Genel Başkanımız Kadem Özbay, Merkez Yönetim Kurulu Üyelerimiz, Şube ve Temsilcilik Başkanlarımız ile Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Mehmet Yeşildağ ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Anıtkabir’de, Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün huzuruna çıktı.
Genel Başkanımız Kadem Özbay, Anıtkabir Özel Defteri’ne şunları yazdı:
Atam, Başöğretmenim;
Bugün, cumhuriyetimizin temellerine sıkı sıkıya bağlı, emek mücadelesinin öncüsü ve aydınlanma yolunun takipçisi Türkiye’nin en büyük sendikası Eğitim-İş’in 19. kuruluş yıl dönümünde huzurundayız.
İlke ve devrimlerinizden aldığımız güçle, ülkemizin aydınlık geleceğini kurma yolunda eğitim emekçilerinin onurunu, haklarını ve eğitim sistemimizin bilimsel, laik ve demokratik yapısını koruma mücadelesini kararlılıkla sürdürüyoruz. Eğitim-İş, gösterdiğiniz yolda ilerleyerek, sadece emekçilerin haklarını değil, aynı zamanda bağımsızlık ve özgürlük ışığını taşıyan cumhuriyetimizin değerlerini de savunmaya devam edecektir.
Bu şanlı mücadelemizde yol göstericiliğiniz bize güç veriyor. Cumhuriyetin yılmaz bekçileri olarak, Akıl ve bilimin, ilke ve devrimlerinizin ışığında, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller yetiştirme görevimize her zamankinden daha büyük bir inançla bağlıyız.
Rahat uyu Atam, Eğitim-İş senin izinde, emek ve aydınlanma mücadelesinde her daim dimdik ayakta!
Saygı ve özlemle…
Akşam gerçekleştirilen kutlama programı saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunması ile başladı. Eğitim-İş Kurucuları, önceki dönem MYK üyelerimiz, Şube ve İl Temsilcilik Başkanları ile Yönetim Kurulu Üyeleri, Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Mehmet Yeşildağ, konfederasyonumuza bağlı sendikaların yönetim kurulu üyeleri, CHP Milli Eğitimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Etimesgut Belediye Başkanı Erdal Beşikçioğlu, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkanı Ayşe Yüksel, demokratik kitle örgütleri temsilcileri, Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Sertaç Eş ve çok sayıda üyemizin katılım sağladığı etkinlikte, aynı zamanda Fakir Baykurt Onur Ödülleri de sahiplerini buldu.
Kutlama etkinliğimizde konuşan Genel Başkanımız Kadem Özbay, Eğitim-İş'in bugün Cumhuriyetten, emekten, aydınlanmadan yana Türkiye’nin en büyük sendikası olduğunu vurguladı ve şöyle konuştu:
“Bugün Eğitim-İş Sendikamızın 19. kuruluş yıldönümünü gururla kutluyoruz. 19 yıldır sürdürdüğümüz emek, hak, adalet ve laik, bilimsel eğitim mücadelesinde elde ettiğimiz her kazanım, Türkiye’nin aydınlık geleceği için atılan birer adım olmuştur. Söylemiyle etkin, eylemiyle cesur, temsiliyeti ile güçlü Eğitim-İş diye çıktığımız bu yolda sendikamız Cumhuriyetten, emekten, aydınlanmadan yana Türkiye’nin en büyük sendikası olmuştur. Bu mücadelede her birinizin emeği var; sizlere gönülden teşekkür ediyorum.
EĞİTİM-İŞ DİRENİŞİN ONURLU MÜCADELENİN TEMSİLCİSİDİR
Eğitim-İş yalnızca bir sendika değil, direnişin, onurlu mücadelenin temsilcisidir.
Bizler, emek mücadelesini sadece ekonomik haklar düzeyinde bırakmıyor, aynı zamanda laik, bilimsel ve kamusal eğitimin yılmaz savunuculuğunu da yapıyoruz. Çünkü biliyoruz ki “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” Çünkü biliyoruz ki; eğitimi niteliksizleştiren her politika, gençlerimizin ve çocuklarımızın geleceğinden, bu ülkenin geleceğinden çalmak demektir.
Atatürk, eğitimin önemini her fırsatta vurgulamış ve bizlere şu tarihi sözü bırakmıştır: “Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk hâlinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terk eder.” Bizler, bu söze sadık kalarak, çağdaş, laik, bilimsel, kamusal, ulusal, parasız eğitim mücadelemizden asla geri adım atmıyoruz.
Bugün Türkiye’de eğitimin en büyük sorunlarından biri, laik ve bilimsel yapısının zedelenmesidir. Genç Cumhuriyet, imkansızlıklar içinde kurulmuş olmasına rağmen eğitime öncelik vermesiyle ve her çocuğun ne şartla olursa olsun eğitim hakkı olduğunun bilinciyle hareket etmesiyle dünyaya nam salmıştı. Bugün ise eğitim, neoliberal politikaların ve siyasal İslam’ın dayatmalarının kıskacı altındadır.
ÇOCUKLARIMIZIN KADERİNİ AİLELERİNİN İMKANLARI DEĞİL, DEVLETİN İMKANLARI BELİRLEMELİ
Eğitimin satın alınan bir metaya dönüştürülmesi, 22 yılda iktidar eğitim alanında sosyal devlet anlayışını terk etmiştir. Kendi yandaşını beslemek, seçim yatırımı anlamında yardımda bulunmanın sosyal devlet ile ilgisi yoktur. Ailesi yoksul öğrenci ile ailesi varlıklı öğrenci arasındaki uçurum hiç olmadığı kadar derinleşmiştir. Devlet okulunda eğitim görmek bile ciddi bir masraf haline gelmiştir. Eğitim Anayasal bir hak olmasına ve beslenme, barınma, ulaşım gibi hizmetler de bu hakkın ayrılmaz parçaları olmasına rağmen, çocuklarımız bu ihtiyaçlarını ancak ailelerinin imkanları ölçüsünde giderebilir hale gelmiştir. Çocuklarımızın kaderini ailelerinin imkanları değil, devletin imkanları belirlemelidir.
Devrim yasaları arasında yer alan ve Anayasal koruma altında bulunan Eğitim ve Öğretim Birliği yasası artık uygulanmamaktadır. 2012 yılından bu yana Milli Eğitim Bakanlığının Diyanet İşleri Başkanlığının eğitim faaliyetleri üzerinde bir denetimi kalmamıştır.
AKP iktidarı, eğitimi dinselleştirme adımlarını hızlandırmış, çocuklarımızın geleceğini tehlikeye atacak birçok projeyi hayata geçirmiştir. Bunların başında Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ve ÇEDES projesi gelmektedir.
Bu projeler, eğitim sistemimizin dini temeller üzerine inşa edilme amacından başka bir şey değildir.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, eğitimin amacını bilimsel bilgiye dayalı olmaktan uzaklaştırıp, skolastik düşüncelere dayandırmayı hedeflemektedir. Bu model, eğitimde bilgi ve beceri kazandırmaktan çok, belirli bir ideolojik çerçevede düşünmeyi dayatmayı amaçlamaktadır.
Böyle bir eğitim modeli, çocuklarımızın dünyayı anlama kapasitesini sınırlar, onları sorgulayan bireyler olmaktan çıkarıp, biat eden bireylere dönüştürür.
ÇEDES projesi ise eğitimi dinselleştirme hamlelerinin somut örneğidir.
Proje, öğrencilere "değerler eğitimi" adı altında dini öğretileri dayatmayı hedeflerken, eğitimdeki laik ve bilimsel temelleri yıkmayı amaçlamaktadır. Eğitimdeki "değerler" kavramı, din görevlileri eliyle değil, pedagojik bir çerçevede, bilimsel temeller üzerine kurulmalıdır.
Dernek/vakıf maskesi takmış tarikatlar MEB’in protokolleriyle eğitimde cirit atmaktadır. İmam hatiplerin sayısı günden güne artırılmış, diğer okullar da müfredat ve zorunlu seçmeli ders dayatmasıyla imam hatipleştirilmiştir.
İktidar yurt açmayarak ve eğitimdeki sınav basamaklarına dahi yetecek eğitimi devlet okullarında vermeyerek dolaylı olarak tarikat yurt ve etüt merkezlerini beslemektedir. Bu ülkenin geleceği olan kız çocukları, tarikat yurtlarında can verir hale gelmiştir.
100 yıl önce Avrupa’nın birçok ülkesinden önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanımasıyla, kız çocuklarına eğitimde özel bir özen göstermesiyle dünyaya parmak ısırtan Cumhuriyet, bugün liyakatsizce atanan yöneticilerin karma eğitimi bile tartışmaya açma cüretine sahne olmaktadır.
EĞİTİMİ SİYASETİN VE İDEOLOJİLERİN ARACI HALİNE GETİRENLERLE MÜCADELE EDECEĞİZ
Eğitim-İş olarak, “Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmeyenlerdir” diyen Atatürk’ün rehberliğinde laik, bilimsel eğitim; özgür düşünceye dayalı, bilimsel bilginin ışığında bir eğitim anlayışını hakim kılmak için mücadele ediyoruz. Bizler, çocuklarımızı ve gençlerimizi özgür bireyler olarak yetiştirmeyi hedefliyoruz. Eğitimi siyasetin ve ideolojilerin bir aracı haline getiren her türlü girişime karşı mücadele etmekte kararlıyız.
Eğitim emekçileri de 22 yıldır sistematik bir hak gaspına ve itibar suikastlerine uğramaktadır. Ebedi ve tek Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün sınıfında önüne geçmeyecek kadar değer verdiği, yeni nesilleri emanet edecek kadar güvendiği öğretmenler, bugün öğretmene parmak sallayan, “bizi okumuşların şerrinden koru” diye dua eden bir yönetici erkanının saldırısı altındadır.
Eğitim bir ekip işidir ve bu uğraşta tüm eğitim emekçilerinin katkısı hayatidir. Ancak bugün eğitim emekçilerini tamamen köle gibi gören, kadrolarına ve haklarını göz diken, seslerini bastıran bir iktidar, her kademedeki eğitim emekçisini değersizliğe ve sefalete itmektedir.
Sendikamızın kurulduğu günden bu yana savunucusu olduğu laik, bilimsel, adil, kamusal ve çağdaş bir eğitimin neden nefes kadar hayati bir ihtiyaç olduğunu anlatmak ve bu konudaki talebi güçlü biçimde örgütlemek zorundayız! Çocuklarımızın ve dolayısıyla ülkemizin geleceğini kurtarmak zorundayız. Başöğretmenin mirasına sahip çıkmak, ona layık olmak zorundayız.
Eğitim-İş, Atatürk ilke ve devrimlerinin ışığında, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da eğitimin her alanında laik, bilimsel ve kamusal yapıyı savunmaya devam edecektir. Bizler, “Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak!” diyen Atatürk’ün gösterdiği yolda yılmadan, yorulmadan çalışacağız.
Bugün burada, Eğitim-İş olarak geride bıraktığımız 19 yılın gururunu yaşıyoruz. Ancak biliyoruz ki, önümüzde daha uzun bir yol var.
Türkiye’nin aydınlık geleceği için; emek, laiklik, bilim ve kamusallık ilkelerine bağlı kalarak mücadelemizi sürdüreceğiz. Her çocuk, nitelikli bir eğitim almayı hak ediyor. Her eğitim emekçisi, insanca yaşama koşullarını hak ediyor. Bizler bu değerleri savunmaya, eğitimde adaleti sağlamaya ve geleceğimizi aydınlatmaya kararlıyız.
Bu vesileyle, Eğitim-İş’in 19 yıllık mücadelesinde emeği geçen tüm örgütümüze, tüm üyelerimize teşekkür ediyor, daha nice yıllarda omuz omuza yürüyeceğimize olan inancımla hepinize saygılar sunuyorum.
Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Yaşasın Atatürk ilke ve devrimleri! Yaşasın Eğitim-İş! Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
Yaşasın Cumhuriyet. İlelebet Cumhuriyet!
FAKİR BAYKURT 2024 ONUR ÖDÜLÜ AYŞE YÜKSEL VE MÜJDAT GEZEN’İN
Konuşmaların ardından öğretmen örgütçülüğünün efsanevi lideri, Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) Genel Başkanı, köy edebiyatının temsilcisi Fakir Baykurt adına düzenlediğimiz onur ödülü törenine geçildi. Bu yıl, eğitim ve sanat alanında gösterdikleri başarılarla bizlere ilham veren Türk tiyatrosunun duayeni, emekçilerin sesi olan Müjdat Gezen’e ve ülkemizde eğitim adına verdiği büyük mücadele ve özellikle kız çocuklarının eğitimine sunduğu paha biçilemez katkılar dolayısıyla ÇYDD Başkanı Ayşe Yüksel’e ödülleri takdim edildi. Sağlık problemi nedeniyle törene katılamayan Müjdat Gezen’in ödülünü Erdal Beşikçioğlu aldı.
Etkinlik sanatçı Cengiz Özkan’ın konseriyle sona erdi.