GÜNDEM

Şiddetin karşısında durmak, yalnızca bir tercih değil, bir zorunluluktur.

TBMM Kadına Karşı Şiddet Ve Ayrımcılığın Önlenmesine Yönelik Meclis Araştırma Komisyonu toplantısında Adalet Bakanı Yılmaz Tunç "Kim olursa olsun, nereden gelirse gelsin ve kime yönelirse yönelsin, şiddetin karşısında durmak, yalnızca bir tercih değil, bir zorunluluktur." dedi.

TBMM Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığın Önlenmesine Yönelik Meclis Araştırma Komisyonu, AK Parti İstanbul Milletvekili Hulki Cevizoğlu başkanlığında toplandı.

Burada konuşan Adalet Bakanı Tunç, kadına karşı şiddetin önlenmesi ve kadın haklarının güçlendirilmesi konusunda önemli çalışmalar yapıldığını belirterek, gerek hukuk mevzuatının yenilenmesi, gerek Türk Ceza Kanununda, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza İnfaz Kanununda bazı düzenlemeler gerçekleştirildiğini hatırlattı.

Kadına şiddetin önlenmesi, çocukların her türlü ihmal ve istismardan korunması konusunda hassas olduklarını ifade eden Tunç, aile bireylerinin korunması konusunda eksiklikler varsa bunların giderilmesi gerektiğini söyledi.

Bakan Tunç, "Yasamanın bu konuyu denetliyor olması; araştırma komisyonu vasıtasıyla gerek uygulamaya yönelik gerek yasal düzenlemelerle ilgili olarak ek tedbirleri araştırıyor olması; özellikle kadına şiddetin ve ayrımcılığın önlenmesi konusunda çok önemli ve faydalı olacağına yürekten inanıyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Kadına yönelik şiddetin, insanlık onuruna yöneltilmiş en karanlık, en çirkin saldırı olduğunu belirten Tunç, "Şiddetin hiçbir türünü kabul etmediğimiz gibi, özellikle kadına yönelik olanı tartışmasız biçimde reddediyoruz. Kadına yönelik şiddeti insanlık ailesinin tamamına yöneltilmiş bir ihanet olarak görüyoruz." diye konuştu.

Kadına şiddetin, yalnızca bir kadını değil; bir aileyi, bir toplumu, nesilleri yaralayan, kökleri derine inen bir kötülüğün yansıması olduğunu ifade eden Tunç, "Bu bakımdan kadına karşı şiddeti meşru göstermeye çalışan hiçbir bahaneyi kabul etmiyor, bu tür temelsiz savunmaları reddediyoruz. Bundan sonra da şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

- "Kadının güçlendirilmesine yönelik politikalar geliştirdik"

Cumhurbaşkanlığı Ulusal Kalkınma Planları, Yargı Reformu Stratejisi, İnsan Hakları Eylem Planı, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planları, Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı gibi belgelerle kadının güçlendirilmesine yönelik politikalar geliştirdiklerini anlatan Tunç, bu politikalar doğrultusunda gerek Anayasal gerek yasal gerek de uygulamaya yönelik olarak, kadın hakları ve kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda birçok düzenlemeyi hayata geçirdiklerini söyledi.

Bakan Tunç, aile mahkemelerinin 2003'te kurulduğunu, 497 aile mahkemesinin yargılama faaliyetlerine devam ettiğini belirterek, 2004'te Anayasanın 10. maddesinde kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğunu, devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğuna ilişkin düzenleme yapıldığını, 2010'da ise kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık düzenlemesini Anayasal güvenceye kavuşturulduğunu anlattı.

Bakan Tunç, 2011'de Aile Bakanlığının kurulduğunu, 2012'de ise yürürlüğe giren 6284 sayılı Kanunla; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesini amaçladıklarını söyledi.

2020 yılında Adalet Bakanlığı bünyesinde de Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Dairesi Başkanlığını kurulduğunu dile getiren Tunç, 6284 sayılı Kanunda öngörülen tedbirler hakkında karar vermek üzere her adliyede tedbir mahkemeleri belirlendiğini söyledi.

Bakan Tunç, Özel Soruşturma Büroları kurulduğunu, 81 ilde toplam 242 adliyede bu soruşturma bürolarının faaliyet gösterdiğini bildirdi.

Türk Ceza Kanununda kadınları koruyan önemli düzenlemeler yaptıklarını, birçok suç bakımından suçun kadına ve eşe karşı işlenmiş olması suçun nitelikli hali olarak düzenlendiğini aktaran Tunç, cinsel taciz suçunun aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle işlenmiş olmasını cezada artırım sebebi olarak düzenlendiğini dile getirdi.

Cinsiyet farklılığı nedeniyle ayrımcılık yapmayı suç olarak düzenlediklerini hatırlatan Tunç, 2005 yılında yürürlüğe giren yeni Ceza Muhakemesi Kanunuyla cinsel saldırı suçlarından dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda mağdura baro tarafından avukat görevlendirilmesini isteme hakkı tanındığını söyledi.

Bakan Tunç, 2014 yılında cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçların cezalarının ve infaz oranlarının kademeli olarak artırıldığını, 4. Yargı Paketiyle; kasten öldürme, kasten yaralama, eziyet, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının "boşanılan eşe" karşı işlenmesi halini cezada artırım sebebi olarak düzenlendiğini söyledi.

- "Kadınlara yönelik koruma kalkanını daha da güçlendirmiş olduk"

Kasten yaralama suçunun cezasını 6 aydan, 1 buçuk yıla kadar hapis cezasına çıkarıldığını belirten Tunç, eziyet suçunun cezasını 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasına çıkardıklarını bildirdi.

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cezasının 2 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasına yükseltildiğini kaydeden Tunç, kasten öldürme, kasten yaralama, tehdit, işkence ve eziyet suçlarının kadına karşı işlenmesi halini cezada ağırlaştırıcı neden olarak kabul edildiğini hatırlattı.

Bu kapsamda kasten öldürme suçunun cezasının ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrildiğinin altını çizen Tunç, kasten yaralama suçunun cezasının alt sınırlarının artırıldığını söyledi.

Israrlı takip eylemini müstakil bir suç şeklinde düzenlendiğini belirten Tunç, "Böylece kadınlara yönelik koruma kalkanını daha da güçlendirmiş olduk." dedi.

Tunç, suç mağduru kadınların talepleri halinde ücretsiz olarak avukat görevlendirileceğine ilişkin bir düzenlemeyi hayata geçirdiklerini anlattı.

- "128 bin adli görüşme gerçekleştirildi"

Bakan Tunç, şiddet sonrası kadınların desteklenmesine yönelik yürütülen çalışmalar hakkında da bilgi verdi.

Adli süreçlerde adalet sistemiyle yolu kesişen her vatandaşın desteklenmesinin temel öncelikleri olduğunu vurgulayan Tunç, Bakanlık olarak mağdur odaklı adalet anlayışını hayata geçirmenin gayreti içinde olduklarını dile getirdi.

Tunç, suç mağduru kadın ve çocukların faillerle bir araya gelmeden uzmanları desteği ile özel ortamda ifadelerini verebilmelerine imkan sağlayan adli görüşme odalarını oluşturduklarını ifade ederek, "Bugün itibarıyla 81 ilde; 164 adliyede, 172 adli görüşme odasında, 128 bin adli görüşme gerçekleştirilmiştir. Ayrıca 81 ilimizde kurduğumuz ve sayısı 171 olan Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüklerimiz başta çocuklar kadınlar, engelli ve yaşlı bireyler olmak üzere tüm mağdurların adli süreçte yalnız olmadıklarını hissetmektedirler." dedi.

Suç mağdurlarının, müdürlüklere başvurarak adli süreç boyunca bilgilendirildiğini, ihtiyaç duydukları hizmetlere yönlendirildiğini ve psiko-sosyal destek hizmetlerinden yararlandırıldığını anlatan Tunç, 2019'dan bu yana 183 bin 399 kişinin bilgilendirildiğini, 346 bin 489 hukuk dosyasında; 164 bin 267 ceza dosyasında olmak üzere 510 bin 756 sosyal inceleme raporunun hazırlandığını, 19 bin 72 hukuk dosyasında; 112 bin 980 ceza dosyası olmak üzere 132 bin 52 dosyada ifadeye katılım sağlandığını ve toplamda 1 milyon 465 bin 199 kişiye adli süreçte psiko-sosyal destek sağlandığını kaydetti.

Tunç, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda farkındalıklarını artırmak için Adalet Akademisinin her yıl hakim, savcı ve yardımcılara yönelik eğitimler verdiğini belirterek, "2024 yılında uzaktan eğitim de dahil olmak üzere 2525 hakim ve savcı ile yardımcısına, aile hukukundan kaynaklanan davalar ve 6284 sayılı kanun uygulamaları konularında eğitimler verdik." dedi.

Bakanlık olarak, kadınların adalet ve yargı hizmetlerine katılmasını da çok önemsediklerini vurgulayan Tunç, 2002 yılında kadın hakim ve savcı sayısının 1847 iken bugün bu sayının yüzde 406 oranında artarak 9 bin 353'e çıkarıldığını, şu anda toplam 24 bin 695 hakim ve cumhuriyet savcısının yüzde 38'inin kadın olduğunu ve hali hazırda toplam 3 bin 642 olan hakim ve savcı adayı ve yardımcısının 1690'ının kadın olduğunu söyledi.

- "Kadına yönelik şiddetin önlenmesi topyekün mücadele gerektirir"

Tunç, adalet teşkilatında görev alan 95 bin 870 personelden 45 bin 416'sının da kadın personelden oluştuğunu ifade etti.

Asıl meselenin insan hak ve onuru ve bir adalet meselesi olduğunun altını çizen Tunç, şöyle konuştu:

"Bir kadının dahi ayrımcılığa, şiddete, haksızlığa maruz bırakılması hepimizi derinden üzer. Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda çok hassas 'Kadına şiddet insanlığa ihanettir' diyor. Bundan daha önemli bir cümle olamaz. Kadını, çocukları, aileyi korumamız gerekiyor. İnsanın güçlü olması gerekiyor. İnsan güçlü olursa, aile güçlü olur. Aile güçlü olursa toplum olarak güçlü oluruz. Bu alanda yapacaklarımız var. Zaten bu amaçla bu komisyon kuruldu. Geçmiş yasama dönemlerinde de aynı benzer mahiyette komisyonlar kurulmuştu. Meclis komisyonlarımızın özellikle yürütmeye ışık tutacak fikirleri bizim için önemlidir."

Tunç, Bakanlık olarak kadın haklarının güçlendirilmesi ve kadın karşı şiddetin önlenmesi konusunda son bir yıl içerisinde çeşitli toplantılar ve sempozyumlarda düzenlediklerini de anlattı.

TBMM bünyesinde kurulan 'Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunu' ile istişarelerde bulunduklarını ifade eden Tunç, "Mevzuat çalışmalarında değerlendirilmek üzere önemli çıktılar elde edildi. Bu çıktıları da dikkate alarak hazırlıklarını tamamlamadığımız 2024-2028 yıllarını kapsayan 'Türkiye Yüzyılı Yargı Reformu Strateji Belgesini' yakın bir zamanda Sayın Cumhurbaşkanımız kamuoyuyla paylaşacak. Hukukun üstünlüğünü esas alan, öngörülebilir ve gecikmeyen bir adalet sisteminin içerisinde kadınlar da var. Kadınlarımızın ve çocuklarımızın korunması ve onların her türlü şiddetten arındırılması Strateji Belgemizde de vurguladığımız konulardan olacak. Kadın haklarının korunmasına yönelik yeni uygulamalar geliştirilmesine, kadına karşı şiddetle etkin mücadele edilmesine kadınların adalete erişiminin güçlendirilmesine yönelik birçok hedef ve faaliyete yer vereceğiz." diye konuştu.

Bakan Tunç, şunları kaydetti:

"Kim olursa olsun, nereden gelirse gelsin ve kime yönelirse yönelsin, şiddetin karşısında durmak, yalnızca bir tercih değil, bir zorunluluktur. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi; tüm kamu idarelerinden, sivil toplum kuruluşlarına; kolluktan, adalet ve hukuk düzenine; eğitimden, medyaya kadar topyekün ortak bir mücadeleyi gerektirir. Bu nedenle kadına yönelik şiddeti önleme konusunda her türlü tedbir, her türlü görüş bizim için önemlidir, değerlidir."

Komisyon toplantısı, Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Dairesi Başkanı Meral Gökkaya'nın Adalet Bakanlığınca kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin sunumuyla devam etti.

Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığın Önlenmesine Yönelik Meclis Araştırma Komisyonu Başkanı Cevizoğlu, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, kadına şiddet ve ayrımcılığın tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de kanayan bir yara olduğunu ifade etti. Cevizoğlu, bu kapsamda temel kanunlarda reform niteliğinde yasal düzenlemeler gerçekleştirildiğini söyledi.

Cevizoğlu, yasal reformlar ile mevzuatın "şiddete sıfır tolerans" şeklinde bir yapıya kavuşturulduğunu belirtti.

Adalet Bakanı Tunç, Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığın Önlenmesine Yönelik Meclis Araştırma Komisyonu'nda milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

Aile Hukuku Değerlendirme Kurulu'nun Türkiye Adalet Akademisinin yapacağı programlar, özellikle aile hukukuna ilişkin çalışmalarda yönlendirici ve tavsiye edici kararlar almak üzere kurulduğunu anlatan Tunç, "Başka bir niyet yok. Burada yargı içinde bir paralel yapı gibi yorumlamamak lazım." diye konuştu.

Göreve atandığında yaptığı "Medeni Kanun'umuzun aile hukukuyla ilgili bölümünü sil baştan yeniden gözden geçireceğiz" açıklaması nedeniyle "Medeni Kanun sil baştan değişecek" gibi yorumlar yapıldığını hatırlatan Tunç, "Bizim öyle bir sözümüz yok. Medeni Kanun zaten sil baştan 2001 yılında AK Parti iktidara gelmeden önce değişmişti." ifadesini kullandı.

Aile hukukuyla ilgili davaların uzun sürdüğüne işaret eden Tunç, "Bunu daha hızlı hale getirmemiz lazım. İstinaf sürecinin hızlandırılması, uzun süren davaların sona erdirilmesiyle alakalı birtakım çalışmalarımız var. Hedef süre uygulamalarındaki sürelerin yeniden değerlendirilmesi; hedef süreye uymayan hakim ve savcılarla ilgili teftiş mekanizmasının ve disiplin süreçlerinin daha etkin hale getirilmesiyle ilgili çalışmalarımız var. 'İstinaf Mahkemelerinde 6 aydan fazla sürmesin.' diyoruz. Yargı Reformu Belgemizde duruşmaların 2 aydan fazla ertelenmemesini önereceğiz." bilgisini verdi.

Özellikle aile hukukundan doğan davalarla ilgili olarak "geciken adaletin adalet olmadığını" ifade eden Tunç, kadınların mağdur olmaması için gerekli tedbirleri aldıklarını söyledi.

- Elektronik kelepçe uygulaması

Bakan Tunç, elektronik kelepçe uygulamasına ilişkin sorulara verdiği yanıtta, uygulamanın 2021 Şubat ayı itibarıyla tüm il ve ilçelere yaygınlaştırıldığını söyledi.

Elektronik kelepçeye ilişkin verileri paylaşan Tunç, "Denetimli serbestlik kapsamında mevcutta 927 kişi bulunuyor. Elektronik olarak takibi yapılan 1500 kapasite var. 'BİOSİS' adını verdiğimiz proje kapsamında bütün denetimli serbestlik yükümlülerini elektronik izleme yöntemiyle takip edebilecek bir altyapıya kavuşturma çalışmamız var. Bunun mevzuat altyapısını hazırlamıştık. TÜRKSAT ile işbirliği içinde Bakanlığımızın önümüzdeki yıl bu çalışmayı hayata geçireceğiz. Bu konuda daha etkin bir uygulama başlamış olacak." diye konuştu.

Tunç, alınan koruyucu ve önleyici tedbirler konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi ile alınan kararlar ve uygulamalarla ilgili Adalet Bakanlığı bünyesinde bir telefon hattı olup olamayacağına yönelik soruya, "Telefon hattıyla ilgili çalışmayı not aldık, düşünmekte fayda var. Bu konuda Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Dairesi Başkanlığı'mız zaten çalışıyor. Vatandaşlarımızın direkt oraya başvurabilmeleri imkanını sağlayan bir telefon hattı olumlu olabilir." yanıtını verdi.

Bakan Tunç, mukayeseli hukuku, hangi ülkelerde nasıl uygulamalar olduğunu dikkate almaya çalıştıklarını da ifade etti.

- "Haberlerin yer alma biçimiyle ilgili gerekli tedbirler alınmalı"

Adalet Bakanı Tunç, basında haberlerin yer alma biçimine ilişkin, "Şiddetin görünürlüğünü artırdığı gibi kötülüklerin reklamı, çığlaşması söz konusu. Haber alma hakkına saygı duyuyoruz. Haber alma hakkının sınırını aşan, özellikle yargılama sürecinde, henüz daha soruşturma aşamasında olan birçok olayla ilgili dosyanın içeriğini bilmeden yorumlar yapıldığını görüyoruz. Bu yorumlar masumiyet karinesini de ihlal eden nitelikte olabiliyor." değerlendirmesinde bulundu.

Bu yorumların yargılama sürecini olumsuz etkileyebileceğine dikkati çeken Tunç, haberlerin yer alma biçimiyle ilgili gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini vurguladı.

Adalet Bakanı Tunç, bu konuda RTÜK'ün aldığı kararlar olduğunu, bunların daha etkin hale getirilmesi için neler yapılabileceğine ilişkin çalışma yapmakta fayda olduğunu söyledi.

- "(Kadın temsili) Hakim, savcı oranı yüzde 40'a yaklaştı"

Kadın temsiliyle ilgili bir soruya Tunç, "Hakim savcı oranı yüzde 40'a yaklaştı. Personel sayımız da yüzde 50. Dolayısıyla kadın erkek fırsat eşitliği bakımından Adalet Bakanlığı'mız olumlu bir tablo içinde. Kadın başsavcı ve komisyon başkanı sayısını da artırmamız lazım. Türkiye genelinde kadın Cumhuriyet başsavcı sayımız 8, kadın komisyon başkanı sayımız 10. Ağır Ceza merkezlerinde 4 kadın Cumhuriyet başsavcısı var, diğer yerlerde de 4 kadın Cumhuriyet başsavcısı görev yapıyor." bilgisini verdi.

Çocuklara yönelik her türlü istismarın önlenmesi ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonunun Başkanlığını yaptığı dönemde, komisyonun yürüttüğü çalışmalara ilişkin bilgilendirmede bulunan Tunç, bu kapsamda hazırladıkları 500 sayfalık raporun sonuç kısmında hayati önemde 83 öneriye yer verdiklerini dile getirdi.

"Bu raporları Meclis'in rafına koyup bırakmamamız gerekiyor." diyen Tunç, bunun uygulamasını takip edecek bir düzenlemenin gerektiğini söyledi.

- Tedbir kararına rağmen öldürülen kadınlar

Adalet Bakanı Tunç, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasının 6284 Sayılı Kanun'un uygulanmasına engel olmadığını belirterek, "Daha ileri bir düzenlemeyi gerçekleştiriyoruz. İstanbul Sözleşmesi'ni, birçok Avrupa ülkesi imzaladığı halde yürürlüğe koymadı." dedi.

Kadına yönelik şiddetle mücadelede 6284 Sayılı Kanun'un, İstanbul Sözleşmesi'nden çok daha geniş bir çerçeve sunduğuna işaret eden Tunç, "Önemli olan bunun uygulanması." ifadesini kullandı.

"Suç Failleri Profili Üzerinden Kadına Yönelik Şiddetin Araştırılması" ile ilgili olarak Adalet Bakanlığının Ankara Üniversitesi ile yürüttüğü bir çalışmaya değinen Tunç, bu araştırmanın sonuç raporunda yer alan tespitlere işaret etti.

Tedbir kararına rağmen öldürülen kadın sayısına ilişkin bir soruya Tunç, "Tedbir aldırılıp 2021'de 38, 2022'de 41, 2023'te 24, 2024'te 28, toplam 131 kadınımız maalesef öldürülmüş. Kadın cinayetlerine baktığımız zaman 2021'de 302, 2022 365. 2023'te 338'e düşmüş, yüzde 7,3 azalmış. 2024'te 309, yüzde 8,5 bir azalış var." yanıtını verdi.

Bakan Tunç, bir milletvekilinin, 12 yaşın üzerinde çocuğu olan anneler için kadın konuk evlerinde kalabilme imkanı konusunu dile getirmesi üzerine, bu konuyu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına ileteceklerini söyledi.

Haksız tahrik indirimiyle ilgili Türk Ceza Kanunu'nun 29. maddesinde bir düzenleme yapmayı düşündüklerini ifade eden Tunç, bir taslak önerisi sunacaklarını, haksız tahrik indiriminin oranları bakımından yeniden bir değerlendirme yapılma ihtiyacı olduğunu kaydetti.

Bakan Tunç, kadına yönelik şiddetle mücadelede 2020-2024 yıllarında uygulayıcılara yaptırım konusuna da değinerek, Hakimler ve Savcılar Kurulunun 13 hakim ve Cumhuriyet savcısı hakkında disiplin soruşturması açtığını dile getirdi.

Israrlı takibin eş veya boşanmış eşe yönelik olması halinde cezasının fazla olduğuna işaret eden Tunç, AK Parti Ankara Milletvekili Asuman Erdoğan'ın "Israrlı takipte cezaların, kadın olması esasına göre artırılmasına" yönelik önerisinin değerlendirilebileceğini söyledi.

Kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında dizi, film ve televizyon programlarıyla ilgili yapılması gerekenler olduğunu ifade eden Tunç, Komisyona senaristlerin davet edilmesini önerdi.

İşaret dili tercümanlığına ilişkin de Tunç, komisyon atamalı olarak 30 işaret dili tercümanının adliyelerde görev yaptığını, bilirkişilik listelerinde de kayıtlı işaret dili uzmanlarının hizmet verdiğini dile getirdi.

"DEM Parti'nin İmralı ziyaret talebine" ilişkin Tunç, "DEM Parti'nin görüşme dilekçesi, 26 Kasım'da, yani geçen hafta Adalet Bakanlığı'mıza ulaştırılmıştı. Bu konudaki değerlendirmemiz devam ediyor. Makul bir süreç içinde buna cevap verilecek." dedi.

- "Çocuk ifade verdiğinin bile farkında değil"

Bakan Tunç, maddi gerçeğin ortaya çıkması açısından suç mağduru çocukların ifadelerinin önemine işaret ederek, bu konuda Çocuk İzlem Merkezlerinin (ÇİM) çalışmalarına ilişkin bilgi verdi.

Çocuk İzlem Merkezlerinde suç mağduru çocukların ifadeleri alınırken çocukların aslında ifade verdiklerinin farkında bile olmadıklarına işaret eden Tunç, şöyle konuştu:

"Çocuk orada, Cumhuriyet savcısının ya da hakimin karşısında değil. Cumhuriyet savcısı ve hakim, arka odada kulaklık vasıtasıyla sosyal çalışmacıyla görüşerek ifadeyi alıyor. Psikolog ya da pedagog kimse orada sosyolog, sosyal çalışmacı o savcının sorduğu soruları çocuğa onun anlayabileceği şekilde aktarıyor. Çocukla adeta sohbet ederken belki oyuncaklar var. Birtakım çizimler yaparken çocuğun aslında ifadesi alınıyor. İfadenin öğretilmiş bir ifade mi yoksa gerçek bir ifade mi? Maddi bir gerçeğe uygun bir ifade olup olmadığı Çocuk İzlem Merkezlerinde alınan ifadeler çok önemli. Burada delillerin toplanması önemli. Dosyada karar verecek olan hakimlerimiz delillere göre karar verecek. Bir kişiyi suçlamak için dosyada delil olması lazım. Sonuç bu şekilde takdir yine mahkemelerin, yargının. Hatalı bir karar varsa zaten düzeltilme imkanları istinaf ve temyiz sürecinde söz konusu. Çocukların muayeneleri de burada yapılıyor."

Çocuk İzlem Merkezlerinin kurulmasının sebebinin, çocukların hiçbir etki altında kalmadan ifadelerini en doğru şekilde verebilmeleri olduğuna işaret eden Tunç, "Yetişkinlerin olduğu ortamlara gitmeden bunu yapabilsinler. Bir de muayeneleri de aynı yerde yapılarak devlet hastanelerimizin bünyesinde en son 2 hafta önce Meclisteki yargı paketinde artık devlet üniversitelerinin de bu imkanı sağlayabilmesine yönelik bir düzenleme de yapılmış oldu." dedi.

- "Yeni uygulamamız çocuk adalet merkezleri"

Adalet Bakanı Tunç, adliye ziyaretlerinde, adli görüşme odalarına da gittiğini belirterek, "Yeni uygulamamız, çocuk adalet merkezleri. Erzurum'da başladık, Bursa'da açtık. Geçen ay Eskişehir'de açtık. Çocukların adliyelerini arıyoruz. Çocukların büyüklerden ayrı yerlerde suç mağduru çocuklar gerekse suça sürüklenen çocuklar aslında 'suça sürüklenen çocuk' bile dememek lazım. Sürüklenip sürüklenmediği belli değil. Suça sürüklendiği iddia edilen çocuklar. Onların yetişkinlerle aynı adliyede bulunması onların geleceği açısından sakıncalı. Onların örselenmeden, üstün yararları gözetilerek adli süreçlerden yararlanması lazım. Şu anda 3 ilimizde var. Büyük illerimizin tamamında şu anda Başsavcılarımıza 'uygun mekanlar bulun' hemen süratle açalım şeklinde tavsiyelerimiz oldu. İnşallah, onları da süratle hayata geçireceğiz." diye konuştu.

{ "vars": { "account": "G-DWD9KP42D3" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }