Daha 14 yaşındaki Muammer Samet Karaoluk’un Manisa’da çalıştığı plastik doğrama atölyesinde av tüfeğiyle kazara vurulup hayatını kaybetmesi, Türkiye’de çocuk işçiliği sorununun ne kadar derin ve acil bir mesele olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Eğitim alması, güvenle büyümesi gereken bir çocuk, gece saat 23.30’da bir işyerinde, risk dolu bir çalışma ortamında hayatını kaybetmiştir. Çocuklarımız, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Mesleki Eğitim Merkezi” (MESEM) gibi projeler aracılığıyla, denetimsiz ve güvenliksiz koşullarda çalışma yaşamına dahil edilmekte; yaşamları patronların insafına teslim edilmektedir.
MESEM sistemi, çocukların eğitim hakkını ve güvenliğini hiçe sayarak, işyerlerine ucuz iş gücü sağlamaktan başka bir amaca hizmet etmemektedir. MEB’e istatistiklerine göre 385.956 çocuğun MESEM’ler üzerinden işyerlerine yerleştirildiği ve bu çocuklardan 10’unun hayatını kaybettiği göz önüne alındığında, ortaya çıkan tablo kabul edilemez bir boyuttadır. Bu çocukların çalışma koşulları denetimden uzak; çoğu uzun saatler çalıştırılmakta, düşük ücretlerle sömürülmekte ve gerekli güvenlik tedbirleri alınmadan iş yerlerine gönderilmektedir. Çocuk işçiliğini destekleyen bu uygulamalar, çocukların yaşam hakkını tehlikeye atmakta ve eğitim kurumlarının sorumluluk alanını ihlal etmektedir.
Her çocuk, güvenli ve sağlıklı bir ortamda eğitim görme hakkına sahiptir. MESEM gibi projeler, eğitimden çok sömürüye dayalı bir sistemi teşvik etmekte, kamu kaynakları ise çocukların geleceği yerine sermayenin hizmetine sunulmaktadır. Bu düzenin sorumlusu olan Milli Eğitim Bakanlığı, çocuk işçiliğini önlemek bir yana, bu sistemi çocuk işçiliğine dönüşen bir yapıya çevirmiştir. MEB, çocuklarımızın güvenliğini ve eğitim hakkını öncelemekle yükümlüdür; fakat bugünkü durumda tam tersi bir uygulama görmekteyiz.
Bu nedenle;
1. MESEM’lerin derhal kaldırılması, çocukların eğitim hakkına ve güvenliğine odaklanılması,
2. Çocuk işçiliğine karşı etkin denetimlerin yapılması,
3. Sorumluların ve ihmali bulunanların adalet önüne çıkarılması,
4. Çocukların yalnızca eğitim gördüğü, sağlıklı ve güvenli bir ortamda gelişimlerini destekleyen politikalara öncelik verilmesi için acilen adım atılması gerekmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı, çocukların hayatlarını patronların insafına teslim etmemelidir. Çocuk işçiliğine karşı durmak, çocuklarımızın geleceği için verilen en önemli mücadeledir. Bu uğurda yaşanan her kayıp, eğitim sisteminin ve toplumun ortak vicdanında derin yaralar açmaktadır. Bu ihmallere son verilmediği sürece, her çocuk için güvenli bir eğitim ortamı sağlanmadığı sürece bu tablo değişmeyecek, daha fazla çocuk yaşam hakkından mahrum kalacaktır.
Bakanlığın görevi halkın cebinden çıkan vergilerden oluşan bütçeyi sermayeye dolaylı olarak aktarmak değil, o bütçeyle eğitimdeki aksaklıkları gidermek ve eğitimi daha kamusal bir hale getirmektir.
Unutulmamalıdır ki her çocuk, güvenli ve adil bir eğitim hakkını sonuna kadar hak etmektedir.
Eğitim-İş olarak, bu acı olayın sorumluları hakkında suç duyurusunda bulunacağımızı tüm kamuoyuna duyururuz.