Genel Kurulda önce İsrail'in Lübnan'ı işgal girişimi ve bölgede yaşanan gelişmelerin ele alındığı kapalı oturumdaki tutanakların özeti kapalı oturumda okundu.
Karaca, daha sonra 3 milletvekiline gündem dışı söz verdi.
İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, Türkiye'de suç oranındaki artışla aynı süreçte çocuk çetelerinde belirgin bir artış olduğunu söyledi.
Çocukların ergenlik döneminde çeteleşmeye başladığını ifade eden Türkkan, "Yaşları 16'dan aşağıya düşmeye başladı. Bu akran grupları çok ciddi olarak büyük çetelere dönüşmeye başladı. Gençler sosyal medyada kendilerine örnek aldıkları suç örgütlerine özeniyor. Suç çeteleri kurarak para kazanmanın derdine düşmüşler. Ekonomik sorunlar arttıkça çocuklar bu konulara daha çok ilgi göstermeye başlıyor. Meclis'in bu konuya daha çok dikkat çekmesi gerekiyor. İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere bakanlıklar bu konuda çalışma yapmalı." diye konuştu.
Saadet Partisi Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap, Kütahya'da ihalesi yapılan küçük sanayi sitesindeki dükkanları teslim alacak esnafın, belirlenen ücretlerin yüksek olması sebebiyle geri ödemelerde zorlanacağını aktardı.
CHP Adana Milletvekili Orhan Sümer de Şakirpaşa Havalimanı'nın kapatılmasının büyük bir yanlış olduğunu savunarak, "Çukurova Bölgesel Havalimanı için 4 şehre birden hizmet edeceği, uçuş rakamlarının artacağı, yolcu rekoru kırılacağı iddia edilmişti. Yolcu uçuş rakamları tutsun diye Şakirpaşa Havalimanı kapatıldı. Yolcu sayılarına bakıldığında, Şakirpaşa Havalimanı'nın boşu boşuna kapatıldığını ortaya koyuyor." ifadelerini kullandı.
- Yerebakan: "Ruh sağlığını merkeze alan kapsamlı reformu desteklemeliyiz"
Meclis Başkanvekili Karaca, gündem dışı konuşmaların ardından yerinden söz isteyen milletvekillerine söz verdi.
AK Parti İstanbul Milletvekili Halit Yerebakan, teknolojinin sunduğu imkanların yanı sıra bugün sosyal medyanın gençler için büyük bir tehdit haline geldiğini belirterek her gün saatlerini sosyal medyada geçiren gençlerin, anksiyete, depresyon ve düşük öz saygı riskine daha fazla maruz kaldığını söyledi. Yerebakan şunları kaydetti:
"Sürekli yapılan karşılaştırmalar, platformların bağımlılık oluşturucu yapısı ve toksik içeriklerle karşı karşıya kalmak, çocuklarımızı kimliklerini sorgulamaya, yalnızlık ve yetersizlik duygularına sürüklemektedir. Ruh sağlığı bozuk bireyler, içlerinde biriktirdikleri öfkeyi ve acıyı ne yazık ki topluma yansıtmaktadırlar. Şiddet olayları, intihar vakaları, öfke patlamaları; bu sadece bireysel bir sorun değil aynı zamanda toplumsal bir yaradır. Ruh sağlığını merkeze alan kapsamlı bir reformu hep birlikte desteklemeliyiz. Gençlerimizin zihinlerini algoritmaların insafına bırakmak geleceğimizden vazgeçmek demektir."
CHP Konya Milletvekili Barış Bektaş, Resmi Gazete'de yayımlanan kararla mısır ithalatında yüzde 130 olan gümrük vergisinin yüzde 5'e çekildiğini belirtti. Mısır ithalatıyla yerli üreticinin ciddi zarara uğrayacağını belirten Bektaş, "Serbest piyasada mısırın ton fiyatı ortalama 2 bin lira düşmüş durumdadır. Bu yanlış karardan acilen dönülmeli, ithalat yerine yerli üretim teşvik edilmelidir." dedi.
MHP Bolu Milletvekili İsmail Akgül, Bolu'da şehir merkezi dahil olmak üzere ilçe ve köylerin neredeyse tamamında baz istasyonu ve internet hatlarındaki yetersizliklerin iş hayatında ve günlük yaşamda aksaklıklara neden olduğunu söyledi. Akgül, "Bolu ve ilçelerinde çekmeyen telefon ve internet sorunu ciddi bir hal almıştır. Bu konuda yetkililerimizin ve GSM operatörlerinin gerekli çalışmaları yapmasını bekliyoruz." diye konuştu.
TBMM Genel Kurulu'nda Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyeliklerine Tamer Aksoy, Bayram Arslan ve Muhammed Serdar Cafoğlu seçildi.
Genel Kurulda, Kişisel Verileri Koruma Kurulunda CHP Grubu'na düşen bir üyelik için Tamer Aksoy ve Dilek Geyve, DEM Parti Grubu'na düşen bir üyelik için Bayram Arslan ve Deniz İdeli, MHP Grubu'na düşen bir üyelik için Muhammed Serdar Cafoğlu ve Ömer Çakmak aday gösterildi.
Yapılan oylama sonucunda Tamer Aksoy, Bayram Arslan ve Muhammed Serdar Cafoğlu üye seçildi.
Saadet Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya, sosyal medya platformu Discord'a erişim engeli getirildiğini anımsatarak, bu tür platformlarda kişisel verilerin kullanıldığı iddialarının yer aldığını söyledi.
Kişilerin veri mahremiyetini temin edememenin hükümet için ciddi bir sorun olduğunu ifade eden Kaya, "Discord'da paylaşılan verilerin hangi yolla elde edildiğini bilmek, kamuoyunun hakkıdır. Gerek Discord gerekse başka mecraların kişisel verileri elde edip etmediğini ve ne şekilde kullandığını hükümetin açıklaması gerekmektedir." diye konuştu.
GSM şirketlerinin tarife artışlarına da değinen Kaya, "Bu konularla ilgili iktidar 'Bunlar özel şirketlerdir, biz müdahale edemeyiz.' şeklinde bir gerekçe ortaya koymuştur. Keşke ekmek ve simit fiyatlarına müdahale ettiğiniz şekilde buraya da müdahale edebilme kararlılığını ortaya koyabilseydiniz. GSM şirketlerinin vatandaşı ezmesi konusunda en ufak bir adım atamıyorsunuz. GSM şirketlerinin yüksek zam oranlarını kamuoyuna izah etmek gibi bir mecburiyetiniz var." ifadelerini kullandı.
- "Yurt dışından tonlarca mısır geliyor"
İYİ Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez, Türkiye'nin 2022'de 2,7 milyon ton, 2023'te ise 2,5 milyon ton mısır ithal ettiğini belirterek, Türkiye'nin ithal mısıra ödediği paranın yıllık 1 milyar dolar civarında olduğunu kaydetti.
Mısırın, nişasta bazlı şekerler, gıda sanayi ve hayvan yemlerinde kullanıldığını anlatan Çömez, "Öylesine plansız bir uygulama var ki, bu iki yıl içerisinde yurt dışından ithal edilen mısırlar inanılmaz rakamlarda. Vahim olan da bu mısırlar, Ukrayna'dan ve Rusya'dan ithal ediliyor." dedi.
Çömez, Türk çiftçisinin düşen mısır fiyatları sebebiyle geçen yıl domates, biber ve karpuz ektiğini ve bunlardan dolayı büyük zararlar gördüğüne söyledi.
Marmara ve Ege bölgelerinde çiftçilerin bu ürünlerini sokaklara döktüğüne dikkati çeken Çömez, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ne oldu bunun karşılığında? Devlet inanılmaz bir borç altına girdi, mısır ithalatına senelik 1 milyar dolardan fazla para verdi. Bu sene mısırda bir sıkıntı baş gösterdi. Adana'da mısırın tonu 8 bin 500, Bandırma'da mısırın tonu 10 bin 800 lira. Türk çiftçisi inim inim inlerken ürünlerini sokağa dökerken 1 milyon ton mısır ithalatına izin geldi. Bunları da kim getirecek bilmiyoruz. Bandırma Limanı'ndan bazı belgeler aldım. Türk tarımı için kahrolmamız gereken utanç belgeleridir. Tonlarca mısır geliyor yurt dışından."
- "Ruh sağlığı yasasına ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz"
MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay ise 10 Ekim'in Dünya Ruh Sağlığı Günü olduğunu dile getirerek, ruhsal hastalıkların sanılanın aksine toplumun bütününü ilgilendiren toplumsal bir sorun olduğunu söyledi.
Kentleşme, salgın, iklim krizinin neden olduğu afetler, enerji krizi, savaşlar ve tüm dünyada baş gösteren ekonomik zorluklar ile gündelik hayattaki stresin, baş edilmesi gereken hususlar olduğunu bildiren Akçay, birçok ülkede yapılan toplumsal taramaların ruhsal hastalıkların yaygın olduğunu gösterdiğine işaret etti.
Akçay, her dört kişiden birinin yaşamlarının bir döneminde bazı ruhsal hastalıklardan etkilendiğine, öte yandan gelişmiş ülkelerin tamamında ruh sağlığı yasası bulunduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Maalesef ülkemizin bugüne kadar bir ruh sağlığı yasası olmamıştır. Tüm bu sorunlarla şuurlu, programlı ve etkili şekilde başa çıkabilmek için bilimsel, önleyici, koruyucu, hasta ve hizmet merkezli, hakların, sınırların, yetkilerin açık ve net olarak belirlendiği bir toplumsal sözleşmeye, bir ruh sağlığı yasasına ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bir ruh sağlığı yasasının da inşallah en kısa zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülerek yasalaşmasını arzu ediyoruz."
- "Mısır ve soya yoksa hayvan besleyemezsiniz"
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit de 10 Ekim 2015'te Ankara Tren Garı önünde düzenlenen bombalı saldırıda hayatını kaybedenleri andı.
Koçyiğit, saldırıyla ilgili 9 yıldır adalet talebinin devam ettiğini belirterek, "Ankara Gar katliamında katledilenlerin aileleri, bu ülkede barışa, eşitliğe, özgürlüğe, demokrasiye inanan insanlar olarak o gün o meydanda olan ve tesadüfen yaşayan insanlar olarak adalet mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğimizi ifade etmek istiyorum." şeklinde konuştu.
6-7 Ekim olaylarına değinen Koçyiğit, Meclis'te bu konuda bir araştırma komisyonu kurulmasını talep etti.
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Cezasızlık algısı ortadan kaldırılmalıdır." sözlerini anımsatarak, Türkiye'de cezasızlık meselesinin bir algı değil, bir olgu olduğunu savundu.
10 Ekim'in aynı zamanda Dünya Ruh Sağlığı Günü olduğunu hatırlatan Günaydın, "Türkiye'de ruhsal bir hastalıktan muzdarip olanların oranı yüzde 38. Psikiyatrist hastalığı olanların oranı yüzde 8. İnsanlar depresyon, fobi, travma sonrası stres bozukluğu gibi anksiyete bozuklukları çekiyorlar. Sebep, yarattığınız düzen işte. Buna karşılık 100 bin nüfusa düşen ruh sağlığı çalışanı Avrupa bölgesinde 44'ken Türkiye'de yalnızca 16." değerlendirmelerini paylaştı.
Günaydın, mısır ithalatına getirilen yeni tarife kontenjanına ilişkin de "Bu neye mal oluyor biliyor musunuz? Bir günde Konya Borsasında tonu 9 bin 500 liradan satılan mısır, alınan karar çerçevesinde 8 bin liraya indi. Siz ithalat lobilerinin mi yoksa yerli üretimin mi destekleyicisisiniz? Mısır ve soya yoksa hayvan besleyemezsiniz, yani mısırı ve soyayı ithalatla getiremezseniz bu memlekete. Türkiye'de bir tane hayvan besleyebilecek gücünüz yok." ifadelerini kullandı.
- "Tüm çalışmaları hep beraber yapacağız"
AK Parti Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül, tüm dünyada mücadelesi verilen kadına yönelik şiddetin, temel insan hakkı ihlallerinden biri olduğunu belirtti.
Bugün olduğu gibi gelecekte de kadına yönelik şiddet ve istismarla mücadeleyi en güçlü bir şekilde sürdüreceklerini vurgulayan Gül, "Her alanda kadının güçlenmesini esas alıyoruz. Her kadının, her zaman, her yerde kendisini güvenli bir şekilde hissedebileceği bir ortam için yapmış olduğumuz mücadeleleri arttırarak sürdüreceğiz. Bu konuda yaptığımız çok önemli çalışmalar, düzenlemeler, uygulamalar var." dedi.
Gül, AK Parti hükümetleri döneminde kadının hem çalışma hayatına hem sosyal, toplumsal hayata katılımını sağlayan birçok düzenlemenin hayata geçirildiğini belirterek, Anayasada da kadına yönelik pozitif ayrımcılık ilkesini getirenin yine AK Parti hükümeti olduğuna işaret etti.
Türk Ceza Kanunu'nda kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin gerekli düzenleme ve uygulamaları hayata geçirdiklerini kaydeden Gül, "Ailenin korunması, kadına yönelik şiddetle mücadele anlamında 6284 Sayılı Kanun düzenlemesini hayata geçirdik. Kolluk kuvvetleri çerçevesinde İçişleri Bakanlığımızın KADES, Aile Bakanlığımızın ŞÖNİM uygulaması, Adalet Bakanlığımızın elektronik kelepçe, aile mahkemelerinin korunması, bu konuda eylem planları hükümetimizin bu konuda ortaya koymuş olduğu çok önemli çalışmalardır." değerlendirmesinde bulundu.
Kadına yönelik şiddetle mücadelede "sıfır tolerans" ilkeleri olduğunu vurgulayan Gül, "Kurumlar arasındaki koordinasyonu çok önemsiyoruz. Bir çocuğun, bir kadının, bir insanımızın hayatını kaybetmemesi, şiddete, cinayete kurban gitmemesi için ne gerekiyorsa onu yine yapma kararlılığındayız. Bu konuda anayasaysa anayasa, kanunsa kanun, uygulamaysa uygulama ne gerekiyorsa büyük bir özgüvenle, hassasiyetle yapacağımız çalışmaları da yapma kararlılığındayız." diye konuştu.
Gül, tüm partilerin katılımıyla Mecliste kadına yönelik şiddet ve istismarı önlemeye yönelik bir araştırma komisyonu kurulacağını dile getirerek, "Meclisimizde bu konuda da daha fazla hangi mevzuata ihtiyaç var ve uygulamalarda hangi aksaklık var, çocuğu koruyacak, kadını daha da koruyacak tüm çalışmaları hep beraber yapacağız." dedi.
Genel Kurulda, siyasi parti gruplarının "kadına şiddet" ile ilgili önergelerinin birleştirilerek ele alınmasına yönelik Danışma Kurulu önerisinin kabul edilmesinin ardından milletvekilleri söz aldı.
MHP Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy, kadına şiddetin önlenmesinin, sağlıklı bir toplumun varlığı için şart olduğunu belirterek, çocukluk çağından itibaren şiddete maruz kalmak ve şiddete tanıklık etmenin bir çocuğun tüm gelişimini olumsuz etkilediğini söyledi.
"Toplum olarak kadına yönelik şiddetle mücadelemizi sıfır tolerans ilkesi hassasiyetle sürdürerek kadına yönelik şiddetin son bulmasını sağlamalıyız." değerlendirmesinde bulunan Ersoy, kadına şiddetle mücadelede kanun ve yasalarla uygulanan yaptırımların yanında toplumsal bilincin artırılması gerektiğini de vurguladı.
Sağlıklı bir toplum olabilmenin temelinin kadın olduğunu dile getiren Ersoy, şiddete destek veren zihniyetin dönüşmesi gerektiğini ifade etti.
Ersoy, kadının onurunun korunduğu, sevgi ve merhametin hakim olduğu güvenli aileler ve sağlıklı nesiller adına toplumun her bir ferdinin şiddete karşı mücadelede sorumluluk üstlenmesinin çok önemli olduğunu kaydetti.
Saadet Partisi Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun, Türkiye'de sadece kadınların değil çocukların, erkeklerin, gençlerin, sağlık görevlilerinin, doktorların en temel anayasal hakları olan yaşama hakkını kullanamadığını söyledi.
Yaşanan problemlerin pek çok alanda yürütülen politikalarla ilişkisi bulunduğunu savunan Özbudun, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesini eleştirdi.
Bu sözleşmenin aslında aile içi şiddeti önlemeye dair düzenlemeler içerdiği halde kamuoyunun yanlış bilgilendirildiğini ileri süren Özbudun, "Biz mücadelemize devam edeceğiz ve bu komisyonun kurulması halinde sözleşmenin içeriğiyle ilgili kamuoyunu doğru bilgilendirmeye yönelik bir çalışmanın yapılmasını da arzu ediyorum." diye konuştu.
Özbudun, araştırma önergesine destek verdiklerini belirterek, sorunların el birliğiyle çözümü için uğraşmak gerektiğini kaydetti.
- "Vicdanlarda yanan kor ateş gibi"
İYİ Parti Manisa Milletvekili Şenol Sunat, hunharca katledilen kadın ve çocukların her birinin vicdanlarda yanan kor ateş gibi olduğunu ifade ederek, "Bu ateşleri ruhumuzu yakıyor, insanlığımızdan hepimizi utandırıyor. Suçlular mevcut düzenin sunduğu müsamahadan dolayı sonuna kadar bundan yararlanıyor. Hukukun katledildiği ülkemizde ceza sistemimizdeki hafifletici sebepler, iyi hal indirimleri, yetersiz denetimler ve ülkeyi yönetenlerin söylemleri suça davetiye çıkarıyor." dedi.
Kadına, çocuğa ve kendinden güçsüz olanlara yönelik şiddetin, istismarın, acziyetin, aşağılık kompleksinin, bozuk ruh sağlığının ve çarpık ahlak anlayışının bir tezahürü olduğunu belirten Sunat, "Ne hale geldiğimizi, toplumsal bir çözülme yaşadığımızı görmek için gündüz kadın programlarında reyting almak uğruna iştahlı sunucuların programlarına bakın yeter." ifadelerini kullandı.
Sunat, zihniyet dönüşümüne, insanı merkeze alan bir anlayışa, hukuki, ekonomik, sosyal tedbir ve uygulamaların yanı sıra eğitime ihtiyaç olduğunu dile getirerek, kadına yönelik şiddete karşı erkeklerin seslerinin kadınlardan daha çok çıkması gerektiğini söyledi.
Kadın erkek eşitliğini sağlamak ve korumak için öncelikle bir devlet politikası gerektiğini ifade eden Sunat, kurulacak araştırma komisyonunun sonuçlarının da iyi değerlendirilmesini önemli olduğunu kaydetti.
DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk ise bu konuda bir komisyonun kurulacak olmasından memnuniyet duyduğunu belirterek, "Hiçbir zaman geç değil, ne zaman olursa olsun pozitif bakmamız ve bütün pozitif varlığımızla orada olmamız gereken bir komisyon ve Meclis çatısı altındaki bütün partilerin bu ortak önergeyi verebilmiş olmasını da bu anlamda çok değerli bulduğumu söylemek istiyorum." dedi.
İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasını da eleştiren Çelenk, aile içi şiddetle en kapsamlı mücadeleye dair övünç kaynağı bir sözleşmeden çok kolay vazgeçildiğini öne sürdü.
Çelenk, kadına şiddete karşı birlikte mücadele etmek gerektiğini dile getirdi.
- "Kadınların sokağa çıkmaya korktuğu bir ülke olduk"
CHP Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever, bir korku iklimi içinde bulunulduğunu ve bu korku ikliminin hayatı tehdit eder noktaya geldiğini belirterek, "Kadınların sokağa çıkmaya korktuğu bir ülke olduk. Övünerek bahsettiğiniz Türkiye Yüzyılı'nda yoksulluk, açlık, kadın ve çocuk cinayetleri, taciz ülkenin temel sorunları haline geldi. Ülke adeta Orta Çağ karanlığına gömüldü. Tüm bu olup bitenler karşısında ise kör, sağır, dilsiz bir hükümet var, bolca hamaset, boş söz ve açıklama var." diye konuştu.
İstanbul Sözleşmesi'ne imza atılan 2011'in en az kadın cinayetinin yaşandığı yıl olduğunu söyleyen Ersever, canilerin iyi hal indirimiyle salındığını öne sürdü.
İktidara yönelik eleştirilerde bulunan Ersever, şunları söyledi:
"Cumhuriyet Halk Partisi olarak kadın cinayetlerinin ve şiddetin önlenmesi için atılan her adımın yanında olduk ve olacağız. Bugüne kadar parti grubumuz soru ve araştırma önergeleriyle, kanun teklifleriyle çocuk ve kadın cinayetlerinin önlenmesi için sayısız girişimde bulundu. Konuyla ilgili sivil toplum örgütlerine destek verdi, ses oldu. Bir kişi daha öldürülmesin diye meydanlara indi, ailelerin acılarını paylaştı. Biliyoruz ki bir can çok şey ifade ediyor. Ant olsun ki kadın cinayetleri son bulana kadar, ülkemize adalet gelene kadar mücadelemiz devam edecek."
- "Aması, fakatı, lakini olmadan çözmek zorundayız"
AK Parti Sakarya Milletvekili Çiğdem Erdoğan, art arda yaşanan çocuklara ve kadınlara yönelik şiddet ve cinayet olaylarının herkesi derinden sarstığını belirterek, "Caniler tarafından katledilen çocukların ve kadınların yasını hep birlikte tutarken bu tür olayların son bulması adına TBMM mensupları olarak canla başla çalışıyoruz." diye konuştu.
Son zamanlarda yaşanan cinayetlerin doğrudan yaşam hakkını hedef aldığını dile getiren Erdoğan, "Ölen her kadınla birlikte dünya biraz daha karanlığa gömülmektedir." dedi.
Erdoğan, konu şiddet olunca istisnasız tüm milletvekilleriyle hemfikir olduklarını ifade ederek, kadına, çocuğa yönelik şiddeti "aması, fakatı, lakini" olmadan çözmek zorunda olduklarını kaydetti.
"Bu işin affı yoktur. Bir kadını öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir." diyen Erdoğan, AK Parti iktidarları döneminde kadın konusunun her zaman öncelikli konuların başında olduğunu belirtti. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kadınlar için her zaman en iyisini hedefledik ve bu konuya her zaman siyaset üstü bir tutumla yaklaştık. Destek mekanizmaları kurarak, devrim niteliğinde reformlar yaparak kadının ekonomik ve sosyal statüsünü güçlendirmek için durmadan çalıştık. Kadına şiddetle mücadele noktasında ülkemize çağ atlatan yasal düzenlemeleri yürürlüğe koyduk. Genç kızların kılık kıyafetlerinden dolayı istediği mesleği seçememesine ve hatta üniversite kapılarından geri çevrilmesine bir son verdik. Halk tarafından seçildikleri halde sırf başındaki örtüden dolayı kendisine milletin verdiği görev yaptırılmayarak ağır bir şiddet uygulanan kadın siyasetçilerimizin mağduriyetine bir son verdik."
Bu araştırma komisyonunun kurulmasını çok önemsediklerini vurgulayan Erdoğan, kurulacak komisyonun "Neyi daha iyi yapabiliriz? Daha fazla ne yapabiliriz?" sorularına önemli cevaplar ortaya koyacağına inandığını kaydetti.
Erdoğan, kadına karşı şiddetle mücadelede değişen şartların, farklılaşan ihtiyaçlarının dikkate alınmasının mücadelenin devamlılığı açısından çok önemli olduğunu ifade ederek, "Karşımızdaki sorun kendini sürekli yenileyen, farklı yüzleriyle karşımıza çıkan dinamik bir sorundur. Bu durum hem çözümlerin hem de çözümde yer alan aktörlerin de dinamik olmasını gerektirmektedir. Bu noktada, tek bir şiddet mağduru kalmayana dek bu mücadelenin çıtasını hep daha ileriye taşımakta kararlıyız. Kadınların huzur ortamlarının devamı için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
Kadınların güvenliğinin toplumun, insanlığın güvenliği anlamına geldiğini vurgulayan Erdoğan, şiddetin karşısında kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla tek yürek olmak gerektiğini dile getirdi.
DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Elif Esen ise "kadına kim daha çok değer veriyor, çocukları kim daha çok koruyor" gibi tartışmaların bir kenara bırakılması gerektiğini belirtti.
Sokakların korkarak yürünür hale geldiğini dile getiren Esen, kararlı adımlar atılması gerektiğini kaydetti.
Görüşmelerin ardından, tüm siyasi partilerin olumlu yönde oy kullanmasıyla araştırma komisyonu kurulması kabul edildi. 22 üyeden oluşacak komisyonun çalışma süresi 3 ay olacak ve gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilecek.
Daha sonra Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi'nin görüşmelerine geçildi.