Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2023 yılı Eğitim Harcamaları İstatistiklerini yayınlamıştır. TÜİK’in araştırması, eğitim harcamalarının finansman kaynaklarına göre dağılımında yaşanan değişimin hangi yönde olduğunu göstermekte, halkın cebinden yaptığı eğitim harcamalarındaki artışı somut olarak ortaya koymaktadır.
Eğitim harcamalarının 2023 yılında bir önceki yıla göre yüzde 92,5 artarak 1 trilyon 130 milyar 844 milyon TL’ye ulaşması, ilk bakışta büyük bir artış yaşanmış gibi yansıtılmaktadır. Ancak özellikle devletin yaptığı eğitim harcamalarının ayrıntılarına baktığınızda artışın temel nedeninin yüksek enflasyonun etkisiyle yaşanan personel harcamaları olduğu görülmektedir. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik koşullarda, eğitim harcamalarındaki artışın temel nedeni TL’nin 2023 yılında yaşadığı yüksek değer kaybı ve yüksek enflasyonun etkisidir. Eğitim yatırımlarının niteliği ve eğitime erişim düzeyine sağladığı katkı açısından bakacak olursak rakamsal artışın bu konuda somut bir iyileştirme yarattığını söylemek söz konusu değildir.
2023 yılında devletin yaptığı eğitim harcamalarının yüzde 90’ı cari harcamalar (personel giderleri, mal ve hizmet alımları, bakım ve onarım giderleri, kira giderleri, sosyal yardımlar ve transferler) yüzde 10’u ise yarıtım harcamalarıdır. TÜİK verilerine göre 2023 yılında eğitimde yatırım harcamaları miktarı sadece 122 milyar 987 milyon lira olmuştur. Asıl bakılması gereken rakam burasıdır.
TÜİK, tıpkı enflasyon hesabında yaptığı gibi kağıt üstünde devletin eğitim harcamalarına katkısının arttığını göstermeye çalışmış, ancak durumun gösterilmek istendiği gibi olmadığını gizleyememiştir. TÜİK Eğitim Harcamaları 2023 raştırmasının açıklama metninin ekinde yer alan ayrıntılarına bakıldığında devlet eğitim kurumlarının personele yapılan ödemeler dışındaki cari harcama tutarının sadece 238 milyar 38 milyon lira olduğu görülmektedir. Merkezi eğitim bütçesinde olduğu gibi, devlet eğitim harcamalarında da aslan payının personel harcamalarına gittiği anlaşılmaktadır.
Eğitim harcamalarındaki artışlar, kamusal eğitim sisteminin niteliğini artırmaya yönelik eğitim yatırımlarının artması, eğitime yeterli bütçe ve okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılması gibi temel politika değişiklikleriyle desteklenmiyorsa, bu büyüklükteki artışın, Türkiye’de olduğu gibi, sadece kâğıt üzerinde kalması kaçınılmazdır. Özellikle ilkokul ve okul öncesi eğitim harcamalarındaki yüzde 109 ve yüzde 107’lik artışlar başarı gibi yansıtılıyor olsa da bu artışların büyük bölümünü yine personel giderleri oluşturmaktadır. TÜİK’in eğitim harcamaları 2023 istatistikleri Eğitim Sen’in sıklıkla vurguladığı gibi, eğitime yeterli bütçe ve okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmadığı gerçeğinin açıkça itirafıdır.
EĞİTİM HARCAMALARININ YÜKÜ VELİLERİN SIRTINA YIKILMAMALIDIR
Hane halkının cebinden yaptığı eğitim harcamalarının bir yılda 91 milyar 515 milyon TL’den 150 milyar 510 milyon liraya (yüzde 65) yükselmiş olması, halkın eğitim için cebinden yaptığı harcamaların ciddi şekilde arttığını göstermektedir. Bu artış, kamusal eğitimin adım adım ticarileştirilmesi ve özelleşmesinin somut sonucudur. Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı ve yaygın yoksullaşma sürecinin yaşandığı bir dönemde halkın cebinden yaptığı eğitim harcamalarının bu kadar artmış olması dikkat çekicidir. Eğitimde okul masraflarının en fazla artış gösterdiği bir dönemde halkın gıda harcamalarını kısarak çocukların eğitimine para ayırdığını, çok sayıda velinin çocuğunu okutmak için eğitim kredisi çektiği bilinmektedir. Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığının kaçınılmaz sonucu olarak artan maliyetler, birçok ailenin çocuklarını yeterli beslenme, barınma ve eğitim materyalleri gibi temel gereksinimlerden mahrum bırakmasına neden olmaktadır.
2023 yılında öğrenci başına yapılan harcamanın 49 bin 45 TL’ye ulaşması ve yükseköğretimde bu rakamın 84 bin 759 TL olması, yükseköğretimde okuyan öğrencilerin daha büyük bir maddi yük altına girdiğini ortaya koymaktadır. Bu artış, yalnızca üst gelir grubunun karşılayabileceği bir düzeye işaret ederken, alt gelir gruplarını eğitimden dışlanma riskiyle karşı karşıya bırakmış, son üç yılda 1 milyona yakın üniversite öğrencisinin ekonomik nedenlerle okulu bırakmak zorunda kalmıştır.
Eğitim sistemi, her geçen yıl daha fazla paralı hale getirilirken milyonlarca öğrenci velisi çocuklarını okutabilmek için bütçelerine göre çok yüksek rakamlarla harcama yapmak zorunda bırakılmaktadır. Yurttaşların gelir seviyesinin düşmesine karşın eğitim maliyetlerinin ve bununa bağlantılı olarak eğitim harcamalarının artması, eğitimdeki eşitsizliklerin giderek derinleştiğinin de göstergesidir.
Kamusal eğitim, siyasal iktidarın ve bir bütün olarak devlet aygıtının hem sınıfsal hem de demokratik talepleri karşılaması için zorlandığı, eğitim hizmetinin herkes için eşit, parasız, nitelikli ve ulaşılabilir olmasını ifade eden bir kavramdır. Bir ülkede herkesin eşit koşullarda yararlanabileceği bir eğitim hakkından bahsedebilmek için eğitimin fiziksel ve ekonomik yönden de erişilebilir olması gerekir. Eğitime erişim hakkını düzenleyen her türlü ulusal/uluslararası yasa/sözleşme, devletlere bu hakkın ayrım yapılmaksızın sağlanması yükümlülüğünü vermektedir.
Devlet okullarına, yurtlarına ayrılmayan eğitim bütçe kaynaklarının eğitim yatırımları yerine özel okullara çeşitli adlar altında transfer edilmesi ülkenin tüm yurttaşlarının vergilerinin kamu yararına aykırı bir şeklide kullanılması anlamına gelmektedir.
Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, her adımın paralı hale geldiği bir eğitim düzeninde velinin de öğrenicinin de eğitimcinin de kendi haklarını elde etmesini tek yolu, hiç kimseyi dışlamayacak, herkes için gerçek anlamda eşit bir eğitim düzenin kurulmasıdır. Bunun için tüm eğitim masraflarının devlet tarafından üstlenildiği, zenginle fakirin aynı eğitimi aldığı koşulların oluşturulması gerekmektedir.
Herkese eşit ve parasız eğitim hakkı hayata geçirilmeden, bunun için ülke çapında kamusal eğitim uygulamaları için somut adımlar atılmadan, ekonomik krizle satın alım gücü ciddi anlamda azalan, çocuklarını okula aç göndermek zorunda bırakılan milyonların cebinden yaptığı eğitim harcamalarındaki artışı durdurabilmek mümkün değildir.
Eğitim-Sen