GÜNDEM

Yalçın, İnsan Bozumu, Küresel Sorunlar, Kritik ve Perspektifler Sempozyumu’na katıldı.

Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Anadolu Federasyonu’nun Ankara Kızılcahamam’da düzenlediği “İnsan Bozumu, Küresel Sorunlar, Kritik ve Perspektifler Sempozyumu”na katıldı.

Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Anadolu Federasyonu’nun Ankara Kızılcahamam’da düzenlediği “İnsan Bozumu, Küresel Sorunlar, Kritik ve Perspektifler Sempozyumu”na katıldı.

Sempozyumda konuşan Genel Başkan Yalçın, “İnsan bozumu” ifadesinin tüm sorunları tartışmaya açacak nokta atışı bir kavramsallaştırma olduğunu söyleyerek, “Fıtratı bozmaya yönelik devreye sokulan her türlü plan insanın bozumu ile sonuçlanıyor. Dahası çürüme buradan başlıyor. Bu ifadenin işaret ettiği, altını çizdiği büyük gerçeklik, istişarelerimiz için de temel bir uzlaşı alanını oluşturuyor. İnsan bozumu adeta tuzun kokması gibi; genetiği ile oynanmış gıdalarla yürütülen gıda teröründen, insanımızı kılıktan kılığa sokan moda terörüne; insan onurunu ayaklar altına alan açlık ve yoksulluk teröründen, toprağımızı, suyumuzu, havamızı kirleten kapitalist üretim terörüne; toplumsal cinsiyet ideolojisi ve eşcinsellikle insan fıtratını bozan sapkınlık teröründen, esfeli safilini sıradanlaştıran, ahlaksızlığı yücelten sanat, sinema ve sosyal medya terörüne; bilgiyi ahlaktan ayıran, iktisadı insandan koparan, bilimsel bilgiyi ilahlaştıran enformatik terörden, değerlerimizi, geleneğimizi, inancımızı ifsad eden kültür terörüne kadar hemen her alanda insanın varoluş gayesine saldırıyor” ifadelerini kullandı.

Yalçın: İnsan bozumu bizi durmaksızın çukura çekiyor

“İnsan bozumu adeta bir gayya kuyusu gibi bizi durmaksızın çukura çekiyor” diyen Yalçın, İnsan bozumunun son olarak milyonlarca insanı göçe zorlayan, on binlercesinin ölümüne neden Gazze soykırımı olarak insanlığın karşısına çıktığını aktardı.

İnsanlığın büyük bir çıkmazsa sürüklendiğini bunun sebebinin ise insanın sistematik, büyük ve planlı bir saldırı altında olmasından kaynaklandığının altını çizen Yalçın, “İslam Hukuk Profesörü Wael Hallaq bütün bunları açıklamak için ‘yapısal soykırım’ tabirini kullanıyor. Öyle bir yapısal soykırım ki Batılı emperyalizmin başlattığı ve yüzyıllardır süren süreçte önce medeniyetimizin müesseseleri hedef alındı: Hukuk, ekonomik, düşünce sistemimiz çökertildi. Şimdi de ahlak, inanç, aile ve fıtrat çökertilmeye çalışılıyor. Kur’an’ın ifadesiyle ekini ve nesli ifsad eden küresel bir soykırım sistemiyle karşı karşıyayız. Evet, bütün bunlar sömürü ve yapısal soykırıma dayalı ‘modernizmin’ sonuçlarıdır” dedi.

“İnsanlık yüzünü Batı’ya değil kendi kadim değerlerine çevirmeli”

Küresel kötülüğün sistematikleşmesinin modernizmin sonucu olduğunu belirten Yalçın, Allah’ı, ahlakı ve ilahi bilgiyi dışlayan bir sistemden başka bir neticenin elde edilemeyeceğini kaydetti.

İnsanlığın bu gidişattan kurtulabilmesi için gözünü Batı’ya değil kendi kadim değerlerine çevirmesi gerektiğini belirten Yalçın, “ Mankurtlaşmış Batıcı yarı aydınların bunu yapamayacağı gün gibi ortadadır. Umudumuz, medeniyet kodlarını insanlığın birikimiyle mezcedecek özgüvenli münevverlerimizdedir. Batının kopuş paradigmasını çöpe atacak, yeni ve adil bir dünya kuracak potansiyel İslam düşüncesinde mevcut. Hala gözlerimizi Batının göz kamaştıran teknolojisine dikiyorsak, önümüze konulan ışıltılı kavramlarına bakarak analizler yapıyorsak mankurtların melez çözümlerinden medet umuyorsak hala potansiyelimizin farkına varabilmiş değiliz demektir. Bir emek örgütü lideri olarak “insan bozumu”nu konuştuğumuz bu platformda vakıanın çalışma hayatına yansımasına dair kısa bir projeksiyon sunmak isterim; bugün içinde yaşadığımız çalışma hayatı: İnsanı bir makine gibi gören aydınlanmanın, fıtrattan uzak üretim anlayışının yansımasıdır. Üretim ve tüketim ilişkisinin merkezine ‘ihtiyaç’ ve ‘talebi’ değil ‘arzı’ ve ‘sınırsız kârı’ koyan yaklaşımdır” diye konuştu.

“İhtiyaçlar sınırsız, kaynaklar ise kıt değil; yeter ki paylaşım adil olsun”

Kapitalizmin “sınırsız ihtiyaçlar, kıt kaynaklar” teorisinin bir sömürü ideoloji olarak kullanılmaya devam edildiğini ifade eden Yalçın, Yüksek kâr üzerine kurulu sistemi sürdürmenin yolu ise ucuz işçiliktir. Bugün üretim hatları, çalışma koşullarının iyi olduğu ülkelerden, çalışma koşullarının kötü olduğu ülkelere kayarak yüksek kârla işlemeye devam ediyor. Dünyanın geri bırakılmış ülkelerinin fakir halkları kapitalizm için ucuz işçilik cenneti olarak görülüyor. Ortada sistemli bir kötülük var. Batı dünyanın her yerinde açlık, savaş ve krizlerle milyonlarca kişiyi göçmen durumuna düşürürken, Kapitalist sermaye de bu göçmenleri güvencesiz ucuz iş gücü olarak kullanıyor. 2024 yılında dünyada kayıt dışı istihdamın yaklaşık % 58 olacağı tahmin ediliyor. Bunun anlamı 2,03 milyar güvencesiz ve düşük ücretli çalışan demek. Biliyoruz ki kayıt dışılığın temel sebeplerinden ikisi ‘fakirlik’ ve ‘göçtür’… İkisi de emperyalist kapitalist sömürü düzeninin ürünüdür. Görüldüğü üzere ‘sistemli kötülük tezgâhı’ tıkır tıkır işliyor, üretim maliyeti düşüyor, kâr yükseliyor ve insanlık ölüyor” dedi.

“Hep birlikte omuz omuza mücadele etmeliyiz”

Konuşmasının devamında; Memur-Sen olarak, “insan ve emek” ortak paydasında dünyayı kardeş kılacak bir türkü çığırıyoruz diyen Yalçın, sözlerini şu ifadelerle tamamladı:

“Yusuf Has Hacib’in tam bin yıl öncesinde Kutadgu Bilig’de sarf ettiği çok önemli bir söz var: ‘Ömür aziz değil emek azizdir, bu emeğe sarf edilmeyen hayata yazıktır.’ Gelin ömrümüzü dünyayı değiştirecek bir emeğe sarf edelim, diyorum. Tehlikeyi görmek ve anlamak yetmiyor; ona karşı esaslı bir duruş geliştirmek, sathi çözümleri aşarak yapısal çözümlere odaklanmak, yeryüzünü imar ve ıslah etmek ve insanlığa müjde olmakla mükellefiz. Münevverlerimiz fikir cephesinde, bizler emek ve eylem cephesinde hep birlikte omuz omuza mücadele edeceğiz.”

{ "vars": { "account": "G-DWD9KP42D3" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }