Toplumsal cinsiyet rollerinin aile, okul, hukuk, ahlak, din ve medya tarafından sistemli bir şekilde inşa edildiği ülkemizde, eğitim sistemi bu eşitsizliklerin sürdürülmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Okula erişen her bireyin, eşit haklara sahip olduğu ve okulların bütün ayrımcılık biçimlerinden arındırılmış ortamlar olduğuna dair egemen söylemin aksine okullarda ve dersliklerde, öğrenciler, resmi ve yazılı olmayan gizli müfredat ile toplumsal cinsiyet temelinde ayrıştırılmaktadır. Cinsiyet eşitsizliğine dayalı eğitim politikaları ile toplumsal cinsiyet algısı ve eşitsizliği siyasi iktidarın gerici politikaları ile birlikte giderek derinleşmektedir. Bu süreci besleyen ve büyüten en büyük olgu; resmi ve örtük eğitim müfredatının cinsiyetçi bir anlayışla hazırlanarak, özellikle kadınların ve kız çocuklarının toplumsal cinsiyet rollerini meşrulaştıran yapısıdır. Kadına biçilen cinsiyet rolleri eğitim süreçleri üzerinden hayata geçirilmek istenmektedir.

İtalya Hareketliliği Sonrası Yaygınlaştırma Toplantısı Gerçekleştirildi İtalya Hareketliliği Sonrası Yaygınlaştırma Toplantısı Gerçekleştirildi

Eğitim sistemi, özellikle AKP iktidarı döneminde, siyasi iktidarın kendi ideolojik bakış açısına ve yaşam tarzına uygun nesiller yetiştirme hedefi doğrultusunda dini faaliyetlerin, MEB, Diyanet İşleri Başkanlığı, dini vakıf ve cemaatler aracılığıyla örgütlenmeye çalışıldığı bir alana dönüştürülmüştür. Bu anlayışın kadınlara ve kız çocuklarına dayattığı yaşam tarzı ise eğitim sisteminden ve toplumdan dışlanarak, kadını yok sayıldığı bir yaşama hapsetmektir. Diğer yandan, eğitim sistemindeki cinsiyet eşitsizliğine çözüm üretmek yerine kız çocuklarının okullaşma oranının düşüklüğünü karma eğitime bağlayarak yoksulluğu, çocuk yaşta zorla evlilik yoluyla çocuk istismarını ve çocuk işçiliğini görmezden gelmektedir. Oysa biliyoruz ki her geçen gün laik, bilimsel, demokratik, cinsiyet eşitlikçi eğitimden uzaklaşarak, eğitim politikalarını değiştiren iktidarın gerçek amacı kız çocuklarının okullaşma oranını arttırmak değil, kendi dünya görüşüne uygun toplum tasarısını hayata geçirmek, kadını ve kız çocuklarını aileye bağımlı, erkeğe tabi kılmaktır.

Geleneksel kadınlık rollerini İslami kurallar ile meşrulaştırmaya çalışan Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimin en önemli aracı olan ders kitaplarıyla, aile yaşamını kutsayan ve kadını bu denklemde yok sayan politikaların sürdürücüsü olmaktadır. Eğitim müfredatı eleştirel düşünceyi engelleyerek sorgulamayan bireyler yetiştirmeyi hedeflemekte, kız çocuklarına ve kadınlara dayatılan yaşam biçimi eğitim müfredatı ile yeniden üretilmektedir. Tekçi, gerici, cinsiyetçi müfredat ile ayrımcılık derinleşmekte, cinsel yönelim farklılıkları ise yok sayılmaktadır. Karma eğitime yönelik müdahaleler, eğitimin dinselleşmesi ve çocukların ataerkil rol kalıpları ile yetiştirilmesine yönelik müfredat içeriği şiddetin, cinsel istismarın ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığın önünü açmaktadır.

Eğitim Sen olarak, çocukların eğitimi sırasında kullanılan her türlü materyalin toplumsal cinsiyet eşitliği açısından incelenmesini ve bu materyallerin ayrımcı öğelerden arındırılmasını, toplumsal cinsiyet eşitliği dersinin tüm kademelerde zorunlu ders olarak okutulmasını talep ediyoruz. Ders kitaplarından okulda kurulan sosyal ilişkilere ve öğrencilere benimsetilen toplumsal rollere dek uzanan eşitsizlik biçimlerinin farkında olarak bunlarla mücadele etmeyi sürdürüyor, toplumsal cinsiyet eşitliğini sendikal mücadelenin temel başlıklarından biri olarak görüyoruz.

Eğitimde cinsiyete dayalı eşitsizlikleri inşa eden ve sürdüren tüm uygulama ve politikalara karşı iş yerlerimizde, sokaklarda ve yaşamın her alanında eşitlik ve özgürlük mücadelemizi büyüterek sürdüreceğimizin sözünü veriyoruz. 10 Mart’ta tahtaları mora boyuyor, bir ders saatinde toplumsal cinsiyet eşitliği dersi yapıyoruz.

Eğitimlerde kullanılacak örnek etkinlikler

Powerpoint sunum için tıklayınız.

Eğitim-Sen