Ali YALÇIN

@_aliyalcin_

Bugün Anadolu kadınının, öznesi olduğu aile büyük bir saldırı altında.

Küresel sapkın lobiler sistematik bir şekilde aile yapımıza saldırıyorlar. dizileriyle, filmleriyle, sabah programlarındaki melanetlerle, dijital platformlardaki sapkınlıklarla, sosyal medyadaki ahlaksızlıkla, modayla, reklamlarıyla aileye ve ailenin taşıdığı kültürümüze karşı bir istila, bir işgal, bir soykırım peşindeler.   Fakat açıkça söylüyorum: Biz bu oyunu görüyoruz! Biz bu tuzağı tanıyoruz! Ve biz millet olarak, Eğitim-Bir-Sen olarak bu kirli oyuna geçit veremeyiz. Çünkü biliyoruz ki; Aile örselenirse inanç örselenir, Aile yaralanırsa kültür yaralanır, Aile sarsılırsa değerler sarsılır. Aile olmadan millet olmaz! Aile olmadan medeniyet olmaz!   Bu nedenle; Aile meselesi bir beka meselesidir. Aileyi korumak öncelikli meselemizdir. Aileyi kapitalizmin sömürüsünden, kültürel emperyalizmin ifsadından korumak hepimizin ortak görevidir.

Filistin’de Anneler 6 Çocuk Doğurmak Zorunda! Ben altı çocuk doğurmak zorundayım. İkisi Filistin için şehit olacak. İkisi evi geçindirecek, kalan ikisi ise Filistin’in geleceği için okuyacak ve çalışacak diyen anneye diz çöktüremezsiniz. “Kılıçların ucunda yürür, ölümün kapısını kendimiz çalarız.” diyen iradeyi yenemeyeceksiniz. Bu bilince diz çöktüremeyeceksiniz.

Türkiye’nin En Güçlü Kadın Örgütlenmesinin 8.Büyük Türkiye Buluşması Tamamladı Emeğini onurla taçlandıran, Hakkı için meydanlarda olan, Haksızlığa karşı dimdik duran, Adaleti savunan, Emek mücadelemizin sendikacı kadınları ile buluştuk. Umut vardı, güç vardı, kararlılık vardı. Cesaret vardı, emek vardı, inanç vardı. Ankara’da Türkiye’nin dört bir yanından Sendikacı Kadınlar vardı. Şimdi, sahada adımları daha da sıkılaştırma ve herkese ulaşma, örgütlü mücadeleyi daha da büyütme zamanı. Tüm teşkilatımızın yolu açık, işleri kolay, çalışmaları bereketli olsun.

“Yeni seferler yeni zaferler”

Kadın komisyonlarımızın 8. Türkiye Buluşmasını, 144 şubemizin bünyesinde kurulu kadın komisyonlarımızda görev alan 850 kadın liderimizin katılımıyla Kızılcahamam’da gerçekleştirdik. Kadınlar Komisyonu Başkanımız Sıdıka Aydın, Genel Başkanımız Ali Yalçın, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın açılışında birer konuşma yaptıkları toplantıda, sendikal çalışmalara, kadınların çalışma hayatında karşılaştıkları sıkıntılara, çözüm bekleyen sorunlara ilişkin istişarelerde bulunuldu.

Göktaş: Aile meselesini bir millî güvenlik meselesi olarak görüyoruz

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, açılışta yaptığı konuşmada, bugün kadınların sadece eğitimde değil, bilimde, sanatta ve iş dünyasında çok önemli başarılara imza attığını ifade ederek, “Ancak hâlâ katetmemiz gereken bir yol, aşmamız gereken bir mesafe var. Bu yol da hep birlikte hareket etmekten ve kadınların potansiyelini açığa çıkaracak fırsatları oluşturmaktan geçiyor” dedi.

Kadınların, sadece kendi hayatını değil, ailesini, toplumunu ve ülkesini şekillendiren güçlü birer aktör olduğunu dile getiren Göktaş, kadınların nitelikli okuryazarlık düzeylerinin artırılması, zorunlu örgün eğitim kademelerinin tamamında kız çocuklarının net okullaşma oranlarının yüzde 100 seviyesine yükseltilmesi için çalıştıklarını söyledi.

Bakan Göktaş, 2025 Aile Yılı’nın, kadını güçlendiren politikaların hayata geçtiği bir sene olması için çalışmalara hız kazandırdıklarını kaydederek, “Özellikle gençlerimizi etkilemeye yönelik girişimlerle aile değerleri hedef alınıyor. Annelik ve babalık itibarsızlaştırılıyor, aile bağları zayıflıyor. Bugün küresel boyutta çocuklarımız başta olmak üzere aile yapımızı ve değerlerini hedef alan cinsiyetsizleştirme dayatmalarıyla karşı karşıyayız. Bu zararlı akım ve alışkanlıklar tüm aile bireylerini olumsuz etkiliyor. Telafisi güç sonuçlara yol açabiliyor. Biz biliyoruz ki, aile ve toplum arasında çok güçlü bir ilişki var. Aile zayıflarsa toplum çözülmeye başlar. Dolayısıyla aileyi korumak demek aynı zamanda toplumu korumak demek. Bu nedenle aile meselesini aynı zamanda bir millî güvenlik meselesi olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.

Yalçın: Davamız mücadelemizin omurgası, sendikacı kadınlar teşkilatımızın dinamosudur

Genel Başkanımız Ali Yalçın, Yalçın, Eğitim-Bir-Sen’in 33 yaşında fakat davalarının binlerce yıllık maziye, kadim bir tarihe, sarsılmaz bir hakikate sahip olduğunu dile getirerek, “Bizim davamız, sadece emek ve ekmek davası değil, hak ve adalet mücadelesidir. Bizim davamız, zamanları aşan fikre ve mekânlardan taşan bir ruha sahiptir. Bu davada, hak diye alın teri döken, kaleminin mürekkebini hakikatle dolduran, zulme isyan eden her ses kardeşimizdir” diye konuştu.

Siyonistlerin vahşi soykırımına uğrayan Gazze’de ‘Filistin bizim şahsi meselemiz’ diyen sese yankı olduklarını, 81 ilde meydanlara aktıklarını, yayınlar yaptıklarını, siyonist çete ve yerli iş birlikçileri hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde suç duyurusunda bulunduklarını vurgulayan Yalçın, “Almazsak ölmeyiz ama alırsak ölecekler” diyerek işgale destek veren firmaları boykot ettiklerini söyledi.

Memurlar fazla maaş alıyor mu? Memurlar fazla maaş alıyor mu?

Aileyi örseleyen ne varsa daima karşısında durduklarını, aileyi güçlendirecek ne varsa yanında olduklarını ifade eden Yalçın, “İstanbul Sözleşmesi’ne bu yüzden karşı çıktık. 6284’ü bu yüzden eleştirdik. İş aile hayatı uyumuna yönelik mücadeleyi bu yüzden veriyoruz. Aile dostu vergi politikaları diye bu nedenle haykırıyoruz. Yapılan her hukuki ve idari düzenlemenin, her uygulamanın, her proje ve programın aile dostu olması için ter dökmemiz de bu yüzden. Yapılan her iyileştirmede alın teri olan bu teşkilatın lideri olarak diyorum ki, bugün çok daha fazlasını yapmak zorundayız. Dün atılan adımlar gerekliydi ama bugün için asla yeterli değil. Bundan dolayı da çalışma hayatının aileye duyarlı yapılandırılması artık tercih değil, zorunluluktur. Bu anlamda, 8. Dönem Toplu Sözleşme bir milat olarak tarihe geçmeli, ‘Aile Yılı’ çalışma hayatına damga vurmalıdır, diyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

Sorunları örgütlü gücümüzle, hep beraber çözeceğiz

Ali Yalçın, emek mücadelesinde de daima tarihin doğru yerinde durduklarını belirterek, “Mücadele ettik, birçok sorunu çözdük. Toplu sözleşme hakkı için mücadele ederken de, 1007 kazanımı tarihe kaydederken de, sözleşmelilerin kadroya geçirilmesini isterken de, 3600 ek gösterge için ter dökerken de, Öğretmenlik Mesleği Kanunu için gayret ederken de tarihin o doğru noktasındaydık. Başöğretmenlikten uzman öğretmenliğe, nöbet ücretinden ek ders ücretlerine, müfredatta zihniyet değişiminden kadınların doğum izin sürelerinin artırılmasına, cuma izninden hac iznine her kazanımda imzamız var, alın terimiz var. Şimdi önümüzde yeni sorumluluklar, çözümü bekleyen sorunlar var. Enflasyonun ücretliyi ezdiği bir vasatta toplu sözleşme görüşmeleri yapılacak. Bu toplu sözleşme sistemiyle yeni bir toplu sözleşme yapmanın anlamı kalmamıştır. Kanun değişmeli; örgütlenme özgürlüğünü genişleten, dayanışma aidatı ve grev hakkı içeren, adil bir hakem kurulu tesis eden, alternatif uzlaştırma yolları getiren, tutanak sistemini güçlendiren, toplu pazarlık için yeterli süreyi öngören, kapsamı genişletilmiş adil bir toplu sözleşme masası kurulmalıdır. Sistemik olmayan düzenlemelerle iyice çarpıklaşmış kamu personel sistemini de, az kazanandan çok, çok kazanandan az alan adaletsiz vergi sistemini de örgütlü gücümüzle değiştireceğiz. Birinci dereceye yükselen her memura 3600 ek gösterge hakkını birlikte elde edeceğiz. Hizmet kolumuzdaki sorunları da birlikte çözeceğiz. YÖK Kanunu’nun revize edilmesini, akademisyenlerin ücretlerinin iyileştirilmesini, üniversitelerde idari personelin yer değişikliği talebinin sağlanmasını ve alım gücünün yükseltilmesini birlikte başaracağız. Gelişmekte olan üniversiteler başta olmak üzere akademisyenlere tanınan haklardan idari personelin faydalandırılmasını da, yargıya taşıdığımız doçentlik başvuru şartlarının değişmesini de, eğitim çalışanlarının, kamu görevlilerinin unvan, yetki, sorumluluk bazlı ücretlerinin yeniden değerlendirilmesini de birlikte sağlayacağız. Öğretmenlerin adil ve sürdürülebilir bir yer değişikliği mekanizmasına kavuşması, şube müdürlerinin, şeflerin ve müfettişlerin sesine kulak verilmesi, öğretmenken şube müdürlüğü kadrolarına atananlara uzman ve başöğretmenlik için başvuruda bulunma hakkı verilmesi, müfettişlerin mali haklarında artış sağlanması, ek ders esaslarının yeniden düzenlenmesi, birim ücretin artması, okulların bütçe sorununun çözüme kavuşturulması, öğretmen açığının kapatılması, yardımcı hizmetler sınıfı çalışanlarının genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmesi, özlük haklarının iyileştirilerek ek göstergelerinin yükseltilmesi, yönetici görevlendirme yönetmeliğinin değişmesi, proje okulları, öğretmen ve yöneticilerin geleceği konusundaki belirsizliğin giderilmesi gibi bütün sorunları örgütlü gücümüzle çözeceğiz” şeklinde konuştu.

Ekonomi yönetimine seslenen Yalçın, şunları söyledi: “Enflasyonu düşürün, fiyat istikrarını sağlayın ama bunu emekçiyi ezerek yapmayın. Taleplerimize kör, sağır, dilsiz olmayın. Alın terimizi bütçe denkleştirmelerine kurban etmeyin. Müsebbibi olmadığımız enflasyonun faturasını bize kesmeyin. Ücretliyi doğrudan ve dolaylı vergi yükünden kurtarın. Alım gücünü yükseltin. Ortadaki vahameti görün, refah payını çalışana da emekliye de verin. Görev aylığı ile emekli aylığı arasındaki bağı yeniden tesis edin. Seyyanen zam, uzmanlık, başöğretmenlik ücretleri dâhil tüm gelirlerimizi emekli keseneğine tabi tutun. Emekli olduğumuzda tutunacak dal aramayalım.”

Yalçın, 15 Mayıs’a giden süreçte ortaya konulan çalışmaları, gösterilen gayretleri gördükçe umutlarının büyüdüğünü dile getirerek, geçmiş yıllarda olduğu gibi yine çıtayı daha yukarılara koymak, mücadeleyi zirveden yeni ufuklara taşımak için sahada adım atılmadık yer bırakmayacaklarını sözlerine ekledi.

Aydın: Soylu yürüyüşümüzün özünde azim, gayret, özveri, inanç ve sabır var

Kadınlar Komisyonu Başkanımız Sıdıka Aydın, birlerden yüz binlere ulaşan soylu yürüyüşlerinin özünde azim, gayret, özveri, inanç ve sabır bulunduğunu vurguladı. Dayatma söylemlerin, ithal sözleşmelerin tamamını reddettiklerini belirten Aydın, “Şiddete bütünsel bir şekilde yaklaşıyor; mağdurun kadını erkeği, çocuğu yaşlısı, dini mezhebi yoktur, diyerek mücadele sahasını topyekûn toplumun kendisi olarak görüyoruz” ifadelerini kullandı.

28 Şubat’ın çalışma hayatında açtığı derin yaraların bir neslin travmasına dönüştüğüne dikkat çeken Aydın, “Bu yasakçı zihniyeti geride bıraktık ancak o karanlık günlerin bir tortusu olarak hâlâ karşımızda duran mağduriyetler var. Adaletin tesisi ve kamu vicdanının rahatlaması için, 28 Şubat sürecinde zarar gören herkesin maddi manevi kayıplarının tazmin edilmesini, haklarının ve itibarlarının iadesini sağlayacak düzenlemeler bekliyoruz. Sürecin takipçisi olmaya devam ediyor, ‘28 Şubat 28. yıla kalmasın’ diyoruz” şeklinde konuştu.

1 Mayıs’a kadar sürecek önemli bir imza kampanyası başlatıyoruz

“1 Mayıs’a kadar sürecek olan önemli bir imza kampanyası başlatıyoruz” diyen Aydın, halkın açık ve kararlı iradesinin bir göstergesi olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulacak olan binlerce imza ile hem başörtüsü özgürlüğünün hem de ailenin kadın ve erkekten oluştuğunun anayasal güvenceye kavuşturulmasını amaçladıklarını kaydetti. Nesli ve aileyi korumak, inanca dayalı kılık-kıyafet özgürlüğünü anayasal güvence altına almak için gerçekleştirecekleri imza kampanyasının tarihî bir sorumluluk olduğunun altını çizen Aydın, başörtüsü yasağının kaldırılması için 12 milyon 300 bin imzayı toplamaya öncülük eden bir teşkilat olarak, bugün de aynı azim ve kararlılıkla öncülük ederek, adaletin ayaklarındaki prangayı kıracak, köhne zihniyeti tarihin karanlık sayfasına gömecek, aileyi hedef alan sapkın ideolojileri bozguna uğratacaklarını söyledi.

İş aile hayatından şiddet ve mobbinge, karar mekanizmalarındaki temsiliyetten analık haklarına kadar birçok konuda ciddi sorunlarının bulunduğunu belirten Aydın, “Çalışmahayatındaki görünmez engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Sadece ücrette değil, emeğin hakkının takdir edilmesinde de adaleti arıyoruz. Bugün toplumu korumak istiyorsak, kadının hem aile içerisinde hem de işyerinde mutlu olmasını temin edecek iş-aile hayatı uyumu sağlanmalıdır. Gelecek nesillere yönelik politikalar zaman kaybedilmeden hayata geçirilmeli, çalışma hayatında mevcut haklar bir an önce iyileştirilmelidir. Analık izin sürelerinde düzenlemeler yapılmalı, ücretli doğum izni 52 haftaya, süt izni süreleri de iki yıla çıkarılmalıdır. Kamu kurum ve kuruluşlarında ücretsiz kreş hizmeti sağlanmalı, bu hizmetin sunulamadığı durumlarda ise çalışana kreş yardımı ödenmelidir” değerlendirmesinde bulundu.

Daha fazla çalışacak, sendikal yürüyüşümüze yeni üyeler katacağız

Sıdıka Aydın, iş yerlerini, öğretmen odalarını, üniversite kampüslerini boş bırakmayacak, sahayı karış karış gezecek; gidilmemiş, kıyıda kalmış köy, ilçe, iş yeri bırakmayacaklarını kaydederek, daha güçlü teşkilat, daha güçlü memur, daha güçlü Türkiye, daha güçlü yarınlar için daha fazla çalışacaklarını, daha fazla örgütleneceklerini, sendikal yürüyüşlerine yeni üyeler katacaklarını dile getirdi.

Konuşmaların ardından, Nurullah Genç “Değerlerimiz ve Aile”, Esra Demir ise “Aile Güçleri” konulu sunum yaptılar.