GÜNDEM

Borderline bozukluğu intihara sürükleyebiliyor!

Borderline kişilik bozukluğunun, duygusal ve davranışsal olarak istikrarsızlık, kimlik bütünlüğü eksikliği ve ilişkilerdeki zorluklar gibi temel özelliklere sahip bir tür kişilik patolojisi olduğunu belirten uzmanlar, hastaların kendilerine zarar verebileceği konusunda uyarıyor.İSTANBUL (İGFA) - Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Serdar Nurmedov, Borderline kişilik bozukluğu hakkında bilgi verdi.

Borderline Kişilik Bozukluğunu, duygusal ve davranışsal olarak istikrarsızlık, kimlik bütünlüğü eksikliği ve ilişkilerdeki zorluklar gibi temel özelliklere sahip bir tür kişilik patolojisi olarak tanımlayan Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Serdar Nurmedov, Borderline kişilik bozukluğunun belirtilerinin duygusal istikrarsızlık, kişilerarası ilişkilerde istikrarsızlık, kimlik kargaşası, dürtüsellik ve kendine zarar verme gibi durumları içerdiğini söyledi.

“Borderline kişilik bozukluğuna sahip biri çok hızlı öfkelenebildiği gibi çok ani sakinleşebilir. Son derece çökkün iken hemen aşırı neşeli hal alabilir" diyen Nurmedov, bu türk kişilerin ilişkilerde sürekli güven sorunu yaşadıklarına dikkat çekerek, “Kendisinin sevilip sevilmediğini sürekli test eder. İlişkilerde de ani iniş çıkışlar yaşar. Görünürde hiçbir sebep yokken kendinden itebilir. Durup dururken aşırı bir biçimde ilan-ı aşkta bulunabilir.” dedi.

Borderline kişilik bozukluğunun ‘kimliğini tam keşfedememe’ye de neden olduğunu dile getiren Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “Bu kişiler sürekli kimlik arayışı içinde olurlar. Ayrıca alkol kullanımı, rastgele cinsellik, uyuşturucu kullanımı, gereksiz alışveriş, düzensiz ve rastgele yeme alışkanlıkları ve yeme bozukluğu gibi üzerine düşünülmeden yapılan riskli davranışlarda bulunma eğilimindedirler. Duygusal acılarını hafifletmek ve içinde bulundukları boşluk hissini doldurmak için kendilerine zarar verici davranışlar sergilerler.” diye konuştu.

Borderline Kişilik Bozukluğunun, birçok farklı faktörün bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkabildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “Genetik yatkınlık, çocukluk dönemi travmaları, aile faktörleri ve beyin kimyasal dengesizlikleri gibi etkenler bu bozukluğun oluşumunda rol oynayabilir. Tek başına genetik yatkınlık bu kişilik bozukluğunun ortaya çıkması için yeterli değil.” açıklamasını yaptı.

ERKEKLERDE DE KADINLAR KADAR SIK GÖRÜLÜYOR!

Kadınlarda ve erkeklerde hastalığın seyri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “Her ne kadar yapılan araştırmalar kadınlarda daha sık görüldüğünü söylese de erkeklerde de azımsanmayacak kadar sık görülür. Bununla birlikte bu bozukluğun cinsiyetle ilgili seyri hakkında bazı farklılıklar vardır.” dedi ve bu farklılıkları şöyle açıkladı:

“Kadınlarda tanı daha kolay konabilir. Erkeklerin sergilediğini kimi davranışlar bazen toplumun erkeklik stereotipleri nedeniyle farklı şekillerde ifade edilebilir. Semptomun dışa vurumu erkeklerde daha çok içe dönük olur. Erkeklerde öfke patlamaları ve dışa vurumlar daha çok çaresizlik ile ilişkilidir. Oysa kadınlarda semptomlar genellikle daha belirgin ve açıkça ifade edilir. Duygusal dışavurum kadınlarda daha çok dalgalanma şeklinde ya da kendine zarar verme ve ilişkilerde karmaşa şeklinde iken, erkeklerde daha çok öfke kontrol sorunları alkol-madde kullanım sorunları, bağlanma sorunları olarak görülür. Kadınlar daha çok destek ve yardım ararken, erkekler bu konuda daha isteksizdirler.”

{ "vars": { "account": "G-DWD9KP42D3" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }