Anayasa Mahkemesi 5/11/2024 tarihinde E.2024/66 numaralı dosyada, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 7188 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle başlığı ile birlikte yeniden düzenlenen 250. maddesinin (12) numaralı fıkrasında yer alan “…sağır ve dilsizlik…” ibaresinin, 24. maddesiyle başlığı ile birlikte yeniden düzenlenen 251. maddesinin (7) numaralı fıkrasında yer alan “…sağır ve dilsizlik…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir. |
İtiraz Konusu Kural
İtiraz konusu kurallarda, kişinin sağır ve dilsiz olması hâlinde hakkında seri muhakeme ve basit yargılama usullerinin uygulanmayacağı öngörülmektedir.
Başvuru Gerekçesi
Başvuru kararında özetle; bedensel engeli nedeniyle dezavantajlı konumda bulunan sağır ve dilsizler hakkında itiraz konusu kurallar uyarınca seri muhakeme ve basit yargılama usullerinin uygulanmamasının bu kişilerin maddi ceza hukuku alanına etki eden bir ceza usul kurumundan yararlanamamalarına yol açtığı, bu durumun kanun önünde eşitlik ve ölçülülük ilkelerini ihlal ettiği, anılan kişilerin hak arama özgürlüğünden eksiksiz bir biçimde yararlanamayacağı, yine kuralların devletin engelli kimselerin korunmaları ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirlerin alınması yükümlülüğüyle de bağdaşmadığı belirtilerek kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Sağır ve dilsizlerin anlama ve isteme yetenekleri fiziksel ve psikolojik sebeplerle diğer bireylere göre daha yavaş gelişebilir. Bu bağlamda davranış ve tercihlerinin sorumluluğunu üstlenme konusunda tam olarak yetkin kabul edilmedikleri durumlarda bu kişileri koruyucu tedbirlerin alınması kamu yararının da bir gereğidir.
Bu itibarla ceza kovuşturmasında sağır ve dilsiz olan failin özel durumu sebebiyle taraf beyanlarının bizzat hâkim tarafından alınarak delillerin duruşmada tartışılması gerekli görülebilir. Dolayısıyla sağır ve dilsiz şüpheli/sanık hakkında tüm usul güvencelerinin uygulandığı bir yargılama yapılarak karar verilmesi yönünde kanun koyucunun takdir yetkisinin bulunduğu açıktır. Bu yönüyle kuralların yirmi bir yaşını doldurmamış ve cezai sorumlulukları tam olmayan sağır ve dilsizler hakkında ceza kovuşturmasının etkin bir şekilde yürütülerek bu kişilerin korunmalarına ve böylece kamu yararının gerçekleşmesine katkı sağladığı anlaşılmıştır. Bununla birlikte kurallarla öngörülen farklılığının makul ve nesnel bir nedeni olup olmadığının yirmi bir yaşını dolduran sağır ve dilsizler yönünden de değerlendirilmesi gerekir.
Kurallar uyarınca sağır ve dilsizlik hâline bağlı olarak seri muhakeme usulünün uygulanmaması durumunda yarı oranda, basit yargılama usulünün uygulanmaması durumundaysa dörtte bir oranında ceza indiriminden yararlanamama söz konusu olacaktır. Başka bir ifadeyle aynı fiil sebebiyle yirmi bir yaşını doldurmuş ve cezai sorumluluğu tam olan sağır ve dilsiz faile, diğer faillere göre daha fazla ceza verilebilecektir.
Öte yandan seri muhakeme ve basit yargılama usulleri inandırıcılık sorunu taşımayan, karmaşık olmayan veya delillerin sözlü olarak ortaya konulmasını gerektirecek durumların bulunmadığı ve belli bir önemin altındaki suçlar yönünden uygulanmaktadır. Bu suçlar yönünden de sağır ve dilsiz şüpheli/sanık ceza soruşturması veya kovuşturmasında kendisini bizzat savunma hususunda diğer şüpheli/sanıklara göre dezavantajlı bir konumda bulunabilir.
5271 sayılı Kanun’un 250. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Cumhuriyet savcısı tarafından seri muhakeme usulünün uygulanması şüpheliye teklif edilecek ve şüphelinin müdafii huzurunda teklifi kabul etmesi hâlinde bu usul uygulanacaktır. Anılan Kanun’un (9) numaralı fıkrasına göre ise mahkeme, şüpheliyi müdafii huzurunda dinledikten sonra usul kapsamında hüküm kuracaktır. Dolayısıyla şüphelinin iradesinin ön planda olduğu söz konusu usulün zorunlu müdafii olmadan uygulanmasının mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
Basit yargılama usulünde ise Kanun’un 251. maddesi uyarınca mahkemece gerekli görülmesi hâlinde hüküm verilinceye kadar her aşamada duruşma açmak suretiyle genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilebilecektir. Yine basit yargılama usulüyle verilen karara karşı itiraz edildiğinde 252. maddesi uyarınca genel hükümlere göre yargılama sürdürülecektir. Söz konusu usul kapsamında sağır ve dilsizler yönünden müdafii ile ilgili olarak Kanun’da yer alan diğer güvencelerin de uygulanacağı açıktır.
150. maddede ise müdafii bulunmayan şüpheli veya sanığın sağır ve dilsiz olması hâlinde istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirileceği öngörülmüştür. Yine 202. madde uyarınca gerek soruşturma gerek kovuşturma aşamasında sağır ve dilsizlerin hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından atanacak tercüman vasıtasıyla savunma yapma imkânları bulunmaktadır. Sağır ve dilsizlerin korunmasına ilişkin devletin pozitif yükümlülüğünün gereği olan bu düzenlemelerin seri muhakeme ve basit yargılama usullerinin uygulanması sırasında sağır ve dilsizlerin sağlıklı karar verebilmelerine katkı sunduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla öngörülen güvenceler seri muhakeme ve basit yargılama usullerinde sağır ve dilsizlik hâli nedeniyle ortaya çıkan dezavantajlı durumu ortadan kaldıracak niteliktedir.
Seri muhakeme ve basit yargılama usullerinde genel yargılama usulünden farklı olarak adil yargılanma hakkının güvencelerinin bir kısmı uygulanmamaktadır. Kuşkusuz adil yargılanma hakkına ilişkin asgari güvencelerin sağlanması kaydıyla yargılamada birtakım usule ilişkin güvencelerden feragat edilmesi mümkündür. Bununla birlikte feragatin Anayasa’ya uygun olabilmesi için feragat iradesinin açık olması, sonuçlarının kişiler yönünden makul ve öngörülebilir olması gerekir.
Cezai sorumluluğu tam olan, dolayısıyla işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabildiği ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirebildiği kabul edilen bir kişinin Kanun’da sağır ve dilsizler bakımından sağlanan güvenceler de gözetildiğinde seri muhakeme ve basit yargılama usullerinin -normal bir yargılama usulüne kıyasla- kendisi açısından ortaya çıkarabileceği dezavantajları anlayamayacağı ve anayasal anlamda geçerli bir feragat iradesini ortaya koyamayacağı söylenemez.
Sonuç olarak yirmi bir yaşını doldurmuş sağır ve dilsiz şüpheli/sanıklar ile on sekiz yaşını doldurmuş diğer şüpheli/sanıklar arasında seri muhakeme ve basit yargılama usullerinin uygulanması bakımından oluşturulan farklılığın nesnel ve makul bir sebebinin bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralların Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.