILAN KAYNAK YETERSİZ
Özellikle son birkaç yıldır, çalışanlar içinde en fazla mağduriyet yaşayan kesim memurlar ve memur emeklileri olmuştur. Maaşlar altın, dolar, Euro gibi araçlar karşısında eridiği gibi geçinmek de her geçen gün biraz daha zorlaşmaktadır. Kamu çalışanlarına ve memur emeklilerine bütçeden ayrılan kaynak yetersizdir. Maaşlara hedeflenen enflasyona göre zam yapılmaktadır. Memur maaşları belirlenirken hedeflere göre değil, gerçeklere dayalı bir yaklaşım benimsenmesi gerekmektedir. Nitekim az önce TÜİK, 2024 yılının enflasyon rakamlarını açıkladı. Buna göre enflasyonda Aralık ayında % 1,03 arttı ve yıllık enflasyon da % 44.38 olarak gerçekleşti. Temmuz-Aralık enflasyonu ise % 15.75 oldu. Böylece Temmuz ayında yapılan %10’luk maaş artışı enflasyonun altında kaldı ve maaşlar 2024’ün ikinci yarsında reel olarak % 5.75 oranında eridi. Bu oranlar, maaşların sadece enflasyon karşısında değil, aynı zamanda vatandaşlarımızın zorunlu harcamalarındaki artışla birlikte, alım gücünün çok daha düşük bir seviyeye gerilediğini göstermektedir. Bu koşullar, kamu çalışanları ve emekliler için büyük bir ekonomik açmaza yol açmaktadır. Bu durumun bir an önce önüne geçilmesi gerekmektedir. 2023’te gerçekleştirilen toplu sözleşme görüşmeleri sonucunda memur ve emekli maaşlarına 2025 yılı için %6+5’lik bir artış öngörülmüştü.
Buna göre memur ve emekli maaşlarına % 5.75 enflasyon farkı verildikten sonra önümüzdeki 6 ay için yalnızca %6 zam yapılacaktır. Enflasyon farkı hariç bu artış, en düşük dereceli memur maaşına 2 bin 203, ortalama memur maaşına ise 2 bin 647 lira zam demektir. Bu zamla memurlarımızın 6 ay boyunca idare etmesi beklenmektedir. Biz, hakkımız olandan fazlasını istemiyoruz. Bakın; 2025 yılı için yeniden değerleme oranı %43,93 olarak belirlendi. Yani kamu, kendi alacaklarına %44 zam yaptı. Merkez Bankası’nın 2025 yılına ilişkin TÜFE beklentisi %21 dolaylarındadır. Orta Vadeli Program (OVP)’da 2025 yılında TÜFE’nin en iyi ihtimalle %17,5; ekonomik büyümenin ise %4 olacağı tahmin edilmiştir. Ama enflasyon farkı hariç tutulduğunda 2025 yılında memur maaşlarına %6+5; kümülatif %11,3 zam yapılacaktır. Bu durumda, eğer bir tedbir alınmazsa tarihinde ilk defa memur ve emekliler devletimizin hedeflediği enflasyonun bile altında maaş zammı alacaklardır. Biz, “emek ucuz, ekmek pahalı” olmasın diyoruz. Bunun için maaşlarda mutlak surette bir revizyona gidilmesi gerektiğini bir kere daha ifade ediyoruz. Nimette de külfette de adaletin esas alınması gerekirken külfeti kamu çalışanlarına yükleyip nimetten hak ettiğini vermemek kabul edilemez. Bu çerçevede, memur ve emeklilere en azından kamu alacaklarına uygulanan %43,93 oranına eşit bir zam oranı belirlenmelidir. Bu şekilde adalet sağlanmış olacaktır. Ayrıca, ekonomik zorluklar içinde çalışanlarımızın yaşam standartlarının korunabilmesi adına atılması gereken birkaç önemli adım daha vardır: Kamu çalışanlarına, geçmiş dönemde yaşanan kayıpların telafisi için ek zam yapılmalıdır. Kamu çalışanları ve emeklilerin alım gücünün yükseltilmesi için refah payı verilmelidir. Enflasyon farkı ortaya çıktığı ay itibarı ile maaşlara yansıtılmalıdır.
Beklentimiz, maaşları enflasyon karşısında sürekli eriyen kamu çalışanları için adaletin tecelli etmesi ve memur ve emeklilerimizin bütçelerinde oluşacak yükün hafifletilmesi yönünde karar alınmasıdır. Biz, memurlarımızın hakkını savunmaya ve ekonomik koşullarının iyileştirilmesi için gerekli adımları atmaya devam edeceğiz. Bu bağlamda, taleplerimizin karşılık bulmasını ve kamu çalışanlarının yaşam standartlarının yükseltilmesini bekliyoruz. Türkiye Kamu-Sen olarak kamuda yalnızca memurlarımızın alamadığı bayram ikramiyesinin ödenmesi için yıllardır dile getirdiğimiz talebimizi buradan bir kere daha yineliyoruz. Memurlar da devletin görevlisi olarak bu ödemeyi herkes kadar hak etmektedir. Kamuda bayram ikramiyesi alamayan tek kesim olan memurlarımız, artık daha fazla ihmal edilmemeli, yok sayılmamalıdır. Çalışanlarımızın alım gücünü yükseltmek iki yolla mümkündür: Ücretleri enflasyonun üzerinde artırmak ve adil vergi politikalarıyla ucuz kamu hizmeti sunmak. Ama vergi yükünün de memurlarımızın omuzlarına yüklendiğini görüyoruz. Gelir vergisi dilimleri, memur maaşlarına yapılan artışlar kadar artmıyor. Böyle olunca da her sene memurlar biraz daha fazla vergi ödüyor. Bu noktada, vergi politikalarının adil bir şekilde yeniden şekillendirilmesi, gelir dilimlerinin ekonomik gerçeklere uygun şekilde yükseltilmesi ve gelir vergisi oranının ücretliler açısından %15 seviyesinde sabitlenmesi önem arz etmektedir.
Hepimizin bildiği gibi memur emeklileri, ülkemizin en mağdur kesimidir. Memurlarımızın hem emekli aylığına sayılmayan ödemeler nedeniyle maaşları ve emekli ikramiyeleri son derece düşük hesaplanmakta hem de ifa ettikleri görev aylıkları ile emekli aylıklarındaki ilişki tamamen kopmuş durumdadır. Bir memurun emekli maaşı ile çalışırken yaptığı görev, aldığı maaş ve ödediği pirimin hiçbir bağlantısı kalmamıştır. Çalışırken bir işçi ile aynı maaşı alan bir memur, emekli olduğunda işçiden yarı yarıya daha az emekli maaşı almaktadır. Hal böyleyken bir de 5510 sayılı Kanunun getirdiği olumsuzluklar memurlarımızı mağdur etmektedir. 2008 yılının Ekim ayından önce göreve başlayan bir memurla bu tarihten sonra göreve başlayan memurun sosyal güvenlik ve emeklilik hakları aynı değildir. 2008 sonrasında göreve başlayan memur daha fazla prim ödemekte ama bu tarihten önce göreve başlayan memurdan daha az emekli maaşına hak kazanmaktadır. Ayrıca en düşük emekli aylığı miktarı da 2008 öncesi ve sonrasında göreve başlayanlar için farklı hesaplanmaktadır. Bu durum, kanun önünde eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığı gibi sosyal devlet anlayışına da uygun değildir. 2024 yılı Emekli Yılı ilan edilmişti ama beklenti karşılanmadı. Özellikle memur emeklilerinin yaşadığı bu çifte standart mutlaka düzeltilmelidir. Bununla birlikte, 2023 yılında yalnızca çalışan kamu görevlilerine ödenmeye başlanan ilave ek ödemenin emekli maaşlarına sayılmaması nedeniyle görev aylığı ile emekli maaşı arasındaki makas iyiden iyiye açıldı. Memur emeklilerine çalışırken aldıkları maaşın %45’i kadar emekli maaşı bağlanıyordu. İlave ek ödemenin emekli maaşlarına yansıtılmaması; görev aylığı ile bağlanan emekli maaşı arasındaki makası daha da açtı. Emekli maaşı hesabına dahil olmayan miktar büyüdükçe, emeklilikteki adaletsizlik de katlanarak artıyor. Çalışma hayatı ile emeklilik arasındaki makasın bu denli açılmasının adalet ve hakkaniyetle bağdaşır bir yanının olmadığı açıktır. Kamu çalışanlarımızın bu şartlar altında emekli olduğunda hayat standardını nasıl koruyacak? Böyle olunca memurlarımız emekli olmak istemiyor. Çoğu 65 yaşına kadar çalışmak zorunda kalıyor. Emekli olduktan sonra da düşük maaşla yaşamak zorunda kalıyor. Sosyal devlet, vatandaşlarına çalışırken de emekli olduğunda da onurlu bir yaşam sağlamakla mükelleftir. Yıllarca devletimize hizmet etmiş emeklilerin hayat standardını korumak, açlık sınırının üstünde bir maaşla huzur içinde yaşamasını sağlamak, önceliğimiz olmalıdır.
Bununla birlikte yine geçtiğimiz yıl sayın Cumhurbaşkanımızın da söz verdiği, birinci dereceye gelen tüm kamu çalışanlarının ek göstergelerinin 3600’e yükseltilmesi konusu da henüz hayata geçirilmiş değildir. Ek gösterge bilhassa memur emeklilerinin maaşlarını doğrudan ilgilendirdiği için emekli maaşlarının belirlenmesi bakımından hayati öneme sahiptir. Hatırlanacağı gibi 2023 yılında yürürlüğe giren uygulama ile kamu görevlilerinin ek gösterge sorunu büyük ölçüde çözülmüş iken o dönemdeki ikazlarımızın karşılık bulmaması nedeniyle 1. dereceye gelen memurlarımız ve TRT çalışanları açısından bir haksızlık ortaya çıkmıştı. Bu doğrultuda Sayın Cumhurbaşkanımızın seçimler öncesinde verdiği sözün gereği yerine getirilmeli, birinci dereceye gelen tüm memurların ek göstergeleri 3600’e yükseltilerek bu konu çözüme kavuşturulmalıdır. Kamu personel rejiminin kanayan yarası Yardımcı Hizmetler Sınıfı personelinin de beklentileri vardır. Kamu kurum ve kuruluşlarında yaklaşık 110 bin dolayında yardımcı hizmetler sınıfı personeli bulunmaktadır. Bu çalışanlarımızın büyük çoğunluğu yüksekokul mezunudur ve pek çoğu kurumlarında memurlarla aynı görevi yürütmektedir. Bu çalışanlarımız da kamu görevlisi olduğu halde, bir türlü açılmayan görevde yükselme sınavları nedeniyle eğitim durumlarına uygun kadrolara yükselme imkânı bulamamaktadır. Kamuda en düşük ücretli kesim olan yardımcı hizmetler sınıfı personelin mağduriyetini gidermenin en uygun yolu bu çalışanlarımızın yaptıkları işlere ve eğitim seviyelerine uygun görevlerin bulunduğu Genel İdare Hizmetleri Sınıfına geçirilmeleridir. Kamu bütçesine yük teşkil etmeyecek olan bu talebimizin hayata geçirilmesi ve Yardımcı Hizmetler Sınıfı personelinin Genel İdare Hizmetleri Sınıfına alınması yüzbinlerce vatandaşımızın yüzünü güldürecek, kamuda kariyer ilkesinin hayat bulmasını sağlayacaktır. Biz, yardımcı hizmetli personelimizin haklı taleplerinin daima takipçisiyiz, bu sorun çözülünceye kadar mücadele etmeye kararlıyız.
Ayrıca kamuda görev yapan mühendis, avukat, biyolog, kimyager, veteriner, bilişim uzmanı gibi mezun oldukları yükseköğrenim programında elde ettikleri unvanlarda görev yapan personelin mali ve özlük haklarının iyileştirilmesi bir başka talebimizdir. Bu çerçevede her zaman ifade ettiğimiz gibi Mühendislik Meslek Kanunu çıkartılarak mesleki gelişim teşvik edilmeli, bilgi ve tecrübeyi ödüllendirecek bir sistem getirilmelidir diyoruz. Teknik Hizmetler Sınıfında görev yapan personelin ve avukatların da mali ve sosyal hakları, ek ödeme, ek gösterge, özel hizmet tazminatı ve diğer ödemeleri yürüttükleri görevlerin niteliklerine uygun olarak yükseltilmelidir.
Uzun bir zaman boyunca kamu çalışanlarımız ve emeklilerimiz adına çözümsüz kalan sorunlar birikmiş, artık adeta içinden çıkılamaz bir yumak halini almıştır. Bu sorunlar yumağını samimi bir yaklaşımla ve karşılıklı müzakere yoluyla çözmek zorundayız. Kamuda, kadrolu istihdamı kırmızı çizgimiz olarak görüyoruz. Liyakat ve ehliyet esaslı bir kamu personel sistemi içinde ilk atamalarda ve görevde yükselme sınavlarında mülakat uygulamasının kaldırılması gerektiğine inanıyoruz. Devlete karşı işlenen suçlar ile yüz kızartıcı suçlar dışında bir nedenle disiplin cezası almış olan kamu görevlilerine şartları belirlenmek kaydıyla af getirilmesini talep ediyoruz. 2016 yılından sonra göreve başlayanlara da ilave 1 derece verilmesini, kamu çalışanlarının göreve başlangıç derecelerinin bir derece yükseltilerek ilave derece sorununun gündemden tamamen çıkarılmasını istiyoruz. Görüldüğü üzere, kamu çalışanlarının derdi büyük, derdi çok.
Bu sorunları çözecek, çalışanlarımızın maaşlarının artırılmasını, alım güçlerinin yükseltilmesini, üretilen milli gelirden herkesin adil bir biçimde hak ettiği payı almasını sağlayacak en önemli unsur toplu sözleşme sistemidir. Ne yazık ki, mevcut haliyle toplu sözleşme, etkisiz sendikaların da basiretsizlikleriyle çözüm üretmekten uzak kalıyor.
Biz, genel ve hizmet kolu toplu sözleşmelerinin birbirinden ayrıldığı,
İmza ve itiraz hakkının yeniden düzenlendiği,
Kamu çalışanlarının en geniş şekilde temsil edildiği,
Sendikaların bağımsız karar verebilecekleri bir ortam sunan,
Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun yapısının tarafların eşit temsiline dayandığı,
Grev, siyasete ve yönetime katılma hakkının tanındığı yeni bir kanun talep ediyoruz.
Özellikle kamu çalışma hayatında yetkili görünen ama ortalarda hiç görünmeyen malum sendika ve konfederasyonların geleceği görmekten uzak tutum ve yaklaşımları, toplu sözleşme görüşmelerindeki vurdumduymazlıkları, kamu çalışanlarının ekonomik olarak her geçen gün biraz daha geriye gitmesiyle sonuçlanmıştır. Hepimizin bildiği gibi bu sene 8. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmelerini gerçekleştireceğiz. Bu noktada kamu görevlilerimizin ve emeklilerin 2028 yılına kadarki hakları, bu yıl ağustos ayında gerçekleştirilecek toplu sözleşme görüşmelerinde yetkili olarak yer alacak sendikalara bağlanmıştır. Bu nedenle önümüzdeki yetki dönemi, kamu görevlilerimiz açısından son derece önemlidir. Hepimizin bildiği gibi 15 Mayıs, bizlerle birlikte mücadeleye karar veren yeni üyelerimizle kucaklaşacağımız günler olacaktır. Hepinizin var gücünüzle çalışarak bu gerçekleri kamu çalışanlarımıza anlatacağını biliyorum. Bugüne kadar verdiğimiz mücadele ile kamu görevlilerinin sahip olduğu hakların büyük çoğunluğunda emeğimiz ve imzamız var. Her türlü olumsuz şarta rağmen üye sayımızı istikrarlı bir biçimde artırdık, siz değerli teşkilat mensuplarımızın gayretleriyle, bu süreçten de büyüyerek çıkacağımıza eminim. İnşallah bu dönem yeniden yetkiyi alacağız ve memurlarımızı en güzel şekilde temsil edeceğiz. Bugün ülkemizin içinden geçmekte olduğu kritik süreçte kamu görevlilerinin en fazla ihtiyaç duyduğu şey yetkiyi almış bir Türkiye Kamu-Sen’dir. Gerçek anlamda milli sendikalara ve yol gösterici anlayışa her zamankinden fazla ihtiyaç vardır. Bu tarihi günlerde hepimizin omuzlarına tarihi sorumluluk yüklenmiştir. Bu günleri iyi değerlendirerek geleceğe Türkiye Kamu-Sen mührünü vurmak, siz kıymetli ve vefakâr teşkilat mensuplarımızın ellerindedir.
Biz, Türk ve Türkiye Yüzyılına uygun bir kamu yönetimini oluşturacak, nitelikli bir kamu istihdamı ve Türk Yüzyılını omuzlarında yükseltecek, geleceğinden umut var olan bir kamu çalışanı için, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı hedeflerine uygun bir zihniyet değişimi istiyoruz. Türkiye Kamu-Sen olarak büyük bir hayalimiz var. Milletimiz ve kamu çalışanlarımız için güzel, aydınlık bir gelecek tasavvurumuz var. Yolumuz uzun, yolumuz zor, yolumuz çetin. Ancak Türkiye Kamu-Sen kurulduğundan beri nice çetin yollardan geçti, nice güçlükleri aştı. Türkiye Kamu-Sen’in varlığı kamu çalışanları için bir şanstır. Kamu çalışanları da Türkiye Kamu-Sen’in varlık sebebidir.
Toplu sözleşme masalarında memurları pazarlayan sözde sendikal yapılarla; milletimizin bekası için atılan her adımda karşımıza çıkan, Devletimizin varlığına kasteden, birliğimizin altını oyanlarla bir yere varılamayacağı açıktır. Bize düşen ise bunlarla mücadele etmektir. Daha organize çalışacağız. Masa başı sendikacılığı yapmayacağız. Yanlışın tarafı olmadan yolumuza devam edeceğiz. Hz. Peygamberimiz, “Bir yanlış var ise elinizle düzeltin, gücünüz yetmiyorsa dilinizle, o da olmuyorsa kalbinizle buğz ediniz” diyor. İşte Türkiye Kamu-Sen yanlışa eliyle, diliyle müdahale edenlerin bulunduğu yerdir. İşimiz elbette kolay değil ama bu zorluklar içinde, bu mücadeleyi zirveye taşıyacağız. Milletimizin geleceği için birlik ve beraberliğimizi koruyacak, sarsılmaz gücümüzü göstereceğiz.
Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız. Dilde, işte, fikirde birliğimizi muhafaza edeceğiz. Memurları satanları gördünüz. Yalan söyleyenleri gördünüz. Her zaman ifade ediyoruz. Biz, Kamu çalışanlarının grevli, toplu sözleşmeli, siyaset ve yönetime katılma haklarını içeren sendikal hakların kazanılması yolunda verdiğimiz mücadelede, asla gayri ahlaki ve gayri milli yollara başvurmayacağız. Gayri ahlaki yöntemlerle gelen üyeyi de yetkiyi de istemeyiz. Bizi biz yapan, ilkeli ve ahlaklı duruşumuz; kararlı ve ihlaslı mücadelemizdir. Başarı, sizlerin inancı ve gayretine bağlıdır. Haklılığımızla, kararlılığımızla, azmimizle başaracağız. Daima çalışmak, daha fazla çalışmak, birlik ve beraberlik içinde hareket etmek en önemli görevimizdir. Mazlumların, ezilenlerin, sömürülenlerin tek umudu Türkiye’dir. Türk, beklenendir, özlenendir, vefalıdır, adildir. Gittiği yere medeniyeti, barışı, huzuru götürür. Suriye’de elinde Türk Bayrağı ile meydanları dolduran on binleri görüyorsunuz. Biz de üzerimize düşeni yapacağız. Daha müreffeh bir kamu çalışanı hedefi için tüm gücümüzü ortaya koyacağız. Yüce davanın neferleri olarak elbette, her şart altında devletimizden yana taraf olacağız. Her daim yüzümüzü milletimize döneceğiz.
Elbette yüz yıl öncenin intikamını alma hevesindeki emperyalistlerle iş tutanların değil büyük, güçlü ve lider ülke Türkiye idealini kararlılıkla savunanların tarafında olacağız. Gittiğimiz her yere, adaleti, barışı, liyakati, sadakati, huzuru götüreceğiz. Türk ve Türkiye Yüzyılının yetkili sendikası elbette adı ile ruhu ile, duruşu ile Türk olan sendika olacak; elbette biz olacağız. Bu mücadeleyi şerefimizle, onurumuzla, Türk gibi güçlü, haksızlıklara karşı Elif gibi dimdik durarak kazanacağız.
Önce Elif olmak, Mehmet olmaktır mesele
Elif gibi dümdüz, Mehmet gibi şahan
Sonra bir kadın, bir erkek ve sonra vatan
Dalgalanan bayrağın gölgesinde bir olmaktır mesele
Birlik olmak, hiç hayıflanmadan
Kınalı Alileri yetiştiren ana olmaktır Elif
Erzurum tabyalarında Nene Hatun olmaktır
Kazma kürek demeden ne bulduysa çağlayan
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın şiirinde Elif olmaktır
Mustafa Kemal’in kağnısını yürüten
Arif Nihat’ın şiirinde bayrak olmaktır
Nereye dikilmek istiyorsa oraya dikilen.
Sözlerime son verirken istişare toplantımızın tüm sonuçlarıyla sendikalarımıza, Konfederasyonumuza ve kamu çalışanlarına hayırlar getirmesini temenni ediyor; toplantımızı onurlandıran tüm misafirlerimize sevgi ve saygılarımı sunuyorum” dedi.
YAŞAR YILDIRIM: TÜRKİYE KAMU-SEN ÜYESİNE MOBBİNG YAPAN OLURSA ONUN ALNINI KARIŞLARIZ
MHP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım ise, “Türkiye kamu-sen bizim gözbebeğimizdir. Biz seçimde her zaman yanımızda gördük. Bugün cumhurbaşkanı sistemi varsa, bir hükümet varsa, sayın cumhurbaşkanımız yeniden seçildiyse burada Türkiye Kamu-Sen’in emeğini hiç kimse inkar edemez. Bu sene de inşallah yetkiyi alıp sözleşmenin nasıl yapıldığını göstereceğiz. Bu sendika; Kırmadan dökmeden devlete zarar vermeden hakkını hukukunu arayan, donanımlı bilgi ile bu ülkeye hizmet eden, bu ülkeden başka bir düşüncesi olmayan, birinci derece vatan aşkı olan, “ne mutlu türküm diyene” diyen insanların sendikasıdır. Herhangi bir Türkiye Kamu-Sen üyesine mobbing yapan olursa onun alnını karışlarız” dedi.
Terörle mücadeleye değinen MHP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım, “Biz 40’yıldır bölücü terörle uğraşıyoruz. Sayın genel başkanımızın bir el uzattı; “silahları bırakın” dendi. Herhangi bir şart konmadı. Aynı el, Esed’e de uzatıldı. 1 sene bekledi devlet. Geldiğimi noktada hiçbir mülteci kalmadı hepsi ülkesine dönüyor. Sadece bir mülteci kaldı, o da Esed’in kendisi. Devletin uzattığı el sıkıntıya düştüğünden değil. Türk Kürt kardeşliği devam etsin diye uzatılan bir el. bu müzakere, anlaşma değildir. Bu çağrı açık şekilde “kendinizi lağvedin, tek vatan, tek bayrak, tek devlet içinde yaşayın.” Demektir. Bu size uzatılan son şanstır ve bu son fırsattır.” İfadelerini kullandı.
Türkiye Kamu-Sen Şube Başkanları ve İl Temsilcileri İstişare Toplantımız sendikalarımızın iç bünyelerinde yapacağı toplantılar ile devam ederken, 4 Ocak Cumartesi günü Türkiye Kamu-Sen Emek ve Başarı ödülleri ödül töreni gerçekleştirilecek.