Yükseköğretimde Dönüşüm Zorunlu, Reform Kaçınılmaz
Ali DENİZ
Yükseköğretim, bireylerin sadece mesleki bilgi edinmesini sağlayan bir alan olmanın ötesinde, toplumun geleceğine yön veren, ekonomik ve toplumsal kalkınmaya önemli katkılar sunan stratejik bir yapıdır. Ancak Türkiye’de yükseköğretim sistemi, çeşitli yapısal sorunlarla karşı karşıyadır. “Eğitim-Bir-Sen” olarak yayımladığımız Yükseköğretime Bakış 2024: İzleme ve Değerlendirme Raporu, bu sorunları kapsamılı bir şekilde ele alarak çözüm odaklı öneriler sunmaktadır. Raporumuz, yükseköğretimde reforma duyulan ihtiyacın altını çizerken, geleceğe dair umut vadeden ancak bir o kadar da uyarılar içeren bir çağrı niteliğindedir.
2024 yılında üniversiteye giriş sınavına katılan öğrencilerin %67,3’ü herhangi bir programa yerleşememiştir. Devlet üniversitelerindeki kontenjanların yaklaşık 150 bin azaltılması ve toplamda 119 bin 36 kontenjanın boş kalması, yükseköğretimdeki arz-talep dengesizliğinin geldiği kritik noktaya işaret etmektedir. Bu durum, bireysel hayal kırlıklarının ötesinde, toplumsal bir krize yol açmaktadır. Kontenjanların, iş gücü ihtiyaçları ve sektörel talepler doğrultusunda yeniden düzenlenmesi, artık bir zorunluluk haline gelmiştir.
Bir diğer dikkat çekici konu ise, ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerin (NEET) oranıdır. %31,1 gibi endişe verici bir oranla Türkiye, OECD ülkeleri arasında ilk sırada yer almaktadır. Özellikle kadın NEET oranının %41,4 gibi çarpıcı bir seviyede olması, genç kadınların toplumsal hayata katılımındaki eksiklikleri açıkça gözler önüne sermektedir. Bu oranlar, bireysel sorunlardan ziyade toplumsal kalkınmayı tehdit eden bir meseleye dönüşmüştür. Bu noktada mesleki eğitim programları geliştirilmeli ve gençlerin istihdama katılımı desteklenmelidir.
Kadınların yükseköğretime katılım oranları erkeklere kıyasla daha yüksek olmasına rağmen, lisansüstü eğitim düzeyinde bu durum tersine dönmektedir. 2023/24 öğretim yılı verilerine göre, her 100 erkek öğrenciye karşılık yalnızca 94 kadın öğrenci lisansüstü eğitime katılmıştır. Kadınların akademik kariyer yolculuğundaki bu engellerin ortadan kaldırılması için teşvike dayalı politikaların hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Türkiye, 336 bin uluslararası öğrenci ile dünyada ilk 5’e girmeye hazırlanıyor. Ancak uluslararası öğretim elemanı sayısındaki düşüş, bu başarının sürekliliğini tehlikeye atıyor. 2019 yılında 3 bin 325 olan uluslararası öğretim elemanı sayısının, 2023 itibariyle 2 bin 906’ya gerilemesi, uluslararası bir eğitim merkezi olma hedefini zora sokmaktadır. Akademik kadrolara daha fazla yatırım yapılmadan, bu hedefe ulaşmak mümkün görülmemektedir.
Bir başka kritik sorun da, eğitim harcamalarının yetersizliği ve akademik yayınlardaki nitelik eksikliğidir. Satın alma gücü paritesine göre, Türkiye’de öğrenci başına yalnızca 11 bin dolar harcanmaktadır ve bu rakam OECD ortalamasının neredeyse yarısı kadardır. Üniversitelerin küresel sıralamalarda üst sıralara çıkabilmesi için hem eğitim harcamalarının artırılması hem de akademik yayınların niteliğinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu eksikliklerin giderilmesi, hem uluslararası alanda rekabet edebilir bir konum elde edilmesine hem de yükseköğretimin niteliğinin artmasına katkı sağlayacaktır.
Elde edilen tüm bu veriler, yükseköğretimde reformun artık ertelenemez bir ihtiyaç olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Türkiye, sadece niceliksel başarılarla yetinemez; niteliksel bir dönüşüm sürecine girmesi şarttır. Yükseköğretimde arz-talep dengesini sağlamaya yönelik politikaların hayata geçirilmesi, mesleki eğitim programlarının etkinleştirilmesi ve kadınların akademik kariyerine yönelik desteklerin artırılması bu dönüşümün temel taşlarını oluşturacaktır. Ayrıca, uluslararası bir eğitim merkezi olma hedefi doğrultusunda akademik kadrolara yapılan yatırımlar hızlandırılmalı, eğitim harcamaları artırılmalı ve akademik yayınların niteliği güçlendirilmelidir.
Eğitim-Bir-Sen olarak hazırladığımız bu raporun, Türkiye’nin yükseköğretim sistemine rehberlik edecek bir kaynak olmasını temenni ediyoruz. Bu alandaki dönüşüm, yalnızca bireylerin değil, toplumun tamamının geleceğini şekillendirecektir. Unutulmamalıdır ki eğitimde yapılan her yatırım, ülkenin yarınlarına yapılan bir yatırımdır.