TBMM BAŞKANI KURTULMUŞ, 2025 YILI BÜTÇESİNİN HAYIRLI OLMASINI DİLEDİ

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen 2025 yılı bütçe teklifinin hayırlı olmasını diledi.

Kurtulmuş, bütçe görüşmelerinin tamamlanmasının ardından sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, şu ifadeleri kullandı:

"2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerinde görüşmelerimizi tamamladık. 2025 bütçesi ülkemize, devletimize ve milletimize hayırlı olsun."

Yılmaz, 2025 yılı bütçe görüşmelerinin son gününde TBMM Genel Kurulunda konuştu.

17 Ekim'de TBMM'ye sunulmasının ardından Genel Kurulda 12 gün boyunca yoğun ve titiz mesailerle yürütülen 2025 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi görüşmelerinde sona gelindiğini belirten Yılmaz, bu süreçte yoğun mesai harcayan ve katkı sağlayan tüm isimlere teşekkür etti.

İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy'u, doğum ve vefat yıl dönümünü kapsayan anma haftası vesilesiyle yad eden Yılmaz, Ersoy'un Birlik şiirinden "Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz. Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz yürürüz" ve İstiklal Marşı'ndan "Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk'ın belki yarın, belki yarından da yakın" dizelerinden ilhamla büyük ve güçlü Türkiye yolunda kararlılıkla ilerlediklerini söyledi. Yılmaz, merhum Mehmet Akif’in mısralarında anlam bulan birlik beraberlik ruhuna, milli ruha da sıkı sıkıya sahip çıktıklarını belirtti.

Bugün AK Parti olarak 23'üncü bütçeyi arz ettiklerini, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin 7'nci, Türkiye Yüzyılı'nın ise 2'nci bütçesini sunduklarını ifade eden Yılmaz, şunları söyledi:

"Burada bir çok değerlendirmeler, eleştiriler oldu. Hepsini saygıyla karşılıyoruz. Üslup olarak bazı hususlara katılmasak bile fikir olarak bazılarıyla farklı noktalarda olsak da bugün ve bu süreçte yaşanan çok değerli bir müzakere sürecini geride bırakmış bulunuyoruz. Tek tek bütün sorulara cevap vermek kısıtlı süre içinde mümkün değil. Ben topluca bir şey söylemek istiyorum; muhalefetten arkadaşlarımız hükümete dönük çok ciddi kapsamlı, ayrıntılı bir çok hususu dile getirdiler, eleştiriler yönelttiler ve bu hükümetin başarısız bir hükümet olduğunu göstermeye, kamuoyunu buna ikna etmeye çalıştılar. Değerli arkadaşlar, başarısız bir hükümet art arda 23 bütçe sunamaz. Başarının, başarısızlığın nihai karar vericisi milletin kendisidir. Bunu da demokratik bir ortamda sandıklarda yapar. Milletin feraseti her şeyin üzerindedir. Biz milletimizin değerlendirmelerine, aziz milletimizin hükümetimize dönük değerlendirmelerine sonuna kadar saygı duyuyoruz ve defalarca sınanmış bir hükümet olarak, politikalarımızı halkımıza arz etmiş bir hükümet olarak bu kadar uzun süre bütçe sunma imkanı sunduğu için bizlere aziz milletimize tekrar tekrar teşekkür ediyoruz, şükranlarımızı sunuyoruz."

- "Sağlam politikaların bütçesidir"

2025 yılı bütçesini milletin takdirine sunarken gerçekçi adımlarla ve ortak bir gelecek vizyonuyla hareket ettiklerini dile getiren Yılmaz, "Her bir bütçe kalemini ve yatırım kararını, Türkiye Yüzyılı hedeflerimize uygun şekilde, ekonomik istikrarı güçlendirmek ve toplumsal refahı artırmak amacıyla şekillendirdik." diye konuştu.

Bütçeye ilişkin birçok nitelendirmeler yapıldığını, bunların bir kısmını çok haksız ve yersiz bulduklarını ifade eden Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizim nazarımızda, bizim perspektifimizle bütçemiz bir istikrar, icraat ve kalkınma ve bütçesidir. 85 milyonun, 81 ilimizin, tüm toplumsal kesimlerin bütçesidir. Depremin yaralarını saran, ülkemizi geleceğe çok daha sağlam temeller üzerinde hazırlayan Türkiye Yüzyılı'nın 2'nci bütçesidir. İstikrar içinde büyümeyi ve kalıcı sosyal refah artışını hedefleyen sağlam politikaların bütçesidir. Daha müreffeh, katma değeri yükselen bir Türkiye'nin bütçesidir. Eğitimden sağlığa, kalkınmanın en kilit unsuru olan beşeri sermayeyi güçlendirmeyi hedefleyen bir bütçedir. Ülkemizin fiziki altyapısındaki eksiklikleri tamamlamayı hedefleyen bir bütçedir. Tarımdan sanayiye hizmet sektörlerine uzanan bir şekilde üreten Türkiye'nin bütçesidir. Daha huzurlu ve güven içinde bir ülkenin bütçesidir. Bölgesinde ve küresel düzeyde çok daha aktif, etkili bir güç olan devletimizin bütçesidir. Büyük ve güçlü Türkiye Cumhuriyeti'nin bütçesidir. Aziz milletimizin, kerim devletimizin bütçesidir. Mazlumların umudu, ülkemizin tecrübeli ve dirayetli lideri, milletin adamı Recep Tayyip Erdoğan'ın Gazi Meclis'imizin takdirlerine sunduğu bütçedir."

- "Kaynakları her alanda gelişmemizi güçlendirici şekilde yönlendireceğiz"

2025 yılı bütçesinin, ekonomik istikrar ve sosyal refahı önceleyen bir bütçe olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Türkiye Yüzyılı'nda pek çok alanda hayata geçirmeyi hedeflediğimiz yapısal dönüşüm adımlarımızı destekleyecek, bütçemizde kaynakları, eğitimden sanayiye, tarımdan enerjiye her alanda gelişmemizi güçlendirici şekilde yönlendireceğiz." diye konuştu.

Yılmaz, fiyat istikrarını ve finansal istikrarı gözeten, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir ekonomik büyümeyi hedef alan, serbest piyasa ve rekabet ortamında verimliliği artırarak makroekonomik dengeleri gözeten ve yapısal reformlarla desteklenen bir yaklaşım izlediklerini bildirdi.

Seçimlerin tamamlanmasıyla siyasi belirsizliklerin ortadan kalktığını, hemen ardından siyasi güven ve istikrarın pekiştiği bir ortamda yeni bir programın ortaya konulduğunu belirten Yılmaz, "Ekonomik politikalar açısından bu, çok çok kıymetli. Siyasi istikrarın, güven ortamının olmadığı bir ortamda dünyanın en iyi programlarını, en iyi bütçelerini de yapsanız başarılı olma şansınız yok. Siyasi istikrar varsa, siyasi güven ortamı varsa bunlar etkili olabiliyorlar." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin bu nedenle çok kıymetli bir dönemden geçtiğinin altını çizen Yılmaz, "Türkiye seçimlerini yapmış, gelecek seçimlerine belli bir vade olan, seçimsiz bir dönemden geçiyor. İşte bu dönem bizim için altın kıymetinde bir dönemdir. Ülkemizin hedefleri için, milletimizin beklentileri için bu dönemi en iyi şekilde değerlendirmeye kararlıyız." dedi.

Siyasi güven ve istikrar dışındaki önemli bir hususun da öngörülebilirlik olduğunu vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:

"Yine ekonomi politikalarında, politikalarınızı orta vadeli bir şekilde, öngörülebilir şekilde ortaya koyduğunuzda hem yatırım ortamını iyileştirmiş oluyorsunuz hem de farklı karar alıcıların yol haritalarını çıkarmaya zemin teşkil etmiş oluyorsunuz. Bunu da neyle yaptık? Orta Vadeli Programı'mızla, 12. Kalkınma Planı'mızla, yıllık programlarımızla ve nihayet bütçemizle yapıyoruz. Dolayısıyla siyasi güven ve istikrarın olduğu, politika belirsizliklerinin en az düzeye indirildiği bir ortamda ekonomimiz güçlü bir şekilde yoluna devam ediyor. Bunun sonuçlarını da görüyoruz. Siyasi istikrarın, programlı yaklaşımın sonuçlarını görüyoruz. Geçen yıl uygulamaya koyduğumuz programdan sonra uluslararası sermaye girişi hızlanmış, rezervlerimiz güçlenmiş, kur oynaklığı azalmış ve finansman koşulları iyileşmiştir. Ekonomideki dengelenme Türk lirasını desteklerken, TL varlıklara artan ilgi, rezervlerdeki artış ve kurun istikrarlı seyri enflasyonla mücadelemizi de destekleyici mahiyette olmuştur. Merkez Bankamızın brüt rezervleri bunun için güzel bir örnek, geçen yıl mayıs ayında 98,5 milyar dolar seviyesinde olan rezervimiz, 13 Aralık 2024 tarihi itibarıyla yaklaşık 165 milyar dolarla rekor seviyeye çıkmıştır. Swap hariç net rezerv olarak bakarsanız çok daha büyük bir değişimi işaret etmektedir."

Geçici bir uygulama olarak ortaya konulan kur korumalı mevduattan hızlı şekilde çıkış sağlandığını dile getiren Yılmaz, "Bunu yaparken de finansal piyasaları sarsmadan, olumsuz bir etki meydana getirmeden başarıyoruz. Bakın kur korumalı mevduat geçen sene ağustos itibarıyla 3 trilyon 408 milyar lira seviyesine kadar yükselmişti, 13 Aralık 2024 itibarıyla 1 trilyon 170 milyar liraya kadar geriledi. Dolar bazında bakarsanız 30 milyar dolarlara giderek yaklaşan bir seviyesi var. Ciddi bir şekilde bir gerileme ve dolayısıyla kur risklerinde azalma söz konusu." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Enflasyon oranında düşüş süreci başladı. Gelecek sene bu zamanlar artık 20 küsurlu bir enflasyondan bahsediyor olacağız. Elbette, yine gündemimizde olacak ama bugünkü kadar artık enflasyonu konuşmayacağız. 2026-2027 perspektifinde ülkemizi yeniden tek haneli enflasyonlara kavuşturacağız, bunda kararlıyız, bunu adım adım hayata geçireceğiz." dedi.

Yılmaz, 2025 yılı bütçe görüşmelerinin son gününde TBMM Genel Kurulunda konuştu.

Yılmaz, Türkiye'nin gri listeden çıkmış ve dünyadaki 3 kredi derecelendirme kuruluşunun 2 defa not artırımı yaptığı bir ülke konumunda olduğunu belirterek, "Bu tür birçok finansal gösterge itibarıyla gelişmekte olan ülkelerden pozitif bir şekilde ayrıştığımızı rahatlıkla ifade edilebilirim." dedi.

Küresel piyasalara bakıldığında başlıca gündemler arasında faiz indirim döngüsünün devamı ve Orta Doğu başta olmak üzere jeopolitik gelişmelerin öne çıktığına işaret eden Yılmaz, dünyanın iyi bir dönemden geçmediğini herkesin bildiğini söyledi.

Yılmaz, pandemi sonrası toparlanma sürecinin hala devam ettiğini, dünya ekonomisinin hala pandemi öncesi döneme gelemediğini ifade etti.

ABD Merkez Bankasını (Fed) eylül ayında gevşeme döngüsünü başlattığının ve faiz indirimlerine devam ettiğinin, Avrupa Merkez Bankasının faiz indirimine giderek faizleri yüzde 3'e kadar düşürdüğünün görüldüğünü dile getiren Yılmaz, "Küresel ekonomi yeni bir döneme giriyor. Sıkılaştırıcı parasal politikalardan daha ılımlı politikalara doğru geçiş oluyor. Bu bizim için ne bakımdan önemli diye soracak olursak, bir defa dünya talebinin bu yeni ortamda nispi olarak daha canlı olmasını bekleyebiliriz. Yine, 'gelişmiş ülkelerdeki faizlerin düşmesi, gelişmekte olan ülkelere yönelik finansal akımları destekleyici mahiyettedir' diye görebiliriz. Her iki bakımdan da gelecekte ülkemizin lehine bir gelişme olduğunu ifade etmek isterim." değerlendirmesinde bulundu.

Gelecek döneme ilişkin, AB ile MENA olarak adlandırılan Kuzey Afrika ve Orta Doğu'daki büyümelerin daha olumlu seyredeceğine ilişkin tahminleri bulunduğunu anlatan Yılmaz, bunun da esas ihraç pazarı AB ve MENA ülkesi olan Türkiye için kıymetli olduğunu söyledi.

Yılmaz, bu iki bölgenin büyümesinin, buralarda talep oluşmasının Türkiye'nin ihracatı, ekonomisi açısından son derece olumlu olduğunu belirterek, "Geleceğe bakıldığı zaman nispi olarak daha olumlu bir perspektif olduğunu görüyoruz. Emtia fiyatlarında da küresel düzeyde daha ılımlı bir seyir gözlemliyoruz. Bütün bunlar, önümüzdeki dönemde büyüme perspektifimize, dış ticaretimize olumlu katkıda bulunacak hususlar." diye konuştu.

- Büyüme 

Türkiye'nin büyümesini devam ettirdiğini ve 2002-2023 döneminde ortalama yıllık yüzde 5,4 civarında büyüdüğünü, aynı dönemde dünyadaki ortalama yıllık büyümenin yüzde 3,6 olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Yaklaşık 1,8 puan dünya ortalamasının üstünde büyümüşüz. Büyük bir başarı. Geçmişle de mukayese etseniz, dünyayla da mukayese etseniz Türkiye ekonomisi daha fazla büyümüş." dedi.

Cumhuriyet tarihi boyunca bakıldığında ise büyümenin yıllık ortalama yüzde 4,5 olduğunu kaydeden Yılmaz, "büyüme" konusundaki eleştirilere değindi.

Yılmaz, "La ne olacak, 0,9 bir büyüme kaydetmişsiniz geçmişle" yönündeki eleştiriyi anımsatarak, "O '0,9' dediğiniz yıllık büyümenin bu yıl itibarıyla oluşturduğu fark 211 milyar dolar." dedi.

İstikrarlı büyümenin önemine işaret eden Yılmaz, "Bunu hiç küçümsemeyin. Yıllık artışlar, oranlardaki küçük farklar bile uzun vadede çok büyük farklılıklar oluşturabiliyor. İşte, bu sayededir ki Türkiye gelişmiş ülkelerle arasındaki farkı da oldukça önemli oranda kapatmıştır." ifadelerini kullandı.

-"İstikrar içinde değişime inanan bir partiyiz"

Pandemi dönemindeki büyüme performansına değinen Yılmaz, Türkiye'nin, Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin sağladığı istikrarla, hızlı ve etkili karar almayla bu dönemi en iyi yöneten ülkelerden biri olduğunu kaydetti.

Bu döneme ilişkin rakamları anımsatan Yılmaz, "2020-2023 döneminde dünya ekonomisi yıllık ortalama yüzde 2,6 büyürken Türkiye ekonomisi yıllık ortalama yüzde 5,9 büyümüş. 'Bundan iyisi can sağlığı' diyelim. Bu kadar büyük bir performans takdir edilmez de ne denir? Elbette ki büyüme her şey değil, elbette ki sosyal boyut, finansal boyut, başka boyutlar da tartışılmak durumunda ama en azından bu büyümedeki performansı takdir etmenizi beklerdik." diye konuştu.

Muhalefetin "geçmiş politikanız böyleydi, şimdi niye farklı?" şeklindeki ifadeleri de hatırlatan Yılmaz, ekonomiden güvenliğe, dış politikadan hukuka kadar her alanda 22 yılı bir bütün olarak gördüklerini ve bu 22 yılın her bir ayını, gününü, saatini sahiplendiklerini söyledi.

Konuşması sırasında "Cumhuriyet dönemini niye bir bütün olarak görmüyorsunuz?" sorusu üzerine Yılmaz, şunları kaydetti:

"Bir dönem ile diğer dönemi yarıştırma gibi bir niyetimiz yok. Ancak biz aynı zamanda şuna inanıyoruz, değerleriniz değişmez, temel ilkeleriniz değişmez, zihniyetiniz değişmez, birtakım sabiteleriniz vardır ama politikalarınız dünyanın, günün koşullarına göre değişir. Bunu değiştirmemek yanlıştır. 'Siz niye değişiyorsunuz?' diye sormak hiçbir şekilde anlamlı değildir. Değişiyoruz, çünkü biz istikrar içinde değişime inanan bir partiyiz. Değişiyoruz, çünkü biz Türkiye'nin ve dünyanın güncel ihtiyaçlarına göre politikalarımızı ayarlıyoruz. Pandemi döneminde büyüme bizim için temel meseleydi, tezgahın dağılmaması temel meseleydi, tarımda, sanayide, her alanda üretimin devam etmesi bizim için temel meseleydi. Şimdi ise finansal istikrara daha fazla yönelmiş durumdayız, enflasyona daha fazla öncelik veriyoruz, makro finansal istikrarımızı güçlendiriyoruz. Bunlar birbiriyle tenakuz içinde değil, çelişki içinde değil birbirini bütünleyen ve dönemin ruhuna uygun bir şekilde şekillendirilen politikalardır. Hiç endişe etmeyin, bundan sonra da değişmeye devam edeceğiz."

-"Dezenflasyon süreci başlamış durumda"

Yılmaz, 2024 yılında da istikrar içinde büyümeyi devam ettirdiklerini belirterek, "Bir taraftan bir istikrar programı uyguluyoruz, fiyat istikrarını sağlamaya çalışıyoruz, bir yandan da büyümemizi dengeli bir şekilde, kaliteli bir şekilde sürdürme çabası içindeyiz." dedi.

Türkiye ekonomisinin geçen yıl yüzde yüzde 5,1 büyüdükten sonra, bu yılın ilk üç çeyreğinde yüzde 3,2 büyüme kaydettiğini ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti:

"Bu yıl da büyümeye devam ettik. 14 yıldır aralıksız bir şekilde Türkiye ekonomisi büyüyor ve 2024'ü de yıl sonu itibarıyla yüzde 3,5'ler civarında, o seviyeye yakın bir şekilde tamamlamayı öngörüyoruz. Üçüncü çeyrekteki büyümemiz ise yüzde 2,1 oranında. Bu da 17 çeyrektir kesintisiz büyümeyi ifade ediyor ve biz önümüzdeki süreçte istikrar içinde büyümeye devam edeceğiz.

Sıkılaştırıcı politikalarımızın etkisiyle iç talepte dengelenme sağlanmış, özel tüketim kaynaklı enflasyonist baskı azalmıştır. Dış talepteki olumsuz görünüme paralel olarak son 2 çeyrekte düşük bir performans gösteren sanayi sektörüne ilişkin son veriler bir miktar toparlanmayı göstermektedir. Hizmetlerde büyümemiz iyi gidiyor, tarımda iyi gidiyor. Dünya da genel olarak imalat sanayisinde bir sıkıntı var. Çin'in özellikle oluşturduğu yüksek atıl kapasitenin tüm dünya da bir baskı oluşturduğunu görüyoruz. Bir taraftan da Türkiye içinde yükselen finansal maliyetlerin işletmelerin stoklarını azaltmaya dönük eğilimlerini güçlendirdiğini ve üretim yerine bir miktar stok azaltmayı tercih ettiklerini görüyoruz. Bütün bu etkilerle birlikte sanayimizde bir miktar üretimde azalma söz konusu ama kasım ayında kapasite kullanım oranının yüzde 75,6'ya, imalat sanayi PMI Endeksi'nin ise 3 puandan fazla bir yükselişle 48,3'e çıktığını görüyoruz. Reel Kesim Güven Endeksi ve Perakende Ticaret Güven Endeksi'ndeki artışlar da göz önüne alındığında sanayi tarafındaki olumsuz görünümün de belli oranda ortadan kalkmaya başladığını değerlendirmekteyiz. Enflasyonla mücadelede 2023 yılının haziran ayından itibaren bir geçiş süreci ve dezenflasyon süreci başlamış durumda. Hep söyledik, geçen yıl da bu programı ilan ederken de söyledik, bir sürpriz yapmıyoruz bu anlamda."

Başından itibaren programları ve çerçevesinin belli olduğunu dile getiren Yımaz, bunları, "geçiş, dezenflasyon ve tek haneli rakamlara ulaşılacak kalıcı fiyat istikrarı" dönemleri olarak sıraladı.

-"Başarıyı yakalayacağız"

Yılmaz, şunları söyledi:

"Geçiş sürecini bu haziran ayı itibarıyla tamamladık. Geçiş sürecinde temellerimizi güçlendirdik, risklerimizi azalttık, Türkiye'yi çok daha sağlam, sağlıklı bir zeminde enflasyonla mücadele edecek, sürdürülebilir istikrarlı büyüme sağlayacak bir ortama kavuşturduk. Bütçe açığını depreme rağmen kontrol altında tuttuk. Cari açığı çok ciddi oranda azalttık, rezervlerimizi güçlendirdik, kur korumalı mevduatı önemli oranda erittik, kurda istikrar sağladık, buna benzer birçok alanda temellerimizi sağlamlaştırdık. Hazirandan itibaren dezenflasyon süreci başladı. Yani enflasyon oranında düşüş süreci başladı. Bugüne kadar, kasım ayına kadar 28 puan enflasyon oranında bir düşüş var. İşte, bu dezenflasyon dediğimiz sürecin getirisi. Önümüzdeki dönemde dezenflasyon sürecinin devam etmesini bekliyoruz ve inşallah gelecek sene bu zamanlar artık 20 küsurlu bir enflasyondan bahsediyor olacağız. Elbette, yine gündemimizde olacak ama bugünkü kadar artık enflasyonu konuşmayacağız, başka meseleleri konuşacağız. Daha sonraki yıllarda ise 2026-2027 perspektifinde ülkemizi yeniden tek haneli enflasyonlara kavuşturacağız, bunda kararlıyız, bunu adım adım hayata geçireceğiz."

Yılmaz, "enflasyonla mücadele ediyorsunuz, bununla birlikte büyüme olur mu?", "gelir dağılımı nasıl düzelecek?" denildiğini ifade ederek, fiyat istikrarının, istikrarlı büyüme ve gelir dağılımını iyileştirmenin de zemini olduğunu belirtti. Yoksullukla mücadeleyi, gelir dağılımını iyileştirme politikalarını dar bir çerçevede görmediklerini vurgulayan Yılmaz, her şeyden önce makro politikanın sağlam olması gerektiğini söyledi. Yılmaz, "Gemi sağlam değilse kamaralar altından da olsa bir anlam ifade etmez." dedi.

Enflasyonu düşürme ve fiyat istikrarını sağlama hedefinin aynı zamanda sürdürülebilir büyümeye ve gelir dağılımını iyileştirmeye de hizmet ettiğinin altını çizen Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Kısa dönemli, dönemsel, çeyreklik, belli bir vadede bu hedefler arasında bazı açmazlar olabilir, bazı zorluklar olabilir. Bunu kabul ediyorum ama orta ve uzun vadeli bir perspektifle baktığınızda bu hedefler arasında bir tutarsızlık yok, tam tersine, birbirini destekleyici mahiyette olduğunu belirtmek isterim. Geldiğimiz noktada TÜFE yüzde 47 seviyesinde ve önümüzdeki dönem bir taraftan sıkı para politikalarımız, makro ihtiyati tedbirlerimizle, diğer taraftan maliye politikalarımızla ve yapısal reformlarımızla burada başarıyı yakalayacağız. Özellikle hizmet enflasyonunda dünyada olduğu gibi bizde de bir katılık var, giderek bunun da kırılmaya başladığını görüyoruz, özellikle son 2 ayda bu daha bir belirginleşmiş durumda. Hizmet enflasyonunda da artık geriye gidiş var. Kira dışı alanlarda iyileşme var, kira enflasyonunda daha katı seyretmesine rağmen genel eğilim yine olumlu yönde. Yüzde 25 limitinden dolayı -birikmiş diyelim- bir artış talebi söz konusu, o da büyük oranda erimiş durumda. Dolayısıyla önümüzdeki dönem gerek konut fiyatları gerek kiralarda daha farklı bir perspektife sahibiz. Son ayda gıda fiyatlarındaki geçici mevsimsel artışlar enflasyonda beklediğimiz düşüşü bir miktar geciktirdi ama bu gelişmelere rağmen beklentiler iyileşmeye devam ediyor. Önümüzdeki dönemde doğru istikamette devam ediyoruz. Dönemsel etkiler her zaman olabilir; mevsimsel etkiler olur, jeopolitik gerilimler olur, dünya ekonomisinden kontrol edemediğiniz birtakım hadiselerin programınıza olumlu veya olumsuz etkileri her zaman olabilir ama esas olan programdır. Siz iyi bir programa sahipseniz, güçlü bir programınız varsa dönemsel etkiler sadece geçici -olumlu veya olumsuz- etkiler yaparlar. Aslolan programınızdır, aslolan istikametinizdir. İstikametimiz daha düşük bir enflasyon yönündedir, böyle kalmaya devam edecektir tek haneli enflasyon rakamlarına ulaşıncaya kadar."

-"Milli gelire oranla yüzde 1'in de altında bir cari açıkla bu yılı kapatacağız"

Yılmaz, cari açıkta sağladıkları ilerlemeye ilişkin, "Geldiğimiz bu noktada 10 milyar doların altına düşmüş bir cari açığımız var. Yıl sonu itibarıyla Orta Vadeli Programımızda, bütçemizde öngördüğümüzden daha düşük gerçekleşmesini bekliyoruz. Muhtemelen yüzde 1'in de altında. Milli gelire oranla yüzde 1'in de altında bir cari açıkla bu yılı kapatacağız." açıklamasını yaptı.

Rehavete kapılmadıklarını ve cari açıktaki bu düşüşün kendileri için yeterli olmadığını belirten Yılmaz, kalıcı bir şekilde cari açığı düşürücü politikaları da eş zamanlı bir şekilde hayata geçirdiklerini söyledi.

Burada özellikle enerji politikalarının çok kritik olduğuna işaret eden Yılmaz, enerjide verimliliği artırma, dışa bağımlılığı azaltma yönünde politikaları bulunduğunu vurguladı.

Sanayi ve teknoloji politikalarının çok önemli olduğunu ifade eden Yılmaz, sanayide katma değeri yükseltici politikaları ortaya koyduklarını kaydetti. Yılmaz, "Bir taraftan HIT-30 gibi programlar, teşvik politikalarımız, AR-GE'ye yaptığımız harcamalar, bütün bunlarla katma değeri daha yüksek bir üretim ve ihracatı hedefliyoruz. 2002'de AR-GE harcamalarının milli gelirimize oranı sadece yüzde yarımdı. Türkiye'nin milli gelirinin sadece yüzde yarımı AR-GE'ye harcanıyordu. Bugün geldiğimiz noktada yüzde 1,4'ü AR-GE'ye harcanıyor. İşte, cari açığı kalıcı bir şekilde düşürmenin temel unsurlarından biri budur." dedi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Güvenlik şartlarının pekiştiği, çok daha güçlendiği bir ortamda turizminden sanayisine, tarımına, Doğu ve Güneydoğu'da çok ciddi bir gelişme görüyoruz. İşte, bu terörle mücadelenin, güvenli ortam oluşturmanın ekonomik sonucudur." dedi.

Yılmaz, 2025 yılı bütçe görüşmelerinin son gününde TBMM Genel Kurulunda konuştu.

İstihdamda çok olumlu gelişmeler yaşandığını dile getiren Yılmaz, "İşsizlik oranımız ekim ayında yüzde 8,8, tek haneli rakamlarda bir işsizliğimiz var ve burada son bir yılda 1 milyon 31 bin insan iş imkanına kavuşmuş. Bundan güzel bir şey olabilir mi?" ifadelerini kullandı.

İstihdamın sadece ekonomik bir veri olmadığını vurgulayan Yılmaz, "Toplam istihdamımız 33 milyon civarına gelmiş durumda. Bugünkü istatistiklerin başlangıcı olan 2005 yılına geri giderseniz, işte, 19 milyon küsur bir istihdamı vardı tüm ülkemizin, 19 milyonun biraz üstünde bir istihdam vardı. Bugün 33 milyonlara gelmişiz. Bu, takdir edilmesi gereken bir durumdur hem ekonomik hem sosyal açıdan." dedi.

- "Yeni GAP Eylem Planı'nı ilan edeceğiz"

Tasarruf dışı tutulan unsurlardan birinin sulama yatırımları olduğunu açıklayan Yılmaz, hafta sonu Şanlıurfa'da yeni GAP Eylem Planı'nı ilan edeceklerini söyledi.

Tarımsal üretimi çok daha farklı seviyelere taşımanın gayreti içinde olduklarını belirten Yılmaz, 2002'de 24,5 milyar dolar olan toplam tarımsal üretim değerinin 2023'te 68,5 milyar dolara çıktığını bildirdi. Yılmaz, tarım ve gıda ürünleri toplam ihracatının 4 milyar dolardan 21,8 milyar dolara, tüm ülkede sulanan alanın 2,3 milyon hektardan 7,1 milyon hektara, su ürünleri üretiminin 61 bin tondan 556 bin tona, 8,4 milyon ton olan süt üretiminin de 21,5 milyon tona ulaştığını aktardı. Yılmaz, gıdayı, tarım sektörünü önceliklendirdiklerini ve bu alanda gelecek dönemde daha fazlasını yapacaklarını kaydetti.

Turizmin de cari açığı aşağı çeken en önemli unsurlardan birini teşkil ettiğini vurgulayan Yılmaz, bu yıl beklenen turist sayısının 61 milyon, turizm gelirinin 60 milyar dolar olduğunu dile getirdi.

Sosyal konut konusunda kapsamlı çalışmalar yapmaya kararlı olduklarını ifade eden Yılmaz, "Yeni nüfus dinamiklerini dikkate alarak, metropoller başta olmak üzere yeni aile büyüklüğünü, ölçeğini de dikkate alarak, enerji verimliliğini, afetlere dayanıklılığı da dikkate alarak kapsamlı sosyal konut programlarını hayata geçireceğiz." dedi.

Ulaşımda da demir yollarını önceliklendirdiklerini aktaran Yılmaz, "Önümüzdeki dönem demir yollarına, özellikle pazarlar ile üretim alanlarını bağlayan şirketlerimizin lojistik maliyetlerini düşürerek rekabet güçlerine katkıda bulunacak hızlı tren projeleri başta olmak üzere bu hatlara önem ve öncelik veriyoruz; bunun etkilerini de göreceksiniz." diye konuştu.

Yılmaz, 12'inci Planın, Orta Vadeli Programın temel unsurlarından birinin yeşil ve dijital dönüşüm olduğunu belirterek, "Bunu Türkiye olarak kaçırmamak zorundayız. Yapay zekadan tutun diğer bütün alanlara varıncaya kadar, sanayiden hizmet sektörlerine, tarıma kadar her alanda dijitalleşme ve yeşil dönüşümü sağlamak durumundayız. Daha düşük karbonla üretim yapan, daha etkili, verimli üretim yapan bir yapıyı bu şekilde sağlamak durumundayız." ifadelerini kullandı.

- "Güvenli bir ortam olmadan temel hak ve hürriyetlerinizi de yaşayamazsınız"

Türkiye'nin önemli bir zamanını güvenlik odaklı bir dönemle geçirdiğini anlatan Yılmaz, buna rağmen ekonomik başarılar sağladığını söyledi. Yılmaz, "Türkiye, şimdi bu güvenlik risklerini de büyük oranda azaltmış, terörle mücadelesinde çok önemli başarılar elde etmiş bir ülke olarak demokratik standartları yükseltmeye, kalkınmasını çok daha ileriye taşımaya hazır haldedir." değerlendirmesini yaptı.

Güvenlik olmadan ne demokrasi ne de kalkınma olacağını aktaran Yılmaz, şunları dile getirdi:

"Güvenli bir ortam olmadan temel hak ve hürriyetlerinizi de yaşayamazsınız, girişimcilik hürriyetinizi de yaşayamazsınız; güvenli olmayan bir ortam yatırım yapılabilir bir ortam değildir. Bunun en fazla acısını da Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan insanlarımız çekmişlerdir; terörden dolayı, güvenlik şartlarının getirdiği sıkıntılardan dolayı bırakın, o bölgemize sermayenin gitmesini, yatırımların gitmesini, o bölgedeki birçok yatırımcı, sermayedar başka yörelere gidip yatırım yapmak durumunda kalmışlardır. Şimdi ise tam tersini yaşıyoruz; güvenlik şartlarının pekiştiği, çok daha güçlendiği bir ortamda turizminden sanayisine, tarımına, Doğu ve Güneydoğu'da çok ciddi bir gelişme görüyoruz. İşte, bu terörle mücadelenin, güvenli ortam oluşturmanın ekonomik sonucudur."

2002'den bugüne enflasyondan arındırarak bakıldığında her kalemde reel artış olduğunu, çeşitli kesimlerin sosyal haklarında iyileşmeler sağlandığını anlatan Yılmaz, "Birleşmiş Milletlerin Kalkınma Programı tarafından açıklanan İnsani Gelişme Endeksi'nde 2000 yılında Türkiye 166 ülke içinde 88'inci sıradayken bugün 193 ülke arasında 45'inci sıraya yükselmiştir ve bu şekilde üst üste 4'üncü yıldır en yüksek insani gelişme kategorisinde yer alan ülkeler arasındadır. Burada düşük insani gelişmişlik, orta insani gelişmişlik, yüksek insani gelişmişlik ve çok yüksek insani gelişmişlik dediğimiz 4 grup var; Türkiye, son 20 yılda yüksek insani gelişmişlikten çok yüksek insani gelişmişliğe terfi etmiştir ve sıramızı daha üst sıralara taşıma gayreti içindeyiz." ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Samsun Milletvekili Erhan Usta'nın deprem harcamalarına ilişkin kurduğu ifadeleri eleştiren Yılmaz, "Erhan Usta eski mesai arkadaşım, o yüzden, inşallah, bu söylediklerimden alınmaz. 'deprem bütçemize katkı sundu' dedi. Bu, bence literatüre geçecek bir ifade, akademik olarak hakikaten incelenmesi gereken bir ifade." dedi.

Erhan Usta'nın "Asgari ücretin vergi dışı bırakılmasının çalışanlara hiçbir faydası yok." sözlerini de eleştiren Yılmaz, şöyle devam etti:

"Böyle bir şey olabilir mi? Asgari ücrete kadar ücretleri vergi dışı tutmamız işçilere, çalışanlara muazzam bir destektir, çalışan başına 35 bin lira civarında bir katkıya karşılık gelmektedir. Gelecek yıl 850 milyar lira sırf bunun için vergiden vazgeçti hükümetimiz. Dolayısıyla o '3 trilyon' dediğimiz vergi harcamalarının aşağı yukarı üçte biri bundan oluşmaktadır. O harcamaların önemli bir kısmı yine tarımla ilgili harcamalar, AR-GE'ye destek harcamaları, esnafa dönük harcamalar, teşvik politikalarıyla ilgili harcamalardan oluşmaktadır. Dolayısıyla 'asgari ücretliden vergi almamanız çalışanlara hiç katkı sunmadı' demek bence insafla bağdaşır bir fikir değil."

- "Bütün dünya görüyor"

Türkiye'nin her ortamda barışı savunan, barışa katkıda bulunan bir güç olduğunu söyleyen Yılmaz, "Gazze'de Filistinli kardeşlerimizin Batı Şeria'da, tüm Filistin'de yaşadıkları zulümleri yakından bütün dünya görüyor. Türkiye olarak bu konuda hem Gazze'deki saldırıları hem Lübnan'a yapılan saldırıları hem de İsrail'in Golan'daki işgal ettiği alanları genişletici eylemlerini hiçbir şekilde tasvip etmiyoruz." diye konuştu.

Ateşkesin sağlanması için İsrail'in Gazze'de yaptığı soykırım nedeniyle Binyamin Netanyahu yönetiminin uluslararası hukuk önünde hesap vermesi gerektiğini kaydeden Yılmaz, "İnsani yardımların Gazze halkına kesintisiz ulaşmasını, İsrail'e silah ihracatının engellenmesini tüm platformlarda savunuyoruz, bu yönde öncülük yapıyoruz." dedi.

Gazze'ye en fazla insani yardım yapan ülkenin Türkiye olduğunun altını çizen Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Burada ticaret konusunda da en öncü adımları atan, diğer ülkelerin atmadığı adımları atan Türkiye olmuştur. Bize yönelik bu yönde yapılan eleştirilere sadece şunu söyleyeceğim. Filistin Ekonomi Bakanı'yla bir konuşun, Filistin'i temsil eden insanlarla bir konuşun, onlar Türkiye'nin politikasından memnun mu, değil mi? Onlar Türkiye'nin Filistin'in yanında olduğunu düşünüyorlar mı, düşünmüyorlar mı? Buradan oturup onlar adına, onların şartlarının hiçbir şekilde dikkate alınmadığı bir şekilde değerlendirmeler yapmayı da hiçbir şekilde doğru bulmuyorum."

- "Suriye halkı bizim kardeşimizdir"

Suriye'de 8 Aralık itibarıyla yeni bir döneme girildiğini hatırlatan Yılmaz, "Suriye bir halk devrimi yapmıştır ve otoriter bir yönetim, bir diktatörlük sona ermiştir. Şimdi beklentimiz, Suriye'de tüm kesimleri kapsayan, hangi dinden, hangi etnik gruptan, hangi mezhepten olursa olsun herkesi şemsiyesi altında buluşturan bir yapının oluşmasıdır." dedi.

Suriye'nin toprak bütünlüğünden, egemenliğinden yana olduklarını vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:

"Suriye halkı bizim kardeşimizdir, kader ortağımızdır, komşumuzdur ve inanıyoruz ki Suriye'nin yeniden imarıyla birlikte, oradaki ortamın, güvenlik ortamının, ekonomik ortamın, kurumsal ortamın gelişmesiyle birlikte uzun süredir ülkemizde bulunan Suriyeli kardeşlerimiz de gönüllü bir şekilde, onurlu bir şekilde, güvenli bir şekilde vatanlarına döneceklerdir ve bu yönde de her türlü desteği sağlayacağız. Bunu yaparken DEAŞ'la, IŞİD'le, PKK terör örgütüyle mücadelemizi de kararlı bir şekilde sürdürmeye devam edeceğiz."

DEAŞ'ın İslam'ı temsil etmediği gibi PKK'nın da Kürtleri temsil etmediğini belirten Yılmaz, şunları söyledi:

"Bu ayrımı net bir şekilde yapmak durumundayız. Teröre karşı kim yaparsa yapsın, hangi güzel kavramları istismar ederse etsin, teröre karşı ilkesel bir duruş sergilememiz lazım ve bütün demokratik oluşumların, partiler başta olmak üzere terörün gölgesine, terörün etkisine karşı çıkmaları lazım. Farklılıklara saygılıyız; farklı fikirlere, farklı görüşlere ama terörün başladığı yerde demokratik siyaset biter. Bu sadece Türkiye'ye özgü değil, tüm demokratik ülkeler için böyledir. Dolayısıyla biz, terörsüz bir Türkiye istiyoruz, Türkiye Yüzyılı'nın huzurun yüzyılı olmasını istiyoruz. Bunu da başarıyoruz, başaracağız."

Türkiye'nin, Rusya-Ukrayna Savaşı'nda çeşitli girişimlere ara buluculuk yaptığını ve çok önemli katkılar sunduğunu hatırlatan Yılmaz, Etiyopya ile Somali arasında sıcak çatışma oluşturma potansiyeli olan sorunların aşımında da Türkiye'nin çok aktif bir ara buluculuğu olduğunu söyledi.

Türk milletinin köklü bir medeniyetten geldiğini vurgulayan Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bizim değerlerimiz, yüzyıllar boyunca birçok farklılığı aynı yerde yaşatmış, birlikte yaşatmış değerler; geleceğe baktığımızda da yine bunu görüyoruz, Türkiye Cumhuriyeti devleti güçlü bir şekilde yoluna devam edecektir. Bölgesinde çok daha güçlü bir aktör, küresel düzeyde de çok daha etkili bir aktör olacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu yönde de adımlarımızı kararlı bir şekilde devam ettiriyoruz. Hükümet olarak ülkemizi her alanda ileri taşımaya devam edeceğiz. Ülkemizi, insanımızın hak ettiği standartlara kavuşturmak için gece gündüz planlı, programlı bir şekilde çalışacağız. Bu duygularla, AK Parti'nin 23'üncü, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin 7'nci, Türkiye Yüzyılı'nın ikinci bütçesinin hayırlı uğurlu, bereketli olmasını diliyorum."

TBMM'DE 2023 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TEKLİFİ'NİN MADDELERİ ÜZERİNDEKİ GÖRÜŞMELER TAMAMLANDI

TBMM Genel Kurulunda 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin maddeleri üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Teklifin maddeleri üzerinde söz alan Saadet Partisi Antalya Milletvekili Şerafettin Kılıç, 2025 yılı bütçesinin insanların ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde hazırlanmadığını savundu.

Bütçede, adil bir paylaşım olmadığını öne süren Kılıç, "Bütçenin ana gider kalemini faiz oluşturmaktadır. Bütçe gelirlerinin yüzde 87'si vergilerden oluşmaktadır. Bu vergilerin yüzde 64'ü vatandaştan toplanan dolaylı vergilerdir. Dolaylı vergi gelirlerine bağımlı olan bir bütçe, toplumu yoksullaştıran bir bütçedir. Vatandaşın sırtındaki vergi yükünü hafifletecek katma değer üreten yatırımlara yönelmemiz gerekirken bütçedeki aslan payı faize ödeniyor." ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçildiğinden beri her alanda göstergelerin baş aşağı gittiğini ileri sürerek, "Artık ne yürütme, yürütme ne yasama, yasama ne yargı, yargı. Öyle bir sistem ki her şey teoride var ama pratikte yok." sözlerini sarf etti.

MHP Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım, "beyin göçü olduğuna" yönelik eleştirilere, "Ama o sahneyi hiçbir zaman unutmayın; KAAN yere indi, mühendisler ağlayarak koşuyordu. Bunlar, para için KAAN'ı yapan insanlar değildi. Bu ülkenin insanı gitmemiştir." dedi.

Güvenlik olmadan ticaret, siyaset ve ibadetin olmayacağının altını çizen Yıldırım, "Asırlara malik siyaset yapacaksınız, günlük siyaset yapmayacaksınız, ülkenin geleceğini sağlam zeminlere oturtacaksınız." diye konuştu.

- "Kağıt uçak" tartışması

CHP Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı, hükümetin ekonomi politikalarını eleştirerek, asgari ücretli ve emeklilerin alım gücünün düştüğünü söyledi.

Balıkesir Havalimanı'na 6 yıldır uçak inmediğini anlatan Sarı, "Bunun talihsizliği nedir biliyor musunuz? Burayı devlet yaptı. 6 yıldır bu havaalanına bir uçak inmedi. 1 milyon hava ulaşım garantisi verildi. 78 kişi çalışıyor, bir uçak inmedi. Şirketler yapınca takdir edin, devlet yapınca rezil edin." ifadelerini kullandı.

Sarı, yanında getirdiği kağıt uçağı kürsüden milletvekillerine doğru uçurarak, "Bu Havaalanı'nın gördüğü tek uçak budur, onu da ben uçuruyorum. Bütçem bu kadar." dedi.

AK Parti Kars Milletvekili Adem Çalkın, "CHP'nin tekerleme haline gelmiş yalanlarını başka bir versiyonda dinledik, şimdi Türkiye gerçeklerini konuşacağız." diyerek konuşmasına başladı.

"Tarihte ne zaman Türkler ve Kürtler bir araya geldiyse o zaman kuruldu cihana nam salan büyük devletler." diyen Çalkın, Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda aktif rol oynadığını, Kürtlerin anavatanının Türkiye Cumhuriyeti olduğunu söyledi.

- "(Genel Kurul) KAAN'ın üretildiği bir Türkiye'de kağıttan uçak uçurulduğunu ilk defa gördü"

AK Parti Konya Milletvekili Mehmet Baykan, "Bu Genel Kurul çok şey gördü ama KAAN'ın üretildiği bir Türkiye'de kağıttan uçak uçurulduğunu ilk defa gördü. Nuri Killigil'lerin, Nuri Demirağ'ların, Şakir Zümre'lerin fabrikalarının nasıl kapatıldığı, uçak yapmanın, silah üretmenin önüne nasıl geçildiğini şimdi daha iyi anlıyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Öte yandan Baykan, CHP'li Sarı'ya dönerek, "Bu Genel Kurul, bu kürsüde çok heyecanlı konuşmalar gördü ama Serkan Bey, sizin gibi kürsünün üstüne çıkmaya kalkanı ilk defa gördü." diye konuştu.

DEM Parti Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç, Kürtlerin, haklarını büyük bedeller ödeyerek kazandığını söyleyerek, "Kürt halkı kendi iradesine yıllardır sahip çıkmış, çıkmaya da devam etmektedir." ifadesini kullandı.

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, "CHP, Suriye'de en yakın komşusunda bir yangın varken, oraya benzinle gitmedi, orada rejimi değiştirme, kendi ideolojik görüşüne yakın İhvancı bir rejim kurma hevesine kapılmadı ama AKP iktidarı yaptı. Oradan 4,5 milyonun üzerinde sığınmacı ülkemize geldi, ekmeğimize, işimize ortak oldular, sokaklarımız daha güvensiz oldu ve hala bu acıyı yaşıyoruz. Bunun da sorumlusu AKP'dir." görüşlerini savundu.

TBMM Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca, 2024 yılında kendisinin yönettiği son birleşim olduğunu belirterek, tüm milletvekillerinin yeni yılını kutladı ve 2025 yılının sağlık, barış ve huzur getirmesini diledi.

Karaca, 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin maddeleri üzerindeki görüşmelerin tamamlanmasının ardından birleşimi saat 14.00'te toplanmak üzere kapattı.

Genel Kurulda, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerindeki siyasi parti grupları ve hükümet adına son konuşmalar ve oylamalar bugün yapılacak.

TBMM Genel Kurulu, bütçe görüşmelerinin son gününde TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplandı.

Kurtulmuş, birleşimi açtıktan sonra yaptığı konuşmada, bütçe hakkının parlamentolar için önemli bir hak olduğunu ve TBMM'de de büyük bir titizlikle ve olgunlukla bütçe hakkının kullanıldığını söyledi.

Bütçe görüşmelerinin 22 Ekim'de Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın 2025 yılı bütçesini sunmasıyla başladığını anımsatan Kurtulmuş, bu süreçte çok yoğun bir mesainin harcandığını belirtti. Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"39 gün süren görüşmeler sonunda 21 toplantı ve 81 oturumda, yaklaşık 235 saat mesai yapıldı, 3 bin 5 sayfa tutanak tutuldu. Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki çalışmalarımız sırasında, komisyon üyeleri dahil olmak üzere, 267 milletvekilimiz söz aldılar ve 1330 kez söz talepleri karşılandı. Bu, TBMM'deki vekillerin yaklaşık yüzde 45'inin Plan ve Bütçe Komisyonu'nda söz aldığı anlamına gelmektedir."

Kurtulmuş, 9 Aralık'tan itibaren de Genel Kurul'da bütçe görüşmelerinin başladığını hatırlatarak, şunları kaydetti:

"Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz Bey'in sunuşlarıyla birlikte görüşmelere başlandı. Çok yoğun bir mesai harcandı. Dün itibarıyla 11 birleşim, 69 oturum gerçekleştirildi. Yaklaşık 169 saat, Genel Kurul'da mesai yapıldı ve 1285 sayfa tutanak tutuldu. Bu süre içerisinde milletvekillerimiz, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, 17 Sayın Bakanımız ve 452 Sayın Milletvekilimizin 1239 söz talebi karşılanmış oldu. Yoğun bir mesai sonucunda bugün son gününe geldik. Şimdiye kadar olduğu gibi olgun bir şekilde bütçe müzakerelerini sürdürerek, bugün de bütçe görüşmelerini tamamlayacağız."

Daha sonra bütçenin tümü üzerindeki görüşmelere geçildi ve ilk sözü DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit aldı.

DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, "Asgari ücreti, en güncel yoksulluk sınırının yarısı oranında arttıralım. Asgari Ücret Tespit Komisyonunu demokratikleştirelim. Yapısını, katılımcı ve çoğulcu yapalım." dedi.

Koçyiğit, TBMM Genel Kurulunda 2025 yılı bütçe görüşmelerinin son gününde DEM Parti Grubu adına söz aldı.

Türkiye'yi demokrasiden, eşitlikten, adaletten daha fazla uzaklaştıran bir bütçe teklifinin görüşüldüğünü, bütçe ile halkın payına yine yoksulluk düştüğünü savunan Koçyiğit, "Türkiye'de gelir eşitsizliğinin gün geçtikçe derinleştiğini, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ekonomik göstergelerin tarihin en dip seviyelerine ulaştığını" ileri sürdü.

"Enflasyonu düşürmek için acı faturanın halka kesildiğini" söyleyen Koçyiğit, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre 4 milyon hanenin yardıma muhtaç olduğunu belirtti.

Asgari ücret ile emekli maaşının düşük olduğunu ifade eden Koçyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Halkın en önemli gündemlerinden biri asgari ücret. Seçim sürecinde yılda 2 defa asgari ücrete zam yaparken, seçim sonrası bunu teke indirdiniz. Bu, iktidarın kendi siyasi hesaplarını gözettiğini ortaya koymaktadır. Sizin derdiniz seçim, halkın derdi geçim. Halkla aranızdaki uçurum bu kadar. Bugün asgari ücret, genel ücret olmuş durumda. Milyonlarca aile, asgari ücretle yaşamaya mahkum edilmiş durumda. Sene başında 17 bin 2 lira olan asgari ücretin yüksek enflasyon karşısındaki reel alım gücü 12 bin lira oldu. Yani açlık sınırının altında kaldı. Gelin, asgari ücreti, en güncel yoksulluk sınırının yarısı oranında arttıralım. Asgari Ücret Tespit Komisyonunu demokratikleştirelim. Yapısını, katılımcı ve çoğulcu yapalım."

DEM Parti Grup Başkanvekili Koçyiğit, bütçede kadının olmadığını, kadına yönelik şiddetle etkin mücadele edilmediğini öne sürerek, partisinin, toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçeyi hayata geçirmek için çalıştığını da belirtti.

Suriye'nin kuzeydoğusunun Türkiye için asla bir tehdit olmadığını savunan Koçyiğit, "İstikrar ve barış bölgesidir. Türkiye'nin sınırını koruyan en önemli yerdir." sözlerini sarf etti.

- "Bütçeyi emekçilerin bütçesi haline getirmeniz lazım"

DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, bütçenin yapım süreçleri ile demokratikleşme arasında önemli bir bağ olduğunu ifade ederek, Türkiye'de salt şekil şartını sağlayan bir bütçe maratonu gerçekleştirildiğini savundu.

Türkiye'nin kırılgan ekonomiler listesinden hiç çıkamadığını söyleyen Temelli, şöyle konuştu:

"Bu kadar fedakarlık, kemer sıkma, yaptırımlar... Ama ilk 5'te yerimizi kaptırmadan orada durmaya devam ediyoruz. Kırılganız, çünkü bu kırılganlığı kendimiz yaratıyoruz. Çözüm basit; demokratikleşme. Her şeyin anahtarı bu. Demokratik ülkelere öykünüyorsunuz, o zaman gereğini yapın. Otoriter rejimle demokrasicilik oynamaya çalışıyorsunuz, bu sadece krizleri büyütüyor. Bütçenin demokratikleşmesi önemli bir role sahip. Siyasi krizi aşabiliriz, özgürlükleri var edebiliriz. Katılımcı bütçe yapmalıyız. Demokrasiyi, toplumun tüm yapılarında hayata geçirmeliyiz."

Temelli, "hem Kürt sorununun hem ekonomik sorunların çözümünün demokratikleşmeyle mümkün olabileceğini" belirtti.

Asgari ücret tartışmalarına değinen Temelli, "Tutarlı olmanız için asgari ücrete en az yüzde 44 zam yapmalısınız. Neden? Yeniden değerleme oranınız yüzde 44. Bütün vergileri yüzde 44 arttırmıyor musunuz? Evet. O zaman maaşlarımızı da ücretlerimizi de arttırın. Çünkü vergi ödeyeceğiz." dedi.

Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe yapılması gerektiğini söyleyen Temelli, "Yaşamın yarısı kadın. Yaşamın özgürleşmesi için bütçeyi kadınlaştırmalısınız. Bütçeyi doğallaştırmanız lazım; ekolojik gelişmelere, doğaya saygı göstermeniz lazım. Bütçeyi emekçilerin bütçesi haline getirmeniz lazım. Eşit yurttaşlık temelinde bir bütçe yapmak için her şeyden önce emeğin bütçesini yapmak lazım. Dışlanmış, ötekileştirilmiş, yok sayılmış bu ülkede kim varsa bu bütçede olmalı." ifadelerini kullandı.

CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, "Artık bu işi yürütemiyorsunuz. O yüzden gelin uzatmayın, baharda getirin sandığı, yapalım seçimi, yeni bir cumhurbaşkanı ve yeni bakanlar bu ülkeyi refaha çıkarsın." dedi.

TBMM Genel Kurulunda, 2025 yılı bütçe görüşmelerinin son gününde, CHP Grubu adına, Grup Başkanvekilleri Ali Mahir Başarır ve Gökhan Günaydın ile İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli söz aldı.

Başarır, birçok ülkenin en büyük sorununun enflasyon olduğunu; enflasyonun, açlık ve yoksulluğa yol açtığını söyledi.

Enflasyon rakamlarını hesaplayan Türkiye İstatistik Kurumuna (TÜİK) kimsenin güvenmediğini belirten Başarır, "Bir ülkenin istatistik kurumuna yurttaşlar, parlamento ve kurumlar güvenmiyorsa sözün bittiği yerdeyiz demektir. 19 ay önce göreve gelen Mehmet Şimşek, 'enflasyonu indireceğiz, ekonomiyi rayına oturtacağız' dedi. Mehmet Şimşek geldiğinde enflasyon yüzde 38'di, bugün yüzde 47. Ne işe yarıyor bu adam?" değerlendirmesinde bulundu.

Genç işsizliğin yüzde 16,7'ye yükseldiğini, bu oranın Türkiye için felaket olduğunu ifade eden Başarır, milyonlarca gencin hem okumadığını hem de çalışmadığını ve bir neslin kaybedildiğini savundu.

Başarır, şöyle konuştu:

"Biz 86 milyonluk bir aileyiz. Bu bütçeyi de emeklisinin, işçisinin, engellisinin, valisinin, bekçisinin, hepimizin rızkı olarak görüyoruz. Bu para nasıl dağıtılıyor, bunu bilmek zorundayız. 14 trilyon 700 milyarlık bu bütçenin 1 trilyon 950 milyar lirasını faize veriyoruz. Neredeyse bütçenin yüzde 14'ü. 22 yılda toplam 600 milyar dolar faiz ödemişiz. 'Yandı bitti' dediğiniz Türkiye'nin 2002'de dış borcu 132 milyar dolar, bugün ise 512 milyar dolar. Bunun bir izahı olması, birinin gelip anlatması lazım."

2025 yılı bütçesinde Cumhurbaşkanlığına ayrılan payı eleştiren Başarır, Sayıştayın da denetim görevini tam manasıyla yerine getirmediğini savundu.

Meclis'te 12 gün kesintisiz süren 2025 yılı bütçe görüşmelerinde devlet kurumlarının ve yargının halini; emeklinin ve işçinin yaşadığı sorunları anlattıklarını dile getiren Başarır, "Eleştirileri hakaret olarak algılıyorsunuz. Sokağa, çarşıya çıkmıyorsunuz, emekliyi, ezileni bilmiyorsunuz. Artık bu işi yürütemiyorsunuz. O yüzden gelin uzatmayın, baharda getirin sandığı, yapalım seçimi, yeni bir cumhurbaşkanı ve yeni bakanlar bu ülkeyi refaha çıkarsın." diye konuştu.

- "Kişi başına gelirde Türkiye 15 yıldır yerinde sayıyor"

CHP Grup Başkanvekili Günaydın da Türkiye'nin büyüme rakamlarını eleştirdi. Günaydın, "Türkiye müthiş büyümüş AKP döneminde. 1923-2024 arasında memleketin tarihsel büyüme oranı yüzde 5,3'tür. Hiç kimse bize büyük ekonomik krizden, dünyadaki stratejik sorunlardan, bölgesel savaşlardan bahsetmesin." ifadelerini kullandı.

Kişi başı milli gelir oranlarına da değinen Günaydın, "2008'de 11 bin 18 dolar, 2022'de 10 bin 659 dolar, 2023'te 13 bin 243 dolar; yani kişi başına gelirde Türkiye en azından on beş yıldır yerinde sayıyor." dedi.

Günaydın, Türkiye'nin en zengin yüzde 20'sinin milli gelirin yüzde 48,7'sini, en yoksul yüzde 20'sinin de milli gelirin ancak yüzde 6'sını aldığını belirtti.

Bütçeden yapılan faiz ödemelerine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Günaydın, şunları söyledi:

"22 yıllık iktidarınızda toplam 3 trilyon 472 milyar Türk lirası bütçeden faiz ödemesi yaptınız. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez dış borçta faiz ödemelerinin tutarı asıl borcu geçti. Bu liberal tezlerle kendinizi de memleketi de kandırmayın. Dış borç almazsanız makro ekonomiyi çeviremez durumdasınız."

- "Üretim ve ihracat yapısı ara malı ithalatına bağımlı"

CHP İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli ise Türkiye'de yaşanan sorunların giderek ağırlaştığını; siyasi, ekonomik, sosyal ve idari boyutlarda ülkenin kriz içerisinde olduğunu savundu.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile devlet yapısının tamamen değiştiğini iddia eden Türeli, parlamentonun işlevsizleştirildiğini; yargının siyasallaştırıldığını ve merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında büyük sıkıntılar yaşandığını söyledi.

Türkiye'deki kalkınma modelinin, kaybetmiş bir ekonomik model olduğunu belirten Türeli, "Esas itibarıyla Türkiye'nin problemi üretim ve ihracat yapısının ara malı ithalatına bağımlı olmasıdır. Bunu değiştirmediğiniz sürece cari açık problemini çözemezsiniz. 22 yıldan beri hazırladığımız her planda ve bütçede bunu zikretmenize rağmen bu alanda gidilmiş bir yol yok." diye konuştu.

AK Parti Grup Başkanvekili Leyla Şahin Usta, "Suriye'nin milli egemenliğine ve üniter devlet olmasına önem veriyoruz. Herkesi temsil eden bir yönetim olmalı." dedi.

AK Parti Grup başkanvekilleri, TBMM Genel Kurulunda 2025 yılı bütçe görüşmelerinin son gününde partileri adına söz aldı.

Usta, bütçenin, milletin refahı ve Türkiye'nin kalkınması için atılacak adımların teminatı olduğunu vurguladı.

Milletin sorunlarını çözmek için gayret gösterdiklerini belirten Usta, vesayet odakları ve darbe tehditlerinin milletin iradesine pranga vurduğunu ifade etti.

Önceki dönemlerde Türkiye'nin karanlık günler yaşadığını anlatan Usta, 1987 yılında kıyafetleri dolayısıyla okuldan atılanların yazdığı mektubu okudu. Usta, 28 Şubat sürecini hatırlatarak, "İki gün önce burada, Genel Kurulda 28 Şubat darbecilerinin söylediklerinin aynısını tekrar duyduk. Bizlere 'Kadın düşmanısınız.' diyenlere asıl kadın düşmanının kim olduğunu hatırlatmak istiyorum. 25 yıl önce İstanbul Üniversitesi'nde uygulanmak üzere genelge yayımlandı; başörtülü öğrencilerin derslere, kütüphaneye, hatta yemekhaneye bile alınmaları yasaklandı." diye konuştu.

Başörtülü olduğu için okuldan atıldığını belirten Usta, bu süreçte uzun mücadeleler verdiklerini dile getirdi.

Leyla Şahin Usta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın attığı adımlar sonrasında başörtülü kadınların milletvekili olduğunu söyledi.

- "Bu ülkenin kadınları artık özgürdür"

Yaşananların, yeni Türkiye'nin, AK Parti'nin başarısı olduğuna dikkati çeken Usta, iktidarları döneminde kadınların toplumsal hayattaki yerinin güçlendirildiğini ifade etti. Usta, "Bu ülkenin, inandığı gibi yaşamayı tercih etmiş kadınlarını seçimden seçime hatırlayanlar, en son genel seçimlerde 'helalleşme' kampanyası başlatmıştı. Ne oldu? Altılı masa, ortakları ve Kılıçdaroğlu da gidince helalleşme de bitti anlaşılan. Bu ülkenin kadınları artık özgürdür, eşittir ve yasaklardan kurtulmuştur. Bunu sağlayan milletimizin bize olan inancı ve güvenidir." değerlendirmesinde bulundu.

Avrupa Birliği’nde tescillenen coğrafi işaretli ürünlerimiz: Avrupa Birliği’nde tescillenen coğrafi işaretli ürünlerimiz:

Suriye'de Baas rejiminin devrildiğini anımsatan Usta, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde yürütülen politikanın haklı olduğunun görüldüğünü belirtti. Leyla Şahin Usta, Suriyelilere kucak açtıklarını ve onları koruduklarını dile getirerek, "Suriye'nin milli egemenliğine ve üniter devlet olmasına önem veriyoruz. Herkesi temsil eden bir yönetim olmalı. Suriye'deki kadınların başka yerlerde gördüğümüz muamelelere ve sorunlara maruz kalmamasını çok önemsiyoruz ve takip ediyoruz." diye konuştu.

Terörün bitirilmesi gerektiğinin altını çizen Usta, Kürt vatandaşlarla bir sorunlarının bulunmadığını ifade etti.

- "Türk-Kürt kardeşliğini bozmak isteyenlere fırsat vermedik"

İktidarları döneminde hiç kimseyi ötekileştirmediklerini belirten Usta, şöyle devam etti:

"Türk-Kürt kardeşliğini bozmak isteyenlere fırsat vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Kimlik siyasetinin araçsallaştırılmasına izin vermeyeceğiz. Aynı metinleri tekrar tekrar okuyarak Kürt vatandaşlarımızın araçsallaştırılmasına izin vermeyeceğiz. Artık birilerinin de yeni bir şeyler söylemesi gerekiyor."

Uluslararası örgütlerin Türkiye aleyhine maksatlı raporlar yazdığını ifade eden Usta, bu raporları reddettiklerini dile getirdi.

Usta, iktidarlarını milletin gücü ve iradesi üzerine inşa ettiklerini vurguladı.

İsrail'in, Gazze'de soykırım yaptığının altını çizen Usta, Birleşmiş Milletler (BM) ile uluslararası örgütlerin zulme karşı caydırıcı duruş sergilemediğini ifade etti.

Leyla Şahin Usta, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın her zaman mazlumun yanında yer aldığını dile getirdi.

Gabar Dağı'ndaki petrol keşfini anımsatan Usta, hedefin yıllık 100 bin varil petrol üretimi olduğunu belirtti. Usta, Gabar'ın eskiden terörle anıldığını, ancak bugün güven ve huzurun sağlanmasıyla bölgede petrol yatırımlarının, turistik tesislerin hayata geçirildiğini söyledi.

- "12 Eylül askeri darbesi, ailemin üzerinden bir buldozer gibi geçti"

AK Parti Grup Başkanvekili Bahadır Yenişehirlioğlu, 12 gün boyunca bütçeyle alakalı pek çok konuşma gerçekleştirildiğini, bu konuşmaların bir kısmının "yara açıcı", büyük bir kısmının da "yara sarıcı" olduğunu ifade etti.

12 Eylül askeri darbesinin ailesinin üzerinden bir buldozer gibi geçtiğini dile getiren Yenişehirlioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Rahmetli ağabeyim, Ülkü Ocakları başkanlığı yapan Cihan Yenişehirlioğlu, tutuklanmış ve idam cezasıyla cezaevine atılmıştı. Ben, ailenin en küçüğüyüm. Cihan ağabeyimin acısına daha fazla dayanamadığı için babam da vefat etmişti. Bir bayram sabahı annemle beraber Eskişehir'e Birinci Taktik Havva Üssü'ndeki cezaevinde abimi ziyaret etmemiz gerekti. Haber gelmişti çünkü; tatlı ikram edilecekti tutuklulara; 'Herkes tatlı getirebilir.' denildi. Annem, 'Abin cevizli sever.' diye sabaha kadar baklava açmıştı."

Eskişehir'e gittiklerini ve içeri alınmak için beklerken bir komutanın "İçeri tatlı sokmak yasak." demesi üzerine annesinin ve yanındaki tutuklu yakınlarının yaşadığı üzüntüyü anlatan Yenişehirlioğlu, getirdikleri baklavayı oradaki askerlere dağıttığını söyledi.

AK Parti Grup Başkanvekili Yenişehirlioğlu, "O gün kendime bir söz verdim; yara açan değil, yara saran olacağım. Avukatlığımı, aktörlüğümü, yazarlığımı ve şu an milletvekilliği görevimi hep bu perspektiften kurguladım." diye konuştu.

Yenişehirlioğlu, milli şair Mehmet Akif Ersoy'u vefatının 88'inci yılında rahmet ve dualarla andı.

AK Parti hükümetlerinin 23'üncü, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ise 7'nci bütçesinin görüşmelerinin sonuna geldiklerini kaydeden Yenişehirlioğlu, bir sanatçı olarak kültürün, kültürü muhafaza etmenin ve buna yönelik çalışmaları hayata geçirmenin öneminden bahsetmek istediğini dile getirdi.

İnsana dokunan, insana hizmet ulaştıran, insandan teveccüh görmeyi hedefleyen, başarısı bu nispette belirlenen siyaset kurumunun bu nedenle önemli ve kıymetli olduğunu vurgulayan Yenişehirlioğlu, "İnsana verdiği değerle, samimiyet ve muhabbetiyle yüreklerde meşru zemin bulma imkanına sahip olan; bu doğrultuda politika ve hizmet üreten bizler, görevimizin ciddiyetini layıkıyla idrak ediyoruz. İstişare ve uzlaşı kültürünün çatısı, demokrasi anlayışının mekansal iz düşümü olan Gazi Meclis'imizde yürütülen çalışmaların itibarını korumalı, aziz milletimizin derdine deva olma gayretiyle, olanı daha da iyileştirme hedefiyle hareket etmeliyiz." değerlendirmesinde bulundu.

- "Bütçemiz, bizzat bu milletin değerlerini koruma vizyonunun bütçesidir"

2025 yılı bütçesine ilişkin de Yenişehirlioğlu, "Bugün görüşmelerinde sona geldiğimiz bütçemiz, her alanda insanı önceleyen AK Parti hükümetleriyle sağlanan istikrarın; üretim, istihdam ve yatırımı temel alan yürüyüşün devamı niteliğindedir. İşte bu sebeple Allah'ın izniyle bugün kabul edilecek olan bütçemiz, bizzat bu milletin değerlerini koruma vizyonunun bütçesidir. İnsanı ihya ederek toplumu, toplumu ihya ederek milleti, milleti ihya ederek devletimizi kalkındırmayı hedef bildik. Geçmişten bugüne elde ettiğimiz kazanımlar tam da bu plan ve programın birer yansımasıdır." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde sessiz devrimler gerçekleştirdiklerini, kültür bakiyesini korumak, gelecek nesillere aktarmak adına önemli atılımlara imza attıklarını söyleyen Yenişehirlioğlu, şunları kaydetti:

"Bugün, kendi tarihine düşman bir nesil yetiştirmek isteyenlere karşı kadim tarihimiz, tüm paydaşlarıyla bir gurur vesilesi olarak anılmaktadır. Bugün, İslam'ın nuruyla aydınlanmış bu topraklara ekilen umut tohumlarının yeşerdiğine şahitlik ediyoruz. İnanıyoruz ki filizlenen bu tohumlar, kökü maziye dalları atiye uzanan koca birer çınar olacak ve gölgesinde bütün insanlık huzur bulacaktır. Türkiye, işte bu bağlılık sayesinde 'daha adil bir dünya mümkün' diyerek mücadele etmektedir, mazlumlara umut olmaktadır, İsrail zalimliğinin planlarını bozmaktadır, Suriye'de, tarihin doğru tarafında yer almaktadır, Haktan ve hakikatten yana durmaktadır."

AK Parti Grup Başkanvekili Yenişehirlioğlu, "İsrail terörü bölgeyi bir ateş çemberine çevirmeye çalışırken, Gazze Kasabı Netanyahu soykırım motivasyonuyla kanlı eylemlerine devam ederken, siyonizmle emperyalizm ittifakı peş peşe savaş suçları işlerken bu kanlı senaryoya en yüksek ses, Türkiye'den çıkmıştır." dedi.

Saadet Partisi Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin, "Emeklimize ve asgari ücretlimize verilecek zammın insan onuruna yakışır olması elzemdir. Bizim asil milletimiz her zaman devletimize sahip çıkmıştır." dedi.

Saadet Partisi Grup Başkanvekili Selçuk Özdağ, TBMM Genel Kurulunda 2025 yılı bütçe görüşmelerinin son gününde Saadet Partisi Grubu adına söz aldı.

Özdağ, "TBMM'nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile rutin noterlik faaliyeti yapan bir kuruma dönüştürüldüğünü" söyledi. Bütçelerin siyasi metinler olduğunu dile getiren Özdağ, "Bütçeler, politik tercihlerdir. Bütçeler, kabul edildiği takdirde bu, hükümetlerin ibrası anlamına gelir. Bütçelerin yönetilebilir, tahmin edilebilir olmasının en önemli şartının samimi ve dürüst bir zihniyetten sadır olması gerektiğini sadece ben söylemiyorum, bu sözleri defalarca iktidar partisi kanadından da duymuştuk." diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle Meclisten bütçe yapma hakkının alındığını anlatan Özdağ, bütçenin bir noktasını bile değiştiremediklerini belirtti.

Bütçenin nasıl ve kimlere harcanacağını bilmediklerini öne süren Özdağ, "Çünkü denetlenemeyen bir yapıyla karşı karşıyayız ve bu bütçenin nereye, ne şekilde harcandığını da asla öğrenemeyeceğiz. Bize, 'Hindistan standartlarında yaşayın ama İsviçre'de yaşıyormuş gibi fatura ödeyin' deniliyor." ifadelerini kullandı.

Kanun Hükmünde Kararnamelerle kamudan ihraç edilenlerin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini anlatan Özdağ, beraat edenlerin ve hakkında soruşturma olmayanların kamuda tekrar işe girmesini istedi.

Özdağ, "Bu bir zam, vergi, faiz bütçesidir." diyerek, bütçeye "ret" oyu vereceklerini bildirdi.

- "Ülke ekonomisinin durağan bir sürece girdiğini gösteriyor"

Saadet Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya ise bütçe ve kesin hesap için ayrı komisyonlar kurulması gerektiğini belirtti.

Sayıştayın denetim raporlarının Plan ve Bütçe Komisyonunda yeteri kadar görüşülemediğini söyleyen Kaya, "Böylece, Hükümete bu milletin kuruşunu teslim ederken bunların bu paraları ne şekilde harcadığını burada millet adına daha sağlıklı bir şekilde değerlendirme imkanı olur." dedi.

Türkiye ekonomisinin dünya ekonomileriyle değerlendirilmesi gerektiğini anlatan Kaya, "Dünya büyürken siz yerinizde sayıyorsanız ülke ekonomisini iyi bir noktaya getirdiğiniz söylenemez. En büyük ilk 20 ekonomi arasında 17 ile 21 arası gidip geliyorsunuz 20 senedir. Türkiye ekonomisini hiçbir yere getirmediniz, 17 ile 21 arasında sallanıp duruyorsunuz." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'de orta gelir düzeyinde vatandaş kalmadığını ileri süren Kaya, "Gelirin, büyümenin, refahın adil bir şekilde bölüşülemediği bir Türkiye'den bahsediyoruz. 2024'ün büyüme rakamlarına bakıldığında, son üç çeyrekte bir önceki çeyreğe göre büyüme rakamları düşen bir Türkiye var. Bu resesyon, yani ülke ekonomisinin durağan bir sürece girdiği bir Türkiye'yi tarif ediyor." ifadelerini kullandı.

Kaya, 1 milyona kadar olan çiftçi kredilerinin faizlerinin silinmesi ve 5 milyona kadar olanların da 2 yıl süreyle sübvanse edilmesini isteyerek, "Yoksa hayvancılıkta, tarımda bizi yurt dışına bağımlı bir hale getireceksiniz." şeklinde konuştu.

- "Bu büyüme bir kanser büyümesidir"

Saadet Partisi Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin, bütçenin bir devletin ruhunu yansıttığını söyledi. Bütçeye bakıldığında devletin kudretinin görüleceğini anlatan Şahin,"Evlatlarına sunduğu imkanları, emeklisine sağladığı standartları görürüsünüz. Sanayicisini, KOBİ'sini, esnafını, memurunu, işçisini, köylüsünü görürsünüz ya da göremezsiniz. Ama biz bu bütçeye baktığımızda maalesef kalıcı hale gelen bir yoksulluk görüyoruz. İstidam, yatırım göremiyoruz bu bütçede. Faiz borcu, bütçe açığı, devletimizin borçlanmasını, milletimizin fakirleşmesini görüyoruz." dedi.

Şahin, makro ekonomik verilere bakıldığında büyüyen bir Türkiye görüldüğünü kaydederek, şöyle konuştu:

"Madem bu kadar büyüyoruz o zaman benim emeklim neden 12 bin 500 lira maaşa mahkum edildi? Benim asgari ücretli vatandaşım neden kirasını ödeyemez hale geldi? Benim memurum neden maaşıyla bir ev alamaz hale geldi? Ekonomi büyüyor olabilir ama bu büyüme kimin refahını arttırıyor? Ekonomik büyümeyi anlamlı kılan sadece rakamlar değildir. Asıl büyüme tencerede pişen yemektir. Vatandaşın evladının cebine koyduğu harçlıktır. Gençlerimizin heybesine konulan umuttur. Çalışanın, emeklinin huzurudur. Bahsedilen bu büyüme ne yazık ki adil bir büyüme değildir. Üzülerek söylüyorum ki bu büyüme bir kanser büyümesidir."

Adil bir büyüme olması gerektiğinin altını çizen Şahin, şunları kaydetti:

"Emeklinize ve asgari ücretlimize verilecek zammın insan onuruna yakışır olması elzemdir. Bizim asil milletimiz her zaman devletimize sahip çıkmıştır. Devletimiz ne zaman dara düşse bu asil millet devletine elini uzatmıştır. Şimdi milletimiz, emeklimiz, asgari ücretlimiz zor durumda ve devletinden bu sefer elini uzatmasını bekliyor. Bu eli uzatmak zorundayız." ifadelerini kullandı.

Şahin, Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecinin tamamlanması için karşılıklı eşitlik ilkesine dayalı, adil, şeffaf ve yapılandırılmış bir müzakere ortamının sağlanması gerektiğini belirterek, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve vize serbestisine yönelik süreçlerin de hızlandırılması gerektiğini ifade etti.

İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, "Kurtuluşumuz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bilinci ve güçlendirilmiş parlamenter sistemle mümkündür. Aksi, Türkiye'yi günden güne içine düştüğü bir çıkmaza itecektir." dedi.

TBMM Genel Kurulunda 2025 yılı bütçe görüşmelerinin son gününde İYİ Parti grubu adına Grup Başkanvekilleri Buğra Kavuncu ve Turhan Çömez ile Samsun Milletvekili Erhan Usta söz aldı.

Grubu adına ilk sözü alan Kavuncu, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini eleştirerek bu sistemle her bütçenin "yeni bir kabusun habercisi" haline geldiğini savundu.

Meclisin bütçeyi değiştirme hakkının elinden alındığını, bütçe kanun teklifinin reddedilmesinin herhangi bir pratik sonucunun olmadığını ileri süren Kavuncu, söz konusu sistemin Türkiye'nin tarihi tecrübesiyle uyuşmadığını iddia etti.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin uzun tartışmalar ve arayışlar sonucu ortaya çıkmadığını, 15 Temmuz hain darbe girişiminin bir ürünü olduğunu savunan Kavuncu, "Kurtuluşumuz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bilinci ve güçlendirilmiş parlamenter sistemle mümkündür. Aksi, Türkiye'yi günden güne içine düştüğü bir çıkmaza itecektir." diye konuştu.

Suriye'deki gelişmelere değinen Kavuncu, toprak bütünlüğü ve her kesimin adilce temsil edildiği bir yapının Suriye'de zaruri olduğunu belirtti.

Türkiye'nin bölgedeki önceliklerine vurgu yapan Kavuncu, "Irak PKK'sı ile Suriye PKK'sı arasındaki bağlantının kesilmesi ve terör tehdidinin kalkması da bir diğer önceliğimizdir. Yine, ülkemizde bulunan sığınmacıların geri dönüşü bizim önceliklerimiz arasında. Suriye'deki Türkmen varlığının yakından takip edilmesini de çok önemsiyoruz." ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez ise 1994 ve 2001 yıllarındaki ekonomik krizlerin sonuçları ağır olsa da Türkiye'nin toparlandığını aktardı.

Türkiye'nin ekonomik olarak bugün çok daha ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğunu dile getiren Çömez, şunları söyledi:

"Şimdi ise kronik, içten içe devam eden ve giderek derinleşen bir krizle karşı karşıyayız. Sahaya çıkanlar, milletle buluşanlar, çarşı pazar dolaşanlar, esnafla, köylüyle görüşenler, kredi kartıyla hayatını geçirmeye çalışanları görenler ve onlarla konuşanlar bunun ne olduğunu mutlaka biliyorlardır. AK Parti'nin iktidara geldiği 2002 yılında bireysel kredilerin milli gelire oranı yüzde 1,8'di, şimdi ise bu oran yüzde 18 yani tam 10 kat artmış durumda. Toplam kredi kartı sayısı 62 milyon ve bunun yarısı 100 bin lira limitin üzerinde. Bireysel kredi kartı borcu olanların sayısı 41 milyonu geçmiş durumda. Kişi başına düşen ortalama kredi kartı borcu 88 bin liraya ulaştı. Kredili mevduat hesabı kullanan kişi sayısı 29,7 milyona ulaştı. Kredi kartlarındaki takipteki alacaklar yılbaşından beri yüzde 224 arttı, batık kredi miktarı ise 300 milyar liraya yaklaştı."

AK Parti Grup Başkanvekili Leyla Şahin Usta'nın, başörtüsüyle ilgili sözlerini hatırlatan Çömez, "Artık yeter, başörtüsü üzerinden siyaset yapmayı bırakın. Bu millet aç, bu millet sefil. Başörtüsü istismarı üzerinden siyaset yapmayın. Başörtüsü yasağı bir antidemokratik uygulamaydı, biz buna da itiraz ettik ve iyi ki de bu iş bitti ama bu ülkede hala antidemokratik uygulamalar var." diye konuştu.

Yerinden söz alarak Çömez'e yanıt veren Usta, "Hala aynı üstenci tavırla 'başörtüsü istismarı' yapmakla suçlanmak ayıp bir şey. Ben yaşadıklarımı anlattım, istismar yapmadım ve burada hiç kimse bunları yapmadı ama hala başörtüsünü sanki siyasete alet edilmiş bir mevzu gibi göstermek, sadece ve sadece 28 Şubat'ın köhne zihniyetinin devam ettiğinin açık göstergesidir." dedi.

İYİ Parti Samsun Milletvekili Erhan Usta da hükümetin politikalarını eleştirerek ekonomik programın işlediğine yönelik yapılan açıklamaların doğru olmadığını iddia etti.

AK Parti'nin ortaya bir program koymadığını, 2002'de iktidara geldiğinde elinde bir şekilde çalışan program olduğunu ve o programı 2008'e kadar uzattığını savunan Usta, şöyle konuştu:

"Neymiş? 'Program çalışıyor, kredi risk primi (CDS) düşmüş, kredi notu iki basamak artmış.' 2016-2017'den sonra not 6 basamak düştü, şimdi iki basamak attı diye biz sizi alkışlayacak mıyız? Türkiye'nin kredi notu çöptü, hala çöp, yine çöp. Şimdi, bu çöp için bizden alkış bekliyorsunuz. CDS'leri, yanlışlarınızla 800'e 900'e çıkardınız, şimdi '400 puan düşürdük' diye bizden alkış bekliyorsunuz. Şimdi soruyorum; içerideki yatırımcı yatırım mı yapıyor? Uzun vadeli sermaye mi girdi Türkiye'ye? İnsanların enflasyon beklentileri mi düştü? Ekonomide verimlilik mi arttı? Ekonomide güven mi arttı? Bunların hiçbirisi olmadı. Kısa vadeli vur-kaç parası Türkiye'ye geliyor. Geçen yıl Türkiye dış faiz olarak 17,8 milyar dolar ödedi. Bu yıl daha fazla olacak. İlk on ayda da 17,5 milyar dolar Türkiye dış faiz ödedi, yıl sonunda bunun 21,8 milyar doları bulacak."

MHP Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, "Önümüzdeki süreçte esnafın ve çiftçilerin Bağ-Kur prim gün sayısının 7200'e düşürülmesi, birinci dereceye gelen memurlara 3600 ek gösterge verilmesi, ev kadınlarına prim desteğiyle birlikte emeklilik hakkı tanınması yönündeki düzenlemelerin yapılacağına inanıyoruz." dedi.

TBMM Genel Kurulunda, 2025 yılı bütçe görüşmelerinin son gününde, MHP Grubu adına Konya Milletvekili Kalaycı ve İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu söz aldı.

Kalaycı, 2025 yılı bütçesinde giderlerin 14 trilyon 731 milyar lira, gelirlerin 12 trilyon 800 milyar lira olduğunu ifade ederek, 1 trilyon 931 milyar liralık bütçe açığının Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'ya oranının yüzde 3,1 olacağını belirtti. Kalaycı, bu oranın deprem harcamaları hariç yüzde 2,2 seviyesinde gerçekleşeceğinin öngörüldüğünü söyledi.

MHP olarak kamuda başlatılan tasarruf seferberliğini desteklediklerini vurgulayan Kalaycı, "Mali disipline kararlılıkla devam edilmesini, harcamaların kontrol altında tutulmasını, kamu ihale ve sözleşme süreçlerinin iyileştirilerek rekabetin artırılmasını, kamu taşıt yönetiminde etkinlik ve verimliliğin dikkate alınmasını gerekli görüyoruz." diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye'nin yönetim sistemi sorununun, demokratik reform ve restorasyon hamleleriyle çözüldüğünü ve siyasi istikrarın taçlandığını kaydeden Kalaycı, Türkiye'nin bölgesinde huzur ve istikrar adası gibi sivrildiğini, yeni yönetim sistemiyle ekonomiden diplomasiye, savunma sanayiden enerjiye, sağlıktan kültüre, terörle mücadeleden egemenlik çıkarlarını müdafaaya kadar her alanda göz doldurduğunun altını çizdi.

"Türkiye Yüzyılı vizyonuyla dış politikada ön alıcı, aktif ve yönlendirici bir aktör olan Türkiye; Libya, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Karabağ, Suriye'deki birçok kritik meselede güçlü iradesiyle sahadaki dengeleri değiştirmiştir." diyen Kalaycı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Milli savunma sanayimizin başarıları ve yerli teknolojimizle desteklenen bu politikalar Türkiye'nin sadece diplomasi masasında değil, sahada da söz sahibi olmasını sağlamıştır. Küresel sistemin adil bir hale gelebilmesi Türk dış politikasının öncelikleri arasında yer almaktadır. Suriye'de Baas rejiminin son bulması ile huzura ve güvenli ortama giden yolun kapıları açılmıştır. Suriye'nin istikrarı hem bölge hem de tüm dünya için son derece önemlidir. Fırsatçı İsrail'in, Suriye'ye yönelik hava saldırılarını ve işgal girişimini şiddetle kınıyoruz. Suriye'nin siyasi ve toprak bütünlüğüne saygı ve riayet kuşkusuz esastır. Suriye toprakları, Suriyelilerindir. Bu ülke, demokrasi sınırları içinde anayasal sisteme geçmelidir. Böylelikle ülkemizde geçici koruma altındaki Suriyelilerin gönüllü geri gidişlerinin sayısı daha da artacaktır."

- "Cumhur ittifakı kararlılığıyla terör tümüyle bitecek, bölücülük tasfiye edilecek"

MHP'li Kalaycı, terör örgütlerinin istikrarsızlıktan faydalanmasına asla izin verilmeyeceğine dikkati çekerek, terörü, sınır ötesindeki mücavir topraklardan tümüyle söküp atmanın her şart ve durumda görevleri olduğunu vurguladı. Kalaycı, "Terörün bitmesi milli ülküdür. Bu ülkü doğrultusunda Cumhur ittifakı kararlılığıyla terör tümüyle bitecek, bölücülük tasfiye edilecektir." dedi.

Yeni asgari ücretin açlık sınırının üzerinde belirleneceğine inandıklarını belirten Kalaycı, emekli ve kamu çalışanlarının aylıklarına ocakta yapılacak artışta, bütçe imkanları çerçevesinde ilave refah payı verilmesinin uygun olacağını, ayrıca emekli aylıkları arasında oluşan eşitsizliklerin giderilmesini de gerekli gördüklerini söyledi.

Kalaycı, "Önümüzdeki süreçte esnafın ve çiftçilerin Bağ-Kur prim gün sayısının 7200'e düşürülmesi, birinci dereceye gelen memurlara 3600 ek gösterge verilmesi, ev kadınlarına prim desteğiyle birlikte emeklilik hakkı tanınması yönündeki düzenlemelerin yapılacağına inanıyoruz. Cumhur ittifakı verdiği sözleri mutlaka yerine getirecektir." ifadelerini kullandı.

- "Finansal sürdürülebilirliği olan mekanizmaların oluşturulabileceğini düşünüyoruz"

MHP İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu, istikrar, icraat ve kalkınma bütçesi olarak takdim edilen 2025 yılı bütçesinin, Orta Vadeli Program ve 12. Kalkınma Planı hedefleriyle uyumlu şekilde hazırlandığının görüldüğünü söyledi. Aksu, 68 program başlığında ödenek ayrılan 2025 yılı bütçesinin, tüm kamu hizmet alanlarını içerecek şekilde tahsis edilen kaynaklarla, toplumun her kesimine hitap ettiğini vurguladı.

Ekonomik refahın, toplumun tüm kesimleriyle adil şekilde paylaşılması sürdürülebilir kalkınmanın gereği olduğunu anlatan Aksu, kadın ve erkeğe eşit fırsatlar sunan, çocuğun üstün yararını temel ilke kabul eden aile destek programlarının etkinliğinin, bu ilkenin hayata geçirilmesine katkı sağlayacağına işaret etti.

Halen yaygın şekilde uygulanan aile destek programlarının yanında her ailenin yeterli ve sürekli gelire sahip olmasını sağlayacak sürdürülebilir yapıların oluşturulmasını öngördüklerini belirten Aksu, şöyle konuştu:

"Her aileden en az bir kişiye iş imkanı temin etmek gibi aktif işgücü piyasası içerisindeki çözümlerle birlikte geliri asgari refah seviyesinin altında kalan ailelere 'doğrudan gelir desteği' verilerek, onların başta beslenme, barınma, giyinme, ulaşım olmak üzere, temel ihtiyaçlarını karşılayabileceği, asgari refah seviyesinde düzenli bir geliri mümkün kılacak, finansal sürdürülebilirliği de olan mekanizmaların oluşturulabileceğini düşünüyoruz."

- "(Asgari ücret) Mutabakatla sonuçlanmasını temenni ediyoruz"

MHP'li Aksu, çalışma hayatına ilişkin temel yaklaşımlarının toplumun her kesimine insana yaraşır iş fırsatları sunarken, çalışan ve emeklilerin hayatını huzur ve refah içinde idame ettirebileceği gelir seviyesine kavuşturmak olduğunu dile getirerek, son yıllarda yürürlüğe konulan çalışma hayatına yönelik düzenlemeleri hatırlattı. Aksu, şunları kaydetti:

"Beklentilerin karşılanması için kamu çalışanlarının tamamını kapsayan hakkaniyete uygun bir personel rejimi düzenlemesine ihtiyaç bulunduğunu, bu şekilde kamu çalışanları ve emeklilerinin hukuki ve mali statülerine ilişkin köklü çözümlerin oluşturulabileceğini ve verimliliğin artırılacağını değerlendiriyoruz. Bu vesileyle 2025 yılı asgari ücret görüşmelerinin üretimin devamlılığının, emeğin, alın terinin ve geçim şartlarının dikkate alındığı bir mutabakatla sonuçlanmasını temenni ediyoruz."

Maliye politikası hedeflerine ulaşmada vergi sisteminin de etkili bir araç olarak öne çıktığına dikkati çeken Aksu, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınan adaletli bir vergi sistemin inşa edilmesi gerektiğini söyledi. Aksu, bunun yanı sıra kayıt dışılığı önleyecek adımların atılmasının mali sürdürülebilirlikle birlikte yatırıma, üretime ve gelirin adil bölüşümüne katkı sağlayacağını ifade etti. Aksu, "Milliyetçi Hareket Partisi olarak, herkesin mali gücüne göre vergi ödediği adil bir vergi sisteminin kaçınılmaz ihtiyaç olduğunu düşünüyor bu amaçla başlatılan reform çabalarını kıymetli buluyoruz." değerlendirmelerinde bulundu.

terinin ve geçim şartlarının dikkate alındığı bir mutabakatla sonuçlanmasını temenni ediyoruz."

Maliye politikası hedeflerine ulaşmada vergi sisteminin de etkili bir araç olarak öne çıktığına dikkati çeken Aksu, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınan adaletli bir vergi sistemin inşa edilmesi gerektiğini söyledi. Aksu, bunun yanı sıra kayıt dışılığı önleyecek adımların atılmasının mali sürdürülebilirlikle birlikte yatırıma, üretime ve gelirin adil bölüşümüne katkı sağlayacağını ifade etti. Aksu, "Milliyetçi Hareket Partisi olarak, herkesin mali gücüne göre vergi ödediği adil bir vergi sisteminin kaçınılmaz ihtiyaç olduğunu düşünüyor bu amaçla başlatılan reform çabalarını kıymetli buluyoruz." değerlendirmelerinde bulundu.