Etkinliklerimize "Kıbrıs Tatlısı" İle Devam Ediyoruz Etkinliklerimize "Kıbrıs Tatlısı" İle Devam Ediyoruz

EĞİTİMDE KORKU DEĞİL, BİLİM VE AKIL REHBER OLMALIDIR

Eski Genelkurmay Başkanı ve AKP Kayseri Milletvekili Hulusi Akar’ın, "Eğitimin amacı bilgi değil Allah korkusu ve kuldan utanmaktır" şeklindeki açıklamaları, Cumhuriyetimizin en temel kazanımlarından olan laik ve bilimsel eğitim anlayışına doğrudan bir saldırıdır. Akar'ın açıklamaları, yalnızca bireylerin eğitimde özgürlüğünü değil, çocuklarımızın düşünsel gelişimini de tehdit etmektedir.
Ayrıca bu söylemler, Anayasa’ya da aykırıdır. Anayasa’nın 42. maddesi, eğitim ve öğrenim hakkını güvence altına alır ve eğitim sisteminin laik temellere dayalı olmasını açıkça belirtir. Maddenin ilgili kısmında, "Eğitim ve öğretim, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır" ifadesi yer alır. Bu hükme göre, eğitimde dini kuralların veya inanç sistemlerinin baskın kılınması anayasal bir suçtur.
Geldiği konumun liyakatinin gereği olmadığını herkesin çok iyi bildiği Hulusi Akar’ı, bir kez de işinin gereğini yerine getirmeye, uzmanlık alanı olmayan konularda gündemi saptırmaya yönelik açıklamalardan vazgeçmeye, ettiği yemine sadık kalarak Cumhuriyet’e, Atatürk ilke ve devrimlerine, laikliğe bağlı kalmaya ve bu sorumluluğunu unutmamaya çağırıyoruz.
Ne yazık ki, bu açıklamalar yalnızca kişisel görüşlerden ibaret değildir. AKP iktidarı, son yıllarda eğitimi dinselleştirme adımlarını hızlandırmış, çocuklarımızın geleceğini tehlikeye atacak birçok projeyi hayata geçirmiştir. Bunların başında Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ve ÇEDES projesi (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) gelmektedir. Bu projeler, eğitim sistemimizin dini temeller üzerine inşa edilmek istendiğinin açık göstergesidir.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, eğitimin amacını bilimsel bilgiye dayalı olmaktan uzaklaştırıp, dini ve manevi öğretilere dayandırmayı hedeflemektedir. Bu model, eğitimde bilgi ve beceri kazandırmaktan çok, belirli bir ideolojik çerçevede düşünmeyi dayatmayı amaçlamaktadır. Böyle bir eğitim modeli, çocuklarımızın dünyayı anlama kapasitesini sınırlar, onları sorgulayan bireyler olmaktan çıkarıp, biat eden bireylere dönüştürür.
ÇEDES projesi ise bu dinselleştirme hamlelerinin somut bir örneğidir. Proje, öğrencilere "değerler eğitimi" adı altında dini öğretileri dayatmayı hedeflerken, eğitimdeki laik ve bilimsel temelleri yıkmayı amaçlamaktadır. Eğitimdeki "değerler" kavramı, din görevlileri eliyle değil, pedagojik bir çerçevede, bilimsel temeller üzerine kurulmalıdır.
Bu tür projeler, çocuklarımızın özgür düşünceye dayalı eğitim hakkını elinden alırken, toplumun gelecekteki sosyal yapısını da tehlikeye atmaktadır. Bilimsel bilgi yerine korku ve utanç üzerine kurulu bir eğitim anlayışı, toplumu geri götürür, bireylerin sorgulama, analiz etme ve eleştirel düşünme becerilerini köreltir.
Eğitim, bireyi özgürleştiren, sorgulama yetisini geliştiren, aklı ve bilimi rehber edinen bir süreçtir. Atatürk’ün "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" sözüyle işaret ettiği hedef, ulusumuzu çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırmak için bilimin ışığında ilerlemektir. Oysa bugün, iktidarın eğitim politikaları, bu hedeflerden hızla uzaklaşmakta, eğitim sistemimizi dini ve ideolojik bir kalıba hapsetmektedir.
Eğitimin temeli, dini inançlar üzerinden şekillenemez. Çocuklarımıza korkuyu değil, özgüveni; biat etmeyi değil, sorgulamayı; kuldan utanmayı değil, hakkını aramayı öğretmeliyiz. Eğitimin amacı, insanları belirli inanç kalıplarına hapsetmek değil, onları bilgiyle güçlendirmektir. Milli ve manevi değerler elbette toplumumuzun önemli bir parçasıdır, ancak bu değerlerin eğitimde yer bulması, sadece dini bir perspektifle değil, çok yönlü ve eleştirel bir bakış açısıyla mümkündür.
Bizler, çocuklarımızın korku ve utançla değil, özgür bir zihinle, eleştirel düşünceyle ve bilimsel verilerle donanmasını savunuyoruz. Eğitim sistemimiz, bir ideolojinin değil, bilim ve aklın yolunda ilerlemeli; çocuklarımızın düşüncelerini özgürce ifade edebileceği, kendilerini geliştirebileceği bir ortam yaratmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, özgür düşünceyi bastıran bir eğitim anlayışı, toplumu karanlığa sürükler. Eğitim-İş olarak, bu karanlığa izin vermeyecek; laik, bilimsel ve çağdaş eğitim anlayışını savunmaya devam edeceğiz.