TBMM Başkanı Kurtulmuş, CNN Türk'teki "Hafta Sonu" programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

İsrail'in Gazze'ye saldırıların birinci yılı olduğunu belirten Kurtulmuş, "Soykırım boyutlarını çoktan aşmış bir etnik temizlik kampanyası şeklinde yürütülen İsrail katliamlarının en önemli insanlık suçlarından birisi olduğunu, en büyük soykırımlardan birisi olduğunu tarih kitapları yazacaktır. Bu sadece İsrail'in Filistinlilere, Gazze'de yaşamış olanlara yapmış olduğu bir eylem değil aslında bölgeyi yeniden dizayn etme, vadedilmiş topraklar hedeflerini gerçekleştirmek için düğmeye bastığı, kendi hedeflerinin son aşamasıdır. Israrla Netanyahu ve çetesinin bu süreci devam ettirmesinin sebebi, sadece bir hükümetin tavrıyla izah edilebilir bir şey değildir." ifadesini kullandı.

Bütün şartların İsrail'in lehine olduğu bir dönemde olunduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, "Yakın dönemlerde hiç yaşamadığımız kadar uluslararası sistem kitlenmiş vaziyette, çözümsüz hale getirilmiştir. Birleşmiş Milletler'de (BM), İsrail ne yaparsa yapsın, kimi öldürürse öldürsün, hangi ülkeye saldırırsa saldırsın, bunun cezasız kalacağının teminatı Amerika tarafından İsrail'e verilmiştir." diye konuştu.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in "istenmeyen adam" ilan edildiğini anımsatan Kurtulmuş, Netanyahu hükümetinin pervasız şekilde devam ettiğini, İsrail'in kendisi dışında herkesi yok etmek istediğini vurguladı.

Terör konusunda uyanık olmak gerektiğine işaret eden Kurtulmuş, şu ifadelere yer verdi:

"Biz kimin ne olduğunu hangi adımı niçin attığını çok iyi biliyoruz. PYD'ye, YPG'ye 3 tane silah verenin esas amacının orada 2 tane insanı bir şekilde örgütlemek olmadığını hepimiz biliyoruz. Bunun arkasındaki esas mesele Suriye'nin, Irak'ın istikrarsızlaştırılmasıdır. Bu sonucu maalesef almışlardır. Ana hedefinde Türkiye'nin istikrarsızlaştırılmasına katkıda bulunmak olduğunu biliyoruz. Hepimizin büyük plan karşısında uyanık olması lazım, siyasi farklılıklarımızı bir tarafa bırakmamız lazım. Türkiye hepimizin ortak vatanıdır ve Türkiye bu bölgede güven ve istikrar içerisinde ayakta kalabilmiş olan en önemli ülkedir." 

TBMM Başkanı Kurtulmuş, 15 Temmuz darbe girişiminin başarılı olmuş olması durumunda Siyonizmin en büyük hedeflerinden birinin gerçekleşmiş olacağını bildirdi.

- "İsrail, Orta Doğu'da bir ateş çukuru açtı"

"TBMM Genel Kurulu'nda 8 Ekim'de bilgilendirme olacak mı?" sorusu üzerine Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'dan gelen, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in Meclis'i bilgilendirmesi konusunda talep olduğunu belirtti.

Kurtulmuş, "Bu talebi yerine getireceğiz. Salı günü, 8 Ekim'de, Meclis oturumuna başladığında bu konuyu gündeme alacak. Gündeme alınınca çok büyük ihtimalle partiler, bu konunun kapalı bir oturum halinde yapılmasını arzu edecekler. Bu konuda verilecek olan herhangi bir grup önerisi de parlamentoda oylanarak kabul edilir ve öyle görüyorum ki 8 Ekim'deki toplantı kapalı bir toplantı olarak olur." dedi.

Siyasetçilerin birbirinin düşmanı değil, rakipleri olduğunu yıllardır söylediklerini anlatan Kurtulmuş, karşı tarafı yok edecek, aşağılayacak ya da fiziki müdahaleye varacak müdahaleler yapılamayacağını, demokrasinin bu olmadığını söyledi.

Bölgesel tehditlerden bahsederken çok uzakta olduğunu zannettikleri konulardan bahsettiklerini dile getiren Kurtulmuş, "Yangın artık kapımıza geldi. Etrafımızı ateş çemberi sardı.' diyorduk. Hayır, İsrail, Orta Doğu'da bir ateş çukuru açtı ve bütün ülkeleri, bütün halkları oraya atmaya çalışıyor. Buna karşı uyanık olmak ve bu büyük zalim gücü durdurmamız lazım." diye konuştu.

Kurtulmuş, bölgedeki ülkelerin siyasi farklılıklarına rağmen ortak noktada çözümler bulmalarını sağlamaları gerektiğini dile getirdi.

"Özellikle Batı ülkelerinde sokaklara çıkıp kendi hükümetlerine rağmen, Filistin halkının yanında durmayı başaran büyük insanlık cephesini kuvvetlendirmek, güçlendirilmektir." diyen Kurtulmuş, böyle olunca çok kısa süre içerisinde, İsrail yalnızlaşma sürecine zaten girdiğini, bu süreçte İsrail'in izole edileceğini kaydetti.

Kurtulmuş, "Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail'in yargılanmaya başlanması ve orada bir sonucun alınması İsrail'in sırlarını dökmüş olan bir gelişmedir. Yani dokunulamayan İsrail'e dokunulmuştur. Askeri olarak da bölgedeki özellikle son gelişmeler İsrail'in dokunulmaz bir ülke olmadığını ortaya koymuştur." ifadelerini kullandı.

- "Filistin'de temsilcilik açan ülkelerin sayısının artacağını düşünüyorum"

"Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye ile Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın öldürülmesinin ardından İsrail'den gelebilecek misilleme saldırısı, ABD'nin buna yeşil ışık yaktığı ve operasyonun 'ölçülü' olmasına ilişkin değerlendirmeler olduğunun" sorulması üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"ABD'nin bu tavrının bütün insanlık tarafından görülmesi lazım. Ne demek ölçülü saldırı? Bir saldırının ölçüsünü aşması için kaç 50 bin insan daha katledilmesi lazım? Burada bir akıl tutulması vardır. Netanyahu ve çetesinin aklı tutulmuştur ama onun ekmeğine yağ süren Amerikan yönetiminin de aklı tutulmuş görünüyor. Zaten her türlü insani çizgileri aşmış, her türlü uluslararası hukuk çizgilerini aşmış, kural bazlı küresel sistemi yerle bir etmiş. Hangi ölçülü saldırıdan bahsediyoruz? Geriye bir tek zaten İsrail'in nükleer bomba kullanmadığı kaldı."

ABD seçimlerine de kısa bir süre kalındığı anımsatılan Kurtulmuş, İsrail'in pervasız saldırganlığı sürdürmesinin nedenlerinden birisinin de ABD'deki seçim öncesindeki siyasi belirsizlik olduğuna işaret etti.

Kurtulmuş, "Bundan hiç şüphesiz istifade ediyor. 'Bu seçimde şu seçilirse böyle sonuç olur, öteki seçilirse bu olur.' gibi böyle bir ayrım yapmayı gerektirmiyor. İsrail politikalarında, Demokratlar ile Cumhuriyetçiler arasında farklılıklar var. Ama temel itibarıyla ABD, İsrail'i kendi vekil devleti olarak kabul ediyor ve İsrail'in bölgedeki varlığının uzun dönemde Amerikan çıkarlarına katkı sağlayacağını düşünüyor. Amerikan kamuoyunda farklı fikirler ortaya çıkmadı, demokrasinin gücü de burada." değerlendirmesini yaptı.

2024'ün yemek haritası çıktı... Tavuk döner dürüm zirvede 2024'ün yemek haritası çıktı... Tavuk döner dürüm zirvede

Filistin'i tanıyan ülkelerin içerisinde, tanımış olmakla birlikte henüz Filistin'de temsilcilik açmayan ülkelerin var olduğunu belirterek, önümüzdeki dönemde Filistin'de temsilcilik açan ülkelerin sayısının artacağını düşündüğünü kaydetti.

Türkiye'nin Lübnan'dan olası göç dalgasına hazırlığıyla ilgili soruya Kurtulmuş, "Yönetilemez bir ülke haline getirilmiş olan Lübnan'da en azından bu fiziki saldırıların sona erdirilmesi ve insanların can endişesinin ortadan kaldırılması lazım. Bu yeni göçmen dalgasının ortaya çıkmaması için de zaruridir." dedi.

Suriye'de iç savaş başladığında yüz binlerce insan Lübnan'a kaçtığını, İsrail'in Lübnan'a saldırıları başlayınca da Lübnan halkının Suriye'ye kaçtığını gördüklerine dikkati çeken Kurtulmuş, "İsrail'in bu saldırganlığı devam eder, Lübnan'ı bombalamayı sürdürürse bazı yeni göç dalgalarının gelmesi mümkündür, muhtemeldir. Buna karşı da Suriye'nin, Ürdün'ün, Türkiye'nin bölge ülkelerinin gerçekten uyanık olması lazım. Türkiye olarak biz de bu konuda her türlü tedbiri alarak, başta göç dalgasının başlamadan orada sükunetin sağlanmasını temin etmek için mücadele etmemiz lazım." diye konuştu.

Türkiye ve Suriye ilişkilerine de değinen Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Bir an evvel Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesinin hem Türkiye'nin hem Suriye'nin hayrına olduğuna inanıyorum. Önce Suriye'nin içinde bir normalleşmenin, eş zamanlı olarak da Türkiye'yle sorunların ortadan kaldırılması lazım. Süratle, bugünden tezi yok, yarına bırakmadan bu sürecin hızlandırılması, aramızda var olan sorunların süratle ortadan kaldırılmaya çalışılması, bunun da ötesinde, Türkiye ve Suriye'nin halkları itibarıyla iki dost ve kardeş ülke olarak aralarındaki sorunları bir an evvel ortadan kaldırarak daha yakın bir işbirliği içerisine girmeleri lazım."

Türkiye'nin, Suriye, Irak ve İran gibi bölgedeki ülkelerle üst seviyede işbirliği yapma durumuyla ilgili soruyu cevaplayan Kurtulmuş, "Bizim Türkiye olarak zaten bu süre içerisinde yaptığımız bütün uluslararası ikili ya da çok taraflı görüşmelerde temel konularımızdan birisi Gazze'deki insani mesele, Gazze diplomasisi... Onun da ötesinde özellikle bölge ülkeleri olarak yakın işbirliği içerisinde, siyasi farklılıklarımızı geride bırakarak önümüzdeki sorunları çözmek için işbirliği yapmamızı her türlü uluslararası platformda dile getirmeye gayret ediyoruz." dedi.

Kurtulmuş, geçen hafta Rusya'ya gerçekleştirdiği ziyarete ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine, planladıklarının çok üstünde olumlu bir seyahat olduğunu ve oradaki bütün siyasi merkezlere dokunabilecek kapsamlı bir program gerçekleştirdiklerini belirtti.

Senatoda ilk defa bir Türk siyasetçinin konuştuğunu söyleyen Kurtulmuş, 12 dakikalık konuşmasında Türkiye'nin bölgesel meselelere bakış açısını ortaya koyduğunu aktardı.

Filistin ve Gazze'de yaşayanlar konusunda Rus tarafın da Türkiye’ye çok yakın fikirler içerisinde olduğunu bildiklerini ifade eden Kurtulmuş, “Ama burada Rusya'nın daha etkin bir şekilde sürece dahil olmasının bölgede bir denge oluşturacağına inanıyorum. Suriye'yle Türkiye'nin normalleşme sürecine de katkı vereceklerini açık bir şekilde görüyorum bütün bu görüşmelerin sonucunda." diye konuştu. 

Dünyanın yeni bir döneme girdiğini belirten Kurtulmuş, Amerika'nın 2022'de Afganistan'dan apar topar çekilmesinin başlangıç olarak alınması gerektiğini ifade ederek, "Soğuk Savaş'ın bittiği, doksanlardan 2022'ye kadar olan süreç dünyada tek kutuplu, Amerika'nın yönettiği, domine ettiği, iddia edilen bir sistem oldu. Artık bundan sonra başka bir döneme giriyoruz. Bu dönemin en belirgin özelliği çok kutupluluk olacaktır. Yani sadece bir ülkenin, bölgenin, çıkar grubunun, devletler topluluğunun dünyayı yönetmesi tek başına mümkün değildir." şeklinde konuştu.

Kurtulmuş, "Amerika'nın hakimiyetinin sona ermekte olduğu görüşünde misiniz?" sorusunu ise şu şekilde cevapladı:

"Hiç şüphesiz. Sadece bir hakimiyet olarak görmeyin. Dünya sistemi anlamında da artık yeni güç merkezleri, güç dengeleri, güç denklemleri ortaya çıkacak ve bu dünyanın her tarafını etkileyecek bir gelişmedir. Türkiye bu süreçte en önemli avantaja sahip olan ülkelerden birisi. Sadece coğrafi koruma itibariyle söylemiyorum. Türkiye yapısıyla ve ilişki kurabilme becerisiyle çok taraflı, çok vektörel, aktif dış politikasıyla dünyanın her yeriyle irtibat kurabilen bir ülke. Sayın Cumhurbaşkanımız ABD'de konuşurken, biz de Moskova'da konuştuk. Cumhurbaşkanımızın söylediği bir şey var, 'Türkiye'nin yönünün batıya dönük olması, sırtının doğuya dönük olduğu anlamına gelmez.' Biz İslam ülkeleriyle, Türk dünyasıyla, doğu ülkeleriyle, Asya ülkeleriyle çok yakın ilişkileri, karşılıklı menfaat, kazan kazan prensibi çerçevesinde ortaya koyabiliriz. Yeni bir küresel mimarinin gerçekleştirilmesi için her türlü çabayı ortaya koyabiliriz."

-“Türkiye'nin bir tane ekseni vardır, o da kendi milli eksenidir”

“Türkiye batıyla ilişkilerde NATO'yla, ABD'yle ve Avrupa Birliği'yle ilişkilerde yaşadığı bir hayal kırıklığı nedeniyle bir arayış içine mi girmiştir?" sorusu üzerine Kurtulmuş, şunları söyledi:

“Gerekçesi ne olur olsun, o ayrı bir konu, onu ayrı bir tartışırız. Ama önce şu eksen kayması tabirinin emperyalist gerekçeleri ne kadar kabullenmiş bir zihniyet olduğunu deşifre etmemiz lazım. Yani bir eksen var; A ekseni, Amerikan ekseni, Rus ekseni, Çin ekseni. Bu eksenler var, bu eksenin sahibi olan ülkeler var, bu eksenin uydusu olan ülkeler var. Türkiye'de bu yeni değildir. 1950'lerden beri söylenmiş bir sözdür. 'Türkiye’nin eksenini kaydırmayın', 'Türkiye'nin ekseni kayıyor' eleştirisinde bulunanların zihin dünyasında, belki yalnız kaldıklarında dahi kendilerine itiraf edemeyecekleri şey, bunlar bazı ülkeleri esas, bizi ise uydu ülke olarak kabul eden anlayıştır. Bu bir müstemleke tipi anlayıştır.

Adam Amerika'yı esas alıyor, 'Amerika'nın uydusundan çıkma' diyor. Eksen kayması dediği o ya da Rusya’yı esas alıyor, 'Onun ekseninden çıkma.' diyor. Hayır kardeşim, Türkiye'nin bir tane ekseni vardır, o da kendi milli eksenidir. Türkiye dolayısıyla o tarafa ya da bu tarafa dönmek zorunda olan bir ülke değildir. Türkiye, kendi menfaatleri, çıkarları, hedefleri doğrultusunda dünyanın bütün ülkeleriyle, bütün bölgeleriyle, bütün ittifaklarıyla işbirliği içerisinde olur. Nitekim işte birçok krizde de görüyoruz, Ukrayna bunlardan bir tanesi. Eş zamanlı olarak iki tarafla da görüşebilen tek ülke Türkiye. Bu büyük avantajı Türkiye kullanabilir. Tabii ki, yani her yerde, her ittifakla olan görüşmelerimiz ya da ilişkilerimiz, istediğimiz şekilde devam etmeyebilir. 'Batı ekseninden kayıyorsunuz, Amerika ekseninden kayıyorsunuz.' diyenlere de şunu söylemek lazım. Türkiye'ye karşı bu süre içerisinde uygulanan çifte standartları şöyle bir saysak buradan göğe kadar yol olur."

Vatandaşların vize alırken yaşadıkları zorlukların sorulması üzerine Kurtulmuş, özellikle batılı ülkelerle, Avrupa ülkeleriyle yaptıkları görüşmelerde bunun hep gündeme geldiğini, konuyla ilgili taleplerini mevkidaşlarına ve görüştükleri kişilere aktardıklarını söyledi.

Kurtulmuş, Ukrayna-Rusya Savaşı'nda her iki taraf için de belli bir noktaya gelindiğini ifade ederek, "Eğer üçüncü ülkeler gölge etmezlerse Rusya-Ukrayna barışının sağlanabileceğini ümit ediyorum. Rusya'dan, Sayın Putin'den aldığım izlenim, Dolmabahçe'deki görüşme masasında kalınan nokta esas alınarak devam edilebilecek bir temeldir, zemindir. Bölgedeki bu gerilimin bitmesi bizim de menfaatimizedir. Bütün bölge ülkelerinin de menfaatinedir." dedi.

Türkiye'nin Rusya-Ukrayna savaşındaki dengeli tutumuyla ilgili Kurtulmuş, "Şunu da çok net söyleyeyim. Taraflı olarak, bir Türk, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak söylemiyorum. Başka hiçbir ülke böyle bir tutum ortaya koyamazdı. Çok zor bir şeydi. Türkiye Montrö Anlaşması'ndan kaynaklanan haklarını kullandı ve Karadeniz'in yeni bir savaş alanı haline çıkmaması için savaş gemilerinin Karadeniz'e geçişine müsaade etmedi." diye konuştu.

Basın mensuplarının yeşil pasaport alıp almayacağının sorulması üzerine Kurtulmuş, "Özellikle belli süre basında hizmet etmiş olan arkadaşların, yeşil pasaportu almasının yararlı olacağı kanaatindeyim. Yani özellikle yurt dışı seyahatleri bakımından. Ama bunun için partilerin tekliflerini olgunlaştırıp Meclis'e sunmaları lazım.” ifadesini kullandı.

Kurtulmuş, bu konuyla ilgili henüz teklif gelmediğini belirtti.

TBMM Başkanı Kurtulmuş, Meclis çalışmaları başlar başlamaz yeni bir iç tüzük ve yeni anayasa çalışmasıyla ilgili geçen sene kaldıkları yerden devam etmeyi arzu ettiğini dile getirdi.

"Bir sonuç çıkacak gibi görüyor musunuz? Siyasi partilerde bu konuda istek, irade var mı?" sorusunu Kurtulmuş, şöyle yanıtladı:

"Çıkmak durumundadır. Şimdiye kadar yaptığımız görüşmelerde 'Hayır biz bu işe katılmıyoruz.' diyen hiçbir parti olmadı. Bu görüşmelere başlarken şunun verdiği güvenle de başladım. Meclis'te grubu bulunan, bulunmayan partilerimizin tamamı, ya seçim beyannamelerinde ya parti programlarında yeni anayasa tabiriyle ya da anayasada köklü değişiklik ifadeleriyle yer almış. Yani zaten içeriğine girmeden bütün siyasi partiler anayasada bir değişiklik ya da yeni anayasa meselesini kendi parti programlarına, seçim beyannamelerine taşımış. Dolayısıyla bu, esasında ortamın normalleşmesi ya da işte daha nezih bir tartışma ortamının gerçekleşmesi aslında anayasa görüşmelerinin sıhhati bakımından gereklidir. Anayasa görüşmelerinde bu farklı görüşler tartışılmaya başlandıkça, bu aynı zamanda siyasi davranış şeklini de daha olumlu hale dönüştürecektir."

Kurtulmuş, "Anayasa konusunda bir uzlaşma havası var mı?" sorusu üzerine ise "Bugünkü Meclis tablosunun ve siyasi dengelerin uzlaşmaya daha yakın bir noktada olduğumuzu gösterdiğine inanıyorum." dedi.

Yeni anayasanın milletin sahipleneceği bir anayasa olması için 400'ün üzerinde milletvekilinin ittifakıyla büyük bir konsensüsün temin edilmesi gerektiğini belirten Kurtulmuş, anayasa konusunda toplumun farklı kesimlerinin görüşlerinin alınması için de bir çalışma yapacaklarını söyledi.

- "Terör örgütünün yakın dönem için bir tehdit olmasını ortadan kaldıracağız"

TBMM Başkanı Kurtulmuş, terörle mücadeleye ilişkin soru üzerine, terörle mücadelede fevkalade olumlu bir noktaya gelindiğini vurgulayarak, "Terörle mücadeleyi sadece birkaç bin militanla yapılan mücadele olan görmek büyük bir saflık olur. Türkiye 40 yıldır PKK'yla mücadele veriyor. Sınırlarımızın içerisinde çok şükür bu mücadelede başarı sağlandı. Şimdi sınır dışında yani terörü kaynağında bitirme stratejimizde de çok önemli sonuçlar alıyoruz. İnşallah orayı da bitirerek terör örgütünün yakın dönem için bir tehdit olmasını ortadan kaldıracağız." değerlendirmesini yaptı.

Terör örgütüne Türkiye'den katılım olup olmadığına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, "Terör örgütüne fiilen katılım neredeyse Türkiye sınırları içerisinde sıfıra inmiştir. Dışarıda terör örgütlerine daha aktif bazı ülkelerin verdiği güçler var ama çok şükür Türkiye yakın çevresini güvenlik altına alarak bu süreci inşallah kapatacaktır. Terörle mücadeleyi yakın dönemde terör örgütlerinin Türkiye'ye zarar vermeyecek şekle getirilmesini temin edeceğiz." ifadelerini kullandı.

- "Batı'nın güvenlik ihtiyaçları bakımından Türkiye hala vazgeçemeyecekleri bir büyük müttefiktir"

Türkiye'ye yönelik silah ambargoları ve Eurofighter'ların satış sürecine ilişkin "Bu konularda iyileşmeler beklenebilir mi?" sorusunu Kurtulmuş, "Beklenebilir. Bu onların tarafının özellikle dikkate alması gereken bir şey. Çünkü şunu çok net görüyorlar ki özellikle Batı'nın güvenlik ihtiyaçları bakımından Türkiye hala vazgeçemeyecekleri bir büyük müttefiktir." diye yanıtladı.

TBMM Başkanı Kurtulmuş, Türkiye'nin bir taraftan bu ilişkileri devam ettirirken, diğer taraftan kendi göbeğini kesmenin gayreti içerisinde olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

"Bazı müttefiklerimiz Türkiye'nin nereye doğru geldiğini görüyorlar. Bu ambargoların arkasındaki esas neden ortaya koydukları görünür gerekçeler değildir. Esas neden, görüyorlar ki eğer Türkiye böyle devam ederse Eurofighter'a da F-35'e de ihtiyaç olmadan kendi güvenlik ihtiyacı olan savunma sanayi araçlarını kendisi üretecektir. Türkiye'nin özellikle savunma sanayi alanındaki bu önemli gelişmelerini görüyorlar ve bundan dolayı da tedirgin oluyorlar. Türkiye'yi bu anlamda silah ve mühimmat bakımından kendi kontrollerinin dışında olan bir ülke haline gelmemesi için bu ambargoları arttırıyorlar. Hiç fark etmez, bazen ambargolar ülkelerin önünü açıyor."

"S-400 ve F-35 konusu çözülebilir gibi görüyor musunuz?" sorusu yöneltilen Kurtulmuş, Türkiye'nin etrafının ateş çemberine döndüğü için S-400'leri alma ihtiyacı hissedildiğini dile getirerek, Türkiye'nin savunma ihtiyacının başka ülkelerin direktifleriyle belirlenecek bir konu olmadığının altını çizdi.

- Uyuşturucuyla mücadele ve şiddet olayları

Kurtulmuş, uyuşturucuyla mücadeleye ilişkin soru üzerine, bununla ilgili yasalardan kaynaklanan herhangi bir eksiklik varsa Meclis'in gerekli çalışmayı yapacağını söyledi.

Batı'yla kıyaslandığında Türkiye'de uyuşturucu madde kullanımının oransal olarak düşük ama yüksek kaygı verici noktada olduğunu, gençlerin uyuşturucunun tesiriyle şiddet olaylarının içerisinde girdiğini belirten Kurtulmuş, bunun yasal tedbirlerin ötesinde ortak bir anlayış ve topyekün mücadeleyle çözülebileceğini ifade etti.

Son dönemlerde yaşanan şiddet olaylarının sorulması üzerine Kurtulmuş, "Öğretmenlere, doktorlara karşı uygulanan şiddet, futbol sahalarında görülen şiddet. Bu işin tabii ki yasaları var. Burada uygulamada net, açık ve hızlı olmak mecburiyetindeyiz ki 'Yaptım yanıma kar kaldı.' kimse böyle düşünmesin. Bu da gerçekten birlikte mücadele edilmesi gereken bir konu. Dünyanın her yerinde maalesef toplumsal şiddet dalgalarının artmakta olduğunu görüyoruz. Burada özellikle bazı grupların kadınların, çocukların, bunların mutlaka özel olarak korunmasını sağlayacak mekanizmaların alınması gerekiyor." dedi.

TBMM Başkanı Kurtulmuş, 8 Ekim'de Meclis'te yapılacak bilgilendirme toplantısının tekrar hatırlatılması üzerine, "8 Ekim'de Dışişleri Bakanımız ve Milli Savunma Bakanımız, TBMM'yi bölgedeki gelişmeler konusunda detaylı bir şekilde bilgilendirecek. Çok büyük ihtimalle partilerin vereceği önergeler doğrultusunda bu oturum, daha rahat konuşulabilsin ve dışarıya sızmasın gerekçesiyle kapalı oturum olarak gerçekleştirilecek. Bunun da önemli bir demokratik denetim mekanizması olduğunu söylemek isterim." şeklinde konuştu.

Kaynak: Ogretmenler.Net