“Cumhuriyet ve Emek Yürüyüşü”müz kapsamında, ikinci durağımız Adıyaman’daydık. Deprem gerçeği ve tarikatların toplum üzerindeki etkilerine dikkat çektik, bilimsel aklın ve laikliğin, toplumun her alanında ne kadar elzem olduğunu hep birlikte haykırdık. 
Adıyaman Demokrasi Parkı'ndaki basın açıklamasına Merkez Yönetim Kurulu Üyelerimiz, şube ve temsilciliklerimizin yönetim kurulu üyeleri ve çok sayıda üyemiz, CHP Adıyaman İl Başkanlığı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Tüm Emeklilerin Sendikası ve Genel Sağlık İş Sendikası katıldı. 
"Unutmak yok ,affetmek yok, helalleşmek yok", "Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek" ve "Mustafa Kemal'in öğretmeniyiz" sloganlarının atıldığı eylemde, kitle "Kılıçtan keskin kalemlerimiz" var diyerek kalemlerini iktidarın politikalarına karşı kaldırdı.

Genel Başkanımız Kadem Özbay’ın burada yaptığı açıklama şöyle: 

Bağımlılıkla Mücadele Çalışmalarına Yönelik İş Birliği Protokolü Bağımlılıkla Mücadele Çalışmalarına Yönelik İş Birliği Protokolü

Biz bugün burada sıradan bir yürüyüş için değil, bir mücadele için toplandık!
Bu yürüyüş, ülkemizde son 23 yılda yaşananların bir sonucudur. Bu yürüyüş, aklın, bilimin, hukukun, demokrasinin, adaletin yok sayılmasına karşıdır!
Biz, geleceğimizi kaybetmemek için yürüyoruz!
Biz, çocuklarımızın kaderini yoksulluk, yozlaşma ve cehalet değil, aldıkları eğitim, kazandıkları beceriler ve emekleri belirlesin diye yürüyoruz!
Biz, bu ülkenin okullarına, kurumlarına, adaletine güvenmek istiyoruz. Çünkü güven olmadan bir ülke ayakta duramaz!
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının en büyük kaybı güven kaybıdır!
Kurumlarına güvenemeyen halk, çözülmeye mahkumdur!
Maddi kayıpları yerine koyabiliriz ama kaybolan güveni yerine koymak, o kadar kolay olmayacaktır!
İşte bu yüzden yürüyoruz!

6 ŞUBAT DEPREMİ FELAKET DEĞİL, İHMAL!
6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti. Ancak bu büyük acının yarattığı travma hala ilk günkü kadar taze. 
6 Şubat, rant odaklı kentleşmenin, denetimsizliğin, liyakatsiz yönetimin ve siyasi çıkar uğruna dağıtılan imar aflarının nasıl bir felakete yol açabileceğini hepimize gösterdi.
Depreme dayanıklı yapıların zorunluluk olduğu bir ülkede, kaçak yapılaşma ve eksik denetimler binlerce insanı göz göre göre ölüme sürükledi. 
Bu yüzden, 6 Şubat depremlerini yalnızca “kader” ile açıklamak mümkün değildir!
Ve yalnızca deprem değil, sonrasında yaşananlar da büyük bir yönetim krizinin göstergesidir!
Afet sonrası müdahaledeki gecikmeler,
Yetersiz koordinasyon,
Çadır ve konteynerlerin karaborsaya düşmesi,
Depremzedelerin temel yardımlara ulaşamaması,
Halkın kendi çabalarıyla organize ettiği yardımların bile engellenmesi…
Tüm bunlar, halkın devlete olan güvenini sarsan ve unutulmayacak hatalardır. 
Depremden etkilenen illerde en büyük sorunlardan biri eğitimdir. 
-Binlerce öğrenci eğitime erişimde büyük sıkıntılar yaşamaktadır. 
-Depremden sonra verilen sözlerin büyük kısmı tutulmamış, eğitimdeki sorunlar giderek derinleşmiştir. 
-2024-2025 eğitim öğretim yılına girerken dahi birçok bölgede öğrenciler çadırlarda ve konteynerlerde eğitim görmek zorunda kalmıştır. 
-Yıkılan okulların yerine yenileri hala inşa edilmemiş, bazı bölgelerde birleştirilmiş sınıflarla eğitim verilmeye çalışılmaktadır. 
-Taşımalı eğitim sistemine mahkûm edilen binlerce öğrenci, kilometrelerce yol giderek eğitimlerine devam etmeye çalışmaktadır. 
Yetersiz altyapı ve kaynaklarla, yüz binlerce öğrenci, en temel hakları olan eğitime erişimde büyük sıkıntılar yaşamaktadır!
Deprem bölgesinde eğitim, bırakın normale dönmeyi, her geçen gün daha da kötüye gitmektedir!
Yetkililerin "hayat normale döndü" söylemi gerçeği yansıtmamaktadır!
Barınma, sağlık, ulaşım ve istihdam gibi temel sorunlar hâlâ çözülmemiştir!
Ve en önemlisi: Adalet yerini bulmamıştır!
Yıkılan binalarla ilgili açılan davalar birkaç müteahhit ile sınırlı kalırken, asıl sorumlular hakkında gerçek bir hesaplaşma yaşanmamıştır!
Ve biz buradayız!
Çünkü deprem değil, ihmaller öldürür!
Çünkü adalet istiyoruz!
Çünkü bir daha böyle bir felaket yaşanmasını istemiyoruz!

BİZ ÖĞRETMENLERİZ! BİZ EĞİTİM EMEKÇİLERİYİZ! BİZ GELECEĞİMİZİ SAVUNUYORUZ!
Bugün burada yalnızca öğretmenler ve eğitim çalışanları olarak değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin vicdanı olarakbulunuyoruz!
Biz, çocuklarımızın aydınlık bir geleceğe ulaşması için buradayız!
Biz, bilimin, aklın, hukukun üstün olduğu bir Türkiye için buradayız!
Çünkü biz Cumhuriyetin öğretmenleri, cumhuriyetin eğitim emekçileriyiz!
Ve Cumhuriyet’in öğretmenleri, cumhuriyetin eğitim emekçileri:
Cahilliğin düşmanıdır, aydınlatandır!
Bilimden, akıldan, hukukun üstünlüğünden yanadır!
Ezilenin yanındadır! Emeğin ve üretenin yanındadır!
Atatürk’ün izindedir, devrimcidir!
Biz buraya doğal afetlere karşı çağın gerektirdiği önlemler alınsın diye geldik!
Biz buraya eğitim hakkı için, çocuklarımızın hakkı için geldik!
Ve buradan ilan ediyoruz:
Biz, Türkiye’nin geleceğini hurafelerle değil, bilimle inşa etmek istiyoruz!
Biz, çocuklarımızın cemaatlerin, tarikatların değil, çağdaş okulların öğrencisi olmasını istiyoruz!
Biz, müteahhitlerin değil, halkın kazanmasını istiyoruz!
 
CUMHURİYETİN OKULU, CUMHURİYETİN ÇOCUKLARININDIR!
Cumhuriyet’in okullarında çocuklar devlete emanettir!
Öğrencileri öğretmenlerinden koparıp, okul saatlerinde vakıflara, derneklere, tarikatlara yönlendirmek anayasal bir suçtur!
Bu suçu işleyenler, günü geldiğinde hukuk önünde hesap vereceklerdir!
Çünkü Cumhuriyet’in okulu:
Evrensel, akılcı, bilimsel bir kültürü esas alır!
Bütün öğrencilere eşit imkanlar sunar, ayrımcılığı reddeder!
Bireyin özgürlüğünü, eleştirel aklını ve vicdanını esas alır!
ÇEDES gibi projeler eğitim projesi değildir!
Bunlar, eğitimi dinselleştirmenin, bazı gruplara ayrıcalık tanımanın projeleridir!
Bu projeler devam ederse:
Türkiye’de zorunlu eğitim anlamını kaybedecektir!
Okullar, herkesin buluştuğu değil, ayrıştığı yerler hâline gelecektir!
Bugün zihinler bölündü, yarın fiziken bölünmeler kaçınılmaz olacaktır!
Buradan sesleniyoruz:
Cumhuriyetin okulları, tarikatların devşirme alanı değildir!
Öğrencilerimiz, cemaatlerin ideolojik şekillendirme projesinin bir parçası değildir!
Devlet, eğitim sorumluluğunu hiçbir tarikata, cemaate veya vakfa devredemez!
Unutmayın, bu ülke, çocuklarını cemaatlerin, tarikatların insafına bırakmamak için Kurtuluş Savaşı’nı verdi!
Bu ülke, eğitimi hurafelerden kurtarmak için devrim yaptı!
Bu ülke, medreseler yerine modern okullar, şeyhler yerine bilim insanları olsun diye Cumhuriyet’i kurdu!
O yüzden buradan açıkça ilan ediyoruz:
Bu ülkede eğitim, laik kalacak!
Cumhuriyetin çocukları, bilimin ışığında yetişecek!
Tarikatlar, cemaatler, devletin ve eğitimin yerini alamaz!
Ve biz, işte bu yüzden geleceğimizi kaybetmek istemiyoruz!

SON SÖZÜMÜZ, BU DÜZEN DEĞİŞECEK!
Bizi buraya getiren, sorumluluk bilincimizdir!
Bizi buraya getiren, çocuklarımıza olan sevgimizdir!
Bizi buraya getiren, bu ülkenin aydınlık geleceğine olan inancımızdır!
Bu düzen değişecek!
Halkın parası, halka hizmet için kullanılacak!
Eğitim, yeniden bilimin ışığında şekillenecek!
Çocuklarımızın kaderini yoksulluk değil, eğitim belirleyecek!
Ve unutmayın:
Vatan, savaşta hepimizin olduğu gibi, barışta da hepimizindir!
Halkını yoksul bırakan, felaketler karşısında savunmasız kılan iktidarlar, halkın iktidarı değildir!
Biz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin öğretmenleriyiz, eğitim emekçileriyiz! 
İktidarın değil, halkın öğretmeniyiz!
Ve biz buradayız!
Çünkü gelecek için yürüyoruz!
Çünkü biz kazanacağız!
Yaşasın Cumhuriyet!
Yaşasın laik, bilimsel, kamusal eğitim!
Yaşasın eşitlik ve adalet!
 
Açıklamanın ardından Adıyaman'daki saat kulesine karanfiller bırakıldı.