Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli çerçevesinde hazırlanan ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okulların açıldığı ilk gün bütün okullarda ilk ders olarak işlenmesi istenen “Çanakkale’den Gazze’ye Bağımsızlık Ruhu ve Vatan Sevgisi” temalı ders içeriği pedagojik ilkelerden uzak tamamen siyasal-ideolojik içerikte hazırlanmış bir içerik olarak dikkat çekmektedir. Söz konusu ders içeriğinin, öğrencilere “vatan sevgisi, yardımlaşma, adalet, özgürlük ve kardeşlik” gibi değerleri Çanakkale Savaşı ve Gazze direnişi üzerinden öğretmeyi amaçladığı iddia edilmektedir.
Eğitimde evrensel insan hakları, demokrasi, özgürlük, barış, kardeşlik, yardımlaşma gibi değerlerin temel alınması gerekmektedir. Ancak MEB’in hazırlamış olduğu bu plan, sadece ulusal ve dini değerler üzerinden şekillenen bir vatanseverlik anlayışını temel almaktadır. MEB’in müfredat değişikliğiyle öncelikli hedefinin iktidarın siyasal ideolojisinin açık ve gizli olarak öğrencilere aktarılması olduğu aşikârdır. Öğrencilere evrensel vatandaşlık, insan hakları ve barış konularında eğitim verilmesi gerekirken tamamen milliyetçi bir ders içeriğinin hazırlanmış olması tam da müfredat değişikliğine karşı çıkışımızın temelini oluşturmaktadır.
Yarın ilk dersine girecek eğitim hayatının başlangıcında olan 1. sınıf öğrencileri ve uzun bir tatilin sonunda yarın okula tekrar dönmenin mutluluğunu yaşayan üst sınıflarda okuyan öğrenciler,
Sizler başta savaşlar olmak üzere oluşturulmuş bu kötü sistemin sorumlusu olmadığınız gibi muhatabı da olmamalısınız. Gelecek güzel günler sizlerin” barış, dostluk, kardeşlik, sevgi, saygı” gibi evrensel değerler üzerinden yaşam bulacaktır. Buna olan inancımızla Eğitim Sen olarak sizlere yeni eğitim öğretim yılında başarılar dileriz.
AKP’nin yıllardır eğitim sistemini milliyetçi, gerici, cinsiyetçi, piyasacı bir ideoloji çerçevesinde şekillendirmesini kaygıyla takip eden veliler, AKP iktidarı ve MEB’in ÇEDES ve benzeri projeler ve protokoller üzerinden eğitim sistemi içine faaliyet alanı açtığı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yanı sıra iktidarla ekonomik ve siyasal bağları olan dini vakıf ve cemaatler tarafından okullar, yurtlar, kurslar vb. üzerinden doğrudan iktidar desteği ile tıpkı bir örümcek ağı gibi bütün eğitim sistemini kuşatmıştır.
Eğitim müfredatı, çocuğun üstün yararını gözeten, öğrencilere yaşamı bir bütün olarak kavratmayı hedefleyen, çocuk ve gençlerin çok yönlü gelişimlerine hizmet edecek öğrenme yaşantılarını içeren laik ve bilimsel bir içerikte olmak zorundadır. Bireycilikle, milliyetçilikle, dini ve milli değerler ve rekabet ile yoğrulmuş, bilimsel, sanatsal, estetik yönden zayıf, büyük ölçüde dini kural ve referanslara dayanan bir dilin kullanıldığı bir eğitim müfredatının çocuklarımıza/öğrencilerimize verebileceği hiçbir şey yoktur.
MEB’in müfredat değişiklikleriyle öncelikli hedefinin iktidarın siyasal ideolojisinin açık ve gizli olarak öğrencilere aktarılması olduğu aşikârdır. Dolayısıyla bugün ilk ders planıyla anlatılmak ve yapılmak istenen şeyi iktidarın eğitimdeki siyasal-ideolojik hedeflerinden ayrı değerlendirmemiz mümkün değildir
Yeni müfredat değişiklikleri çevresinde önümüzdeki dönemde sıkı sık karşılaşacağımız bu tür uygulamalar eğitime yönelik siyasal ideolojik bir müdahale anlamına gelmektedir. Bu tür ders içeriklerinin, öğrencilerin eleştirel düşünce becerilerini geliştirmesi, farklı bakış açılarına açık olmaları ve evrensel değerlere saygı göstermeleri için yeniden değerlendirilmesi gerekmekte, ders içerikleri hazırlanırken iktidarın siyasal ideolojik bakış açısına göre değil pedagojik ilkelerin temel alınmasına dikkat edilmelidir.
Buradan MEB’e sesleniyoruz: Tarih çok boyutlu bir olgudur ve her zaman birden fazla bakış açısı gerektirir. Bu tür ders içerikleri, olayların farklı boyutlarını, mağduriyetleri, politik arka planları ve tarihsel dinamikleri göz ardı etmemelidir. Öğrencilerin tarihsel olayları çok yönlü ve derinlemesine anlayabilmeleri için olaylara eleştirel ve kapsamlı bir perspektiften yaklaşmaları gerekirken tamamen iktidarın ideolojik dayatması üzerinden hareket edilmesi sakıncalıdır.
Sizin gibi düşünenler dışındaki herkesin hedef gösterildiği, sürekli tehdit altında olduğu, hukukun uzun süredir askıda olduğu, en temel hak ve özgürlüklerin ayaklar altına alındığı bir ülkede eşit ve özgür bireyler olarak barış içinde, bir arada yaşamdan söz edilemez. Her gün onlarca kadının öldürüldüğü, sokaklarında özgürce yürüyemediği bir ülkede, çocukların sokaklarında özgürce koşup oynayamadığı bir ülkede, sokak hayvanlarını katletmek için yasaların çıkarıldığı bir ülkede barıştan kardeşlikten bir arada yaşamdan bahsedilemez.
AKP hükümeti ve onun Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e söyleyecek bir çift sözümüz var: Çocuklara “barış, kardeşlik, dostluk” gibi değerleri öğretmek istiyorsanız okulların açıldığı ilk gün susun, evinizden çıkmayın. Sizin kin ve nefret kokan sözlerinizden bir gün bile uzak kalmak hepimiz açısından geçici de olsa bir huzur sağlayacaktır.
Savaşın, gözyaşının ve katliamların yaşandığı günümüz dünyasında, bunların son bulması; barış ve kardeşlik içinde bir yaşam kurmak için yarın ilk dersi barış, kardeşlik, demokrasi ve özgürlük temalı işleyeceğiz.