Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği adına Genel Başkan İrfan Tatlıoğlu, Suriye’de gerçekleşen devrimin ardından bölgeye çıkarma yaptı. Ülkedeki demografik yapı, kültürel ve yapısal dönüşüm ile Türkmen nüfusunun yerinde incelendiği ziyarette sonuç bilgilendirmesi yayınlanırken önemli tespitlere yer verildi.BURSA (İGFA) - Suriye iç savaşı sonrasında İçişleri Bakanlığı tarafından başlatılan Geriye Göç Çalışması kapsamında Suriye'de önemli bir Saha Çalışması Yapan Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği, Türkiye’nin katkıları şeklinde genişleyen bir dizi istişari toplantılarını sahada gözlemledi.

Suriye’de çalışmalar yapan ve özellikle Suriye Türkmen toplumunu da yakinen takip eden Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği Genel Başkan İrfan Tatlıoğlu ve Dış İlişkiler Başkanı İsmail Mansur Özdemir ve beraberindeki heyet sahadaki izlenimlerini paylaştı. 

İstanbul'dan Hatay'a etüt merkezi İstanbul'dan Hatay'a etüt merkezi

Azez’den, Halep’e, Şam’dan Lazkiye’ye, Hama-Humus’tanDera’ya kadar çok geniş bir alanda görüşmeler ve incelemeler gerçekleştiren Birlik, İsrail sınırına kadar inerek, temas edilen her yerde büyük bir coşku ile karşılandıklarını ve bölgede Türklere duyulan sevgi ve özlemin de bir temsili olduklarını belirtti.

Suriye’nin savaş sonrası durumunun yerinde gözlemlenmesi, geriye göçün imkân ve çerçevesinin araştırılması ve özellikle Suriye’de kapasitenin inşasına yönelik sektörel alanların tespit edilmesi amacıyla gerçekleştirilen ziyaretin özellikle Suriye’nin tamamına yayılan Türkmenlerin yüz yılı aşkın süredir yaşadıkları kültürel ve sosyolojik dönüşümün tespit edilmesi çalışmalarıyla daha da anlamlı hale geldiği vurgulandı.

Türkiye’nin bölgesel varlığından rahatsızlık duyan ve SDG’yi destekleyen uluslararası pek çok gücün Türkmen varlığına hayat hakkı tanımak istemediklerini gözlemlediklerini ileten heyet, yeni kurulacak siyasal sistemde Türkmen varlığının Suriye’nin geleceği için çok kritik bir önem taşıdığını iletti.

Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği Genel Başkanı İrfan Tatlıoğlu, 9 gün süren saha çalışmasında; rejimin Suriye’de var ettiği despotik etkileri, iç savaşın yarattığı yıkım ve sosyal etki, 14 yıllık süreç içinde Suriye’de oluşan yapı, uluslararası güçlerin bölgesel çalışmalarının etkileri ve zafer sonrasında oluşan hava ve yeniden yapılanma sürecinin etkileri yerinde gözlemlediklerini ifade etti.

Gerek Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği’nin uluslararası niteliği ve gerekse alanında en üst birlik olması, ilgili STK’larla yapılan çalışmanın temel amaçlarından biri olan geriye göçün imkânı ve saha boyutları yanında; saha da çok daha güçlü ve önemli bir misyonu yüklenmesini de gerekli kıldığını ifade eden Tatlıoğlu, "Bu sebeple, Suriye Türkmen toplumuna özellikle odaklanılmış, Suriye’deki sürecin Türkmenlerin toplumsal birikimi ve gözünden bakılmaya gayret edilmiş ve toplumun her kesimi ile önemli görüşmeler yapılmıştır. Suriye Türkmenlerinin iç savaş sürecinde Türkiye ile girdiği yakın ve hassas ilişki bu özel bağlantıların kurulmasını zorunlu kılmaktadır. Üstelik, Türkiye’nin güçlenen Dış Türkler politikasının da bir gereği olarak Suriye Türkmen toplumunun desteklenmesi gereklidir" diye konuştu.

İzlenimleri raporlaştıran heyet, Suriye’de etnik ve mezhepsel kimliği aşan bir insani yardımın yanında, soydaş toplulukların desteklenmesinin de önemli bir milli misyon olarak durduğu belirtildi. İç savaş sürecinde tamamen Türkiye’ye yakın duran ve zaferin kazanılmasında çok büyük bir değer üreten Suriye Türkmenlerinin Suriye’nin geleceğinde etkili bir rol almasının mücadelenin doğal bir gereği olduğunu belirtilen raporda, "Türkiye’nin bölgesel varlığından rahatsızlık duyan veSDG’yi destekleyen uluslararası pek çok gücün Türkmen varlığına hayat hakkı tanımak istemedikleri de açıkça müşahede edilmiştir. Çok boyutlu Ortadoğu siyasetinde bulundukları ülkelerin vatandaşı olan, siyasi ve askeri gerilimlerin tarafı olmaktan korkmayan ve Türkiye’nin menfaatlerini kendi menfaatleri sayan Türkmenlerin hukuklarının her zeminde korunması Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliğinin temel var oluş amacını oluşturmaktadır. Bu anlamda yeni kurulacak siyasal sistemde Türkmen varlığı Suriye’nin geleceği için çok kritik bir önem taşımaktadır" ifadeleri yer aldı.

YÜZDE 30’LUK TÜRKMEN NÜFUSUNUN ARAŞTIRILMASI İSTENDİ

Suriye’de yüzde 13,5 olarak görülen Türkmen nüfusunun azınlık olarak değerlendirilemeyeceğinin altı çizilirken farklı etnik yapılar içinde farklı sebeplerle eriyen Türkmen nüfusunun gerçek oranının yüzde 30 olduğu ve söz konusu nüfusun nerede ve nasıl eridiğinin enine boyuna araştırılması gerektiği vurgulandı.

Suriye’nin imar ve inşa sürecinde Türkiye ve Suriye devletlerinin tensip ve himayelerinde yapılacak projelerle sürecin desteklenmesi gerektiği belirtilerek, yapılması gerekenler şöyle sıralanarak özetlendi:

  • Şehirlerin alt ve üst yapısı çok zarar gördüğü için yerine getirmek çok uzun zaman alacaktır. Bu konuda Suriye toplumuna kalkınmanın ancak Suriye halkının gayreti ile olacağının anlatılması gerekmektedir. Suriye ve Türkiye’nin ortak bir kampanya ile halkın geriye göç konusundaki algı, bilinç ve farkındalığınıartırması gereklidir. Özellikle şehirler savaştan çok zarar görmüştür.
  • Evleri şehir merkezlerinde bulunan bireylerin, ağır yıkım içinde tutunması zor iken, kırsalda yaşayan bireylerin hayata tutunması daha mümkün gözükmektedir. Az katlı evler bazı bölgelerde küçük müdahalelerle ve bireysel dayanışmalarla devlet gücü gerektirmeden hızla onarılabilir. Bu sebeple kırsalda yaşayan bireylerin cesaretlendirilmesi daha pratik görünmektedir.
  • Türk ve Türkiye sevgisi, algısı bir imkân olarak kamu diplomasisi faaliyetleri ile beslenmeli ve ihmal edilmemelidir.
  • Özellikle Türkiye’den Suriye sahasına yönelen insani yardımın planlı, bütüncül bir sosyal kalkınma programına yönelmesinde fayda bulunmaktadır. Bu sebeple kalkınma odaklı bir gelişim programı oluşturularak kaynaklar efektif kullanılmalıdır. Uluslararası kaynaklar da bir program çerçevesinde kullanılmalıdır.
  • Türkiye’nin Suriye’deki diaspora varlığı olan Türkmenlerin siyasi ve sosyal olarak yeni yönetim döngüsünde vazife almasında büyük faydalar vardır.
  • Suriye’de insani yardım çalışmaları, etnik ve mezhepsel kimliği aşan bir çerçevede tüm meşru gruplara yönelik yapılırken, soydaş toplulukların desteklenmesi de önemli bir milli misyon olarak asla ihmal edilmemelidir.
  • İç savaş sürecinde tamamen Türkiye’ye yakın olan ve zaferin kazanılmasında çok büyük bir değer üreten Suriye Türkmenlerinin Suriye’nin geleceğinde etkili bir rol alması mutlaka sağlanmalıdır. Suriye’deki müspet etkilerimizin devamı ve ülkemizin güvenliği açısından bunun hayati önemi vardır.
  • PYD ile şu an Suriye Milli Ordusu savaşmaktadır. Merkezi yönetimin, siyasi görüşmeleri sürdürdüğü PYD’ye karşı tavrı henüz açıklık kazanmamıştır. Bunun yarattığı belirsizlik ve PYD’nin kendine ait olmayan topraklarda sürdürdüğü saltanat ve gerçekleştirdiği taciz saldırıları bölgedeki Türkmen toplumunda büyük rahatsızlık oluşturmaktadır. Askeri yapısı kurumsallaşmış olan Türkmenlerin direnç kapasiteleri askeri olarak iyi durumdadır. Türkiye tarafından eğitim almış olan Türkmen grupların kapasite ve askeri temsil düzeyleri oldukça yeterlidir. Bu yapının ilga edilerek Suriye askeri yapısı içinde eritilmesi henüz belirsiz durumda olan PKK ile mücadele süreci açısından tehditkardır. Bu sürecin PYD, YPG tehdidi ile paralel olarak uzatılması gereklidir. PKK ile mücadele edecek SMO’nun özel bir statü ile varlığını sürdürmesi sağlanmalıdır.
  • Yüz yılı aşkın bir dönemde Sünni ve Türk olmanın ağır bedelini ödeyen Suriye Türkmenleri, kurulan milli ordu ile mücadelenin önemli bir parçası olmuş ve direnişin gövdesini oluşturmuştur. Bugün de yeni yönetimin içinde (siyasi, idari ve bürokratik olarak) bulunmalıdır. Türkiye’nin Suriye’de uzun vadeli varlığının garantisi Türkmenlerdir.
  • Ülkemizde Halep’ten gelen yüksek miktarda bir nüfus bulunmaktadır. Bu nüfus ülkemizin her açıdan yanında olmuştur. Nüfus oranı sebebiyle ülkemizde bulunan ve Türkiye’de ilk ve orta öğretim alan gençler Türkçeyi ana dil olarak öğrenmişlerdir. Bu sebeple özellikle Halep’te Türkçe ikinci dil olacaktır.Türkiye’de eğitim, öğretim görmüş gençlerin Suriye’de Türkçe akademik eğitim alması için alt yapı oluşturulmalıdır. Türk okullarının açılması yanında, devlet okullarında da Türkçe eğitim alt yapısı yeni hükümetten talep edilmelidir. Türkiye’de doğan, ilk ve orta öğretimini Türkiye’de tamamlamış olan gençlerin Türkiye ile akademik bağı kopmamalıdır. Özellikle Türk Kültür merkezleri yaygınlaştırılmalıdır.

  • Savaşçı Hama ve Humus halkı kuzeyde ve Türkiye’de yaşadığı dönemde tüm renkleri ile Türkiye ve Türkçe ile bütünleşmiştir. Bu ilgi; tarihsel kodlar, kimlik ve yaşanan süreç ile yakından ilgilidir. Her ne kadar Türkmenler, Arap kültür havzasında bulunduğu için Arapça konuşsa da; Hama ile benzer özelikler taşıyan Humus şehir merkezlerinde Türk milli kimliğinin korunmasını sağlayacak kamu diplomasisi çalışmalarının yapılması gereklidir.
  • Türkmen bölgelerinde katılımcı toplumun bir gereği olan Sivil Toplum Bilinci artırılmalıdır. Bu süreç dayanışma ve ortak yönetişimin ön şartıdır. Esad rejiminden kalan korkulardan hızla uzaklaşılmalı ve örgütlü bir toplumsal kültür oluşturularak Türkmen toplumu demokratik geçiş sürecinin motoru olmalıdır.
  • Şam; tarihi, siyasi ve dini açıdan Sünni İslam Dünyasının kalbidir. Osmanlı Türk tarihi açısından da Bilad-ı Şam eyaletinin merkezidir. Şam’da Türk varlığı oldukça değerlidir. Türkmen varlığı ve bu yapının kendine has hassas özellikleri temelinde Şam’da güçlü bir Türk ve Türkiye Kültür Merkezi’nin açılması zarurettir.
  • Bunun yanında Türkiyat, Türkmen ve Osmanlı bölgesel araştırma merkezlerinin kurulması ve bazı üniversitelerimizin enstitü iş birlikleri ile Suriye’den başlayacak bir akademik etkileşimi değerli olacaktır. YÖK bu süreçle alakalı hızlı bir mesai ortaya koymalıdır. Sosyal ve kültürel çalışmalar ancak ilmi ve veri kaynaklı çalışmaların üstüne inşa edildiğinde değer kazanacaktır.
  • Suriye Türkmenleri %13,5 civarındaki varlığı ile bir azınlık toplumu değildir. Arap ağırlıklı bölgelerde Türkçeyi unuttuğu için Araplaşan, Kürt bölgelerinde (Karakeçililer Örneği) kürtleşen bir topluluktur. Farklı etnik yapılar içinde farklı sebeplerle eriyen Türkmen nüfusunun gerçek oranının %30 civarında olduğu düşünülmektedir. Kaybolan Türklerin izinin bulunması bir ülke politikasına dönüştürülmeli ve bu çalışmaların Suriye’den başlatılması gereklidir.

Kaynak: igf