Vah ki vahh..

“Bir şey biliyorsan konuş ibret alsınlar, bilmiyorsan sus ki ‘adam’ sansınlar” demiş atalar…

TDK sözlüğünde ‘Erdem’, "Ahlakın övdüğü ve ahlaklı olmanın gerektirdiği doğruluk, yardımseverlik, yiğitlik, bilgelik, alçakgönüllülük, iyi yüreklilik, ölçülülük gibi niteliklerin ortak adı." olarak tanımlanır.

Erdemliler Hareketi imiş…
Peh, peh, pehhh..!

Kamuda adeta paralel yönetim ihdas eden, kendilerini kamu yönetimi yerine koyarak kamu gücünü arsızca kullanan, kamusal alanı virüs gibi sararak kamu çalışanlarını şantaj, baskı, tehdit ve ahlaksız tekliflerle tahakküm altına alan habis bir yapının kendilerini “Erdemliler Hareketi” kılıfıyla sunmaları ne büyük tezattır!

Daha mesleğinin başındaki genç meslektaşlarımıza “Üye olmazsan adaylığın kalkmasında sıkıntılar yaşarsın” diye tehdit edeceksin,
Kronik hastalığı bulunan yardımcı hizmetliye bile “Üye olursan izin sıkıntısı yaşamazsın” diye şantaj yapacaksın,
Kamunun her kademesinde mülakatlar marifetiyle çekirdek çitler gibi çatır çatır kul hakkı yiyeceksin,
Kurum idareciliklerini ahlaksız tekliflerle ulufe gibi dağıtacaksın,
Okul idarecilerinden, ilçe ve il yöneticilerine kadar devletin makamını yönetenleri emir erin gibi kullanmaya cüret edeceksin,
Kurumsal ve kişisel menfaatlerin için her türlü ahlaksız teklifin sahibi olacaksın,
Dar kadrocu bir anlayışla liyakat ve adaletin içine edeceksin..,
Sonra çıkıp “Erdemliler Hareketi” mavallarıyla günahını örtme utanmazlığında boğulacaksın.

Hudutlarımızın güvenliğini namusumuz bilip koruyacağız Hudutlarımızın güvenliğini namusumuz bilip koruyacağız

Yavuz hırsız, “Devlete sadakat” üzerinden kendilerine yapılan eleştiriden rahatsız olmuş!?
Rahatsızlığın ifade ederken de “Münferit birkaç paylaşım üzerinden sadakati sorgulananlar, her kritik aşamada sadakat sınavını alnının akıyla vermiştir.. Milli Eğitimdeki bir şube müdürü, bir ilçe müdürü veya bir okul müdür vekilinin paylaşımından devlete sadakat krizi çıkarmaya çalışanlar..” lakırtılarnı dile getirmiş.

Aslında bu ifadeler yedikleri herzelerin itirafıdır.
Birincisi, ülkemizin her ilinde, her ilçesinde hatta her kurumunda şahit olunan sayısız ahlaksızlığı “münferit” diye nitelendirmiş olmanızı, bırakın başkalarını, kendi üyelerinize sorun bakalım ne cevap alacaksınız. MEB taşra teşkilatının nerdeyse tamamında size minnet ve sadakat duyan “münferit” muhteremler hak etmedikleri makamları işgal ediyor.
İkincisi, münferit diye adlandırdığınız ve ayarsız paylaşım yapan kaç tane mahdumunuza “Yanlış yapıyorsun! Minnet ve sadakat göstereceğin tek yer Devlettir” diye ikazda bulundunuz ve gereğini yaptınız? 

Evet, “Devlete sadakat”, kırmızı çizgimizdir. Devlet memuru için de olmazsa olmazdır.
Ama hangi Devlet?
Devletin kuruluş felsefesini tanımayacaksınız,
Devletimizin kurucusuna karşı iflah olmaz bir alerji taşıyacaksınız,
Gayri milli arazlı ve hastalıklı ideolojik saplantılarınızla Devletin kuruluş ilkelerini reddeceksiniz,
Ve çıkıp “Devlete sadakat” üzerinden (asla inanmadığınız) lakırdılarda boğulacaksınız…

Bir de sahte kahramanlık masallarıyla Don Kişotluk var tabi.
28 Şubat sürecinde Türkiye Kamu Sen TBMM koridorlarında ve Başkent’in sokaklarında vatandaşların yakalarına “Kesintisiz Demokrasi istiyoruz” kokartları takarken ve meydanlarda basın açıklamaları yaparken, etekler altında sinenlerin demokrasi havariliğine soyunmaları ne komik duruyor.
Yıllarca FETÖ melanetiyle açık açık gayri meşru ilişki ve işbirliğiyle kendilerine biat etmeyen tüm kesimlere zulmeden ve arsızca kamunun için edenlerin 15 Temmuz gecesi aziz milletimizin Devletimizin etrafında saf tutup ortaya koyduğu direnişten nemalanma ucuzlukları ne büyük utanmazlıktır!
Yüzsüzlüğün nirvanası budur işte!

Muhterem bir de Türk büyüklerinin resimlerindeki bıyık şekillerinden rahatsız olmuş.
Nerenize batıyor acaba?
Cevap bile vermeye değmez. Badem bıyıklarınızla size mutluluklar diliyoruz.

Camide imam döven Kaymakam meselesine gelince..;  
Kamuoyu hatırlayacaktır: Sözkonusu imamın Diyanet İşleri Başkanlığının gönderdiği ve şehitlerimizin yad edildiği hutbeyi okumayarak içindeki nefreti kusmasına tepki gösteren kıymetli devlet adamı kaymakama sahip çıkmış ve destek olmuş idik. Ama bir kısım müptezeller de Türk Devletine ve Türk milletine karşı taşıdıkları husumeti bu hadise üzerinden kusmuşlardı. Tüm kamu çalışanları ve aziz milletimiz o süreçte kimin nerde durduğunu alenen gördü. Yavuz hırsız son açıklamasıyla, bir kez daha durduğu safı ifşa etmiştir.

Muhterem, “Bugün İmparatorluğu yıkan ırkçı fikirlerden beslenenler…” diyerek fikri duruşumuz kıt aklıyla itham etmiş!
En tehlikeli durum, cahilin cehaletinden utanmıyor olmasıdır.
Muhteremin derdi ve asıl maksadı, asırlarca adaletle hakimiyet sürmüş olan Cihan İmparatorluğumuzun yıkılmış olmasını tahlil etmek değil, imparatorluk bakiyesi üzerine ve yine Osmanlının kurmay kadrosunun kurduğu yeni devletimizin kuruluş ilkelerini tahkir etmektir. Bu tipler böyledir. Kaypak ve riyakar karakterler, Türk ve Türkiye Cumhuriyeti hazımsızlıklarını ecdad üzerinden kusarlar. Türk milleti, önce Selçuklu sonra Osmanlı ve nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti ile Anadolu’ya hükmetmeye devam etmiştir. Cedd-i muallakların husumetinin altında yatan rahatsızlık işte bu hakimiyettir.

Yesinler sizin erdemliler hareketinizi..

Velhasıl, konuşacak çok şey var ama bazıları için beyhude…

“Türkiye Sevdamız, ekmek için kavgamız” düsturuyla 32 yıldır Sakarya misali ayağa kalmış olan Türk Eğitim Sen ve Türkiye Kamu Sen kamu çalışanlarının tek güvencesi ve aziz milletimizin gönlünde müstesna bir yeri olan milli bir kaledir.

Son sözümüz büyük Atatürk’le olsun:
“Biz doğrudan doğruya millet severiz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur."

Selahattin Dolgun
Türk Eğitim-Sen Genel Başkan Yardımcısı

Kaynak: Ogretmenler.Net